Serdar Erkan


‘EMPERYAL CENDERE’ VE ‘DEVRİMLERİN ÇALINMASI’

Ülkemiz 2023 seçimlerine girerken Mersin ve İstanbul’daki küresel terör ile verilen emperyal mesajlardır. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin temelleri çok güçlüdür. Bu nedenle üniter, laik, demokratik cumhuriyetten dönüş asla mümkün olmayacaktır.


Öncelikle, İstanbul İstiklal Caddesi’nde geçtiğimiz Pazar günü patlayan bomba sonucu hayatını kaybeden yurttaşlarımızın ailelerine başsağlığı yaralılara acil şifalar diliyorum. Ailelerine baş sağlığı ve sabır diliyorum…PKK/PYD terör örgütü veya kimler yapmışsa yapanları lanetliyorum.

1952 yılından bugüne kadar bu topraklarda yaşadığımız ‘terör ve darbelerden çok acılar çekmiş olan ulusumuzun başı sağ olsun.

Birleşmiş Milletler(BM)16 Kasım’ı Dünya Hoşgörü Günü(İnternational Day for Tolerance) ilan etmiştir. Hoşgörü kenti Mersin’de ve Anadolu’da yaşayan tüm yurttaşlarımızın gününü kutlu olsun. Bu vesileyle geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz Mersin’in Lina ablasını da sevgi ve saygıyla anıyorum…

TEK KUTUPLU DÜNYA DİRENİYOR

Hemen söyleyelim, son gelişmeleri uluslararası gelişmelerden soyutlarsanız, gerçeği bulamazsınız.

Mersin ve İstanbul gibi Türkiye’nin kültürel zenginliğini en iyi temsil eden ve 21. Yüzyılda ülkemizin kaderini belirleyecek iki kentte gerçekleştirilen terör olaylarını, Ukrayna savaşı ile başlayan, Dünya’daki diğer uluslararası veya KÜRESEL TERÖR olaylarından -Japonya’da eski başbakanı Şinzo Abe, Pakistan’da İmran Han ve Putin’in beyni ve danışmanı Aleksander Dugin’in kızına yapılan suikastlar, Kuzey Doğalgaz Akım hatlarına yapılan sabotajlar vb.- soyutlanmaması gerektiği düşüncesindeyim. Bu küresel terör eylemlerinin son tahlilde kime yaradığı sorusunu sorarsanız, bu terörün neden ve kim tarafından yapıldığını tahmin edebilirsiniz.

EMPERYALİZM, ÖZGÜRLÜK VE DEMOKRASİ TALEPLERİNİ NASIL YÖNLENDİRİYOR?

Ülkemiz kutuplaşan ve gerginleşen ortamda 2023 seçimlerine giderken, önce Mersin'de ve  sonra İstiklal Caddesi’ndeki son terör eylemler bana, 2002’de ikiz kuleler saldırısı sonrası ilan edilen Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) ve ABD Dışişleri Bakanı Condeleezza Rice tarafından ilan edilen Türkiye dahil 22 ülkenin rejimlerinin ve sınırlarının değiştirilmesinin ilanını hatırlattı! Sonrasında Irak'ta diktatör Saddam döneminde başlayıp, Tunus, Mısır, Libya ve son olarak Suriye’de noktalanan Arap baharındaki gelişmeleri hatırlattı!

Diktatörlere karşı özellikle Müslüman halklarının meşru demokratik talepleri ve eylemleriyle, sonunda bu ülkelere bırakın demokrasinin gelmesini, Irak ve Libya’da olduğu gibi emperyal devletler askeri ve örtülü müdahaleleriyle, yıllar süren iç çatışmalarla parçalanıp şeriat rejimlerine evrilebiliyor..! Yani devrimleri çalınabiliyor.  Amerika Kıtasında Brezilya’daki solcu lider Lula gibi bazı istisnai örnekler dışında,  somut örnekleri, Irak, Libya ve Suriye'de yaşanmıştır.

Özellikle, Irak ve Suriye’nin bugün geldiği nokta tipik bir örnektir.  Irak’ta toprak bütünlüğü bozulmuş, kuzeyde bir özerk Kürt yönetimi, aşağılarda İran etkisindeki bir yönetim oluşmuş, Anayasa’sına şeriat maddeleri konulmuş, petrol gelirlerine çökülmüş terör olayları ile zaman zaman ayar verilen bir ülke durumuna getirilmiştir…

Benzer şekilde Libya’da çatışmalar şeriat yanlıları ile laik rejim yanlıları arasında sürüyor...!

