Mehmet BABACAN, Eğitimci- Yazar ve Şair


GERİCİLİĞE KURBAN VERİLEN OKULLAR: KÖY ENSTİTÜLERİ


Türkiye Cumhuriyeti 20. Yüz yılın olağanüstü koşullarında, olağanüstü doğmuş bir ülke idi. Köy Enstitüleri bu olağanüstü ülkenin, olağanüstü okulları idi.  “ Anadolu Rönesansı” dendi, ama “ Anadolu İmecesi” demek daha gerçekçi olurdu. Olağanüstü dönemdi. Çünkü: Sadece, 12 milyon kadar, Savaş artığı bir halktı devleti kuran, ( Yaşlılar, özürlüler ve çocuklar) Cahil bırakılmış, “ Ümmetçi” bir halk. Ulus bilinci yok. Okuma- yazma oranı % 5-6 larda. O da gırtlak yapısına uymayan bir dilin alfabesiyle. Kurtuluş savaşı, “ Namusu” ve “ Dini” kurtarmak amacıyla başarılmıştır. İlkel tarım ve hayvancılıktan başka bir üretim türü yok gibidir.

Oysa Türkiye Cumhuriyeti, Lozan’da kıran kırana bir pazarlıkla kurulmuş; çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmayı hedef seçmiştir. Bu gelişmeyi sağlayabilecek biricik güç kaynağı “ Ulusal Bilinç”tir ki, onu kazanmanın yolu eğitimden geçer. (Atatürk’ün, daha savaşın ortasında “ Eğitim Kurultayı” toplaması bu yüzdendir.)  Ne var ki, yeni kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti, bir birini izleyecek bir seri atılıma muhtaçtı.

Okuma- yazma seferberliği ve Ulusal kimliği kazanma atılımı en başta gelenlerdendi. Çağdaş bilgi ve teknikleri kavratma ve uygulama atılımı uygarlaşma mücadelesinin ilk adımlarıydı.

Bu atılımı, çağın gerektirdiği sosyal yaşam kültürüyle de buluşturmak, insanlaşma sürecinin olmazsa olmazıydı. İnsan hak ve özgürlüklerini dünya standartlarında hukukla Buluşturmanın hedefi elbette demokrasi olacaktı. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya kamuoyu karşısında kimliğini kanıtlama süreciydi bu.  O halde atılımlara öncülük edecek “ Militan öğretmen” yetiştirmek gerekiyordu. Gerçi 1848’lerde kurulmuş “ Öğretmen Okulları” vardı. Ancak bu okullara kent ve kasaba çocukları girebiliyordu. Bu çocukların, koskoca bir köy halindeki Anadolu kırsalında başarılı olamadıkları çokça görülmüştü. Sayıca da yetersiz olan bu kaynaktan, “ Çalı Kuşu” gibi kahramanlar fazla çıkamıyordu.

Öyleyse öğretmen adayları Anadolu koşullarına yabancı olmayanlardan seçilmeliydi. Yani köy çocukları alınmalıydı. Latin Harflerinin kabulü, bu yolun başlangıcı sayılabilir. Askerde başarılı görülen onbaşı, çavuş gibi elemanlar seçilip, mevcut öğretmenlere yardımcı verilerek başlatılan okuma- yazma atılımı, çok geçmeden köy çocuklarını gün ışığına çıkarmıştır. Artık girişim sırası militan öğretmen yetiştirecek okulları hazırlamaya ve eğitim- öğretim kadrosunu kurmaya gelmişti.

DEVLET, BU ÖĞRETMENLERDEN NE BEKLİYORDU?

