Prof. Dr. Süleyman BOZDEMİR


FİZİKSEL BİLİMLERİN EVRİMİNDE BAŞLICA FELSEFİ VE METODİKDÜŞÜNCELER (10)

İkinci felsefi görüş ise,algılanabilir gerçekleri olduğu kadar, gözle görünmeyen gerçekleri de göz önüne alır. Atomcu görüşün varisi diyebileceğimiz bu felsefe, görünen olayı maddenin iç nedenlerine bağlıyordu ve algılanabilir gerçekleri olduğu kadar, gözle görünmeyen gerçekleri de göz önüne alıyordu.


 

İkinci felsefi görüş ise,algılanabilir gerçekleri olduğu kadar, gözle görünmeyen gerçekleri de göz önüne alır. Atomcu görüşün varisi diyebileceğimiz bu felsefe, görünen olayı maddenin iç nedenlerine bağlıyordu ve algılanabilir gerçekleri olduğu kadar, gözle görünmeyen gerçekleri de göz önüne alıyordu.

Fiziksel gerçek, her an iki yanıyla görülür; olay ve öz. Bilgilenme süreci iki düzeyde gelişir: Deney ve kuramsal düzey.

Boltzmann’a göre doğaya hükmeden insanın düşüncesi değil, düşünceyioluşturan, insanı sürekli olarak çevreleyen şeylerdir. Boltzmann, modeller yardımıyla bilimin fiziksel gerçeğinin doğru ve uygun imgesini arıyordu. Fiziksel gerçeklik okulunun taraftarları bilmeden, materyalist felsefeyi savunuyorlardı.

Klasik fizik kuramları çerçevesinde Boltzmann’ıntermodinamiğin 2. yasasını ve gazların kinetik teorisini (Maxwell-Boltzmann dağılımını) ,maddeninvarsaydığı atomsal yapısına dayanarak istatistik yöntemle açıklaması, bilginin bu iki düzeyli gelişmesine güzel bir örnektir.

Aslında her iki görüş, fiziksel bilimlerin tümüne yayılan çelişkili iki fizik anlayışından kaynaklanmaktadır. Kimifilozoflar, bilimciler, bilimin gerçeğe ulaşamayacağını savunuyorlardı. NitekimHenriPoincare’ye göre “Bir kuramın ötekine yeğlenmesine yol açan, yalnızca uzlaşmalardı”.1930 ‘larda ortaya çıkan ve oldukça derin etkiler bırakan Viyana okuluna göre (Carnap, Franck,Neurath ) ise, bilim yalnızca bir dildir; metafiziği tümüyle bilim dışında tutmak gerekiyordu.Nesne gerçeğine bilimin ulaşamayacağını savunan ve çok sayıda yandaş toplayan güncel akımın itici gücü, büyük ölçüde bu düşünce biçimi olmuştur.

Bu akıma göre, bilim, deneylerle çelişmeyen ve kesin öngörüler yapmaya olanak veren ‘’modeller’’ kurmakla yetinmelidir. Bu arada çok sayıda fizikçi de tamamen gerçekçi bir yaklaşım göstermiştir. Eski kuantum mekaniği konusunda,Planck,Einstein,Louis de Broglie;daha genel planda ise,bilim felsefecileri Karl PopperveMarioBunge   bunlar arasında sayılabilir.

On yedinciYüzyıl’danitibaren kuramsal fiziksel bilimlerdeki büyük gelişmeye matematiğin, aynı zamanda matematikteki gelişmeyede fizikselbilimlerin katkısının büyük olduğunu görüyoruz. Pozitif bilimlerdeki bu büyük gelişmenin asıl etkisinin bilim felsefesi üzerinde olduğu da kesindir.

Tarihi gelişim süreci içinde, fiziğin gelişmesine engel olan bazı faktörler olmuştur. Bunların başında fiziğe yerleşmiş önyargılar, kavramyanılgıları, ve kuramsal engeller gelir.A.Einstein’in bir keresinde dediği gibi, ‘’Bir yargıyı ortadan kaldırmak atomu parçalamaktan daha zordur’’.

