Prof. Dr. Özer OZANKAYA


ÇANAKKALE’Yİ VE BAĞIMSIZ TÜRK YURDUNU KURTARAN ASIL ETKEN, MUSTAFA KEMAL’İN “ÖZGÜRLÜK KÜLTÜRÜ”YLE YOĞRULMUŞ KOMUTANLIĞIDIR!

Mustafa Kemal’i yalnız Çanakkale Kahramanı değil, aynı zamanda tüm anlamıyla Türk ulusunun kurtarıcısı yapan ana olgu, gençlik yıllarından başlayarak düşünce yapısını ve kişiliğini bilimin ve demokrasi’nin (yani ulusal egemenlik yönetiminin) özünü oluşturan bilim yöntemi üzerine kurmuş olmasıdır.



Mustafa Kemal, 106 yıl önce Çanakkale Savaşlarında dünya ve Türk tarihinin akışını belirleyen eyleminin belgesini kendi eliyle yazıp bırakmakla da, ulusuna ve insanlığa sonsuza dek sürecek değerli katkıda bulunmuştur.

Kuşkusuz bu yüce değerdeki katkısını asıl sağlayan, O’nun komutanlığının temelindeki özgürlüğe, dolayısıyla da bilime dayalı düşünce yapısıydı.

Evet, Mustafa Kemal’i yalnız Çanakkale Kahramanı değil, aynı zamanda tüm anlamıyla Türk ulusunun kurtarıcısı yapan ana olgu, gençlik yıllarından başlayarak düşünce yapısını ve kişiliğini bilimin ve demokrasi’nin (yani ulusal egemenlik yönetiminin) özünü oluşturan bilim yöntemi üzerine kurmuş olmasıdır.

Eğer bu özgürlükçü, dolayısıyla bilimsel düşünce ve kişilik yapısı olmasaydı, Mustafa Kemal, Çanakkale’de görev bile alamayacaktı. Çünkü O’nu, kendi bilim-dışı, baskıcı siyasal emellerine engel olarak gören Padişah-dâmâdı Başkomutan Vekili Enver, Sofya’da askeri temsilci (ataşe) olarak tutmak istiyordu.

Şimdi, Mustafa Kemal’i Çanakale’nin ve Türk ulusunun kurtarıcısı kılan alt yapısının nasıl kendisince bilinçle kurulmuş olduğunu, önce 2. Meşrutiyeti, yani Abdülhamit baskıcılığından kurtulup “Anayasaya Bağlı Yönetim”i kuracak olan İttihat ve Terakki’ye üye olduğu Selanik Yıllarından ve kendi kaleminden öğrenelim:

Bu dönemde, Osmanlı yapısından ayrılıp kendi ulusal devletlerini kurmak için silahlı kalkışmalarla ulusu ve devleti yıpratmakta olan “ulusluklar (milliyetler) sorunu” konusunda, İttihat Terakki’nin önde gelenleri Enver, Talat, Cemal’lere şu görüşlerini açıkça söylemektedir:

“Eğer bu sorunlar (özellikle de artık bir kör döğüşü durumuna girmiş olan milliyetler sorunu) üzerinde önceden hazırlıklı olunmazsa, meşrutiyet ortamında bizim denetimimiz dışındaki güçlerce çözülür ve Türk ulusu bunun altında ezilir. ..

“…Sonuç olarak, devlet gövdesinin kaçınılmaz çöküşü altında ezilip perişan mı olmak, yoksa çoğunluğu Türk olan ulusal bir sınıra çekilerek orayı mı savunmak daha doğru ve hayırlı olur? Bence kurtuluş ikinci görüşün benimsenip uygulanmasındadır…"

“..Ordumuzun içinde bulunan Cemiyet üyesi arkadaşlarımız, politikada devam etmek istiyorlarsa, ordudan çıkmalı ve Cemiyetimizin halk içindeki örgütü arasına girmelidirler. Böylece gün yitirilmesine bile meydan verilmeden ordumuz politikadan uzaklaşmalıdır. Ordu içinde kalacak dostlarımız da artık politikayla uğraşmamalı, bütün çabalarını ordumuzun güçlenmesine çevirmelidirler. Cemiyetimiz de bir an önce örgütümüzü halkın içinde genişleterek, ulusumuza dayanan siyasal bir parti durumuna gelmelidir."
Mustafa Kemal, kendisi için ikinci yolu seçmiş ve kendini yurt savunmasına vermiştir. Bu seçimi, O’na, Meşrutiyetin ilanından sonraki ilk görev yeri olan Gelibolu yarımadasının topografyasını incelemek, böylece Çanakkale Savaşları’nın kara çarpışmalarını zafere ulaştıracak ön hazırlığı yapmak olanağını sağlayacaktır.

