Ahmet ERDOĞDU


ÇANAKKALE SAVAŞLARINI ANLAMAK-3

KARA MUHAREBELERİ-İKİNCİ SAFHA


                                                                   (6-29 AĞUSTOS 1915)

A.ERDOĞDU- Gelibolu Yarımadası’ndaki kara muharebelerinin ilk safhası olan 25 Nisan-Temmuz 1915 sonu arasındaki gelişmelerini kısaca özetleyebilir misiniz?

M.K.TUTKUN- 25 Nisan 1915 tarihinde başlayan kara muharebelerinde Akdeniz Seferi Kuvveti Ağustos 1915 tarihine kadar geçen altı ay içinde hedeflerine ulaşamamıştı.  Seddülbahir bölgesindeki muharebelerde ilk hedef olan Alçıtepe ile Arıburnu bölgesindeki muharebelerde ilk hedef olan Conkbayırı ele geçirilememişti.

 Bu süre içinde General Hamilton’un birliklerinin verdiği zayiat 100 bini geçmiş olup, İngiliz ve Fransız Genelkurmayları başarısızlığın sebeplerini araştırıyorlardı. Bu arada General Hamilton da komutan olarak yıpranmış ve saygınlığını kaybetmeye başlamıştı. İşte bu gelişmeler, yeni bir cephenin açılması sürecinin tartışılmasına yol açtı.

16 Temmuz’da ele geçen bir rapordan, Limni Adası’nda 50-60 bin kişilik bir İngiliz ordusunun toplanmakta olduğu öğrenilmişti.

Bu bilgiler karşısında Liman Paşa’nın değerlendirmesi şöyleydi:

“5. Ordu’nun en çok endişe duyduğu bölge Arıburnu cephesiyle Güney Grubu arasındaki bölge idi. Buraya yapılacak bir çıkarma aynı zamanda Güney Grubu’nu da arkadan tehdit ederdi. Bunun için 9. Tümen bu bölgeye ayrılarak Kayal Tepe’nin batı yamaçlarına yerleştirilmişti.”

 Çanakkale Cephesi’nde çıkarmanın ilk gününden bu yana zaman zaman tehlikeli olabilecek durumlar ortaya çıkmış; büyük yorgunluklara nasıl göğüs gerileceği ve bu uğurda verilmesi beklenen büyük zayiat sık sık gündeme gelmişti. İngiliz ve Fransızlar, muharebelerden hemen hemen bezgin hale gelmişlerdi.

Bu gelişmeler, Seddülbahir bölgesindeki İngiliz ve Fransız birliklerinin moral durumunu ve çelişkiler yumağı ile boğuştuklarını açıkça ortaya koymakta idi. Bu durum şüphesiz Türkler tarafından da bilinmiyor değildi. Türkler, İngilizlerin Çanakkale’den kolay kolay vazgeçmeyeceğini ve muharebeyi kesinlikle yarıda bırakmayacaklarını bilmekteydiler.

Türk Tarafının Faaliyetleri

Temmuz ayı ortasından itibaren 5. Ordu; Asya Grubu, Güney Grubu, Kuzey Grubu, Anafartalar Bölgesi, Tayfur Bölgesi ve Saros Grubu’ndan oluşacak şekilde yeniden tertiplenmeye başladı.

5. Ordu, Enez’den Edremit Körfezi’ne kadar olan 250 kilometrelik cephenin her kesiminde tehlikeli gördüğü bölgelere öncelik vererek çeşitli hazırlıklara başladı. Yapılacak işlerin en önemlisi cephane ikmaliydi.

Temmuz ayı ortalarından itibaren muharebeler kilitlendi. İki tarafın da güçlü ve derin tahkimatı, karşılıklı saldırıların başarı şansını çok azalttı. Her iki taraf ve özellikle birliklerimiz, bombardımanlardan sonra makineli tüfeklerle savunulan düşman siperlerine karşı yapılan saldırılardan geç de olsa ders almış ama bu çok ağır zayiat pahasına gerçekleşmişti.

15/16 Temmuz gecesi Enver Paşa 5. Ordu Komutanlığına gönderdiği emirle, şimdiye kadar yapılanlara alışılmışın dışında ve kapalı olarak eleştiride bulunuyor ve şunları istiyordu: “Şimdiye kadar 5. Ordu'ya gönderilen yeni tümenler, arazi ve durumu öğrenecek kadar zaman geçmeden taarruz etmek zorunda kalmıştı. Bu defa yeni gelen tümenlere esaslı bir keşif yapmayı, araziyi tanımayı ve hazırlanmayı gerektiren siper muharebeleri için yeterli zaman kalacağını, yeniden taarruz gerekse bile yeni birliklerin durumu öğrendikten sonra taarruza katılacağını tahmin ediyorum. Yeni tümenlerin eski tümenlerle beraber bulundukları sırada arazi ve durumu tüm olarak öğrenmeleri için ast birlik komutanlarının uyarılmalarına dikkatinizi çekerim.”

Kroki 1: 5. Ordu’nun 6 Ağustos Durumu

Enver Paşa, cephedeki Türk komutanların feryadını, ancak dört ay sonra ve çok fazla sayıda zayiat verdikten sonra duyabilmişti. Bununla beraber, her yeni gelen birliğin etrafı görüp durumu öğrenmesine imkân vermeden süratle ateş hattına sürülmesi, sadece Liman Paşa’nın istekleri doğrultusunda değil, aynı zamanda Enver Paşa’nın ısrarı ve aceleci emirlerinin yerine getirilmesinden kaynaklanıyordu.

O kadar ki, Liman Paşa aldığı emirleri inisiyatifini kullanmadan uygulamayı bir alışkanlık haline getirmişti. Bu emirlerin kanlı sonuçları daha önceki muharebelerde görülmüştü.

Liman Paşa Enver Paşa’nın yukarıda yer alan emrine verdiği cevapta; 5. Ordu’nun verilen emirler dışında bir faaliyette bulunmadığını, bu kapsamda kendilerine bir haber ulaştırılmışsa bunun gerçeği yansıtmadığını bildirdi.

Enver Paşa’nın emriyle Liman Paşa’nın cevap yazısı psikolojik açıdan incelenecek olursa, her iki komutanın geçmişte yaptıkları yanlışları kendilerine mal etmeme yolunu tuttukları anlamı çıkarılabilirdi.

Güney Grup Komutanı olarak görevlendirilen 2. Ordu Komutanı Vehip Paşa, 5. Kolordu Komutanı Albay Fevzi (Çakmak) Bey ve 14. Kolordu Komutanı Alman Trommer Paşa ve karargâhlarının Seddülbahir bölgesine intikal etmelerinden sonra kolorduların tümenleri bekleniyordu.

21Temmuz'da 5. Kolordu'ya bağlı 13. Tümen ve 14. Tümen ile 14. Kolordu'ya bağlı 1. Tümen ve 10. Tümen cephede, 4 Ağustos'ta 2. Kolordu Komutanlığının gelişiyle bu kolorduya bağlanacak olan 4. Tümen ve 8. Tümen Yassı Tepe kuzeyiyle Havuzlar Deresi bölgelerinde ihtiyatta tertiplenmelerine başlandı. Birliklerin tamamlanmasından sonra Güney Grubu'nun mevcudu 75 bin kişi olacaktı. Cephedeki tüm birlikler, derinliğine savunma düzeni almışlardı. Ön siperlere, gözetleme ve emniyet sağlayacak kuvvet bırakılıyor, geri kalan erler sığınaklarda dinlendiriliyordu. Aldığı bu savunma düzeni ve tedbirleriyle Güney Grubu, İngiliz ve Fransızların her türlü taarruz ihtimallerini karşılayacak biçimde ve kendine güvenilir durumdaydı.

Kroki 2: Seddülbahir Bölgesi (6 Ağustos Durumu)

Kuzey Grup Komutanı Esat Paşa'ya bağlı 19. Tümen ve 16. Tümen Arıburnu cephesinde, 5. Tümen ihtiyatta, 9. Tümen Kabatepe ile Kum Tepe arasında savunma görevindeydi. Bu bölgede de mevcut 50 bin kişiye çıkarıldı.

                            

  Kroki 3: Kuzey Grubu Savunma Düzeni (6 Ağustos Durumu)

Yarbay Wilmer komutasında Anafartalar Müfrezesi (3 bin kişi) iki piyade ve iki seyyar jandarma taburuyla Anafartalar bölgesinde bulunuyordu.

6. Tümen, 7. Tümen ve 12. Tümen ile Bağımsız Süvari Tugayı'ndan oluşan ve 16. Kolordu karargâhının oluşturduğu Saros Grubu (38 bin kişi) Enez ile Bolayır arasında, Tayfur Grubu (1.000 kişi) Kuzey Grubu ile Saros Grubu arasında keşif ve gözetleme görevindeydi.

2. Tümen, 3. Tümen ve 11. Tümen’in oluşturduğu Asya Grubu (25 bin kişi) ise Anadolu yakasında bulunmaktaydı.

Sayıları 205 bine yaklaşan muharip birliklerin yaklaşık 136 bini Gelibolu Yarımadası’nda yaklaşan yeni saldırıya hazırlanıyorlardı.

22 Temmuz’da Liman Paşa’ya Almanya’dan bir telefon ve aşağıdaki haber geldi: “Burada alınan raporlara göre muhtemelen Çanakkale’ye kuvvetli bir saldırı yapılacaktır. Saldırı, belki de Saros Körfezi’ne (Bolayır mıntıkası) ya da Küçük Asya sahillerine yapılacak bir çıkarma harekâtıyla bir arada olacaktır. Cephane stoğu yapmanız yerinde olur.”

23 Temmuz günü yabancı gazetecileri kabul eden Liman Paşa, yeterli mühimmat verildiği takdirde Yarımada’yı sonsuza kadar tutabileceğini söyledi. İfadeleri çarpıcıydı: “İhtiyaç duyduğum şey mühimmat, mühimmat, mühimmat ve sonra daha fazla mühimmat.”

28 Temmuz'da Enver Paşa bilgi vermek ve son durumu kendi gözleriyle görmek üzere Yarımada’ya geldi. Bu arada 19. Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal 15. Kolordu Komutanlığına getirildi.

Liman Paşa, İngiliz ve Fransızların yeni bir saldırıya hazırlanmakta olduklarını biliyor ama bu saldırının asıl kuvvetlerle nereden yapılacağını tahmin edemiyordu. Ancak Alman Genelkurmayından Saros Körfezi ve Anadolu kıyıları bildirilmişti. Oysa kendisi çıkarmayı Arıburnu ile Seddülbahir arasındaki Kum Tepe bölgesinden bekliyordu.

Gelibolu Cephesi’nde son günlerde iki tarafın da sıklıkla kullandığı saldırı şeklinden birisi de, lağım muharebeleri idi. Bu usulle düşman siperinin 10-15 metre altına kazılan lağımlara doldurulan yüzlerce kilo patlayıcı ile siper havaya uçurularak siper hattı işgal edilmekteydi.

Ağustos ayı başında 5. Ordu'nun birlik adedi 16 tümene, personel mevcudu ise en yüksek seviyeye ulaştı. Menzil teşkilatlarıyla birlikte mevcut 250 bin 818 kişiydi.

 İngiliz ve Fransızların Faaliyetleri

Seddülbahir bölgesinden kesin sonuç alınamayacağının anlaşılması üzerine General Hamilton Ağustos saldırılarının amacını, “Kocaçimen Tepe’yi şiddetli bir taarruzla ele geçirip tüm araziye hâkim olan bu noktadan hareket ederek Yarımada’yı belinden kavramak” olarak belirledi. Başlangıçta Arıburnu’na asker çıkararak Türk kuvvetlerinin güneyle olan kara ve deniz irtibatı kesilecek ve buradan hareketle Çanakkale Boğazı donanmaya açılabilecekti.

Suvla’ya yapılacak yeni bir çıkarmayla da Tekke Tepe-Kavak Tepe hattı ve arkasındaki Akbaş İskelesi kontrol altına alınacaktı. Ayrıca, Türkleri şaşırtmak amacıyla Seddülbahir bölgesinden tali taarruza geçilmesi ve küçük bir müfrezeyle de Saros Körfezi'nde aldatıcı bir çıkarma yapılması düşünüldü.

Seddülbahir bölgesinden kesin sonuca ulaşılamayacağı kanısına varmış olan General Hamilton tasarladığı yeni planla ilgili düşüncelerini son ana kadar en yakınından bile titizlikle gizli tutmuştu. Örneğin, 9. İngiliz Kolordu Komutanı General Stopford plandan harekâta üç hafta kala ve 22 Temmuz günü ancak bilgi sahibi olmuştu, Tümen Komutanlarına ise 30 Temmuz'da, brifing verilecekti.

Çanakkale Cephesi’nde çıkarmadan bu yana geçen zaman içinde İngiliz ve Fransızlar muharebelerden hemen hemen bezgin hale gelmişlerdi. General Hamilton muharebeyi kısa sürede sonuca ulaştırma isteğini her fırsatta açıklamış; bunu sağlamak için de bütün gücüyle yeni takviyeler getirtmek için çabalamıştı.

Planlanan harekâta katılacak birliklerin tümü, yani 10. İrlanda Tümeni, 11. İngiliz Tümeni, 13. İngiliz Tümeni, 53. İngiliz Tümeni ve 54. İngiliz Tümeni, zamanında bölgeye gelmiş olacaklardı. Bu harekât için 30 bini Fransız olmak üzere 157 bin kişilik bir kuvvetten (Toplam 13 tümen ve iki tugay) yararlanılacaktı.

General Hamilton, yapılacak taarruzun arifesinde birliklerinin hazırlıklarını görmek ve morallerini artırmak için denetleme ve ziyaretlerde bulunmaktaydı. Bu vesileyle tüm askerlerinin yeni bir taarruz için heyecanla ve istekle çalışmalarını gördükçe memnun oluyor; bu durumu, başarıya ulaşacağının bir müjdesi olarak görüyordu. O kadar ki, planında tasarladığı üç önemli hareketin uygulanması halinde zaferin kesin olarak sağlanacağı kanısına varmıştı.