Fiziğin gelişmesini önleyen bu engellerin başında, Yerin evrenin merkezi olduğu görüşü ile,20.yüzyıl başında EİNSTEİN’in öncülüğünde bir yana bırakılan mutlak uzay, mutlakzaman, mutlak kütle ve Eter,gibi kavramlar gelir.Bu görüşlerin yandaşları,kendileri için temel ilke olma niteliğini koruduğu sürece, bunların yadsınabileceğini kabul edemiyorlardı.

Buna karşılık,bir yandan ölçme,bunun kesinliği ve hataları değerlendirme kaygılarının gündeme gelmesi,öbür yandan,bir kuramı benimsemek ya da başka bir kurama yeğlemek için sağlanması gereken koşulların belirlenmesi, söz konusu değişimlerin itici gücünü oluşturmuştur.

Bu ikinci sorun,60 ‘lı yıllarınbaşından beri oldukça yeni tartışmalara ve derin araştırmalara konu olmuştur. Kuramlarınbelirlenmesini, özellikle sosyal ve psikolojik davranışlara bağlayan Karl POPPER ve arkadaşlarının çalışmaları bilim dünyasında büyük yankı uyandırmıştır. Popper,bir kuramı doğrulayan olgular ne denli çok olursa olsun, onun gerçek olduğu sonucunu çıkarmaya yetmeyeceğine ve bir tek çelişkinin kuramı başarısızlığa mahkûm edebileceğine dikkat çekmiştir. POPPERayrıca, fiziğin gerçek “çalışma” koşullarına daha yakın bir kuramın, başarıyla birçok testtengeçirilip doğrulanabileceğini ve böylece gerçeğe gittikçe dahaçok yaklaşılacağını öne sürmüştür. Son zamanlarda YÜKSEK ENERJİ FİZİĞİNDE geliştirilen ve başarılı sonuçlar veren StandartTeori, bunlardan biridir.(21)

Fizik, son yıllarda hem kuramsal hem de deneysel yöntemlerinde büyük gelişmeler göstermiş bulunmaktadır. Aynı zamanda daha korunumlu olma özelliği kazanmıştır.

Kuşkusuz bu bilim dalı, gittikçe daha geniş, daha akılcı ve uzun süre önüne engeller koyan, tedirginlik doğuran metafizikten kurtulmuş bir bireşimi ‘sentezi’ amaçlar. Kaldı ki fizik, artık kendi kendini düzenlemeye, düzeltmeye ve yeni ufuklara doğru Kimya bilimi ve matematikle birlikte açılmaya hazır bir bilim kimliğini kazanmış bulunmaktadır.

Bilimin verimliliği ve çeşitliliği ile insan aklının alışılagelmiş fakat henüz yabancı ve son derece büyük zenginliği, bütünleyici vasıtalarla gelişmiştir. Bu birbirine hemen hemen uymayan, birinden diğerine indirgenemez şeyler büyük bir uyum içinde bulunmaktadır. Bunlar, insanın çektiği sıkıntıların,insanın göz kamaştırıcı parlaklığının,güçsüzlüğünün ve gücünün,ölümünün,süreksiz varlığının ve ölümsüz başarılarının unsurlarıdır.

On dokuzuncuyüzyılsonlarında fizik son aşamasına erişti düşüncesi fizikçiler arasında ortak bir görüş halini aldığı bir sırada, özellikle 19.yüzyıl’ın son çeyreğinden itibaren fizikte yapılan yeni gözlemler klasik fizik kuramlarıyla açıklanamıyordu. Örnek olarak,1859 yılında GustavKirchoff tarafından gözlenen karacisim ışıması,1896 ‘da HenriBecguerel’in uranyum tuzları üzerindeki keşfettiği rayoaktiflikolgusu, görünür bölgede hidrojen atomunun tayfları vs.verilebilir.Tüm bunlar kuantum kuramının gelişmesiyle açıklanabilmiştir( 2,4,5,6,7,8,10,11,20,21,25)

 

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00