Mehmet BABACAN, Eğitimci- Yazar ve Şair


DAVETSİZ                                                                                                        


     Bugün Erhan Asker’in “ Görkemli Hatıralar” programını izledim.

     Manavgat’taydılar. Beşkonak canlandı gözlerimin önünde.

     Emeklinin huyudur zaten, anlatmadan edemez

***.

     Gezi grubumuzla birlikte Manavgat’taki eski bir dostumuza uğramıştık.

     Amacımız ayaküstü bir merhaba demekti.

     Evdeki hesap çarşıya uymadı. Bırakmadılar.

     Misafirin gelmesi ile gitmesinin ayrı şeyler olduğuna dair atasözleri dökülüverdi ortalığa.

     Boynumuz kıldan ince demekten başka çare yoktu.

     Daha yorgunluk çayları içilirken sonraki günün planları yapılmaya başlandı:

     Beşkonak denilen bir yayla varmış ki büyük olasılıkla cennet denilen yer orası olabilirmiş.

     Cümbür- cemaat bir piknik yapmak kaçırılmaması gereken bir fırsatmış.

     Hem, bizim sayemizde onlar da bir gün yaşamış olurlarmış.

     En çok da boynumuzu büken bu yargı olmuştu.

 

                                                           ***

     Cumartesi sabahı, lâstik sorunu olan bizim arabayı bıraktık; iki araba halinde düştük yola.    Dağ yoluna tırmandıkça övgüler bir bir gerçekleşmeye başlıyor; doğa tüm cömertliğiyle her şeyini seriyordu önümüze.

     Sonunda menzilimize ulaştık.

     Pırıl pırıl küçücük bir göl.

     Çevresini beton yapılarla doldurmayıp, piknik alanı olarak düzenlemişler.

     Vaktiyle, Romalılar da burayı sevmiş olmalılar ki yaptıkları su kemerleri ve havuzlar hâlâ duruyordu. Çevre bir cennet bahçesi.

     Böyle yerde boşa geçirilen her dakika ziyandı.

     Hemen tezgâhımızı kurduk, mangalımızı yaktık ve rakıyı icat edene rahmetler okumaya başladık.

     Bu ara,  paket sardığımız bir gazeteyi eline alan arkadaş:

     “Yahu burada şiir dinletisi de yapılıyormuş ilânı var gazetede” derken; bir başka arkadaş eğildi gazeteye:

     “Hem de bugünmüş, tuh kaçırdık” diye, hayıflandı.

     Bu kadar söz olur da sorgucu Hüseyin durur muydu? Dinletiyi düzenleyen kim? Nasıl yapılıyormuş? Sorular peş peşe sıralanınca gazeteyi üstüne attılar:

     “Sende soru tükenmez, al kendin oku.”

     Hüseyin Hoca eline alır almaz, ilk ayrıntıyı gördü:

     “Arkadaşlar, yalnızca dinleti değil; şiir yazma yarışması da varmış. Hem de mübarekler seçim mevzuatı gibi, başvurunun bitiş saatini bile ilân etmişler, 17’oo.”

      O ana kadar tartışmaya karışmayan hanımlardan birinin sesi duyuldu:

     “Ama daha saat 15’oo”

     Gözler bana dikildi:

     “Yolda –sokakta bize şiir okuyup duruyordun, haydi katıl bu yarışmaya da görelim marifetini”

     İmkânsız dedim. Çünkü ezberimde şiirim yoktu. Şiir dosyam da arabada kalmıştı.

     Kafalar tütsülendikçe baskı alabildiğine artıyordu.

     Hiçbir şiirimi tam anımsayamıyordum.

     Hani, bir şair: “Onca yazmaya uğraşıyoruz; bir de ezberlemeye mi uğraşalım?” gibi bir lâf etmiş ya; ben de ona özenerek, ezberlemiyordum.

     Ama yanlışlığı şimdi ortaya çıkıyordu..

     Gözler bana dikildikçe daha da allak-bullak oluyordum.

     En çok anımsayabildiğim, son günlerde yazmaya çalıştığım bir şiirdi.

     Ama henüz kaleme gelmemiş, özlem dizeleri boyutundaydılar. Çaresiz, bir kâğıda onu yazdım.  Çakırkeyif bizim grup, bana birincilik vermeye dünden hazırdılar.

     Hep birlikte dinletinin yapılacağı alana vardık. Ana-baba günüydü. Ne var ki saat henüz 16.45 olduğu halde etkinlik başlamış; ilk yarışmacı şiirini okuyordu.

     Yarışmanın eşitlikçi olması için konmuş kurala göre, yarışmacılar önce kendileri okuyacaklar; sonra da tüm şiirleri bir Türkçe öğretmeni seslendirecekmiş.

     “Henüz zaman var, biz de katılmak istiyoruz” dedik:

     “Olmaz, başladık” dediler.

     Tok sözlü bir izleyici ayağa kalkıp yüksek sesle uyardı:

     “Ben size demedim mi arkadaşlar! İlân ettiğiniz saati beklemeniz gerek, demedim mi? Az sonra beş kişinin daha gelmeyeceğini kim garanti edebilir?”