General Hamilton'un tasarladığı planda yer alan üç önemli hareket şunlardı:

1. Taarruzu baskın şeklinde yapmak ve Türkleri hazırlıksız yakalamak.

2. Seddülbahir bölgesindeki 13. İngiliz Tümeni’ni ve 29. Hint Tugayı‘nı gizlice Arıburnu'na taşımak.

3. İmroz, Limni ve Midilli Adalarında bulunan 10. İrlanda Tümeni ve 11. İngiliz Tümeni’ni gizlice ve başarıyla Suvla kıyılarına çıkarmak.

Sonunda 6 Ağustos 1915 tarihi taarruz günü olarak saptandı. İngiliz ve Fransız birliklerinin taarruzu şu şekilde düzenlendi:

6 Ağustos'ta Seddülbahir bölgesinde ikisi Fransız olmak üzere altı tümen (İngilizler 26 bin, Fransızlar 13 bin olmak üzere 39 bin kişi) vardı. Bu birliklerle bölgedeki kuvvetlerimizi yerlerinde tutmak için Kirte Köyü'ne doğru baskın yapacaklar;

Arıburnu bölgesinde bir tümenle (17 bin kişi) Kanlısırt'ta Seddülbahir'deki aynı görev, müteakiben 1,5 tümenle (20 bin kişi) Conkbayırı-Kocaçimen Tepe'ye asli taarruz yapılacak, ayrıca asli taarruz kapsamında önce 11. İngiliz Tümeni ve 10. İrlanda Tümeni (25 bin kişi) müteakiben ihtiyat olarak ayrılan 53. İngiliz Tümeni ve 54. İngiliz Tümeni (25 bin kişi) emirle Suvla'dan karaya çıkacaklardı.

Çeşitli cephelerde taarruzlar değişik saatlerde başlayacaktı. Saat 14.30'da Seddülbahir bölgesinde, saat 17.30'da Arıburnu'nda Kanlısırt istikametinde, saat 21.30'da Conkbayırı'nda, saat 22.00’da da Suvla'da başlayacaktı.

26 Temmuz günü Fransız Mariotte denizaltı gemisi Marmara'ya geçiş teşebbüsünde bulundu, ancak ağlara takılarak kıyı bataryalarımız tarafından Çimenlik Kalesi önlerinde batırıldı. Beş subay 27 erbaş ve erden oluşan 32 kişilik mürettebatı esir alındı.

31 Temmuz günü saat 22.15’te düşman bombardımanı başladı. 10 dakika sonra lağımlar patlatıldı. Dört müfrezeden oluşan baskın erleri ileri atılarak Türk tel engelleri üzerine konulan kalaslar üzerinden geçerek lağımların açtığı çukurların önündeki toprak yığınlarının üzerine çıktılar. Bu baskında İngilizlerin zayiatı 11 ölü ve 74 yaralıyı bulmuş; 100 askerimiz de şehit olmuştu. Ağustos ayı başında Avustralya birliklerinde her beş askerden biri hasta veya yaralıydı. Bunun baş suçlusu ateş ve dizanteriydi. Mevsim sıcakları yükseldikçe hastaların miktarı da artıyor ve Sefer Kuvveti adeta eriyordu.

Müttefiklerin durumu, hem arzuladıkları zafere çok yakın olmak hem de bir türlü ulaşamamak gibi bir garipliği yansıtıyordu. “Gelin ata binmiş ya nasip demiş” örneği kadar Müttefiklerin durumuna uygun bir söz bulunamazdı.

3 Ağustos günü ayrıca 13. İngiliz Tümeni gizlice Arıburnu'na çıkarıldı.

Midilli, Limni ve İmroz Adalarında bulunan birliklerin yaklaşmakta olan çıkarma gününe kadar sıcak, tozlu ve susuz bir bölgede beklemeleri, onları hayatlarından bezdirmişti. Buralarda, savaşacakları Türk askerlerinin niteliklerini öğrenmişler ve daha önce savaşa katılanların acı hatıralarını dinlemişlerdi. Bu iş pek öyle İstanbul’a, İstanbul’un haremlerine doğru şöylece bir gezintiye çıkmaya benzemeyecekti. Yaralanmak ta vardı ölmek te…

İmroz’daki karargâhta da başka bir gerginlik sürmekteydi; burada bulunan herkes, çıkarma ve arkasından başlayacak taarruzun son şansları olduğunu biliyorlardı. Bu yüzden her türlü ihtimali hesaba katmışlar, planlarının kusursuz olduğuna ve bu planın başarıya ulaşmaması için ortada bir sebep bulunmadığına kendilerini inandırmışlardı.

General Hamilton bu sıralarda her zaman olduğu gibi tam bir güven içindeydi. Çevresini bir otorite halesi sarmıştı; kendisine karşı büyük bir saygı duyuluyordu. 

A.ERDOĞDU- Yarımada’da nefesler tutulmuş, General Hamilton gelen takviyelerle son şansını kullanmak üzere hazırdır. Liman Paşa da savunma hazırlıkları adına Kuzey ve Güney Grubu arası için tedbir geliştirirken, Hamilton’un siklet merkezini yine doğru tahmin edememiştir. Ayrıca Saros takıntısından da vazgeçmiş görünmemektedir. Bu şekilde başlayan 6 Ağustos gününün önemli faaliyetlerinden bahseder misiniz?

M.K.TUTKUN-  Seddülbahir Cephesi

Kroki 4: Seddülbahir Bölgesi (6-7 Ağustos Durumu)

İngiliz Deniz Piyade Tümeni, 29. İngiliz Tümeni, 42. İngiliz Tümeni ve 52. İngiliz Tümeni’nden oluşan 8. İngiliz Kolordusu'nun ve 1. Fransız Tümeni ve 2. Fransız Tümeni’den oluşan Fransız Kolordusu’nun yapacağı bu taarruzun amacı, Seddülbahir cephesindeki Türk birliklerini tespit etmek ve bu kesimden asıl taarruzun yapılacağı kuzey bölgesine yardım yapılmasını önlemekti.

Yorgun ve güçsüz altı tümenle kesin sonuçlu bir taarruzdan ziyade Kirte Deresi kesiminde ileriye doğru iki çatal şeklinde çıkıntı yapan kısımdaki Türk siperleri hedef olarak alınmıştı. Taarruz edilecek bölge, 1,5 kilometre kadar bir cepheyi işgal eden ve içerisinde direnek noktalarının bulunduğu tahkimli bir mevziydi.

Ayrıca, mevcut topçu birlikleri yeterli destek sağlayacak güçte değildi. Bu nedenle taarruz, üstün topçu desteği elde edebilmek için zaman ve mekân bakımından ikiye bölünmek suretiyle yapılacaktı.

İlk taarruz, bugün 10. Tümenimiz cephesindeki çıkıntıyı hedef alacak ve 29. İngiliz Tümeni’nin bir tugayı tarafından yapılacaktı. 7 Ağustos günü de 42. İngiliz Tümeni’nin iki tugayı Kirte Deresi bölgesindeki hedefe taarruz edecekti.

8. İngiliz Kolordu Karargâhında büyük bir kendine güven ve iyimserlik havası esiyordu. O kadar ki genel karargâhın kolorduya verdiği mahdut hedefli taarruz görevi unutulmuş, 25 Nisan'dan beri bir türlü iki kilometre yakınına dahi sokulamadıkları Alçıtepe'nin ele geçirilmesini planlıyorlardı.

Hücum birlikleri, 6 Ağustos günü saat 08.00’de kendilerine ayrılmış yerlerde toplanmaya başladılar. Barınabilecek bir gölgelik bulunmamasına rağmen, İngiliz ve Fransız subayları ve erleri neşeli görünüyorlar ve Alçıtepe’yi kesin olarak ele geçireceklerini umuyorlardı. Türk cephesinde ise, alışılmışın dışında bir sükûnet vardı.

İngilizler, saat 14.20'de kara ve deniz topçularının başlayan yoğun ateşinden sonra saat 15.50’de cephenin orta kesiminde Zığındere ile Kirte Deresi arasından 29. İngiliz Tümeni'ne mensup 88. İngiliz Tugayı ile saldırıya geçtiler. İlk anlarda herşeyin yolunda gittiği sanılıyordu. O kadar ki bu taarruzu izleyenler, bütün hedeflerin ele geçirildiğini sanarak sevinç içinde geriye raporlar yazıyorlardı. Fakat biraz sonra gerçek durum anlaşıldı. 

Türk savunma düzeninin gücü yanlış hesaplanmıştı. Ancak komşu birliklerin bu bölgeye yaptıkları makineli tüfek ateşleri ve yapılan sert savunma neticesinde İngiliz saldırıları durduruldu. Biraz sonra karşı taarruza geçen askerlerimiz, düşmanı ele geçirdikleri siperlerden geri attılar. Geriden gelen ihtiyatların hücumuyla İngilizlere büyük zayiat verdirildi. Bugün yapılan taarruza katılan 3 bin kişilik 88. İngiliz Tugayı 2 bin zayiat verdi.  Siperler ve irtibat hendekleri ölü ve yaralılarla doluydu.

Taarruzun 86. İngiliz Tugayı ile saat 22.30’da tekrarlanması düşünüldüyse de, İngiliz Tabur Komutanı'nın, "Birliklerin karışıklığı anlatılabilecek gibi değildir. Yanımda taburumdan 50 kişi var" şeklindeki raporunu alan Tugay Komutanı, taarruzdan vazgeçmek zorunda kaldı.

Fransız Kolordusu bugün küçük çaplı mahdut hedefli taarruz ve karşı taarruzlarla yetindi; daha ziyade açtığı topçu ve piyade ateşleriyle cephesindeki Türk birliklerini bağlamaya çalıştı.

Yarımada genelinde düşmanın bugünkü faaliyetleri sonucunda, asıl taarruzun Kuzey Grubu bölgesinde olduğu ve Seddülbahir bölgesindeki taarruzun da bölgedeki kuvvetlerin asıl taarruz bölgesini takviye etmelerini engellemek ve bölgede tutulmalarını sağlamak amacıyla yapıldığı anlaşılmıştı.

Bugün yapılan muharebelerde düşmana ağır zayiat verdirildi ve taarruz gücü büyük ölçüde kırıldı. Âtıl kalacağı tahmin edilen ihtiyatların kuzeye kaydırılmasına karar verildi.

Kanlısırt Cephesi

Kroki 5: Kanlısırt Muharebeleri (6 Ağustos Durumu)

6 Ağustos sabahı Kuzey Grubu’nun Arıburnu cephesinde savunma tertibi şöyleydi:

Sazlıdere ile Azmak Dere arasındaki cephenin sağında 19. Tümen, solunda Kanlısırt’ta 16. Tümen olmak üzere mevzide bulunuyordu. 5. Tümen grup ihtiyatı olarak Kocadere Köyü güney batısındaydı. Sazlıdere kuzeyinde Anafartalar Müfrezesi’ne bağlı 32. Alay 1. Taburu ile Kuzey Grubu’na bağlı 14. Alaydan oluşan birlikler vardı. Azmak Dere güneyinde ise 9. Tümen bulunuyordu.

İngilizlerin Arıburnu bölgesi için hazırladıkları plan gereğince; önce merkez solda (Kanlısırt'ta), daha sonraki gün merkez sağda (Cesaret Tepe'de) taarruz edilecek, buradaki Türk kuvvetleri ve ihtiyatları cephede tespit edilecek ve bunların esas harekât bölgesine, Conkbayırı-Kocaçimen Tepe hattına gönderilmeleri engellenecek, Kuzey Grubu'nun kuzeyindeki dereler hattından yapılacak gece baskınıyla Düz Tepe, Conkbayırı ve Kocaçimen Tepe ele geçirilecekti.

Bu maksatla Arıburnu'nda önceden var olan 1. Avustralya Tümeni ile 2. Avustralya ve Yeni Zelanda Tümeni'ne ilaveten 13. İngiliz Tümeni, 29. İrlanda Tugayı ve 29. Hint Tugayı (toplam 37 bin kişi) toplanmıştı.

Bu birlikler Arıburnu cephesinde kuzeyden itibaren şöyle tertiplendi:

Siklet merkezi Yüksek Sırt-Merkez Tepe bölgesinde olmak üzere Çatlak Dere’yle Merkez Tepe (dâhil) arasındaki bölgede 2. Avustralya ve Yeni Zelanda Tümeni, bu tümenin güneyinde Şehitler Tepesi’nde 1. Avustralya Tümeni mevzilenmişti. 13. İngiliz Tümeni, 29. İrlanda Tugayı ve 29. Hint Tugayı da geride Hain Tepe ve güneyi bölgesinde bulunuyordu.

Kanlısırt muharebelerini diğer bölgelerdekilerden ayıran en önemli nokta, yaklaşık 100 metre genişliğindeki ara bölgede Türk tarafına doğru tünellerin kazılmış olmasıydı. Bununla askerlerin ara bölgeyi daha az kayıpla geçmesi ve bir an önce Türk siperlerine ulaşmaları düşünülmüştü.

1. Avustralya Tümeni, 6 Ağustos günü saat 17.30'da önce Kanlısırtı işgal edecek, müteakiben Kemalyeri ve Kavak Tepe'ye (Topçular Sırtı'na) ilerleyecek ve Türklerin dikkatini bu bölgeye çekecek, bu saldırıların başarılı olmasını müteakip saat 21.30'dan itibaren diğer kuvvetlerle Conkbayırı-Besim Tepe-Kocaçimen Tepe bölgeleri ele geçirilecekti.

19. Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal'in sorumluluk bölgesinin kuzey kesimi hakkında endişeleri vardı. Albay Mustafa Kemal'e göre, "Ağıldere Mıntıkası" olarak adlandırılan Sazlıdere-Azmak Deresi arasındaki bölgede bulunan dere yataklarından ilerleyecek düşmanın Conkbayırı, Besim Tepe ve Kocaçimen Tepe'ye kolayca ulaşması mümkündü.