Anadolu koskocaman bir köydü. Onu uyandıracak, ona rehber olacak öğretmenlerin görev alanına kolayca uyum sağlayabilecek köy çocuklarından alınması akıllıca olurdu. O çocukların Pozitif bilim rehberliğinde militanca yetiştirilmesi ( Lâik bakış açısını temel almaktı bu) “ Eğitim- Öğretim” için gerekli seferberlik ordusunu hazırlayacak ve kısa sürede çağın kültürel düzeyine ulaşmak mümkün olacaktı. ( Onun için okumaya ve kütüphane kurmaya çok özenilmiştir.) Öğretmen bilim ve teknolojiyi görev alanına taşıyan bir misyoner; uygulamada yönlendirici ve üretim aşamasında ( ustalık boyutunda olmasa bile), halka önder olabilecek düzeyde çağdaş bilgi ve beceri kazanmış olmalıydı. Halka öncülük edebilecek kadar özgüvenli; eleştiri- özeleştiri yapacak kadar açık yürekli; hoşgörülü olabilecek kadar da uygarca davranabilmeliydi.

 KÖY ENSTİTÜLERİ DENEYİMİNİN ÖZÜNÜ VE KAYNAĞINI ŞÖYLE ÖZETLEYEBİLİRİZ:

* Akılcı ve deneneyimciydi.

* Pozitif bilim ve teknolojiden başka kılavuz tanımıyordu.

* Ulusal bağımsızlıkçıydı.

* Temel öğesi insan ve sanattı.

Bu kavramların açılımı ise şöyle betimlenebilirdi:

* İnsanın merkeze alınması

* İnsan kişiliğinin çok yönlü geliştirilmesi.

* Katılımcı ve demokratik ilişki.

* Koşullara görelik. .

* İlgi ve yeteneklerin dikkate alınması

* Kuram ve uygulama bütünlüğü

* Üretkenlik. Yaparak- Yaşayarak projelendirme.

* İleri teknolojinin tanıtılması ve kullanılması

* Ulusal kültürden evrenselliğe

* Eleştiri- Özeleştiri ve değerlendirme

 YAPILACAKLARA ÖRNEK YAPILANLAR:

• 9.000 eğitmen yetiştirildi.

• 17.000 öğretmen Anadolu köylerinde görev aldı.

• 600 sağlık memuru sağlık alanına dağıtldı.

• Öğrenci sayısı 380.000’den, 1.500.000’e çıkarılmıştır.

 

 

NEDEN KAPATILDI?

Yeni devletin amaç edindiği “ Anadolu Aydınlanma Hareketi”nin, köye ulaşan ilk militanıydı öğretmen. Savaşa gönderilen bir fedaiydi o. Çünkü karşısında kocaman bir “ Gericilik” cephesi vardı. Cephenin kuramcısı toprak ağaları, sözcüsü ise imamlardı. Gelenek- görenek adı altında toplanan diğer gerici unsurlar, ağanın ve imamı kullandığı araçlardı. Ancak başa çıkamıyorlardı. Çünkü yaşam öğretmeni doğruluyordu. En iyisi bu öğretmenin kaynağını kurutmaktı. O nedenle, iktidarda bulunan Demokrat Partinin yöneticileri Bayar- Menderes ikilisine Anadolu Ağalarının kararı bildirildi: “ Köy Enstitüsü belasını kapatmadıkça bizden oy alamayacaksınız”

Demokrat Parti buyruğu hemen yerine getirerek hem ağaları, hem emperyalizmi mutlu etti. Diğer yandan öğretmenin komünist ve din düşmanı olduğu; Cumhuriyet Devrimlerine inananın dinden çıkmış sayılacağı propagandası ısrarla sürdürülecekti. İmece geleneği dumura uğratılacak; kooperatif örgütlemesi yozlaştırılacaktı.

Yazılanları yasaklayıp, söylenenleri kovuşturdular. Belli ölçülerde de başarı kazandılar. Ama bir 68 kuşağının yaratılmasına engel olamadılar. Günümüzde toprak ağalarının yerini ihale ağaları ve tarikat şeyhleri almış bulunuyor.

                KAPATANLAR UNUTULDU;  AMA KÖY ENSTİTÜLERİ HÂLÂ YAŞIYOR!

 

YAZARLAR

  • Perşembe 24.1 ° / 11.6 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51