Arkadaşlar konuya önce Kurthan FİŞEK’ten başlamak istiyorum. Şimdi söz sırası sayın FİŞEK’te : “ Gazetedeki büromda çalışırken iki kişi odama geldi ve “ Dündar Kılıç sizi misafir olarak çağırıyor!” dediler.
Ee emir büyük yerden, gitmemek olmaz!
Adamlarla birlikte Dündar Bey'in yanına gittim. Hoş beşten sonra çay kahve ikramında bulundular.
Dündar Kılıç bana dönerek “ Kurthan Bey, siz bir yarış atının dedesinin dedesini biliyormuşsunuz. Ben yarınki koşu için altılı ganyan oynamak istiyorum. Parasını dert etmeyin, Allaha şükür paramız var, istediğiniz kadar at yazabilirsiniz!” dedi.
Ben de kendi kafama göre at yazmaya başladım. Son ayakta 17 at koşuyordu. 16 at yazdım,17.atı yazmadım! Bunun üzerine Dündar Bey ” Kurthan Bey niçin 17. atı yazmadınız!” deyince ben de şöyle cevap verdim: Yazmadığım at sütçü beygirinden beterdir!
Ertesi gün yazdıklarımın içinde son ayaktaki yazmadığım atın geldiğini öğrendim!
Dündar Kılıç ertesi gün beni yanına çağırtıp şu soruyu yöneltti: “ Kurthan Bey hani o at gelmezdi demiştiniz!” Tabii olarak, cevap veremedim.
Meğerse bana yazdırdığı altılı ganyanın koşulacağı gün , at sahiplerine adam göndermiş ve bu adamlar at sahiplerine Dündar Kılıç’ın ricasını (!) bildirmişler! Ve böylece benim yazmadığım at güle oynaya uzak ara birinci olmuş!
NOT: Karanlık ellerce katledilen “ Kalpaksız kuvvacı” Uğur MUMCU’nun anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
Evde kalın,
Sağlıcakla kalın.