Albay Mustafa Kemal’e göre bu bölge, aynı zamanda Arıburnu ve Anafartalar cephelerinin menteşesi durumundaydı ve Kuzey Grup Komutanlığına bağlı müstakil bir komutanlığın sorumluluğuna verilmeliydi. Bu görüş dikkate alınmamış ve 6 Ağustos itibariyle bu bölgenin sorumluluğu Anafartalar Grubu'na bırakılmıştı.

İngiliz donanması ve topçusu saat 15.00'da Kanlısırt'taki mevzilerimize şiddeti artan bir tempoyla bombardımana başladı. Atışların yoğunluğu şimdiye kadar bu cephede görülmeyen şiddetteydi. Saat 16.30’da bombardıman şiddetini artırdı.

Bu bölgede taarruz edecek Avustralya birlikleri iyi hazırlık yapmışlar; kendi hatları ile Türk siperleri arasında önceden hazırladıkları tünellerden ilerlemişler ve Türkleri gafil avlayan ateşler devam ederken aniden önceden hazırladıkları tünellerin içinden askerlerimizin önlerine çıkıvermişlerdi.

Birliklerimiz tarafından da siperlerimizin üstleri kalaslarla örtülmüş, gözetleme yapmak ve ateş etmek için mazgallar bırakılmıştı. Yapılan bu örtüler ateşlerin şiddetiyle çöktü ve mazgallar kapandı. Daha da kötüsü, yıkıntıların arasında kalan erlerin çoğu şehit oldu veya yaralandı. Sağ kalabilenler de mermilerin gaz ve dumanlarından sersemlediler. Böylece o kadar büyük çabalarla tahkim edilen bu siperler, Türk askerine mezar olmaktan başka bir işe yaramamıştı.

Düşman taarruzları, topçu ateşlerinin derinliklere kaydırılmasını müteakip saat 17.30'da başladı. Anzak askerleri dört dalga ve sıkı avcı hattı biçiminde duraksamadan ilerliyordu. Türk askerleri yıkılmış siperlerden rahatça ateş edemiyorlardı. Düşman taarruzu dalgalar halinde hızla gelişiyordu. Asıl taarruzun 16. Tümen bölgesinde olduğunun anlaşılması üzerine, Esat Paşa 13. Alayı bu Tümen emrine verdi.

Kısa süren bu kanlı ve korkunç boğuşmadan sonra arazi ölü ve yaralılarla dolmuştu. Kanlısırt'ın düşmanın eline geçmesinden sonra 13. Alay ve 57. Alayın 1. Taburuyla karşı taarruz icra edildi. Ama Avustralyalılar girmiş olduğu siperlerden atılamadı.  

Saat 18.00 sıralarında Anafartalar ve Ağıldere bölgelerinde İngilizlerin herhangi bir hareketi görülmüyordu. 19. Tümen bölgesinde de önemli bir hareket olmamıştı. Bu nedenle İngilizlerin dikkatini kendi üzerine çekmesi için 19. Tümene Merkez Tepe istikametinde taarruz ederek burayı ele geçirmesi emri verildi.

Kuzey Grup Komutanı Esat Paşa saat 18.00'da 5. Alayı ve 9. Tümen Komutanı Albay Kannengiesser ile 25. Alay ve 64. Alayı Adana Bayırı üzerinden Kanlısırt'a sevk etti. Ayrıca, Liman Paşa‘ya da saat 18.15’te Kanlısırt’ın bu gece geri alınmasına çalışılacağını; başarılamadığı takdirde tüm cephenin tehlikeye düşeceğini bildirdi ve her ihtimale karşı tez elden bir tümenin grup emrine verilmesini teklif etti. 

Kuzey Grubu’nun yardım teklifine cevaben 5. Ordu Komutanı Liman Paşa saat 19.20’de  Güney Grubu ihtiyatı olan ve Havuzlar Deresi’ndeki 4. Tümen‘in 10. Alay ve 11. Alayının Tümen Komutanı Yarbay Cemil (Conk) Bey’le birlikte hemen Kuzey Grubu'na - Çırlayık Deresi’ne - gönderilmesini emretti.

Güney Grup Komutanı Vehip Paşa, İngilizlerin kendi bölgesinde yaptıkları taarruzlara aldırmadan kendi inisiyatifiyle 4. Tümen’in bölgede kalan son alayını da (12. Alay) Kuzey Grubu emrine göndermeye karar verdi.

Saat 20.00’de Ordu Komutanlığı talimatıyla 4. Tümen’in iki alayı Kocadere Köyü güneyine hareket ettiler. 

Saat 23.00'da 16. Tümen Komutanı Albay Mehmet Rüştü (Sakarya)’nın bizzat başa geçerek sevk ve idare ettiği tümen emrine verilen diğer birliklerin ve 15. Alayın karşı taarruzu başladı. Sabaha kadar süren bu karşı taarruzdan da olumlu bir sonuç alınamadı ve Avustralya birlikleri ele geçirdikleri siperlerden sökülüp atılamadı.

Bu taarruzdaki başarısızlığımızın en önemli nedeni el bombasının azlığıydı. Zira Avustralyalılar hesapsız ölçüde el bombası kullanma olanağı bulabilmişlerdi.

Bu taarruz esnasında birliklerinin başında çarpışan 47. Alay Komutanı Binbaşı Tevfik Bey ve 16. Tümen emrine verilerek taarruza katılan 15. Alay Komutanı Yarbay İbrahim Şükrü Bey bomba isabetiyle şehit oldular.

Kanlısırt'taki Türk ve Avustralya birlikleri sabaha kadar devam eden bu taarruzlarda çok ağır zayiat verdiler.

Bugünkü düşman saldırısı sıradan bir saldırı değildi. Bu saldırıda herkes zafer ya da ölmeye kararlıydı. Kanlısırt binlerce şehit ve yaralıya maloldu. Mehmetçiğin yüreğindeki ateş, ateşin içindeki gelincik, gelinciğin içindeki kan, kanın içindeki ay yıldız, Çanakkale’de bir araya gelmişti.

Genelkurmay Askeri tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı da yayınladığı kitapta 16. Tümen’in kahramanlığına değindikten sonra şöyle demektedir: “Kanlısırt’taki Türk birlikleri ve karşısındaki Avustralyalıların geceli gündüzlü aralıksız sürdürdükleri bomba ve süngü hücumlarında gösterdikleri yiğitlik, cesaret ve gözü peklik, Çanakkale Muharebeleri’nin birlikte yaşatılması gereken en önemli anılarıdır.”

Conkbayırı Cephesi

Conkbayırı muharebelerinin cereyan edeceği bölge, güneyde Albay Mustafa Kemal’in komuta ettiği 19. Tümen birlikleriyle Sazlıdere ara hattı olacak şekilde kuzeyde Anafartalar Grubu’na bağlı 14. Alayın birlikleri tarafından savunulmaktaydı.

Bu bölge Albay Mustafa Kemal’in muhalefetine rağmen ilerleme imkanının sınırlı olması ve tırmanılması çok zor yarları ihtiva etmesi nedenleriyle zayıf tutulmuştu. Conkbayırı’nda da 20 kişilik emniyet unsuru bulunan bir dağ bataryası bulunuyordu. Besim Tepe ve Kocaçimen Tepe ise boş bırakılmıştı.

 

 

 

 

 

 

Kroki 6: Conkbayırı Muharebeleri (6/7 ve 7 Ağustos Durumu)

6 Ağustos akşamı Kanlısırt’taki Türk siperlerini almaya uğraşan İngilizler, 19. Tümen cephesinin sol kanadında bulunan Merkez Tepe karşısındaki siperlerimizi ele geçirmek istemişse de, bu taarruz 57. Alay tarafından püskürtülmüştü. Bu sıralarda Ağıldere ve Anafartalar bölgesinde henüz bir hareket görülmediğinden, Kuzey Grup Komutanlığı 14. Alay 2. Tabura saat 18.30 sıralarında Kemalyeri’ne; bu alayın 3. Taburuna da saat 19.45’te 19. Tümen bölgesine hareket etmesini emretti.

İlk haberlerin gelmesini müteakip Liman Paşa Anafartalar Grup Komutanı’na, ihtiyattaki 32. Alay 1. Taburunu Arıburnu kuzey kanadına yanaştırmasını bildirdi. 14. Alay 3. Taburu, İngilizlerin Sazlıdere’deki ileri karakolları takviye ettiği haberlerinin alınması üzerine o istikamete yönelmiş ve 19. Tümen emrine girememişti.

16. Tümen cephesinde taarruz ve karşı taarruzlar yapılırken 19. Tümen cephesinde de İngilizlerin taarruza geçmesi, gece boyunca 19. Tümen mevzilerine şiddetli topçu bombardımanının sürdürülmesi ve bu arada 19. Tümen sağ kanadındaki Ağıldere bölgesinden gelen silah sesleri, bu istikametten de büyük çapta bir taarruzun başlayacağı emaresini vermekteydi.

Bu nedenle 19. Tümen’in birlikleri uyarılmış; ihtiyatlar harekete hazır hale getirilmiş ve cepheye yanaştırılmak suretiyle savunma hazırlıkları artırılmıştı.

Conkbayırı taarruzunu 2. Avustralya ve Yeni Zelanda Tümen Komutanı sevk ve idare edecek, tüm birlikler emrine verilecek, 13. İngiliz Tümen Komutanı da 2. Avustralya ve Yeni Zelanda Tümen komuta yerinde bulunacaktı. Anzak Kolordusu'nun 37 bin kişilik mevcudu içinde 20 bin kişilik kuvvet bu taarruz için tahsis edilmişti.

Conkbayırı taarruzunun hedefi; Türklerin dikkati Kanlısırt bölgesine çekildikten sonra uygulamaya konacak harekat planının ilk aşama kapsamında, gün doğmadan önce Kocaçimen Tepe-Besim Tepe-Conkbayırı-Kırmızı Sırt hattını ele geçirmek, müteakiben Suvla'dan çıkan kuvvetlerle birlikte Çanakkale Boğazı'na ulaşarak Akbaş İskelesi'nden Boğaz ağzına kadar uzanan bölgedeki geliş gidiş kontrol eder duruma girmekti.

2. Avustralya ve Yeni Zelanda Tümen Komutanı General Godley'in planı iki koldan hücum etmekti. Sağ hücum kolu Keskin Tepe-Şahin Sırtı üzerinden Conkbayırı'na, oradan da Düz Tepe'ye; sol hücum kolu ise Kocaçimen Tepe ve Besim Tepe'ye taarruz edecekti.

Sol hücum kolu Ağıldere’nin sol çatalına ulaştıktan sonra burada ikiye ayrılacak; bir kol Damakçılık Bayırı güneyi-Kayacık Tepe-Asmalı Dere yoluyla Abdurahman Bayırı’na, oradan da Kocaçimen Tepe‘ye, diğer kol ise Ağıldere’nin sağ kolunu takip ederek Çamçık Pınarı üzerinden ilerleyerek Besim Tepe’ye ilerleyecekti.

Hücum kollarını başlangıçta düşman mukavemetine maruz bırakmamak için öncü kuvvetler oluşturulacak, bu kuvvetler karanlık basar basmaz hareket edecek, saat 22.30'a kadar hedeflerini işgal edecekler, saat 22.45'te de hücum kollarının harekâtı başlayacak, günün doğmasına bir saat kala hücum kolları hedeflerine ulaşmış olacaktı.

Anzak Kolordusu taarruz kollarının 7 Ağustos günü ay yükselmeden önce (saat 03.30’dan önce) hedeflerini ele geçirmesi bekleniyordu. Akabinde sağ hücum koluyla Düz Tepe istikametinde, sol hücum koluyla 9. İngiliz Kolordusu ile birleşme yönünde Anafartalara doğru ilerlenecekti.

9. İngiliz Kolordusu’nun birinci hedefi de, Anafartalar Limanı’nı ele geçirerek Anzak taarruzu için bir ikmal iskelesi inşa etmekti. Kolordunun bundan önce Yılgın Burnu ile İsmailoğlu Tepesi’ni gün ağarmadan önce ele geçirmesi gerekiyordu. Bu hedeflerin ardından Anafartalar Ovası’nı çevreleyen Ece Limanı’na kadar uzanan tepeler hattı işgal edilecekti. Anafartalar Limanı harekâtı ancak bu şekilde tamamlanmış olacaktı.

Akşam karanlık bastıktan sonra saat 22.00 sıralarında düşmanın kol öncülerinin ileri harekâtı başladı. Sağ kol öncüsü Sazlıdere’yi geçerek Halit-Rıza Tepeleri’yle Keskin Tepe, Pilav Tepe ve Yayla Tepe’deki Türk muharebe ileri karakollarına, sol kol yancısı da Çatlak Dere’yi geçerek Damakçılık Bayırı’na taarruza başladılar.

Gece yarısından sonra gelen raporlarda; İngilizlerin Ağıldere bölgesinde fazlaca ilerlediği, Pilav Tepe ile Keskin Tepe’yi ele geçirdiği ve Halit-Rıza Tepeleri’nin çevrildiği bildiriliyordu. Alınan bu raporlardan, İngilizlerin Sazlıdere ile Ağıldere arasından Conkbayırı istikametinde ilerlemeye başladığı anlaşılıyordu.

Düşmanın sol kolunun yaptığı taarruzlar sonucu Damakçılık Bayırı'na ulaşıldı. Sol hücum kolunun da böylece önü açılmıştı. Ancak gerek çatışmaların uzamasından gerekse birliklerin hazırlıklarını tamamlayamamış olmasından dolayı, planlanan saatten 1-2 saat geç kalınmıştı. 14. Alayın taburları ağır kayıplar vermiş, kurtulabilenler doğuya ve kuzeye çekilmekteydiler.

