Lanetlilerin alacakaranlığından gerçeklerin ışıklı yollarına vuralım kendimizi.
Bırak günahlar, ipliği kopan bir kolye gibi dağılsın ortalığa…
Sırtlan başlı insanlar, kuyruklu yalanlar, iftiralar, ifritler…
Bırak cümlelerin bazen kan koksun, bazen aşk, bazen limon çiçeği…
Dürüstlük gemisi yol alsın özlemini çektiği kıyılara.
Kıyamet mi kopacakmış, koparsa kopsun ulan!
Bir kere de insanlık elbiseni giy sırtına,
ülkenin yelkenleri yeni bir rüzgârla kabarsın!
Onurun şerefin vicdanın kadar insansın!
Bezirgânların hırslarına sürekli kamçı olma!
Yoksa taktığın maskeler yapışır yüzüne,
suratını kazısan çıkaramazsın!
Yabancı bir gök bulman gerekir kendine
Üçgen yıldızlar, incirdin daha tatlı bir hava,
Pamuktan daha yumuşak düşler…
Gezginlerin uğramadığı adalarda yetişen çiçeklere benzer toprak…
Bakir bir hiçliğin ummanında kalp atışları…
Sahte titanlar yarattın yokluğun okyanuslarında
İlmin dudaklarına kim sürdü bu zehri?
Can çekişiyor gelecek
Bir bir düştü kaleleri baharların!
“Umut derdim önceden
Umut dolaşırdı damarlarında şiirlerimin
İstikbalin görkemli havuzlarında serinletirdim gönlümü.”
Merhametin limanlarını yaktınız
Alabora olsun tüm gemileriniz.