Eski dostluklar kaldı mı, kalmadı mı karar veremedim! Bu konuda "Söyleyenler doğrusun bilmez, bilenler söylemez."
Bazen "Hey gidi günler!" deriz. Sanki eskiden yaşadığımız yerler güllük gülistanlıkmış, her şey, her olgu, tüm yaşadıklarımız gönlümüze göreymiş gibi...
Böyle derken yerinmek, hayıflanmak istediğim sanılmasın. Dostluktan söz açtım; eski dostların, dostlukların özlemini çekenlerden, hâlinden yerinirken, hep geçmişi övmeyi
sevenlerden söz ediyorum.
Bu konuda Sabahattin Eyüboğlu ne düşünüyor ve denemesi bana kimleri çağrıştıracak bir bakalım:
"Dosttan yana bağrımız eskiden beri yanıktır bizim. Halkımız nasıl aramış dostu, neler koymuş dost sözünün içine. Yerde gökte dost peşine düşmüşüz, 'candan içeri' ne bulduysak dosta vermişiz. Dost, nefesler, türküler dolusu; dost, masallar, zindanlar, hanlar, kışlalar dolusu; ama, gerçek dostu bulabilmiş miyiz?" diyor Eyüboğlu...
"Dost dost diye nicesine sarıldım."
"Dost dost diye hayaline geldiğim"
"Dost ise ayırmış özünü benden."
"Aziz dostlar şimdi çehresin eğer
Bizden çevrilmedik yüzler mi kaldı?"
"Hapis damlarına serdim postumu
Bilemedim düşmanımı dostumu."
"Kalmadı sefası bezm-i cihanın
Düşman belli değil, dost belli değil."
Pir Sultan Abdal, idam edileceği darağacına doğru yürümeye başlar. Hızır Paşa emir verir: “Herkes Pir Sultan’ı taşlasın, taş atmayanın boynu uçurulacak, bilsin. ”Pir Sultan’ı taşlamaya başlar halk. Taşlar Pir Sultan’a kadar gelmekte, ama ona değmeden yere düşmektedir. Pir’in can yoldaşı, taş atmasa da can korkusundan, Pir’e bir gül atar. Gül, Pir’e değer ve yaralar. Al kanlar akar Pir’in bedeninden. Can dostunun bu hareketinden incinen Pir, şu nefesi söyler; söylenti budur:
Şu kanlı zalımın ettiği işler,
Garip bülbül gibi zaralar beni.
Yağmur gibi yağar başıma taşlar,
İlle de dostun bir fiskesi yaralar beni.
Dar günümde dost düşman belli oldu.
Bir derdim var idi, şimdi elli oldu.
Ecel fermanı boynuma takıldı.
Gerek asa, gerek vuralar beni.
Pir Sultan Abdal’ım can göğe ağmaz.
Haktan emrolmazsa rahmet yağmaz.
Şu ellerin taşı hiç bana değmez.
İlle dostun bir tek gülü yaralar beni. - PİR SULTAN ABDAL
Pir Sultan Abdal'ın yaşamı hakkında bilgimiz pek azdır. Şiirlerinden çıkan sonuca göre Osmanlı Veziri Hızır Paşa tarafından Sivas'ta astırılmıştır. Pir Sultan'ın yaşamı öyküsü söylentilerle karışmıştır; destanlaştırılmıştır.
Sabahattin Eyüboğlu dost, nefesler, türküler dolusu diyor; ekliyorum, şiirler dolusu...
DOSTLUK ÜZERİNE
Kalbindeki cama bir taş değer, dosttandır
kırılınca anlaşılır kalbin camdan olduğu
kalbin bahçesinde bir gül solar, dosttandır
dostun varsa taşı güle sayarlar, akşamı güne
dostum varsa sözümü şiire sayarlar, beni şaire
dostum var, öyleyse ölebilirim bile! -HAYDAR ERGÜLEN
DOST BİLDİKLERİM
Nerede o sözlere kandığım günler?
Her gülen yüzü dost sandığım günler;
Acıdan kahrolup yandığım günler
Ta canıma yetti dost bildiklerim.
Meydana çıkalı asıl çehreler
Aydınlanmaz oldu artık geceler
Yalanlar tükendi, indi maskeler
Birer birer bitti dost bildiklerim. -ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
Dost demiş sarılmışız ve günün birinde şaşırıp kalmışız. "Eski dost düşman olmaz" denir; ya oluverirse bir gün... O zaman, " Ört ki ölem."