Ağıldere bölgesinden gelen silah sesleri üzerine 19. Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal saat 01.10'da birliklerine şu mesajı gönderdi: "Genel durum pek önemlidir. Komutanlar ve subaylardan her zamandan çok olağanüstü uyanık ve fedakârca çalışmalarını isterim.”

Harekâtın zannedildiğinden çok daha kapsamlı olduğu, saatler ilerledikçe ortaya çıktı. Saat 02.20’de 19. Tümen’den gelen Ağıldere ile Keskin Sırt arasında bağlantının kesildiğini bildiren rapor, durumun ne kadar ciddi olduğunu göstermekteydi.

Albay Mustafa Kemal askerinin çok dikkatli olmasını, gecenin (06/07 Ağustos gecesi) 03.30’unda verdiği şu ikinci emirle istedi: “Düşmanın sabahleyin cephemize saldırısı muhtemeldir. Mesafenin yakınlığı nedeniyle ansızın yapılacak hücumları karşılamak için birliklerin uyanık ve erlerin silahlarını kullanmaya hazır olması lazımdır. Buna göre subayların, erleri uykularını yenmeye sevk ve teşvik etmelerini, stratejik durumun nazikliği ile orantılı olarak hazırlık derecesinin her an ve zaman mükemmel tutulmasını rica ederim.”

Kuzey Grup Komutanı Esat Paşa saat 18.00 sıralarında 9. Tümen komutanı Albay Kannengiesser’e; 26. Alayını mevzide bırakarak diğer iki alayını (25. Alay ve 64. Alay) alarak Kanlısırt istikametinde hareket etmesini bildirmişti.  Saat 04.10’da Kemalyeri’ne gelen Albay Kannengiesser’e Kanlısırt yerine Conkbayırı-Kocaçimen Tepe’ye yönelen tehdidin bertaraf edilmesi görevi verildi. Bunun üzerine 9. Tümen Komutanı saat 05.00’da bu bölgeye doğru yürüyüşe geçti.

Düşmanın sağ hücum kolu (Yeni Zelanda Tugayı) Şahin Sırtı'na, sol hücum kolu ise ikiye ayrılarak 29. Hint Tugayı ile Besim Tepe'ye, 4. Avustralya Tugayı ile Kocaçimen Tepe'ye doğru ilerliyordu; ancak arazi gittikçe sertleşmeye ve öncüler gidecekleri yerleri şaşırmaya başlamışlardı.

Özellikle bazı kılavuzların yanılması ve kolları yanlış istikametlere götürmeleri bu karışıklığı daha da artırıyor, işler planlandığı ve umulduğu gibi gelişmiyordu. Hele fundalıklarda gizlenen Türk askerlerinin açtıkları ateş ve beklenmeyen yerde birdenbire karşılarına dikilen Mehmetçiklerin direnci ve Ağıldere’nin labirente benzeyen kolları bir hayli gecikmelere sebep oluyordu.

Saat 04.00 sıralarında İngiliz topçusu tüm gücüyle 19. Tümen’in sağ kanadına bombardıman başladı. Sağ hücum kolunun iki taburu hücuma kalkarak saat 04.30'da Şahin Sırtı'na ulaşmış ve kolun diğer birliklerini beklemeye başlamıştı. Conkbayırı'na bir kilometre mesafedeydiler.

Böyle bir taarruzu beklemekte olan 19. Tümen birlikleri bu taarruzu püskürttüler ve siperlere girebilen bir kısım İngiliz askerlerini de süngülediler. 19. Tümen Komutanı bu taarruz ve sonucunu saat 05.05’te Kuzey Grup Komutanlığına rapor etti. Bu taarruzdan sonra İngilizlerin iki defa daha yineledikleri taarruzlar aynı şekilde sonuçsuz kaldı.

Aynı saatlerde Sazlıdere ile Çatlak Dere arasından ve Ağıldere bölgesinden ilerleyen sağ kolun diğer unsurları da, arazinin engebeli olmasından ötürü fazla ilerleme sağlayamıyorlardı. Albay Mustafa Kemal'in korktuğu başına gelmişti. Düşman, tam da Esat Paşa'ya söylediği fakat dinletemediği bölgeden girmiş ve Conkbayırı'na dayanmıştı.

Albay Mustafa Kemal tıpkı 25 Nisan sabahı olduğu gibi yine durumdan vazife çıkardı ve saat 04.30'da kendi inisiyatifiyle sorumluluk bölgesini tehlikeye atma pahasına ihtiyatta bulunan 14. Alayın 2. Taburunu Conkbayırı‘na, hemen ardından 72. Alay 1. Taburdan iki bölüğü de Şahin Sırtı'ndan Conkbayırı’na çıkan yolu kapatmak üzere gönderdi.

İşte Conkbayırı’nı ilk işgalden kurtaran ve ilk savunma hattını oluşturan kuvvetler, Mustafa Kemal’in gönderdiği bu iki birlik olacaktı. Düz Tepe’ye varan bu kuvvetler, Şahin Sırtı’na ulaşan Yeni Zelanda birlikleri ile çarpışmaya başladılar.

Albay Mustafa Kemal 14. Alay 2. Tabur Komutanı’na iki bölüğü ile her ne pahasına olursa olsun Conkbayırı’nı tutması, diğer iki bölüğünü de bulunduğu yerde bırakması emrini vermişti. Taburun iki bölüğü Conkbayırı-Kurt Gediği hattını tutmayı başardı.72. Alayın iki bölüğü de bu hattın soluna yerleşti.

Sabaha karşı yorgun birlikleriyle Şahin Sırtı üzerinden Conkbayırı’na yaklaşık bir kilometre yaklaşan General Johnston komutasındaki sağ hücum kolu,  yollarını kaybeden  ve bu yüzden geç kalan kolun diğer unsurlarını saat 06.30'a kadar bekleyecekti.

Beklemeyle geçirilen bu iki saat aslında altın değerinde ve 25 Nisan'dan beri devam edilen savaşın bir dönüm noktası niteliğindeydi. Ancak bu fırsatı kaçıracaklardı. Bu iki saat içinde Kol Komutanı Tuğgeneral Francis Earl Johnston'un izniyle kahvaltı yaptıkları görüldü.

Şafak söktüğünden bu yana bölgeyi savunan 19. Tümen birlikleri (57. Alay, 27. Alay ve 18. Alay), Avustralyalılar karşısında geçilmez bir set oluşturdular. Bu birlikler daima müteyakkız, manevi kuvveti yüksek, yaptığı tahkimat da kuvvetli idi. Aslında İngilizler de bu bölgede bir başarı kazanacaklarına inanmıyorlardı fakat Conkbayırı harekatına yardım için bu taarruzu yapmaları gerekiyordu.

Hiçbir birliğin araziyi tam olarak bilmediği, üstelik yürüme mesafesinin de sağ hücum koluna nazaran daha uzun olduğu bir durumda, sol hücum kolu, birliklerimizin direnci bir yana Ağıldere’nin labirente benzeyen kolları arasında, geceleyin dik ve fundalıklı sırtlara tırmanırken birçok zorluk ve engelle karşılaştı.

Bütün Çanakkale Muharebeleri‘nin en şiddetli sahneleri 6 Ağustos'ta Arıburnu sırtlarında cereyan etti.

Anafartalar Cephesi

Kroki 7: General Hamilton'un Taarruz Planı (6 Ağustos 1915)

General Hamilton bu çıkarma için şöyle bir plan hazırladı:

6/7 Ağustos'ta 10 muhrip desteğinde saat 22.00’den itibaren 10. İrlanda Tümeni, 11. İngiliz Tümeni ve 53. İngiliz Tümeni sırası ile üç kademe halinde peş peşe gece şartlarında baskınla Suvla Limanı‘nda kıyıya çıkacak, gün doğuncaya kadar Suvla Limanı'nı çevreleyen tepeler (Pırnar Tepe-Mestan Tepe-Yusufçuk Tepesi-İsmailoğlu Tepesi hattı) ele geçirilecek, bu örtünün himayesinde karaya çıkarılan kuvvetler Anzak birlikleriyle iş birliği yaparak Tekke Tepe ve Kocaçimen Tepe'yi ele geçirecek, müteakip aşamada Güney Grubu’nun denizden olduğu gibi karadan da Anadolu ve Trakya ile bağlantısı ve ulaşımı kesilecek, bunun ardından 5. Ordu’nun imhası mümkün olacak, Osmanlı payitahtı İstanbul’un yolu böylece işgalcilere açılacaktı.

Bu planın gerçekleşmesi için temel prensip, "Baskın" ve "Sür’at" idi.

Bu planın uygulanmasında 9. İngiliz Kolordusu’nun esas görevi, Conkbayırı-Kocaçimen Tepe bölgelerine yönlendirilen asıl taarruz kolunun sol yan emniyetini sağlamak ve bu bölgeleri savunan Türk birliklerinin gerilerine sarkarak asıl taarruz kolunun işini kolaylaştırmaktı.

Açıkçası, General Hamilton’un harekât planına göre 9. İngiliz Kolordusu’na verilen görev, bir anlamda “tali taarruz” harekâtı idi. Ancak Kolordu Komutanı General Stopford durumdan vazife çıkararak bunu farklı algılayacak; verilen görevi “asli taarruz” olarak değerlendirerek ve Conkbayırı-Kocaçimen Tepe bölgesine yapılacak asli taarruzun kolaylaştırılması görevini ikinci önceliğe kaydırarak kuvvetlerini Karakol Dağı-Kireç Tepe-Kavak Tepe-Tekke Tepe hattına kadar olan ve General Hamilton’un öngördüğünden daha geniş bölgeyi ele geçirmeyi öngören bir plan değişikliği düşünecekti.

General Stopford, Türk siperlerinin bombardımanı için daha fazla ateş desteği sağlanmasını, Suvla Limanı'nın içerisine de çıkarma yapılmasını ve liman emniyeti için gerekli olan tepeler hattının sahile yaklaştırılmasını istiyordu.

Sonunda General Stopford'un talepleri doğrultusunda çıkarma yerlerine Suvla Limanı da ilave edildi. Saptanan hedefler konusunda General Stopford serbest bırakıldı. 22 Temmuz'da yapılan plan 29 Temmuz'da değiştirildi.

Ancak Anafartalar’da ironik bir durum vardı, zira burada beş değil, üç taburluk bir Türk kuvveti vardı. Savunmaları da ya aldatıcıydı ya da tahkim edilen noktalarda dikenli tel ve makineli tüfek yoktu. Anafartalar’da Türk mevzilerini ele geçirmenin yolu sürpriz ve sür’atten geçmekteydi. Nitekim İngiliz Savaş Bakanı Lord Kitchener da bu konuda uyarmıştı.

Yapılan değişikliğe göre yeni emirler verildi. Değiştirilen emirde; "Eğer mümkünse ve ilk hedefinize ulaşmanıza bir etki yapmayacaksa bu tepelerin erken saatlerde alınmasını“ şeklinde kesinlik arz etmeyen ifadeler vardı.        

Kroki8:  9. İngiliz Kolordu Komutanı'nın Yaptığı Plan Değişikliği

Yapılan değişikliğe uygun olarak; çıkarma bölgeleri olarak Suvla Koyu’nda iki yer seçildi. Bunlardan birincisi, Küçük Kemikli Burnu’nun hemen güneyinde (B) ve (C) ile gösterilen birbirine yakın iki kıyı parçası; diğeri ise Tuzla Gölü’nün denizle bağlantısını sağlayan kısmın güneyinde (A) ile gösterilen kıyı parçasıydı.

(A) kıyısına çıkan birlikler, Tuzla Gölü kuzeyindeki Softa Tepe’yi ele geçirdikten sonra bir kısmıyla Karakol Dağı-Kireç Tepe istikametine yönelecek; bir taarruz grubu Tekke Tepe genel istikametinde taarruz ederken, diğer bir taarruz grubu (B) ve (C) işaretli kıyı bölgelerine çıkan kuvvetlerle iş birliği yaparak Yassı Tepe-Küçük Anafarta Köyü genel istikametinde ilerleyecekti.

(B) ve (C) bölgelerine çıkan kuvvetler önce Tuzla Gölü ile Suvla Limanı arasında bulunan Lalebaba Tepesi’ni ele geçirecek; buradan Tuzla Gölü’nü kuzeyden dolaşarak (A) çıkarma yerindeki birliklerle koordineli olarak taarruzunu sürdürecekti. Bu sırada Arıburnu bölgesinde bulunan birlikler, çıkacak yeni takviyelerle beraber Ağıldere üzerinden Conkbayırı-Kocaçimen Tepe hattına taarruz edecekti.             

 Kroki 9: Anafartalar Bölgesi Savunma Planı (6/7 Ağustos Durumu)

Ece Limanı’ndan Azmak Dere’ye kadar uzanan Anafartalar bölgesinde Kuzey Grup Komutanlığına bağlı Anafartalar Müfrezesi'nin emrinde iki piyade taburu, Gelibolu Seyyar Jandarma Taburu ve Bursa Seyyar Jandarma Taburu (toplam 3 bin kişi) bulunuyordu. Bölge çok geniş olduğu için kıyılarda takım ve manga kuvvetinde gözetleme düzeni alınmış, tabur çapındaki kuvvetlerde gerilerde toplu halde bulunmaktaydı.

Mevzilenmiş topların büyük kısmı da aşağı yukarı altı kilometre mesafedeydi. Hamilton'un gözünü Suvla'ya dikmesinin sebebi, burasının Türkler tarafından zayıf tutulmuş olmasıydı.

6 Ağustos günü Anafartalar Müfreze Komutanı Yarbay Wilmer atıyla sahili dolaşmış, Lalebaba Tepesi'ne geldiğinde ikindi olmuştu. Arıburnu cephesindeki topçu atışları duyuluyordu. Ordu Komutanı'nın emirleri doğrultusunda emrindeki piyade taburlarından birini Arıburnu cephesine doğru yürüyüşe geçirdi. Elinde üç tabur kadar kuvvet kalmıştı.

