Bir sahilin dalgaların altında kalan kumları üzerine resim yapmak gibi anlamsız huzuru aramak çağımızda. Tebessümler ve umutlar o hazin korkuluğun altında kör bıçakla kesiliyor gibi kesilmeye mahkûm. Hummalı yokluğun hayatı rehin almış mezar taşı ve kasap bıçağı soğukluğu ellerini ve kollarını bağlamış insanlığın. Yok çare, hatalarınızı nesiller ödeyecek.
Fasıla-i Saltanatta anlaşılması imkânsız Servet-i Fünun sanatçıları gibiyim, flador düğümü atılmış sefaletin bıçağına dayanan kemiği ile kemiğe dayanan bıçağı arasında. Akla hizmet için buradayım. Hangi akla? Hitlerin bütün yalanlarına inanan dönemin en çok alkış alan karanlık kasılmaları Tanrıya olan güvensizliğin kutularını açtı. Aslında Pandora’nın kutusu açılmasa da olurdu.
Günümüzde tarih şuuru üç beş paralı tetikçinin, özür dilerim üç beş değil iki yüz bin tetikçinin iftiraları ve yalanlarıyla bir karabasan gibi çöküyor milletin hafızasına. Güç ve sınırsız yetki onlarda, inanılmaz yalanlar havada uçuyor, şeytanın aklına gelmeyecek karalamalar, iftiralar önüne çıkan her şeyi yok eden çekirge sürüleri gibi yayılıyor. Tek millet olma kavramı yok edildi. Yetmiş yıldır emek emek örülen milli şuur yerini kişisel çıkarların şaha kalktığı bireyselliğin ellerine bıraktı. Altta kalanın canı çıksın mantığı; fakir, çalmasını bilmediği için fakirdir şiarı dalgalanıyor akıllarda. Denetimsizlik ahlaksızlığı doğurur. İnsanoğlu kişisel çıkarlarına göbeğinden bağlıdır.
İftira atanların ödüllendirildiği başka hiçbir ülke bulamazsınız. Allahtan Müslüman ülkesiyiz.
Yükselen dalgalar biraz sonra, kumlara çizdiğim panoramik resmimin üzerinden bir silindir gibi geçecek. Alnımdan hala ter damlıyor, kimin umurunda ki? Geçmiş olsun.