Yine bu tercihi, 1912’de İtalya’nın Trablusgarb’a saldırısı üzerine gönüllü olarak katıldığı bu savaşlarda, Mustafa Kemal’e “denizden karaya yapılacak bir düşman çıkartmasına karşı savunma”nın ilk denemesini yapma fırsatı sağlayacaktır.
O yılların ünlü İttihat Terakkici subaylarından siyasetle içiçe Albay Cemal’ine (sonradan Cemal Paşa) açık sözlü eleştirilerde bulunmaktadır:
“Bir gün Cemal Bey'le tramvaya binmiş, Olimpos'a gidiyorduk. Elindeki gazeteyi uzatıp, "Bu başyazıyı okudun mu?" diye sordu. "Hayır" dedim. Okumamı istedi ve nasıl bulduğumu sordu.

"Sıradan bir gazetecinin sıradan bir yazısı" dedim.

"Amma yaptın ha, bunu ben yazdım!" dedi.

"Afedersiniz, bilmiyordum. Yazmamış olmanızı dilerdim" dedim ve ekledim:

"Cemal Bey, siz şu ya da bu yoldan bir takım kuşbeyinli kimselere kendinizi beğendirmek hevesine düşmeyiniz. .. Eğer şunun bunun pohpohlamasından güç almaya tenezzül ederseniz, bugününüzü bilmem ama, yarınınız çürük olur. Çünkü bizim daha gerçekle yüzyüze gelmemiş geniş bir çevremiz var. ..

“Büyüklük odur ki, hiç kimseye iltifat etmeyeceksin. Hiç kimseyi aldatmayacaksın. Ülke için gerçek ülkü ne ise ona doğru yürüyeceksin. Herkes seni yolundan çevirmek isteyecek, sen buna karşı direneceksin. Kendini büyük değil, küçük, zayıf, araçsız, hiç bilerek, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu engelleri aşacaksın. Ondan sonra sana "Büyüksün!" derlerse, bunu  diyenlere güleceksin.

Ve gelelim Mustafa Kemal’in Çanakkale’de cephede savaşma görevini, Padişah dâmâdı Başkomutan Vekili Enver Paşa’dan âdeta zorla nasıl söküp alabildiğine:

“Ben, yarbay Mustafa Kemal, Sofya'da askeri ataşe olarak bulunuyordum. .. Osmanlı Devleti, müttefiki Alman İmparatorluğu ile birlikte bu savaşa girdi. Alman Düzeltim (ıslahat) Kurulu Başkanı Liman von Sanders, Çanakkaleyi savunmakla görevli ordunun başına geçmiş..

“Osmanlı ordusunda hemen seferberlik yapılması bile incelenmeğe değer bir konu iken, .. Karadenizde hâlâ nasıl olup bittiğini öğrenemediğim bir olay üzerine savaşa girildiğinden yakınıyordum. O zaman yakınmalarım nasıl mevsimsiz görünmüştü! Çünkü ben yalnız yakınmakla yetinmiyordum; 'Almanlar ve Almanlarla birlikte olanlar yenileceklerdir' diyordum.

“Bu sözlerim, gerçekten de elverişsiz bir zamana rastlıyordu: Çünkü Alman kuvvetleri büyük ve dev gibi adımlarla Paris üzerine yürümekteydiler. .. Sonunda dev gibi adımlarla ilerleyen Alman kuvvetlerinin Paris üzerinde uğradıkları sonu herkes gördü.

..“Başkomutanlık Vekâletine bir yazıyla başvurdum; ordu içinde rütbeme uygun herhangi bir görevin verilmesini rica ettim. Uzun bir süre karşılık gelmedi. Bu günlerde çektiğim acıları anlatmak güçtür. Ben, gerekirse bir er gibi, herhangi bir savaş cephesine koşmaya karar vermiştim. ..Sofya'daki evimden ayrılmak üzereyken bir telgraf aldım: "Ondokuzuncu Fırka Komutanlığına atandınız. Hemen İstanbul'a geliniz." diyordu telgraf.

