SANİYE VİLDAN GÜZEL - İNADINA ŞİİR


EDİP  CANSEVER, AÇILIR PARANTEZ (8 AĞUSTOS 1928  VE PARANTEZ KAPANMAZ-

Bir önceki yazımda şairlerin parantezi kapanmaz; şiirlerini okuyanlar var oldukça yaşarlar dedim.


Bir önceki yazımda şairlerin parantezi kapanmaz; şiirlerini okuyanlar var oldukça yaşarlar dedim.

Parantezi kapanmayan şairlerden biri de EDİP CANSEVER...

Bir yazımda da, Cansever'in ilk gençlik çağının şiirlerini tanıtmıştım size; İKİNDİ ÜSTÜ kitabıyla.

Bugün, YERÇEKİMLİ KARANFİL adlı kitabını tanıtmak istiyorum; şiirlerini okuyanları arttırmak ve şairi daha uzun yıllar yaşatmak umuduyla...

YERÇEKİMLİ KARANFİL, 1954-1957 arasında yazılmış şiirleri kapsıyor ve 1957'de yayımlanıyor. Ödül kazanmış bir kitap bu...

Bu kitaptan örnekler sunmak istiyorum; şiirleri bütün olarak yazmak yerine, seçtiğim dizeleri sunarsam daha çok şiir tanıtabilirim diye düşünüyorum.

AŞKIN RADYOAKTİVİTESİ

"Durmadan aşklanıyorum ama hep böyle

Karanfiller gibi taze omzum, dizlerim, ayaklarım

Toplanıp gidiyor derken o deli fişek şey

Gün gibi parlıyor tırnaklarım."  - EDİP CANSEVER 

Şiir "ben"i üstünde "bir aşk akımı dolanıyor"ken, "aşklanıyor" sevgiyle "omzu, dizleri, ayakları" yani bütün vücudu " karanfiller gibi taze"leniyor. 

Kitapta, karanfil imgesi ilk olarak bu şiirde geçiyor. 

Şiir, gücünü dilden alır. Dille, şairler, değişik imgelerini aktarırlar. Bir şiir; şairin duyumsadığını, düşündüğünü, gözlemlediğini, imgelerini başarılı bir anlatımla dile getiriyorsa, yani, bir başka deyişle şairi güçlüyse, bizi etkiler. Okurken ya da dinlerken şiiri, duygulanırız, zevk alırız, başka dünyalara gideriz.

Bir şiir, içeriği/özü, imgeleri, yarattığı çağrışımlarla, bize coşku veriyorsa ve kalıcı olmuşsa, dili ustalıkla kullanan şair, başarılıdır.

Şiir kitabının adından söz edelim önce... YERÇEKİMLİ KARANFİL...

Karanfilin yerçekimlisi olur mu? Şair diyorsa, olur!  Biz gündelik dilde böyle bir tamlamayı kullanmıyorsak, bu iki sözcüğü yan yana getirmiyorsak, şair de kullanamaz diye bir kural olabilir mi?.. Ancak merak ederiz, "karanfil" neyi çağrıştırıyor, neye karşılık olarak kullanılıyor diye?

Özdemir Asaf da; "Dünya Kaçtı Gözüme", "Yuvarlağın Köşeleri" diyor, yadırgıyor muyuz? Hayır!

"İki bire eşit olur mu?" Özdemir Asaf'ın şiirinde olur.

"Kör görenlerin düşündüklerini görür mü?" Özdemir Asaf'ın şiirinde görür.

"Dünya nüfusu ikiye bölünür de, yarısı sen, yarısı ben olursak, sonra da kimseye sezdirmeden ikimiz bir olursak" ne olur? Özdemir Asaf'ın şiiri...

Gelelim "karanfil"e... Karanfil, aşkla birlikte kullanılınca, olumlu bir çağrışım yaratıyor bizde. Neleri çağrıştırıyor? Aşk, yaşam, tazelenme... Daha ne olsun? Yaşadığımızı duyumsuyoruz.

Yukarıdaki şiirde şair "şey" dedi.  "Petrol" kitabındaki bir şiirini çağrıştırdı. 

ŞEY ŞEY ŞEY VE ŞEYLERDEN  

Bir adam kendi tiyatrosunda, tamam 

Bir köpek sokak değiştirdi, korkak 

İçi süt dolu bir lokanta ve kapandı 

Ben ağzıma geleni söyledim, öyle 

Gene bir ağaç öttü, bu kaçıncı. 

