Büyük usta Fazıl Hüsnü Dağlarca için salt Türk edebiyatı sınırı çizdiğimiz zaman, yetersiz duyumsamalar eşliğinde bir şeylerin eksik kaldığına inananlardan olmamın bir abartı olmadığını bilenler bilmektedir.
O nedenle, hak ederlik ve saygınlık nesnelliğinin kesinleşeceği en azından bir okur gözleminde, Dağlarca gibi bir büyük şairimiz için bir gereklilik olduğunu şiire aklı yeten herkes bilir.
Yani şimdi aklı yetenle yetmeyenin de bir çizgisi yoktur denilmesin boş konuşma makamları söylencesinden; vardır elbet, olacaktır da; yeter ki herkes her konuda bildiğine hükmetsin…
Herkesin her konuda bildiğine hükmeden bağrı açık yanılsamaların körleştirici fluluğundan başımızı kaldırıp da görebildiğimiz kadarıyla yetinebilme kanısını duyumsayabildiğimiz an zaten de o frenletici özgüvenlik muhteşemlik frekansında söyleyebildiğimiz bilmem ne çukuruna düşmekten de kıl payı kurtularak, hemfikirlik düzleminde olumlu bir sonuca erişmişiz demektir.
Nerden nereye de gitmiş işte demezsiniz umarım halden anlıyorsanız eğer; bir biçim oltasına takılıp, sözcüklerle duyguların el ele verdiği o frekansta sürükleniyorsanız eğer varacağınız yere de varacaksınız demektir sırtınızı sağlam yere dayıyorsanız…
O da sorulur mu demeyim de şimdi hesapsız gelişen bu hayranlık monoloğunda… Vardığımız yer şairin tiz kokulu yerine göre geç algılı, okudukça düşündüren, düşündürdükçe okunan bir nadide çiçek bahçesidir ki, isteseniz de bu güzellikten de yakanızı kuratarmazsınız.
O çiçek bahçesine girdiğinizde şiir bahçesiyle çiçek bahçesinin bir farkı olmadığını görürsünüz ki; kokusu geldikçe algılarınızda özümsenen bir mutlandırıcı rayiha duygulanımınıza görünümsüzlük sadeliğinde serpilen bir sanatsal güzellikle ruhunuzu okşar.
Maalesef bir algı sınıfı da vardır bu kapalılık sinyalleri gönderin şiir çizgisinde; şiirler de o kapalılıktan sürecine göre açılım kazandıkça tadına da ermiş olmanın yüksek zevki tadılır.
İşte dağlarca şiiri bu yerdedir…
Kapalıdır, özgündür, özdür.
Özgündür, yalındır, süslemesizdir.
Derindir, sessizdir, fısıltılıdır.
Fısıltı derken, bir şeyler fısıldanır gibi de oluyor…