“İstanbul'a geldiğimde Enver Paşa da Sarıkamış'tan dönmüş bulunuyordu. Önce kendisini görmek istedim. Haber gönderdim. Karşılığını kapıda beklerken, özlük işleri müdürü Osman Şevki Beyi gördüm. Beni 19. Fırka'ya kimin atadığını sordum. "Enver Paşa'nın kendisi!" dedi.

“Biraz sonra Enver Paşa ile karşı karşıyaydık. Enver, (Sarıkamış bozgunundan) biraz zayıf düşmüş, rengi solmuştu.

- Biraz yoruldun, dedim.

- Yok, o kadar değil, dedi.

- Ne oldu?

- Çarpıştık, o kadar.

- Şimdi durum nedir?

- Çok iyidir, karşılığını verdi.

Kendisini daha çok üzmek istemedim.

- Teşekkür ederim, beni numarası 19 olan bir fırkaya komutan atamışsınız. Bu fırka nerededir?

- Ha, evet. Belki bunun için Genel Kurmayla görüşseniz, daha kesin bilgi alırsınız.

“Başkomutanlık Genel Kurmayına başvurup kendimi "Ondokuzuncu Fırka Komutanı Kaymakam Mustafa Kemal!" diye tanıttım.
“Kendilerine başvurduğum her kişi, şaşkınlıkla yüzüme bakıyordu; Başkomutanlık Genel Kurmayında böyle bir fırkanın varlığından haberi olan bulunamadı. Ne tuhaf durumdaydım! Büyük ciddiyetle herkese 19. Fırka Komutanı olduğumu söylüyordum, oysa böyle bir fırkanın varlığından kimsenin haberi yoktu. Bir tür düzmeci durumundaydım.
“Sonunda bir akıllıcası dedi ki:
- Belki böyle bir fırka Liman von Sanders Paşa'nın ordusunda bulunacaktır; bir kez de O'nu görünüz.

“Liman von Sanders Paşa, büyük bir incelik ve güler yüzle beni karşıladı. .. Tam karşısına oturttu. Bir giriş yapmadan:
- Bulgarlar hâlâ savaşa girmeyecek mi? diye sordu.

-Benim gördüğüme göre daha girmeyeceklerdir, dedim

- Niçin?

- Benim anladığıma göre Bulgarlar, Alman ordusunun başarıya ulaşacağına inandıracak açık kanıt görmedikçe ya da savaş eylemleri kendi topraklarına değmedikçe, savaşa girmezler.
“Bu karşılığa Liman von Sanders birdenbire öfkelendi; sağ yumruğunu kaldırarak önce güldü ve ekledi:
- Bulgarlar hâlâ Alman ordusunun başarısına güvenmiyorlar mı?

- Hayır ekselans.

- Siz ne kanıdasınız?
“Karşılık vermek mi, vermemek mi gerektiği konusunda bir an durakladım. Son dakikaya dek Bulgarların akıllıca davranışlarını beğenmekten kendimi alamamıştım. Bir an vicdanımın sesini dinleyip, kısa bir karşılık verdim:

- Bulgarları görüşlerinde haklı buluyorum!
“Liman von Sanders hemen ayağa kalktı ve bana izin verdi.

 

Mustafa Kemal, askeri dehası ve kahramanlığıyla tarihin akışını ve Türklüğün yazgısını değiştireceği Çanakkale Savaşlarındaki Alman komutanıyla böyle tanışır.
2 Şubat 1915'te Tekirdağ'a gelir ve daha ancak kâğıt üzerinde var olan 19. fırkayı kurma çalışmalarına başlar.
27 Şubat günü, İngilizlerin Seddülbahir'e asker çıkarma girişimi üzerine o bölgedeki 26. Alay Komutanına telefonla şu komutu verir:

- "Şimdi bizzat yanınıza hareket ediyorum. Benim oraya gelişime dek, sahile çıkmış olan düşman kesinlikle denize dökülecektir!."

Mustafa Kemal bu komuttan sonra Maydos (Eceabat)tan Kirte'ye, oradan da Seddülbahir'e gelir; düşmanın süngüyle yok edildiğini, öteki birliklerinin bu kez Kumkale'ye yöneldiğini görür. Daha sonra bu çıkarma girişimini de İngilizlere ağır kayıplar verdirerek püskürtecektir.

