Yaşadığımız deprem felaketi acılara boğdu
Kaybettiğimiz canlara Tanrıdan rahmet; kalan acılı insanlarımıza sabır diliyorum.
Bileni- bilmeyeni deprem uzmanı kesildi.
Depremin nasıl olduğunu anlatma yarışına girildi.
Elbette anlatılacak.
Elbette acılar paylaşılacak.
Ama hep mi acılar olacak?
Gerçek uzmanların bilimsel değerlendirmelerini ve önerilerini bir kez daha dinledik. Ah keşke öteki kulağımız olmasaydı, oradan çıkıp gitti.
Nefret ediyorum bu keşkelerden.
Oysa, deprem de sızlanıyor. Bakın ne diyor deprem:
“ Hep beni suçluyorsunuz. Oysa ben, doğanın yorulan ayağını bir değiştirmesiyim. Doğanın bir soluk alışıyım ben. Siz üstüme yıkılıyorsunuz, bir de beni suçluyorsunuz.”
Yalan mı söylediği?
İşte, canımızı alan yıkıntıları bir bir serdi gözümüzün önüne:
“ İhanetlerinizi görün” diyor.
Sahi, bir Bilim Kurumuz olsa. ( Sağlıktaki gibi değil. Tastikçi olmayan) Bu kurul, ağlama duvarı enkazları bir bir incelese:
· Demirden ne kadar çalınmış?
· Çimento ne kadar çimentovari olmuş?
· Ne kadar tuzlu ya da milli kum sokuşturulmuş?
· Projeden, plandan ne kadar kaytarılmış?
· Bu inşaatın sahibi kim imiş?
· Bu inşaatın sorumlu mühendisi kim imiş?
· Denetimini kim yapmış?
· Kabulünü imzalayan kimmiş?
· Kullanma ruhsatını veren kim?
Gel de keşke deme.
Bu bilim kurulu raporunu hazırlayıp, savcının önüne koysa da:
“ Kim imiş bunu kovuşturmayan savcı?” diyebilsek keşke.
1. 11. 2020