Saat 21.30 olmuştu. Karargâhına yeni gelmişti ki, Lalebaba Tepesi'nden haber yetişti. Düşman askerleri karanlıkta sahile çıkmaya başlamışlardı. Hemen Liman Paşa'yı aradı, durumu anlattı ve gönderdiği taburun geri gönderilmesini istedi ama teklifi reddedildi.

    Kroki 10: Anafartalar'da Tarafların 7 Ağustos Sabahı Durumu

Suvla Körfezi’ne çıkarılacak birlikler 6 Ağustos sabahı Mondros’tan hareket ettiler.    6/7 Ağustos gecesi hafif bir rüzgar bulutları karıştırıyor, arasıra yıldızlar gözüküyor fakat zifiri bir karanlık kıyılara çökmüş bulunuyordu.

Saat 21.30’du. birinci kademede karaya çıkarılacak olan 32. İrlanda Tugayı ve 33. İrlanda Tugayı ile 10. İrlanda Tümen Karargahını ve birinci kademenin diğer birliklerini taşımakta olan (10 bin kişi) çeşitli cins ve büyüklükteki çıkarma araçlarını çekmekte olan yedi muhrip, kıyıdan 400 metre açığa kadar sessizce yanaştılar ve demirlediler.

Birlikleri taşıyan küçük deniz taşıtları kıyıya doğru yol almaya başladılar. Kıyı savunulmuyordu. Dubalar kıyıya rahatça yanaştılar ve rampalarını kuru kum üzerine attılar.  Saat 22.00'a kadar dört tabur hiçbir zayiat vermeden (B) kıyısına ayak bastılar.

Karaya çıkan kuvvetlerin karşısındaki bir mangalık Türk kuvveti, tüm mermilerini İngilizlerin üzerine boşaltarak 800 metre kadar geri çekildi. Bu ateş esnasında bir İngiliz askeri hayatını kaybetti.

Çıkan kuvvetlerin bir kısmı (33. İrlanda Tugayı‘nın birinci kademesi - iki tabur), (B) çıkarma yerinin kuzey yanını korumak üzere Tuzla Gölü güneyine doğru ilerledi ve göl ile kıyı arasında tahkimata başladı. Kalan kısmı (32. İrlanda Tugayı‘nın birinci kademesi - iki tabur) ise (C) kıyısı kuzeyindeki Lalebaba Tepesi'ne ilerleyip tepeyi işgal etti.

Lalebaba’ya sürülmüş olan Türk postası İngiliz birliklerini şiddetli bir ateşle karşıladı ve ağır zayiat verdirdi. Ancak geri çekilme yolunun kesilme tehlikesi üzerine, daha fazla direnemeden geri çekildi. Lalebaba Tepesi‘ne ilerleyen İngilizler burayı ele geçirdiklerinde, (A) çıkarma yerine çıkacak olan 34. İngiliz Tugayı birliklerini beklemek üzere durdular. Bu bekleyiş biraz uzadı; küçük çapta da olsa Türklerin sıkı bir takip imkanı kaçırıldı.

Suvla Limanı'nın içindeki (A) kıyısına çıkarılması planlanan 3 bin kişilik 34. İngiliz Tugayı‘nın faaliyetleri kıyıdan fark edildi ve işaret fişeğiyle çıkarmanın ikaz edilmesi üzerine karşı ateş başladı. Saat 22.30'da muhripler 500 metre kadar açıkta demirlemek zorunda kaldılar.

Personeli taşıyan mavnalardan/dubalardan biri kıyıya yanaşmayı başardı; diğer ikisi kıyıya 50 metre kadar açıkta kayaya çarparak kaldı. Bunlardaki erler boğazlarına kadar suya atlayarak güçlükle kıyıya ulaştılar. Ama çıkarma yanlış yere yapılmıştı. Ancak bu ıslak çıkarmanın yarattığı sorun sonradan, yani askerlerin silahlarını kullandıkları sırada ortaya çıkacaktı.

Bu birlikler daha kuzeye çıkanlarla birleşmek üzere ilerlediklerinde, gölün bataklık kısmına daldılar. Burayı aşma çabası, erleri yorgunluktan bitkin hale getirdi. Bu yüzden de zaman kaybettiler. Dubaların kurtarılması işi de, ikinci kademenin çıkarılmasını bir hayli geciktirdi. Denizciler limanın içindeki durumu, kıyıların yer yer taşlık olduğunu ve çıkarmaya müsait olmadığını, öncesinde General Stopford'a anlatmışlar ama dinletememişlerdi.

Kıyıya ilk çıkanlar tam bir şaşkınlık yaşıyorlardı. İlerlemeyi düşünmüyorlar, çıkarma yerlerini emniyete almakla ve siper kazmakla uğraşıyorlardı. Kendilerine o gece içinde ele geçirmeleri emredilen hedefleri unutmuşlar, can derdine düşmüşlerdi.

Aslında İngilizler 6/7 Ağustos gecesi ilerlemeyerek kendi ifadeleriyle, “Altın fırsat“ı kaçırmışlardı. İlk çıkan 11. İngiliz Tümeni birlikleri daracık kıyı kesiminde şaşkın şaşkın koşuşturup duruyor, ikinci kademedeki 10. İrlanda Tümeni çıkmadan ilerlemeyi tehlikeli buluyordu. Halbuki karşılarında Türk siperleri 1,5-2 kilometre uzaktaydı.

Özetle; İngiliz birliklerin karaya çıkmaları çok eziyetli oldu ve bu sıkıntılar büyük karışıklıklara sebep oldu. Gerekli emirlerin verilmemesi, haritaların kötülüğü, komutanların ehliyetsizliği ve özellikle su sıkıntısı, problemlerin bazılarıydı.

İmroz’da bulunan Başkomutan, çıkarma kuvvetleriyle irtibat kurabilmek için her türlü tedbiri almıştı. General Hamilton heyecan ve telaş içinde çadırıyla haber merkezi arasında gidip geliyordu. General Stopford’un gemisi Jonquil ile telsiz telgraf haberleşmesi yapabiliyordu. Ayrıca; Levant adlı kablo gemisi İmroz’dan başlayarak denize kablo sermek suretiyle İmroz ile Suvla arasında kabloyla haberleşme hattı tesis edilmişti.

İmroz’daki Genel Karargâhın gözü ve kulağı saat 22.00’den sonra kablonun ucundaydı. Saatlerce ve sinirli bir hava içinde haber beklendi. Bu durumla ilgili olarak, İngiliz Resmi Tarihi biraz da alaycı bir ifadeyle saat 02.00'de Anafartalar’dan gelen bir telgraftan bahseder: “(A) sahilindeki hafif tüfek sesleri şimdi kesilmiştir. (B) sahilinde tam bir sükûnet.”

Haberin hepsi bu kadardı. Sabaha kadar başka bir rapor alınamadı.

Suvla çıkarması aslında baskın şeklinde olmuştu. Ancak karaya çıkan birliklerin hareketsizliği ve bir avuç Türk askerinin direnmesi, baskının sağlayacağı etkinin gelişmesini engellemişti.

Liman Paşa, Arıburnu ve Anafartalar bölgelerinden herhangi bir İngiliz hareketi beklemiyordu. Onun bütün kaygısı, Anadolu kıyıları ve Saros bölgesinden gelecek bir hareketti. Bu nedenle Liman Paşa, kendisine yapılan teklifleri; bu arada 19. Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal’in Anafartalar bölgesinden gelebilecek bir tehlikeyi teklif etmesi, aynı sabit fikirle itibar görmemişti. O hala Seddülbahir ve Arıburnu bölgelerinde İngilizlerin başlattıkları taarruzları beklenen büyük harekâtın emareleri olduğu inancındaydı ve asıl çıkarmanın Saros bölgesine yapılacağı düşüncesinden hala kurtulamamıştı.

Saat 01.40’ta Liman Paşa Saros Grup Komutanlığına yeni durumu anlatarak bir alayın hemen Tayfur üzerinden Anafartalar istikametinde göndermesini ve alayın Grup Komutanı Yarbay Wilmer’le bağlantı kurmasını emretti.

Saat 03.00 olmuştu. 34. İngiliz Tugayı’nın bir taburu Büyük Kemikli Burnu istikametinde ilerlemeye başladığında, oradaki emniyet postalarımızın direnmesiyle karşılaştı ve çarpışmalar başladı. Tugayın diğer birlikleri Softa Tepe’ye doğru ilerlediler. Softa Tepe kuzeyindeki Türk bölüğü, İngilizlerin çıkarmasını öğrenmesi üzerine Softa Tepe’ye hareket etti. Küçük Anafarta Köyü civarında ihtiyatta bulunan Bursa Seyyar Jandarma Tabur Komutanı da iki bölüğüyle aynı tepeye takviye için yöneldi. 31. Alay 2. Taburu da Pırnar Tepe ve kuzeyinde mevziye girdi.

İngilizlerin üç taburla 7 Ağustos sabahına kadar Softa Tepe’ye yaptıkları taarruz bu tepede toplanan Türk birlikleri tarafından başarıyla karşılandı ve ağır zayiat veren İngiliz taarruzları Softa Tepe önlerinde kısa bir süre için durduruldu.

Softa Tepe’de durdurulan 34. İngiliz Tugayı, 33. İrlanda Tugayı’ndan yardım istedi. Saat 05.00 sıralarında gün ışırken Suvla Körfezi'nin iki ucunu oluşturan Küçük Kemikli Burnu ve Büyük Kemikli Burnu İngilizlerin eline geçti. Buna karşın Lalebaba Tepesi bölgesindeki 11. İngiliz Tümeni; kıyıda hareketsiz, karmakarışık ve düzensiz bir yığın halinde bulunmaktaydı. 11. İngiliz Tümen Karargâhı gelişmelerden habersizdi. 9. İngiliz Kolordu Karargâhı da karada olup bitenlerden bilgi alamamaktaydı.

Saros Körfezi Cephesi

İngilizler, Saros bölgesindeki Türk kuvvet ve ihtiyatlarının bu bölgede tespit edilmesi ve Suvla çıkarmasına karşı kullanılmalarına engel olunması amacıyla Koru Dağları'nın güney kıyılarında Topaltı bölgesi ile Sazlıdere Köyü’ne, 6/7 Ağustos gece yarısından sonra saat 02.00’de iki İngiliz savaş gemisi ile taşınan Yunanlı Teğmen Gruparis komutasında 300 kişilik gönüllü bir Rum müfrezesi çıkardılar.

Durumu öğrenen Bağımsız Süvari Tugay Komutanı‘nın saat 07.00'a doğru bölgeye sevk ettiği 7. ve 13. Süvari Alayı ile yaptığı müdahaleyle kurtuluşu geri çekilmekte bulan müfreze geri dönerken, Sazlıdere Köyü iki yanındaki ormanları gaz ve benzin dökerek tutuşturup yangın çıkardı. Yangın ve duman perdesi arkasına saklanan ve harp gemilerinin topçu ateşi desteği altında kıyıya ulaşan Rumlar gemilere binerek canlarını zor kurtardılar. Orman yangınını saat 13.00'da başlayan şiddetli yağmur söndürdü.

Böylece General Hamilton’un düzenlediği büyük taarruz planının stratejik aldatma harekatı saman alevi gibi parladı ve pek kısa bir sürede sönüverdi.

Müfreze görevini yapamamış, bölgedeki birliklerimizin yerlerinde kalmalarını sağlayamamış ve Saros kıyılarını savunmakla görevlendirilen 7. Tümen ve 12. Tümen aynı gün Anafartalar'a intikale başlamışlardı.

A.ERDOĞDU- İkinci safha muharebelerinin ilk gününde General Hamilton’un cephelerindeki Türk kuvvetlerinin asıl taarruz bölgelerini takviye etmelerini engelleme adına Seddülbahir, Kanlısırt ve Saros bölgelerindeki beklentileri gerçekleşmemiş ve bu bölgelerden asıl taarruz bölgeleri olarak planlanan Conkbayırı ve Anafartalar bölgelerine  birliklerimizin takviyeleri engellenememişti. 7Ağustos günü bu takviyelerin faaliyetleri ve Hamilton’un asıl taarruz bölgelerinde yaşayacağı olumsuzluklarla anılacaktır. Her iki tarafın 7 Ağustos günü faaliyetlerinden bahseder misiniz?

M.K.TUTKUN-                         Seddülbahir Cephesi

Bugün yine taarruz edilecek; ancak bugünkü taarruza 42. İngiliz Tümeni'ne mensup iki tugay birinci hatta bir tugay ihtiyatta olarak katılacaktı. Taarruz cephesi Kirte Deresi mihverinde 750 metrelik bir genişlikteydi. Önce bir topçu bombardımanı yapılacak; birlikler bombardımanın gerilere kaydırılmasını müteakip ilerlemeye başlayacaktı.

Taarruz saat 09.40'ta başladı. Soldaki tugayın taarruzu hiçbir etki göstermedi. Öğleye kadar büyük zayiat veren tugay eski siperlerine çekilmek zorunda kaldı.

Sağ kanattaki mevzilerimiz daha zayıf olduğundan, bu bölgedeki düşman taarruzu başlangıçta bir gelişme gösterdi. Ancak ihtiyatların karşı taarruzuyla bu saldırı da geri püskürtüldü. Hava karardığında, bağlık bölgedeki küçük kuvvet hala tutunuyor; tugayın geri kalanı eski mevzilerine dönmüş bulunuyordu.

Bugün dünden farklı olarak Fransız birliklerinin de taarruza iştirak ettikleri görüldü. 14. Tümen cephesinde topçu ateşlerinin ardından saat 10.50'de başlayan Fransız taarruzu bir kısım siperlerimizin içine girilmesiyle devam ettiyse de, karşı taarruzlarla düşmanın ilerlemesi durdurulmakla kalınmadı; düşman ellerindekileri de kaptıracak duruma düşürüldü.

Bugün yapılan muharebelerin sonucunda İngilizler, taarruza katılan 4 bin subay ve erin 3 bin 500'ünü kaybettiler. Fransızların zayiatıda 703 kişiydi. 