2015 yılında sonsuzluğa uğurladığımız OKTAY AKBAL'ın bir köşe yazısını anımsadım "ört ki ölem" deyince...1991 yılına kadar Cumhuriyet Gazetesi'nde "Evet-Hayır" adında bir köşesi vardı; orada yazardı. Çok severek okurdum; ilgimi çekenleri keser, bir dosyada biriktirirdim. Dosyamı karıştırdım.
"ÖLEM" başlıklı yazısını buldum. Vedat Nedim Tör'le ilgiliydi yazı... Doğaldır, ayrıntısını unutmuşum; tekrar okudum. Oktay Akbal, ne diyordu yazısında:
"VEDAT NEDİM TÖR anılarına 'Yıllar Böyle Geçti' adını vermiş. 'Ört ki ölem' dese daha iyi yapardı bence, 'Ört ki ölem' kitap boyunca öyle çok geçiyor ki, saymaya kalktım vazgeçtim! Tör, hem kendi yaşamındaki hem de Türk toplumunun yaşamındaki acı görünümler, gerçekler önünde hep bunu yineliyor, ört ki ölem! "
"Ne örtülür bu acılar, ne de öldürür kişiyi... Tersine örtmemeli üstünü, iyice açmalı, olanca çıplaklığıyla gözler önüne sermeli."
Dostla aramızdaki tel neden kopuveriyor ve "âhenk ebediyen" kesiliveriyor... Görmediğimiz, gördüğümüz ama, görmezden geldiğimiz bir incelme, aşınma noktası vardı da o telin, "inceldiği yerden kopsun" diye bekledik mi? Sonunda gelinen yer, acı gerçek, düşmanlık... İşte o zaman "ÖRT Kİ ÖLEM!"
İMKÂNSIZ DOSTLUK
Değil kardeşim, dal yeşil değil, gök mavi değil,
Bilsen! Ben hangi âlemdeyim, sen hangi âlemde!
Aklından geçer mi dersin aklımdan geçen şeyler?
Sanmam! Yıldız ve rüzgâr payımız müsavi değil;
Sen kendi gecende gidersin, ben kendi gecemde;
Vazgeç kardeşim, ayrıdır bindiğimiz gemiler. -CAHİT SITKI
Düşünüşte beraberlik olmadı mı kolay kolay dostluk olmuyor. Tıpatıp aynı düşünceleri benimsemiyor olabiliriz; ama, yönümüz bir olmalı. Taban tabana zıtsa yönümüz, dostluk olmaz.
"Bindiğimiz gemiler ayrı" ise de aynı yöne gidiyorsak, bir limanda buluşabiliriz belki sonunda; ama, gemi ayrı, yön ayrıysa "vazgeç kardeşim."
Karamsar olmak gerekmez; iyi seçtiğimiz, birbirimize olduğumuz gibi göründüğümüz, bizi bir pula satmayan, aldanmadığımız, yollarımızın ayrılmadığı dostlarımız da var...
DOSTLUK
Biz haber etmeden haberimizi alırsın,
yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla gelirsin.
Gözümüzün dilinden anlar,
elimizin sırrını bilirsin.
Namuslu bir kitap gibi güler,
alnımızın terini silersin.
O gider, bu gider, şu gider,
Dostluk, sen yanı başımızda kalırsın. -NAZIM HİKMET
UNUTMA DOSTUMSUN
Unutalım mı şimdi kente indiğimiz o ilk günü
Sabahlara kadar okuduğumuz o kitapları
Sabahlara kadar düşüncelerimizde yaşattığımız hayallerimizi
Kar aydınlığında yürüdüğümüz o yolları
Sen dostumdun benim gülünce güneşler açan
Bulutlara rüzgâra asarım suretini her akşam
Her akşam mektup yazarım dağlar kadar
Kayıp bir adresten geliyor sesin şimdi, üşüyorsun
Unutma dostumsun sen, neredeysen orda ölmek isterim!
-AHMET TELLİ
DOST
Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın,
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın.
Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın.
Mavi bir gökyüzümüz olsun, kanatlarımız
Dokunarak uçalım. -CAHİT KÜLEBİ
Günün birinde dostumuz bir kıyıda, biz bir kıyıda kalmak istemiyorsak; Bedri Rahmi'yi dinleyelim diyorum, "Ayıpsız dost arayan, dostsuz kalır" diyorum. Seçim senin...
DOSTLUĞUMUZ
"Dostluk dediğin güzel bir kitap
Hava gibi
Su gibi
Ekmek gibi
Vazgeçilmez bir tad
Sonuna kadar dayanmak şart
Dostluk dediğin eşsiz bir kitap
Sevmediğin sayfaları varsa atla
Atla
Sayfayı kökünden yırtmak şart mı. -BEDRİ RAHBİ EYÜBOĞLU
HOŞÇA KALIN.