Sevişsek olmaz mıydı, varan bir 
Elbette olurdu, bir kır çiçeği bir bulut 
Bir gülüş kanamak üzere, ve gizli 
Ve çabuk tarafından bir şey, şarap 
Aşk gene kelime değiştirdi, vahşi. 

Güneşe çıktık, bunu unutma, varan iki 
Ne uzak bir sesimiz vardı, efsane 
Gelince Ç ile geliyordu bir çay 
Oysa biz iki demiştik, varan üç 
Gözler ki demeye kalmadı, derin. 

Kim bilir ne seviştik ki saat kaç 
Elleri tetikte bu gazetelerin.  -EDİP CANSEVER

Şiiri okumadıysanız bile Fazıl Say ve Serenad Bağcan'dan şarkısını dinlemişsinizdir.

Bu şiirin de, ses oyunları ilginç... Şiirin ilk bölümünde örnekle göstermek istiyorum. Her bir dizedeki ses uyumları şöyle: Adam - tamam, Sokak - korkak, Lokan - kapan, Söyle - öyle, Ağaç - kaç...

Dönüyorum Yerçekimli Karanfil kitabına ve kitaba adını veren şiire...

YERÇEKİMLİ KARANFİL 

..Biliyor musun? Az az yaşıyorsun içimde

Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.

Sen karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu? Bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.

Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.   -EDİP CANSEVER

 

Şiirin öznesi ile sevgili birlikte değildir; ama yakın olmaya özlem duyar şiir "ben"i... İkinci bölümde karanfil, elden ele dolaşıyor ve sevgi paylaşılıyor. Üçüncü bölümde, karanfilin sevdayı, aşkı, sevgiliyle bir araya gelme isteğini anlattığını açıkça görebiliyoruz. 

"Yerçekimli" sıfatı; karanfilin, yani aşkın, bu dünyada sevgiliyle birlikte yaşanması isteğini dile getiriyor olmalı... 

    Kendi şiir dünyasında karanfile yeni anlamlar katan, birtakım kavramlara farklı yan anlamlar yükleyen sadece CANSEVER değildir.

"Babamın sözlerini hatırlarım

O güzel köyü Geyve boğazındaki 

Gözlerime bir büyük yaprak açılır

Büyük ve güzel günler düşünürüm, büyük ve güzel" -TURGUT UYAR

 

"Sen o çıktığım sularsın, zencim benim

Denize bakan evler gibiydim seninle" - İLHAN BERK

 

"Ben uyandım bir aşk demekti bu dünyada

Sesin, bir gülü bırakmak gibi bir şeydi.

Karaydım, kağıt gibiydim yaşamalarda 

Adım görseniz her gün o denizlerdeydi."  - İLHAN BERK

 

KAYBOLA

"Sana her zaman söylüyorum, senin yüzünde gülmek var

Bakınca bir yaşama ordusu çıkıyor aydınlığa

Bir çiçek getiriyorsun yeraltı çevresinden

Bir kartal gidiyorsun çıplağın ayaklarla

Şimdi bir pembeyi kovuşturuyor 

Omzundan yukarıya üç kişi

Deli ediyor onları saçlarında

Bir karanfil çok

Bir karanfil azala azala.

 

En saklı yerlerinden en güzelliğin çıkıyor

Ansızın doğan hayvanlar gibi güzel

Bakınca bir şiir canlıyorum dünyaya

Yapılan bir şeydir şiir; yuvarlak, kırmızı, geniş

En genişi en kırmızısı o ezilmişler katında

Şimdi bir gizliyi kovuşturuyor 

Gözlerinden içeriye üç kişi

Deli ediyor onları mısralarımda

Bir karanfil az

Bir karanfil çoğala çoğala." - EDİP CANSEVER

"Kaybola" şiiri, Cansever'in "biçim, yapı, dil işçiliğini" öne çıkaran bir şiir... Bu şiir beş bölümden oluşuyor. Neredeyse her bölüm ayrı bir şiir. 

Alıntı yaptığım ilk bölümde şair, yine aşk ve sevgili ile ilgili bir atmosfer oluşturuyor. Karanfil yine "aşk, özlem, umut, arzu"yu çağrıştırıyor. Bu şiirin ilk basımında bu dize, "Omzundan yukarıya üç kişi" iken, şairin denetiminde hazırlanan  toplu basımında "Omzundan yukarıya üç polis" biçiminde değiştirilmiştir. Bu farkı göz önüne alırsak karanfile farklı anlamlar da yüklenebilir. 