General Hamilton için şimdi en önemli sorun, 8. İngiliz Kolordusu'nu taarruzla daha fazla yıpratmamak ve siperlerini savunabilmesi için dışarıdan yardım yapılacak kadar muhtaç duruma düşürmemekti. Bu maksatla, ilerleyen günler için Seddülbahir cephesini tehlikeye sokacak bir harekete girişilmemesi kararı verildi.

Güney Grup Komutanı Vehip Paşa, Kuzey Grubu'nu takviye etmeye bugün de devam etti ve saat 11.30'da 4. Tümen'in 12. Alayını da Arıburnu'na sevk etti.

Kanlısırt Cephesi

Esat Paşa Kanlısırt'ın mutlaka ele geçirilmesinde ısrar ediyordu. Sonunda saat 05.45'te 16. Tümen Komutanı Albay Mehmet Rüştü (Sakarya)'ya “Her neye mal olursa olsun derhal siperlerin geri alınması haberini kesinlikle beklerim” emrini verdi.

Bu emri alan 16. Tümen Komutanı saat 06.00'da Kuzey Grup Komutanlığına; gece hücumlarında tümenin ağır zayiat verdiğini, bu nedenle komutasındaki kuvvetlerle bu görevin yerine getirilmesi imkânının kalmadığına kanaat getirdiğini bildirdi.

Ancak düşmanın 6/7 Ağustos gecesi yaptığı faaliyetleri sonunda Kanlısırt'a yapılan taarruzun aldatma ve kuvvetlerimizi Kanlısırt'a yöneltme amaçlı olduğu, asıl taarruzun Conkbayırı'na yapıldığı anlaşılmıştı. Bu nedenle 16. Tümen bölgesi artık kendi yağıyla kavrulmaya bırakılacaktı.

Conkbayırı Cephesi

Saat 06.00 sıralarında Yeni Zelanda Tugayı bir kısım birlikleriyle Şahin Sırtı’nı ele geçirmiş; büyük kısmı ise sırtın kuzeyindeki vadiye varmıştı. 29. Hint Tugayı Conkbayırı batısındaki Ağıl ve kuzeyine; 4. Avustralya Tugayı da Asmalı Dere’nin güneybatı sırtlarına ulaşmıştı.

Avustralyalı askerler sallanıyor ve her duruşta yere atılarak uyuyorlardı. Sonunda bulundukları yerde siper kazmaya karar verdiler. Aynı akıbet 29. Hint Tugayı için de geçerliydi.

Bu sırada Kocaçimen Tepe-Conkbayırı hattı henüz bomboştu. 9. Tümen Komutanı saat 06.30’da durumu görmek üzere Besim Tepe’ye geldiği zaman 64. Alay Kurt Geçidi gerisinde, 25. Alay ise henüz intikal halindeydi. 4. Tümen Komutanı Yarbay Cemil (Conk) Bey Saat 05.00-06.00 arasında 10. Alayı Çeşme Deresi’ne, 11. Alayı da Çırlayık Deresi’ne getirdiğini Kuzey Grubu’na rapor etti. 2. Avustralya ve Yeni Zelanda Tümen Komutanı General Godley'in hücum kolları hedeflerine ulaşamadıkları gibi, 19. Tümene yapılan taarruzları da başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Hücum kollarının başarısızlığı, Türklerin mukavemetinden ziyade kendilerinden kaynaklanıyordu. Çünkü 20 bin kişilik kuvvetin karşısında 1.500 kişilik iki Türk taburu bulunuyordu.

Kroki 11: Conkbayırı Muharebeleri (7 Ağustos Saat 06.00 Durumu)

Saat 07.00'a doğru Şahin Sırtı'ndaki düşman askerlerinin Conkbayırı'na doğru ilerlemeye başladığı görüldü. Bunun üzerine 9. Tümen Komutanı Albay Kannengeisser, 64. Alayı hemen Kocaçimen Tepe'ye sevk etti ve Asmalı Dere’deki 14. Alayı takviye ederek karşı taarruza geçmesi emrini verdi. 25. Alayı da Conkbayırı'na istedi.

Conkbayırı'ndaki askerler düşmana ilk ateşi açarken 19. Tümen Komutanı'nın gönderdiği iki bölük tam o sırada yetişti. Düşman duraklamaya başlamıştı ki, saat 08.00 olmuştu.

9. Tümen Komutanı Albay Kannengiesser o sırada bir makineli tüfek mermisi ile yaralandı ve komutayı Kurmay Başkanı Binbaşı Hulusi Bey'e bırakmak zorunda kaldı. Yaralı Tümen Komutanı sedyede sırttan inerken tümenin ileri unsurları sırta çıkmak üzereydiler. İki alay da açılarak Conkbayırı-Besim Tepe üzerinden ilerlemeye başladılar.

Saat 08.30 civarında 25. Alay Conkbayırı'na yetişti ve saat 09.00 itibariyle Conkbayırı'nda düşman ilerlemesi şimdilik durdurulmuştu. Aynı saatlerde 4. Avustralya Tugayı'nın 14. Alaya taarruzu da alayın yiğitçe karşı koyması sonucu durmuş ve İngilizler bu durum karşısında Kocaçimen Tepe'ye taarruzdan vazgeçmiş; Yeni Zelanda ve Hint Tugayları ile Conkbayırı’na taarruza karar vermişlerdi.

Bunun üzerine İngilizler 19. Tümen’in sağ kanadını, Conkbayırı ve gerilerini şiddetli bombardımana başladılar. Bu ateşleri müteakip Conkbayırı’na hücum başladı. Üsteğmen Besim bataryasının etkili ateşleri ve bölgeye yetişen 25. Alayın muharebeye katılması sonucunda İngiliz birliklerinin taarruzu durduruldu.

Conkbayırı’nın 7 Ağustos’un ilk saatlerinde yok denecek kadar az bir kuvvetle savunulduğu düşünüldüğünde, tıpkı Şahin Sırtı’nda olduğu gibi burada da İngilizler açısından  çok büyük bir fırsat kaçmaktaydı.

9. Tümen Komutanı'nın yaralanması üzerin saat 11.00’de 4. Tümen Komutanı Yarbay Cemil (Conk) Bey'in 9. Tümen Komutanlığı ile Anafartalar müfrezesi de dahil Kocaçimen bölgesindeki tüm kuvvetlerin komutanlığına görevlendirilmesi yapıldı.

Yarbay Cemil (Conk) Bey saat 13.00'da Conkbayırı’ndaki düşman taarruzunun durdurulduğunu bildirdi. Aynı saatlerde 64. Alay da Şahin Sırtı istikametinde taarruz için tertiplenmekteydi. Akşam üzeri de 4. Tümen'in 11. Alayı Kocaçimen Tepe'ye, 10. Alayı da Kuzey Grubu ihtiyatı olarak Kemalyeri'nin doğusuna geldi.

7 Ağustos günü İngiliz Generali Cox’un sol taarruz kolunun ileri hareketi, arazinin engebeli oluşu ve kıyıdan çekilen küçük Türk birliklerinin pusular kurarak yaptıkları baskınlar yüzünden çok ağırlaşmıştı. Buna İngiliz birliklerinin yorgunluğu da eklenmiş, ilerlemenin isteksizliği daha da belirginleşmişti. General Cox, kendi birliklerinin dağınıklığı ve solundaki kolun da Conkbayırı’nı alamadığını görmesi üzerine 2. Avustralya ve Yeni Zelanda Tümen Komutanı General Godley‘e başvurdu; ihtiyattaki 39. İngiliz Tugayı‘nın kullanılması iznini aldı.

Saat 11.00 sıralarında emir alan 39. İngiliz Tugay Komutanı Ağıldere‘nin memba tarafından ilerleme kararı alarak birliklerini bu istikamete sevketti. Ancak birliklerin büyük kısmı yanlış anlaşılma sonucu Çatlak Dere’ye yönelmişti. Yarım tabur kadar bir kuvvet saat 16.00’da Ağıldere’ye ancak ulaşabilecekti.

Bu sıralarda 9. Tümen’in alayları da gerekli hazırlıkları yapmış ve karşı taarruzlara başlamışlardı. 4. Avustralya Tugayı bugün yerinden kıpırdayamadı. 29. Hint Tugayı ise geniş bir alana yayılmış ve elden çıkmıştı.

Saat 15.30‘da donanmadan verilen 12 ağır makineli tüfek Alman personeli ile birlikte 9. Tümen emrine verildi ve Conkbayırı'na mevzilendirildi.

Düşman bugünkü muharebelerde çok sarsılmış ve fazla zayiat vermişti. Bu yüzden yeni taarruzlara girişemediler. Şahin Sırt'ta kaldılar ve siper kazmaya başladılar. 25. Alay ve 64. Alay düşmanın Kocaçimen Tepe-Conkbayırı hattını ele geçirmesini önlemişlerdi.

4. Tümen Komutanı en çok sağ yanından çekinmekteydi. Sol yanında, her bakımdan güvenilir bir komutan (Albay Mustafa Kemal) sevk ve idaresinde 19. Tümen bulunuyordu. Emniyet tedbirlerini de buna göre almıştı.

Saat 19.20’de Kocaçimen Tepe bölgesindeki birliklere komuta eden Yarbay Cemil (Conk) Bey Kuzey Grubu’na verdiği raporda; düşmanın Şahin Sırtı işgal etmiş olduğunu, ancak Conkbayırı’na yapılan hücumların püskürtüldüğünü bildirdi.

Anafartalar Cephesi

7 Ağustos sabahın ilk saatlerinde Suvla kumsalında çıkarma yapan İngiliz birlikleri birbirine karışmış, emir komuta düzeni kaybolmuştu. Her tarafta subaylar birbirine bağırarak bilgi almaya çalışıyorlar, kendilerine verilen emirleri tartışıyorlardı. Birlikleri toplayıp bir bütün halinde düşmana karşı hücum ettirecek hiç kimse yoktu. Bunun sonucunda etrafta yavaş yavaş panik havası oluşmaya başlamıştı. Bu karmaşa, açık ve kesin emir verecek yüksek rütbeli bir komutanın bulunmayışından kaynaklanıyordu.

Koca bir geceyi boşa harcayan 11. İngiliz Tümen Komutanı 7 Ağustos sabahı saat 06.00'da birliklerini kuzeyde Kireç Tepe'ye, güneyde Mestan Tepe'ye taarruza sevk etti.

Sabah gün ağarırken Suvla bölgesinde bulunan 20 İngiliz taburuna (yaklaşık 20 bin asker) karşılık ancak üç Türk taburu (3 bin asker) bulunuyordu. 10. İrlanda Tümeni Suvla Körfezi’ne ulaşmış; bu birliklerin nereye çıkarılacağı tartışılıyordu.

General Stopford, bu birlikleri (A) kıyısına çıkarmayı düşünüyordu. Fakat sabahleyin alınan bir raporda (A) kıyısına asker çıkarma imkanının olmadığı bildirildi. Bunun üzerine 10. İrlanda Tümeni’nin  (C) kıyısına çıkarılmasına karar verildi.10. İrlanda Tümeni'nin çıkarma planında yapılan bu zorunlu değişiklik, zaten var olan kargaşayı daha da içinden çıkılmaz hale getirdi.

Saat 06.00 sıralarında (C) kıyısına  çıkarılan 10. İrlanda Tümeni birlikleri, Softa Tepe istikametinde ilerlemeye başladı. Bu sırada tümenin kalanı, Büyük Kemikli Burnu doğusundaki Gaziler Limanı’na çıkarılmaya, bu arada (C) kıyısına çıkarılması kararlaştırılan bir tabur da Türk topçularının bu kıyıyı ateş altına almaları üzerine yine aynı limana, Gaziler Limanı’na çıkarılmaya başlandı.

Böylece 10. İrlanda Tümeni’nin teşkilatı ve önceden yapılan plan karışmıştı. Bu birliklerin karaya  çıkarılması, Gaziler Limanı’na yerleştirilen Türk kara mayınlarının sebep olduğu zayiata rağmen aksamadan sürdürüldü.

(C) kıyısına çıktıktan sonra Softa Tepe’ye yönelen 10. İrlanda Tümeni birliklerine saat 10.00 sıralarında 11. İngiliz Tümeni birlikleriyle birleşerek Mestan Tepe’ye taarruz etmeleri emredildi ise de, bu emir uygulanamadı. Çünkü iki tümen birlikleri arasında irtibat ve emir komuta bağlantısı sağlanamamıştı.

Günün ilk ışıkları ile birlikte İngilizlerin Lalebaba Tepesi dolaylarına iki tugay kadar kuvvet çıkardığı, ayrıca Büyük Kemikli bölgesindeki bir İngiliz birliğinin oradaki postalarımızı geri atarak Karakol Dağı’na kadar ilerlediği ve Softa Tepe’deki Bursa Seyyar Jandarma Taburunun sağ kanadını tehdit etmekte olduğu farkedildi. Bir tabur kadar İngiliz kuvvetinin Tuzla Gölü’nden doğuya doğru ilerlediği ve Suvla Körfezi’nde birçok geminin bulunduğu görülüyordu.

Bu gelişmeler üzerine Bursa Seyyar Jandarma Tabur Komutanı birliklerini Sülecik ve kuzeyi hattına kadar çekmeye karar verdi. 

 Bir kısım İngiliz kuvveti, Sülecik doğrultusunda çekilen Türk birliklerini takip etmiş  ve saat 07.30’da taarruza başlamıştı.

Yine bu sabah bir tabur kadar İngiliz birliği Büyük Kemikli bölgesinden Kireç Tepe’ye doğru ilerlemeye başlamıştı. Bu taburu da Gelibolu Seyyar Jandarma Taburunun bir bölüğü Kireç Tepe’de karşıladı. Tabur Komutanı bir süre sonra Kireç Tepe’ye gelip durumu gördü ve bu bölüğü takviye ederek savunmayı güçlendirdi. Böylece İngiliz birliklerinin yaptığı bütün taarruzlar başarıyla durduruldu.