     Bu tartışma üzerine başlamış olan etkinlik durduruldu, bizi de dahil ettiler ve 22.sıraya yazıldık.

     Saat 17.oo’de yeniden başlatıldı. Onca  kalabalığa karşın, ilgiyle izlenebiliyordu. Belli ki, bu etkinliğin bir geçmişi, bir altyapısı vardı.

     Yarışmaya katılan şiirler arasında Halk Şiiri, Serbest Şiir, Gazel gibi türlerin yanında, Mani bile vardı.

     Okunuş sürecinde çarpıcı bir şiir çıkmadığı gibi, toplumu etkileyecek güçte bir okuyuş da sergilenmemişti.

     Benim heyecanım ve yabancılık duygum epeyce yatışmıştı. Sadece neden olduğumuz tartışma seçici kurulu olumsuz yönde etkiler miydi, bilemezdik?

     Sıra bana geldiğinde sessizlik biraz daha koyulaştı. Şiirden önce  kısa  bir değerlendirme yaptım: Yörelerinin olağanüstü güzelliğini; çevreye karşı bilinçlice davranıldığının açıkça görüldüğünü; şiir gibi kutsal bir insanlık değerine böylesine zaman ayıran insanlardan başka türlü bir davranış beklenemeyeceğini vurguladım. Tek tek hepinizi, size öncülük edenleri ve yöneticilerinizi yürekten  kutluyorum, dedim.

     Konuşurken aldığım olumlu tepkiler ve alkışın yoğunluğu beni rahatlatmış, yabancılığı atmamı olabildiğince sağlamıştı.

     Sanıyorum şiiri, umduğumdan daha etkili ve güzel okudum. Fırtına gibi bir alkış koptu.    Hakkımızda duyulan merak, sıcak ve sempatik bir ilgiye dönüşmüştü. Yarışma ibresinin bizden yana kaydığını iddia edenler, hızla artıyordu.

     Genel okuyucu seçilen Türkçe öğretmeni güzel okuyordu, ama sonucu değiştirebilecek dozda değildi.

     Seçici kurul işini tez bitirdi.

     Gelenekte olduğu gibi, önce 3. açıklandı. Yöreden bir şairdi bu. İkinciye sıra geldiğinde merak biraz daha artmış gibiydi. Bana rakip olabileceğini sandığım bir şiir vardı, onu merak ediyordum. O ikinci olursa, birincilik yolu bana açılır gibi geliyordu. Arkadaşlarıma da söylemiştim:

     “Falcılığa da mı başlayacaksın?” demişlerdi.

     Evet, ikinci de açıklandı. Bir hayli beğeni topladığı belliydi. Rakip saydığım şiirdi bu.

     Birinciyi açıklamak üzere ayağa kalkan kurul başkanı:

     “ Değerli izleyiciler! Sizinle paylaşmak istediğim bazı düşüncelerim var” diyerek, şöyle devam etti:     “ Elbette biz konuksever bir halkız. Yöremizin temizliği, düzeni ve güzelliği, yüreğimizin aynasıdır. O yüzden midir nedir, Tanrı hep seçkin insanları gönderiyor bize? Bugün de saygıdeğer dostlar katıldı aramıza. Ancak, birincilik derecesini konuk olduğu için vermedik. Hakkımızda güzel şeyler söylediği için de vermedik. Tam anlamıyla, hak ettiği için verdik. Verdik de demeyelim, o aldı.

     Sanırım, yarışmaya katılan diğer şair arkadaşlarım da bu görüşüme katılırlar. Çünkü ozan yüreği kaprislerden arınmıştır.

     Şimdi o güzel şiirini bir kez daha seslendirmesi için, Mehmet Babacan’ı huzurlarınıza davet ediyorum!

     Yer yerinden oynuyordu. Sınırsız bir coşku sergileniyordu. Kuşkulu düşüncelerimizden ötürü özür dilemenin yöntemi ne olabilirdi? Bu koşullarda şiiri daha da güzel okumaktan başka bir yol görünmüyordu,

     En iyisi hiç konuşmamaktı.

     Konuşursam ağlayabilirdim.

  

                                                          DAVETSİZ

                                   Niye düştün aklıma               

                                                                   durup dururken.

İlk kadehteyim daha

                                vakit erken

Sırası mı şimdi

                                özlem melteminde

                                               uçup gelmenin

Kirpik uçlarında şebnem olmanın

                                 sırası mı şimdi

Oysa

         vakit gelecek

                         izin çıkacak erenlerden

kadehlerin bir bir gül açtığı yerden

Bir hoş olacak âlem

                        en hoş olacak o dem

sürgün edeceğiz gamı/ kederi

                        yıldızları çapkın gecelerden

 

Yaz gülleri açacak o sonbaharda

seni söyleyecek bütün şarkılar

seni bulacağım tüm aynalarda

deli/ divane olacak gene yüre.

Sonra

          süzülerek

                         gelip düşeceksin kadehime

Kevser kesilecek kahrından rakım

kehribar saçlarında gülüm

                          anason kokacak

 

Mehmet BABACAN    

YAZARLAR

  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 25.6 ° / 13 ° Güneşli
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22