25 Nisan 1915 günü Arıburnu'ndan çıkarma yapan İngiliz ve ANZAC birlikleri, Mustafa Kemal komutasındaki 19. Fırka tarafından durdurulur.
Mustafa Kemal, düşmandan kaçan az sayıdaki Türk askerinden çıkarmanın başladığını ve kendisinin de Türk birliklerinden çok, düşman kuvvetlerine yakın yerde bulunduğunu anlar anlamaz, kaçan askerlere:

"Düşmandan kaçılmaz!" der; "Cephaneniz yoksa süngünüz de mi yok! Süngü tak! Yere yat!"

komutunu verir. İlerleyen düşman da, önemli bir güçle karşılaştığını sanarak duraklar. Mustafa Kemal, bu duraklama için, "Kazandığımız an, bu andır" diyecektir. Bu zaman içinde öteki birliklerinin bir bölümünü hızla Bigalı'dan harekete geçirerek Kocaçimen tepesi üzerinden Conkbayırı'na yöneltir ve düşmanı geri çekilmeğe mecbur bırakır.

Kendisine bağlı komutanlara verdiği emir, dünya askerlik tarihinin kaydettiği en ilginç ve anlamlı emirdir:

"Ben size düşmana saldırmanızı emretmiyorum; ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye dek geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve komutanlar gelebilir!"

Mustafa Kemal, Ordu Komutanlığına cephenin ve birliklerin düzenine ilişkin önerilerde bulunmakta, ama başvuruları karşılıksız kalmaktadır. 8 Ağustos 1915 günü Conkbayırı'nda durum çok tehlikeli bir durum almış­tır. 5. Ordu Komutanı Liman von Sanders, kurmay başkanı Albay Kâzım (İnanç) tercümanlığıyla Mustafa Kemal'e telefonda durumu nasıl gördü­ğünü sorar.

Mustafa Kemal:

"Durumu nasıl gördüğümü çoktan size ulaştırmıştım. Önlemlere gelince, bu dakikaya dek çok elverişli önlemler vardı; ama bu dakikada bir tek önlem kalmıştır: bütün komuta ettiğiniz kuvvetleri emrime veriniz; önlem bu­dur!"

Liman von Sanders "Çok gelmez mi?" deyince,

Mustafa Kemal, duraksamadan:

"Az gelir!" der. Telefon kapanır.

Çanakkale Zaferi’nin 106. Yıldönümünde ulus ve yurdumuzun sonsuza dek kurtarıcısı Mustafa Kemal Atatürk’ü ve tüm şehitleri saygıyla anıyor, Çanakkale Şehitleri destanını da yazan İstiklal Marşı yazarımız Mehmat Âkif Ersoy’un belirttiği “Bir daha Bağımsızlık Marşı yazmak zorunda kalmamak” ülküsü için, Atatürk gibi, “bilimsel düşünüşün geçerlik ilkeleri ile ulusal egemenlik, yani Cumhuriyet yönetiminin meşruluk ölçülerinin aynı şeyleri gerektirdiği” bilincine varmamız gerektiğini vurguluyoruz.  

(EK NOT: Atatürk'ün kurduğu ve anlına "Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Yazan, yapana doğrulukla bağlı kalmazsa, değişmeyen gerçek insanlığı şaşırtıcı bir nitelik alır." diye yazdırdığı Türk Tarih Kurumu'na, AKP yönetiminde, gerçeklere tümden aykırı bir sav, "Mustafa Kemal'i Türk Kurtuluş Savaşını örgütlemesi için Vahdettin görevlendirdi!" savı söyletilebildiğini görünce, Atatürk'ün tüm eylemlerini belgelere bağlamış olmasının da ne denli uzak görüşlü, bu nedenle YENİLMEZ olduğunu bir kez daha görmüş bulunuyoruz.)


KAYNAK:

Özer Ozankaya, CUMHURİYET ÇINARI – MUSTAFA KEMAL’İ “ATATÜRK” YAPAN UYGARLIK TASARIMI, CEM Yay.

 

...

 

 

YAZARLAR

  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9809,64%0,96
  • DOLAR

    32,58% 0,30
  • EURO

    35,07% 0,29
  • GRAM ALTIN

    2457,40% 0,88
  • Ç. ALTIN

    3991,84% 0,00