EMPERYAL CENDERE...!

Diktatörlüklerde yaşayan ülkelerde, toplumsal bir kıvılcım ile özgürlük mücadele başladığında, diktatör ve baskıcı rejimler hemen kitlesel masum gösterileri zorla ve silahla bastırmaya çalışırlar.

Devamında kitlesel çatışma ve ölümler yaşanmaya başlar.

Bu arada içeride desteklenen grupların içlerine sızdırılan ajan ve provokatörlere verilen destek ile yaşanan trajik ölümlerin vicdan sızlatan duygusal sosyal medya görüntüleri tüm Dünya’ya servis edilir. Gerekirse, Irak’ta olduğu gibi diktatörün kimyasal silah kullandığı yalanı bile söylenir.  

Batı emperyalizminin demokrasi havarisi görünümlü NGO’ları ve Medya’sı devreye girer.

İnsanların içini sızlatan bu duygusal görüntüler ve ölümler tüm televizyon ve sosyal Medya'dan Dünya halklarına izletilir.

Bunun üzerine BM, AB veya NATO ve diğer kuruluşlar toplanır ve insanlık adına askeri müdahale kararı alınır...! Askeri müdahale ile dış güçler ülkede zorla yönetimi ele alır.

Diktatör (Saddam gibi) yakalanır, yargılanır, yargılanır ve idam edilir...!

Ya da Kaddafi gibi yakalandığında işbirlikçi gruplarca anında infaz edilir...!

Bu süreçte mezhebi veya etnik temelde iktidar çatışmaları başlatılır.

EMPERYAL DEMOKRASİ 

Örneğin Irak’ta Askeri müdahale sırasında emperyal dış güçler, evleri basmış, on binlerce kadına eşi ve çocukları önünde tecavüz edilmiş, yargısız infazlar yapılmıştır. -Irak savaşında rastgele atılan bombalarla ve çatışmalarda üç milyon Iraklı sivilin öldüğü iddia edilmiş, sonuçta Irak’ta kimyasal silah olmadığı ortaya çıkmıştır.-

Fakat, Irak Müzeleri talan edilmiş ve tarihi hafızası olan nüfus kütükleri ve yetişmiş insan kaynağı yok edilmiştir...

Devamında dış güçler, uzlaştırmacı rolü ile tüm tarafların mezhep veya etnik önderlerini silah zoruyla bir araya getirir.

Bir kurucu Meclis toplatılır ve yeni bir anayasa oluşturulur.

Bu yeni rejim anayasasının üç özelliği vardır.

Birincisi, tüm sınırlar içinde eşit yurttaşlık hukuku yerine, bölgelere ayrılmış özerk sınırlar içinde etnik veya mezhepsel nüfusa göre sayılara indirgenmiş olarak mecliste temsil hakkı tanınır.

İkinci olarak, anayasada ve medeni hukukta şeriat hukuku kuralları mutlaka hâkim kılınır. -Laik hukuka asla müsaade edilmez.-

Üçüncüsü, Anayasa’da emperyal devletlerin her an müdahalesine olanak veren ve yeraltı ve yerüstü zenginliklerin işletmesinde çok uluslu şirketlere imtiyaz sağlayan yasa maddeleri mutlaka konulur.

Böylece ülkeye “Demokrasi(!)“ getirilmiş olur...!

Sonuçta, mecliste sürekli birbiriyle didişen grupların milletvekilleri, toplumsal gerginlikler ile kalabalık yerlerde bitmeyen patlamalar kitlesel terör veya suikastlar yaşanır!

Ve geriye dışarıya ucuza kaçırılan yeraltı(petrol) ve yer üstü zenginlikleri ile asla refah yüzü görmeyecek yoksul halklar kalır..!

Yukarıda yazılanlar önce Irak, sonra Tunus, Libya ve Mısır’da yaşandı. Mısır’da kontrol tamamen şeriatçı bir yönetime geçince darbe yaptırıldı ve iktidar batıyla uyumlu askeri yönetime verildi.