Bu değişikliğin şiirin yazıldığı dönemle ilgili olduğu ve o dönemdeki bazı siyasal olaylara gönderme olacağı da düşünülebilir. 

Yerçekimli Karanfil kitabındaki şiirlerin 1954-1957 yılları arasında yazıldığı düşünülürse o dönemin baskısı, birtakım şairler için kovuşturmalar açılması geliyor usa. Gerçi kovuşturmaların haksızlığı anlaşılıp, şairler beraat etseler de, edebiyat üzerinde ağır bir hava yaratılmıştır.

Şükran Kurdakul, "Suat Taşer, Sabih Şendil, Şükran Kurdakul, Cahit Irgat, Rıfat Ilgaz, İlhan Berk, Arif Damar, Melih Cevdet"in şiir ve kitapları yüzünden kovuşturmaya uğradıklarını, kitaplarının toplatıldığını, ama sonunda beraat ettiklerini yazar. 

CANSEVER kitabını böyle boğucu bir ortamda ve dönemde yayımlıyor. Kimi şiirlerinde gözlerini kendine, yaşantılarına çeviriyor. Doğayla, insanlarla, soyut sevgilisiyle ilişkilerini anlatıyor. 

Diğer şiirlerindeki kullanımlarını da göz önüne alırsak, Cansever'in karanfile, "aşk, sevgi, yaşama isteği, umut, sevgiliyle birleşme" gibi anlamlar yüklediğini görebiliriz. 

CANSEVER "Şiir bir soyutlama işidir, ama eninde sonunda somutlama işidir. Somutlamadan, şiirde hiçbir şey elde edilebileceğine inanmıyorum ben. Bu somutlama  kaygısından ötürü burada dekor dediğimiz, nesnel karşılık dediğimiz birtakım öğeler yer alıyor." diyerek somutlama konusundaki düşüncelerini anlatıyor. Böylece, karanfil ile bazı duygularını somutluyor. Karanfile yeni anlamlar yüklüyor.

Beni etkileyen -yaşım gereği olmalı- şiirdeki imgelerin beni hüzünlendirdiği bir şiiri paylaşmak istiyorum. Aslında bu şiir, konu, içerik bakımından kişiden kişiye değişebilecek yorumlara açık... Beni, adıyla birlikte, özellikle son dize çok  etkiledi. Şiiri İlhan Berk'ten özellikle seçtim. 28 Ağustos 2008 yılında yaşamını kaybetmiştir şair. Ruhu şad olsun.

AKŞAMA DOĞRU 

Ey güzel harf güzel kâğıt güzel kalem.

Sana nehirlerden rüzgârlardan söz ediyorum

Benim için nehirleri eğit, su yolları aç.

Ben ki daha ağzı lekeli bir çocukken

Yürürken gördüm bir gün nehirleri

Nehirlerin rüzgârların sözü yaşar.

Ben ağzının yaprağıyım, bir yere yaz bunu.

 

Ey güzel el yazısı, güzel mürekkep, güzel uç.

Beni küçük su birikintileri büyüttü.

Beni anlamak için su birikintilerine sor

Su unutmaz: Daireler çizerek dikkatle çalışır.

Benim için yapraklar topla, yatağını lekele.

Ben akşama doğruyum, karıştır saçlarımı.  - İLHAN BERK  

Şiir öznesi, çok küçük yaşta "ağzı lekeli çocuk" ken nehirleri yürürken görmüştür. Küçük çocuğun suya bağlılığı, suyla haşir neşir oluşu, "Beni küçük su birikintileri büyüttü." dizesiyle anlatılır. Suyun akışı, hareketliliği, gücü de su kişileştirilerek sezdirilir. Şairin dizeleri, gözümüzün önünde bir nehir akışı ve su yatağı görüntüsü de oluşturuyor. 

Şair, suya, doğaya  bağlılığının dile getirilmesini de istiyor. Harf, kâğıt, kalem, el yazısı, mürekkep ve uca seslenerek... 

Son dizede şiir öznesi, saçlarının karıştırılmasını, okşanmasını istiyor; şiir öznesi ilgi bekliyor. "Ben akşama doğruyum" dediğine göre, bu kişi yaşlıdır.

"Dönülmez akşamın ufkunda"dır.

HOŞÇA KALIN.

YAZARLAR

  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 25.6 ° / 13 ° Güneşli
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22