İngiliz Tümen ve Tugay Komutanlarının emirleri birbirine uymuyor, öğleye yaklaşırken hâlâ bir keşmekeş sürüp gidiyordu. Bu başıbozukluk içinde kıyılarda yüzen ve güneşlenen erleri görmek pek de garip sayılmazdı.

Saat 17.30'a doğru İngilizler iki tümen birlikleri arasında komuta ilişkileri düzenlendikten sabah uygulayamadıkları planın uygulanmasına ve Pırnar Tepe istikametinde taarruza başladılar.

Taarruz gelişmeye başladığında karanlık da basmaya başlamıştı. Buradaki birliklerimiz hemen İsmailoğlu Tepesi’ne çekildiler. 7 Ağustos günü 27 bin kişilik bir kuvvetin geniş bir cepheye yayılmış 3 bin kişilik Türk birliklerini doğuya doğru atarak Küçük Anafarta-Tekke Tepe ve kuzeyi hattını el geçirmesi, hiç de zor olmayan bir fırsattı.

Böyle bir başarı, çıkarma bölgesinin emniyet altına alınmasından başka Arıburnu bölgesindeki Türk birliklerinin sağ yanını tehdit edecek; birkaç kilometre daha ilerlenmesi halinde de Çanakkale Boğazı’nın ateş altına alınması imkânı bile yaratabilecekti.

İngilizler genelde karaya çıktıkları andan itibaren yollarını kaybetmiş durumdaydılar. Taciz edici topçu atışları ve hiç eksik olmayan keskin nişancı tehdidi, İngiliz askerlerinin gerçek kâbusu olmuştu.

Diğer taraftan, askerin savaşma yeteneğini etkileyen bir başka sorun da İngiliz askerlerinin müthiş bir susuzluk sorunu ile karşı karşıya olmalarıydı.

Böylece İngilizler sabah başlatmayı planladıkları taarruzu ancak akşamüzeri yapabilmişler, asıl taarruz planına aykırı olarak sadece Mestan Tepe ve Karakol Dağı'nın bir kısmının alınmasıyla yetinmişlerdi. Üstelik 9. İngiliz Kolordusu 800 metrelik dar bir alanda sıkışıp kalmıştı.

General Stopford'un kolordusuna her ne kadar 7 Ağustos sabahı için Tekke Tepe ve Anafartalar yükseltisi hedef olarak verildiyse de, sabah olmasa da akşama kadar kolordunun bu hedefe el atması işten bile değildi. Suvla çıkarmasında baskın vardı ama sür‘at olmadığı için aylardır büyük gizlilik içinde planlanan ve büyük ümitler bağlanan harekât berbat olmuştu.

Öğleye doğru General Stopford’tan gelen bir telgraf İmroz’daki Genel Karargahı heyecenlandırdı: “Gördüğünüz gibi kumsalın kenarında pek az ilerlemeyi başarabildik!“

7 Ağustos akşamı itibariyle Yarbay Wilmer'in emrindeki birliklerimiz İngilizlere kendi mevcutları kadar (1.700 kişi) zayiat verdirdiler.

 Kroki 12: Anafartalar Bölgesinin 7 Ağustos Saat 22.00 Durumu

Türk tarafında dün akşamdan itibaren yaşanan olaylar şunlardı:

Yarbay Wilmer gelişmeleri yakından takip ediyordu. Nitekim sabahleyin Kuzey Grup Komutanlığına bir rapor göndererek takviye kuvveti istemişti. İlk haberleri alan Liman Paşa, 6/7 Ağustos gecesi saat 01.40'ta Saros Grup Komutanı Albay Ahmet Feyzi (Önay) Bey‘e hemen bir alayını Anafartalar'a göndermesini ve alayın Yarbay Wilmer ile bağlantı kurmasını emretti. Ayrıca; Asya Grup Komutanı Mehmet Ali Paşa‘ya, birinci hatta bulunmayan bütün taburların Arıburnu bölgesine yetişmek üzere Çanakkale’ye sevk edilmesi emrini verdi.

7 Ağustos günü saat 07.00'da Suvla'daki gelişmeler hakkında tamamlayıcı bilgi alan 5. Ordu Komutanı, 7. Tümen ve 12. Tümen ile birlikte Saros Grup Komutanı'nın da hemen Anafartalar istikametine hareket etmesini istedi ve Albay Ahmet Feyzi (Önay) Bey'e Anafartalar Grup Komutanlığına atandığını bildirdi. Bu değişiklik sonucu Conkbayırı Kuzey Grubu sorumluluk sahasında çıkarıldı ve Anafartalar Grubu'na dâhil edildi.

Albay Ahmet Feyzi (Önay) Bey birliklere emrini verdikten sonra önden yola çıkarak aynı gün saat 14.00'da Ordu Karargâhına geldi ve Liman Paşa'yla görüştü. Liman Paşa'ya göre Suvla'ya çıkarılan iki İngiliz tümeni karşısında Yarbay Wilmer'in üç taburunun dayanabilmesi düşünülemezdi. Bu nedenle Albay Ahmet Feyzi (Önay) Bey'in birlikleri dinlenmeksizin Anafartalar'a yetişerek düşmana taarruz etmeliydi.

Nitekim Liman Paşa da bu doğrultuda yarın (8 Ağustos) fecirle birlikte 7. Tümen ve 12. Tümen ile İngilizlerin kuzey yanına taarruz edilmesini emretti. Albay Ahmet Feyzi (Önay) Bey, Liman Paşa'ya tümenlerinin ertesi günü (8 Ağustos sabahı) bölgeye ulaşabileceğini belirtti ve Liman Paşa'nın, "Öyleyse düşmana 8 Ağustos öğleden sonra taarruz etmelisiniz" emrini aldı.

Albay Ahmet Feyzi (Önay) Bey de imkanlar ölçüsünde taarruzun bir an önce başlamasını arzulamaktaydı. Saat 15.00'da taarruz hazırlıkları niteliğinde, 7. Tümen ve 12. Tümen’in toplanmasından sonra İngilizlerin sol yanına taarruz edileceğini Tümen Komutanlarına bildirdi. Ayrıca yürüyüşün hızlandırılmasını istedi.

Kuzey Grup Liman Paşa, Ahmet Feyzi (Önay) Bey'in fikirlerini serbestçe söylemesinden, durumu tartışmasından ve verdiği bu ilk hazırlık emrinden pek hoşlanmamıştı. Kendisi "8 Ağustos günü öğleden sonra" diye emir vermesine rağmen Albay Ahmet Feyzi (Önay) Bey, "7. Tümen ve 12. Tümen’in toplanmasından sonra" diye emir vermişti.

Saat 22.00 olmuştu. Bu saatlerde 7. Tümen iki alayıyla Sivli’nin batısına; 12. Tümen’in bir alayı da Sivli’ye varmış bulunuyordu. Tümenlerin diğer birlikleri henüz intikal halindeydi. Durum Ordu Komutanlığına da bildirildi.

5. Ordu Komutanlığı, Mestan Tepe ve Karakol Dağı‘nın İngilizlerin eline geçtiğini öğrenmişti. Kireç Tepe’deki direnmeden de kuşkuluydu. Bu nedenle 5. Ordu Komutanı, 8 Ağustos sabahı 7. Tümen ve 12. Tümen ile İngilizlerin kuzey yanına taarruz edilmesini kesin olarak emretmişti.

Saat 22.10'da Kocaçimen Tepe ve Conkbayır dahil bütün kuvvetlerin Anafartalar Grup Komutanlığına atanan Albay Ahmet Feyzi (Önay) Bey emrine verildiği bildirildi. Komutanlığı, bu emirden kısa bir süre sonra, Anafartalar Grup Komutanlığından aldığı raporu, saat 22.15’te Ordu Komutanlığına gönderdi. Bu rapor anlam olarak şöyleydi: “Pırnar Tepe düşmüştür. Kireç Tepe’deki 1,5  bölük, üstün İngiliz kuvveti karşısında Kireç Tepe’yi elde bulundurmaktadır. İngiliz birlikleri, Pırnar Tepe güneyine ve Küçük Anafarta yönüne  sarkmaya çabalamaktadırlar.“

Düşmanda hiçbir ilerleme gayreti yoktu. Mestan Tepe ve Karakol Dağı düşmüştü ama 27 bin kişilik kuvvet dar bir alanda oyalanıp duruyordu. İhtiyacımız olan 36 saatin 24 saatini kazanmıştık.

A.ERDOĞDU- General Hamilton‘un Conkbayırı’nda planlaması arazi şartları ve birliklerimizin beklenmedik saldırıları nedeniyle gecikmektedir. Anafartalar cephesinde de General Hamilton kontrolü kaybetmiş ve 9. İngiliz Kolordu Komutanı’nın plan değişikliği sonucu hedeften uzaklaşılmaktadır.

Buna karşılık Liman Paşa da Conkbayırı’na yeterli kuvvet yığmış ancak bu defa komutanlık sorunu ortaya çıkmıştır. Bu arada Saros bölgesinden tümenlerimiz dört nala Anafartalar‘a akmaktadırlar. 8 Ağustos gününe işte böyle bir ortamda girilmiştir. “Bu gelişmeler karşısında bugün neler yaşanacaktır?“ sorusunun cevabını alabilir miyiz?

M.K.TUTKUN-                                      Seddülbahir Cephesi                                                                                                    

Çarpışmalar topçu bombardımanları, küçük çaplı gece baskınları, bomba atışları ve lağım patlatmaları şeklinde ve hiçbir ciddi harekete girişmeden Çanakkale Muharebeleri’nin sonuna kadar devam etti.

10 Ağustos günü Seddülbahir cephesinde normal bir harp durumu oluşmuş, büyük taarruz gününün her tarafı yakan ateşinin heyecanı epeyce sükûn bulmuştu. Ama ne varki akşam olunca cephede yine şiddetli bir muharebe başladı ve gece yarısına kadar devam etti.

Belki gece yarısından sonra sükûnet bekleniyordu. Fakat ateş daha da şiddetlendi. Birden bire toprağın içinden sanki tazyik ediliyormuş gibi bir şey ve hemen göklere çıkan acı ve keskin bir infilak sesi duyuldu. Düşman yine bir lağım patlatmıştı. Lağım atıldıktan sonra meydana gelen çukuru düşman hemen işgal etti. Hemen ihtiyat birlikleri oraya sevk edildi. Bombalı, süngülü mükabil gece baskını ile İngilizlerle boğaz boğaza bir mücadeleye girildi ve düşman geri atıldı.

Son olarak bu mevzi parçasını ele geçirmek için 13. İngiliz Tümeni bir gece taarruzu düzenledi. Yapılan plana göre 12 Ağustos günü saat 19.00’da piyade taarruzu başlayacaktı. Plan düzenlendiği gibi uygulandı. Önceki günlerde siperleri tekrar geri aldık. Böylece cephe 6 Ağustos öncesi duruma getirildi.

İngilizler, 13 Ağustos günü şiddetli topçu ateşinden sonra saat 11.30’da elinden kaçırdığı bu mevziye yeniden taarruz etmişse de ağır zayiat verdirilerek geri atıldı. Aynı taarruz akşamüzeri bir defa daha yinelendi ise de başlatılan taarruz yürütülemedi ve İngilizler kendi siperlerine çekilmek zorunda kaldılar.

Sonuç olarak; 10 Ağustos tarihine kadar 75 bin kişilik Güney Grubu'ndan 20 bin kişiye yakın bir kuvvet (yedi alay) Kuzey Grubu bölgesine aktarılmış oldu.

06-13 Ağustos tarihleri arasında yapılan muharebelerde Türk birliklerinin bu cephede verdikleri zayiat 2 bin 758‘i şehit olmak üzere toplam7 bin 510, İngiliz ve Fransızların zayiatı da 7 bin 800 kişi kadardı. Bu tarihten sonra İngiliz ve Fransızlar, bu cephede Yarımada'yı tahliyeye kadar ciddi bir harekette bulunmadılar.

Kanlısırt Cephesi

Bu sabah İngilizlerin Conkbayırı'na karşı tasarladığı asıl taarruz gelişmeye başladığından, önceden Kanlısırt'a yönlendirilen 9. Tümen Komutanı ve iki alayı ile 4. Tümen Komutanı ve iki alayı Conkbayırı'na sevk edildi.

Bu durum karşısında 16. Tümene, bulunduğu hattı tahkim ederek İngilizlerin ilerlemesine engel olması için saat 06.35’te kısa bir emir verildi. Avustralyalıların özellikle Kanlısırt'ın orta kesimine ard arda taarruzları ve 16. Tümen'in karşı taarruzları bugün de devam etti. Her seferinde yapılan hücumlar geri püskürtüldü.

Bugün denizlerden acı bir haber geldi. Sabahın erken saatlerinde Çanakkale'ye giriş yapmakta olan Barbaros savaş gemimiz E-11 İngiliz denizaltısı tarafından torpillendi ve batırıldı. 21 subay ve 237 er şehit oldu. 51 subay ve 347 er kurtarıldı.

Ayrıca; yüklemiş olduğu 9 bin 600 bomba, 4 bin 836 sahra topu mermisi, 1.791 dağ topu mermisi, 400 adet 105 mm.lik obüs mermisi ve bir miktar para da bu suretle kayboldu. E-11'in kaptanı öldürmeye doymamış olmalı ki, denize düşenleri kurtarmaya gelen Sivrihisar torpidobotunu da batırmak için harekete geçti.

Conkbayırı Cephesi

Kroki 13: Arıburnu’nda tarafların Durumu ve İngiliz Taarruz Planı (8 Ağustos Durumu)

7 Ağustos günü saat 18.00'da Anzak Kolordusu tarafından yayınlanan bir emirle, 7/8 Ağustos gecesi Kocaçimen Tepe-Besim Tepe-Conkbayırı hattına genel taarruza geçilmesi  istenmişti.