Bugün İran’da da kadınların başörtüsü eylemiyle laik ve demokratik taleplerinin başka yöne çevrilmesi ve çalınması için fırsat kollanıyor. Suriye’de BOP bir yere kadar başarılı oldu.

Ancak, Suriye’de yeni emperyal güç Rusya’nın devreye girmesi ile batının tam istediği proje tamamlanamadı.

Yine de PKK/PYD gibi terör örgütlerine ait özerk bölgeler ve garnizon devletçilikler oluşturularak, Suriye’nin toprak bütünlüğü bozuldu.

Türkiye ise kendi, sınır güvenliği için bölgeye Fırat Kalkanı ile müdahale etmek zorunda kaldı.

Bu arada ABD tarafından Kuzeydeki Suriye’ye ait petrol yataklarına resmen çöküldü.

Güneyimizde sonu gelmeyen çatışmalar ve ölümler hala devam ediyor…

Türkiye, bölgede hava gücünü Rusya’dan izinsiz kullanamıyor!

Bazen de ASTANA Anlaşması’na uymadığı iddiasıyla İdlip’te olduğu gibi askerlerimiz havadan bombalanıyor, toplu ölümler yaşanıyor...!

Türkiye’nin geçtiğimiz yılbaşından bu yana bölgeden gelen şehit sayısı 100’e yaklaştı...!

Ülkemiz, güç dengelerinin iyi hesaplanmaması ve Suriye rejimi ile 'Adana Mutabakatı' çerçevesinde  ‘birlikte hareket etmemesi’ ve hısım değil de (mezhep olarak)hasım görmesi nedeniyle, güney sınırımızda emperyal devletlerin garnizon ordularıyla resmen adı konulmamış cephe savaşına girmiş durumdadır.

Bunun sonucunda da bedelli askerlik yapamayan yoksul vatan evlatlarımız sürekli ölüyor...!

MUHALEFETİ TERÖRİZE EDİCİ, AYRIŞTIRICI DİL TERKEDİLMELİDİR

Ülkemiz 2023 seçimlerine girerken Mersin ve İstanbul’daki küresel terör ile verilen emperyal mesajlardır. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin temelleri çok güçlüdür. Bu nedenle üniter, laik, demokratik cumhuriyetten dönüş asla mümkün olmayacaktır. Halkımız, üniter, laik demokratik rejimin nimetlerini, ateşten bir coğrafya ’da barış adası olan Anadolu’da, üç kuşaktır yaşamıştır.

Ancak yine de Atatürk Cumhuriyeti’nin önümüzdeki süreçte 2023 seçimlerine giderken ‘emperyal cendere’ ile üniterliği sınanacaktır. Bu satırların yazarına göre, yaşadığımız son terör olayları ve siyasi gelişmeler bunun habercisidir. Özellikle iktidar temsilcilerinin muhalefeti terörize eden kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı dili ve toplumsal kutuplaşma emperyal odaklara cesaret vermektedir.

Bu dil ve siyasetin tarih önündeki sorumluluğu ve vebali çok ağır olabilir.

Türkiye, 2023 seçimlerine giderken, küresel terörle Irak ve Suriye örneğinde olduğu gibi, diktatörlük ile parçalanma(eyalet sistemi) arasında tercihe zorlanmaya devam edilecektir. Ülkemizin önümüzdeki seçimlerde sandıkta gerçekleştireceği demokratik atılım ve değişim çeşitli manipülasyonlarla çalınmaya çalışılacaktır. 

Ancak, 15 Temmuz FETÖ darbesi ve İstanbul seçimleri göstermiştir ki, halkımızın her türlü oyunu bozacak 1923 Aydınlanma birikimi ve kendi yolunu çizecek feraseti vardır.

Millet ittifakı ve 6’lı masaya düşen görev bu birikim ve ferasete uygun yol haritasını açıklayarak,

ÜLKEMİZİ ‘EMPERYAL CENDEREYE’ DÜŞMEKTEN ALIKOYACAK UZLAŞTIRICI, BÜTÜNLÜKLÜ İRADE VE PROGRAMI,  CUMHURBAŞKANI ADAYINDAN ÖNCE DUYURMAK OLMALIDIR…

 

Not: 16 Kasım Dünya Hoşgörü Günü nedeniyle, bu yazının bu böyle bir güne denk gelmesi de güzel bir tesadüf oldu.

 

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92