Ata Alp And


EVLER-19      

*DAĞLIOĞLU GÜNLERİ-5


*FUTBOL-3

Dağlıoğlu günlerimiz böyle…  Futbol var, müzik var, sanat var, hepsi birbirine karışık. Mahalle düğünleri var sonra güzel güzel, çalgıcıların bulunduğu bölümle kadınların arasına savan çekilen. Sokak sohbetleri, asker uğurlumaları unutulmaz sonra… O yıllarda askere yolculuklar trenle yapıldığından Yaşar, Ramazan, Ethem gibi komşu delikanlılarının kafile hâlinde yürüyerek gara kadar uğurladığımız fotoğraflar çekilir; ısırılan simitler naylona sarılarak yukarı bir yere asılarak muhafaza edilirdi. Giderken arkasından su dökülen askerlere evin küçük çocuklarının elleri mektup üzerine konulup çizilirek kopyası çıkarılır dedikten sonra devam futbola...

Lorfik Hüseyin, Bakır, Ahmet, Çeto Necmi, Kazım, Hazım, Süleyman Abi, Hamdi gibi isimler de var futbola uzak. Bakır, İstanbula giderken sahada bir grup tatlı sohbette… Çeto Necmi ile Bakır’ın uyduruk bir dille yaptıkları komik diyaloğa katıla katıla gülüyoruz. O yıllarda Şakirpaşa semti kurulurken tanesi 2.5 liraya boyadığımız direklerin bedeli olarak 37.5 lirayı Çeto Necmi’den alamadan Adana’dan ayrılmıştım. 

Bir de Canatanlar vardı. Baba Canatan Büyük Saat civarındaki Arasta’nın orta yerinde tabla kebapçılığı yapardı. Maşallah 5-6 çocuğu vardı... Kazım, Nazım, Hazım, Cazim… diye böyle isimleri kafiyeli sıralı giderdi çocuk adları. Kazım’la bir gün belki sabaha kadar köyde motorla tarla sürdüğümüzü anımsıyorum. Nazım, Müslüm’ün kopyası bir güzel sese de sahipti. Yalınayakla topa vurduğunda güzel şutlar çıkaran Nazım’ın sonradan İncirlik’te kebapçılık yaptığını duymuştum. Nazım’ın küçüğü olan Hazım’la güzel arkadaşlığımız vardı. Çarşıdaki davasına yazdığı mektupta kıza “nüzümarada oku, kimse görmesin…” diye de mektuba not düşmesi keyifliydi… 

1980’lerin ikinci yarısıydı… Ceyhan’daki memuriyetimde adliye civarında Hazım’a rastlamıştım. Birini vurmuştu, hapisti, cezasına da az kalmıştı galiba. İyi hâlinden dolayı sanırım daha rahat ve iyi geçiyordu hapisliği. Sonra da bir gün kendisini ziyarete gitmiştim. Uzun yıllar sonra ise Adana’daki Mısır Çarşısı bölgesinde oğullarının dükkânının önünde kendisine rastladığımda çay içip konuşmuştuk. Öteden gelen Mahmut Özçiftçi’nin sattığı kasetlerden bir tane almıştı. Birkaç yıl sonra Hazım’ın vefatını öğrendim. Allah yolunu açık etsin. 

Canatanlar güzel ve mert insanlardı. Hatta hepimizin bildiği güzel de bir gülümsemeli anıları vardı… O yıllarda, kepeğe iyi gelip, saçı da besleyip parlattığı için biz gençlerin e saçımıza zeytin yağı sürmüşlüğü vardı. Canatanlar’da böyle yapıyor. Sonra bir gün baba Canatan farkına varınca çocuklarına öfkeyle kızarak:”Laan i…ler…” diye kükreyerek kovalıyor… “Eve bir teneke zeytin yağı alırım kalmazzz…”   

 

YAZARLAR

  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 30.8 ° / 18.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9809,64%0,96
  • DOLAR

    32,58% 0,30
  • EURO

    35,07% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2457,40% 0,88
  • Ç. ALTIN

    3991,84% 0,00