8 Ağustos günü sabaha karşı başlayan hazırlık ateşlerinin gerilere kaydırılması üzerine saat 06.00'dan itibaren 15 taburdan-muhtemelen 12 bin kişi-oluşan Anzak Kolordusu birliklerinin taarruz ve karşı taarruzları başladı.

14. Alay Komutanı Yarbay Ali saat 06.35’te 4. Tümen Komutanı Yarbay Cemil (Conk) Bey’e verdiği raporda; “Düşmanın saat 04.00’da sağ kanadımıza yaptığı hücum durduruldu ve Asmalı Dere batısındaki sırtlar tekrar ele geçirildi. Yaralı ve zayiatımız biraz fazladır. Takviye gerekmektedir” diyordu.

8 Ağustos sabahı İngilizlerin 64. Alay cephesine yaptığı taarruz da püskürtüldü. 25. Alayın sol kanadına yönelttiği taarruzlar da büyük mücadeleler sonunda geri atıldı.

4. Tümen Komutanı Yarbay Cemil (Conk), cepheye yetişen 33. Alay 1. Tabur ile komutanı yaralanan 25. Alayı 64. Alay Komutanı Yarbay Servet Bey’in emrine verdi ve durumun düzeltilmesini istedi. 4. Tümen cephesinde bu düzenlemeler yapılırken, saat 09.00’da Conkbayırı ve Kocaçimen Tepe bölgelerindeki bütün kuvvetlerin Anafatalar Grubu’na bağlandığı bildirildi. Bu emir gereğince Sadece 19. Tümen ve 16. Tümen Kuzey Grup Komutanlığı emrinde kalıyordu.

4. Tümen Komutanı Yarbay Cemil (Conk)  saat 14.00’da birliklerine emir yazdı:  “Bugün akşamüstü 7. Tümen ve 12. Tümen’in yardımıyla düşmana taarruz edilecek ve düşman inşallah denize dökülecektir. Birliklerin düzeni ve taarruz başlama saati ayrıca bildirilecektir. Bu genel taarruzun iyi uygulanabilmesi için Conkbayırı, 64. Alay tarafından bir an evvel geri alınacaktır.”

4. Tümen Komutanı 7. Tümen Komutanı Albay Halil Sami Bey’e bilgi vermek ve taarruzu koordine etmek üzere gittiği Dağ Çeşme’den geri dönmüştü. Bu ayrılık sırasında 9. Tümen Komutanlığına Alman Yarbay Pötrich’in atandığı haberi geldi.

Conkbayırı’ndaki muharebeler öğleden sonra da devam etti. 4. Tümen Komutanı, Conkbayırı muharebelerinin en kritik döneminde 24 saat süreyle dinlenmeden üstün bir yetenekle İngilizlerin bütün taarruzlarını durdurmayı ve püskürtmeyi başarmıştı.

Kocaçimen Tepe'yi ele geçirecek Avustralya birlikleri hedefe üç kilometre kadar uzakta olduklarından, taarruz saatinden önce saat 03.00'da hareket etmişlerdi ve saat 04.30'da hedeflerine ulaşmış olacaklardı. Anzak birlikler yine hazırlıklarını tamamlayamamışlardı. Bu birlikler saat 03.30'da Kayacık Deresi'ni geçip Bomba Tepe'ye tırmanmaya ancak başlayabildiler.

Gün ağarmaya başladığında Kocaçimen Tepe hâlâ çok uzaklarda görünüyordu. Hatalarını anladılar ama artık çok geçti. Cepheden ve özellikle sol taraftan Türk makineli tüfeklerinin ateşleri de başlamıştı. Gelişen karşı taarruzlarımız sonucunda düşman gerideki sırtlara geri çekilmek zorunda kaldı.

Besim Tepe'ye taarruz edecek olan 29. Hint Tugayı birlikleri ise tepeye ancak 90-100 metre mesafeye kadar ilerleyebildiler ve işgal ettikleri hatta siper kazmaya başladılar. Her iki cephede de taarruzlar durdurulmuştu. Böylece İngilizler çok kıymetli bir gün daha kaybetmişlerdi.

Conkbayırı'na taarruz eden Yeni Zelanda Taburu ile 29. İrlanda Tugayı‘ndan iki tabur ise, saat 03.30'dan itibaren üç tabur halinde ve derinliğine bir düzen içinde tepeyi ele geçirmek üzere ilerlemeye devam ettiler. Hedef Conkbayırı idi.

İngiliz birlikleri, gün ağarırken 64. Alay birliklerinin düşman donanmasının ateşlerinden korunmak için Conk Tepesi’nde boş bıraktıkları birkaç sipere kısa bir süre için de olsa yerleşmişlerdi. Türklerin elinde bulunan Conkbayırı’nın sağ ve solundaki Besim Tepe ile Düz Tepe’den açılan ateşler sonucunda ağır zayiat veren İngiliz birlikleri, Sazlıdere’nin yamaçlarına sığındılar.

Bu sırada Besim Tepe’yle Kocaçimen Tepe‘ye taarruz eden İngiliz birlikleri de hedeflerine ulaşamamış; Abdurrahman Bayırı’nda savunan birliklerimiz de bu taarruzu durdurmayı başarmışlardı.

Birliklerimizin durumu da şu şekilde gelişti:

Saat 06.00'a doğru bütün cephelerde taarruz ve karşı taarruzlar başladı.

Sağ kanattan başlayan taarruzlar geri püskürtüldü ve düşmana ağır zayiat verildi. Takviye ihtiyacı bildiriliyordu. Bu kapsamda 14. Alay emrine tahsis edilen iki bölükle birlikte birliklerimizin yaptıkları karşı taarruz sonucunda, Asmalı Dere batısındaki sırtlar tekrar ele geçirildi ve düşmana ağır zayiat verdirildi.

Topçularımız, ağır silahlarımız ve makineli tüfeklerimiz güçlerinin azamisiyle Conkbayırı'na yüklendiler. Bu defa durum tersine dönmüş ve düşman bir türlü takviye edilemiyordu. Besim Tepe'den açılan yan ateşleri, tepenin kuzeyinde taarruz eden Yeni Zelanda Taburuna ağır zayiat verdirmeye başladı. Conkbayırı'nın zirvesinin bulunduğu kuzey kesimi kontrolümüz altındaydı.

Saat 09.00 olmuştu. Conkbayırı'nda taraflar tepeler hattı üzerinde 10-15 metre mesafeyle karşılıklı bulunmaktaydılar.

Albay Ahmet Feyzi (Önay) Bey saat 13.00'da 4. Tümen Komutanı Yarbay Cemil (Conk) Bey'i arayarak 7. Tümen ve 12. Tümen‘in Anafartalar'a yaklaşmakta olduğunu, 12. Tümen'in Mestan Tepe’ye, 7. Tümen'in Damakçılık Bayırı'na taarruz edeceğini, Kocaçimen Tepe bölgesindeki birliklerin bu taarruzu kolaylaştırmak için cephesindeki düşmanı tespit etmesi gerektiğini bildirdi.

Aynı saatlerde 19. Tümen Komutanı, Conkbayırı’nda durumun çok kritik olduğunu Esat Paşa’ya rapor etti ve bunun üzerine Esat Paşa da Ordu Kurmay Başkanı’na durumu telefonla bildirdi.

Yarbay Cemil (Conk) Bey, 7. Tümen Komutanı'yla görüşmeye giderken verdiği emir gereğince, 64. Alay düşmanın güneye sarkmasını önledikten sonra saat 15.00'da Conkbayırı'na taarruz etti. Taarruz başarılı oldu ve tepe geri alındı, ancak düşmanın Şahin Sırtı'ndan açtığı yalayıcı yan ateşlerin etkisiyle birliklerimiz tepenin gerisine çekildiler.

Kuzey Grup Komutanı Esat Paşa, kendi sorumluluk bölgesi dışında olmasına rağmen Conbayırı'ndaki gelişmeleri yakından takip ediyordu. Nitekim erken saatlerde elinde bulunan ihtiyat 10. Alayı 19. Tümen'in emrine gönderdi. Ayrıca kardeşi Güney Grup Komutanı Vehip Paşa'ya telefon ederek 8. Tümeni de istedi.

8. Tümen Komutanı Yarbay Ali Rıza (Sedes) Bey, iki alayı ve topçu bataryasıyla Kuzey Grup Komutanlığı emrine girdi. Esat Paşa büyük bir vatanseverlik örneği göstererek, emrine giren bu birlikleri kendi sorumluluk bölgesinde olmamasına rağmen daha büyük tehlikeler söz konusu olabileceği için kendi inisiyatifini kullanarak Conkbayırı'na gönderdi.

8. Tümen Komutanı Albay Ali Rıza (Sedes) Bey, 24. Alayla birlikte saat 19.00'da Conkbayırı'na ulaştı ve kendisine Conkbayırı’ndaki birlikleri emrine alma ve İngilizleri geri atma görevi verildi.

Albay Ali Rıza (Sedes) Bey komutasındaki 8. Tümen saat 22.30 sıralarında taarruz ettiyse de İngilizleri geri atamadı. İngilizlerin çok yakınına kadar yanaşan birlikleri iki defa takviye ederek taarruzlarını tekrarladıysa da, yine başarı sağlayamadı.

Conkbayırı'nda her yer ölüler/şehitler ve kaldırılamayan yaralılarla doluydu ve dost düşman ölüsü ve dirisiyle âdeta kucak kucağa yerlerde yatıyorlardı. Conkbayırı iki taraf arasında bölüşülmüş gibiydi. Tepenin bir yamacı Yeni Zelandalılarda, diğer tarafı ise Türklerdeydi. İki taraf da burun buruna, pençe pençeye soluyup duruyordu.

Albay Mustafa Kemal'in 180 Rakımlı Tepe’deki karargahında aldığı haberler ve gözlemleri, Conkbayırı tepesinin düşman eline geçip geçmediğine dair tereddüdünü devam ettiriyordu.

Albay Mustafa Kemal, “Lütfen durum hakkında beni aydınlatınız“ diye yalvaran  24. Alay Komutanı Nuri (Conker) Bey‘e hemen Conkbayırı'na doğru yürümesini emretti ve "Komutanı olaylar tayin edecektir" diye aklından geçirdi.

Gerçekten Conkbayırı'nda 9. Tümen, 4. Tümen ve 8. Tümen’den toplam 12 tabur vardı. Conbayırı'na aslında lüzumundan fazla birlik yığılmıştı. Ancak toplanan birlikler maksada uygun şekilde sevk ve idare edilemediklerinden karışmışlar, ağır zayiat vermişler ve perişan olmuşlardı. Muharebede kuvvetten çok, o kuvveti maksada uygun olarak sevk ve idare etmek önemliydi.

Albay Mustafa Kemal, aldığı raporları Kuzey Grup Komutanı'na muhtelif vesilelerle bildiriyordu. Sonunda saat 19.00'da aşağıdaki ikaz raporunu gönderdi: "Conkbayırı'ndaki durumun henüz dikkate değer ve nazik olduğu anlaşılıyor. Bu hususta Ordu Komutanlığının ciddi surette nazarı dikkatlerini çekmeye aracı olmanızı memleketin selameti adına istirham ederim.“

Bu ikaz üzerine saat 20.00'da, yani Liman Paşa'nın taarruz emrini birlikleri yorgun olduğu için uygulamayan Albay Ahmet Feyzi (Önay) Bey'in Anafartalar Grup Komutanlığı görevinden alındığı sıralarda Ordu Kurmay Başkanı Yarbay Kazım (İnanç) Bey Albay Mustafa Kemal'i telefonla aradı ve komutan adına, “Durumu nasıl görüyorsunuz ve nasıl bir önlem tasarlıyorsunuz?“ sorusu ile durum hakkında düşüncelerini sordu.

Albay Mustafa Kemal şu cevabı verdi: “19. Tümen bütün birlikleriyle dimdik ayakta. Yalnız sağ yan gerisi (Conkbayırı- Kocaçimen Tepe bölgesi kastediliyor) durmadan kayıp veriyor. Conkbayırı ve Kocaçimen Tepe’nin hassasiyeti çok önemli. Elimizde sadece bir fırsat var. Eğer bu fırsat harcanırsa buradaki birliklerin ve hatta tüm savaşın tehlikeye düşmesi an meselesi...“

Karşı tarafta derin bir sessizlik oldu. Kazım (İnanç) Bey Mustafa Kemal’in verdiği bilgileri Liman Paşa’ya aktarıyordu. Kurmay Başkanı'nın, "Çare kalmadı mı?" sorusuna Albay Mustafa Kemal, "Bu dakikaya kadar çok elverişli önlemler vardı ama bu dakikada artık tek bir önlem kalmıştır" cevabını verdi.

"O önlem nedir" sorusuna cevaben, "Bütün komuta ettiğiniz kuvvetleri buyruğum altına vermenizdir. Önlem budur" dedi. Kurmay Başkanı'nın alaylı bir şekilde "Çok gelmez mi?" sorusuna Albay Mustafa Kemal'in cevabı kısa oldu: "Az bile gelir.“ Telefon görüşmesi bu şekilde sona erdi. Bir süre sonra da beklenen telefon haberi geldi.Saat 21.45'te de Yarbay Şefik (Aker) Bey’in 19. Tümen Komutanlığına, Albay Mustafa Kemal'in ise Anafartalar Grup Komutanlığına atandığı telefonla bildirildi.

Albay Mustafa Kemal böylece Çanakkale Muharebeleri‘nde ikinci kez rütbesine oranla çok büyük sayıdaki birliğe (altı Tümen - 110 bin asker) çok kritik bir anda komuta etme sorumluluğunu almış bulunmaktaydı.

Kendisinden rütbe ve kıdem itibariyle daha önde olan 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa, 7. Tümen Komutanı Albay Halil Sami Bey, 8. Tümen Komutanı Albay Ali Rıza (Sedes) Bey ve 16. Tümen Komutanı Albay Rüştü Bey gibi komutanların da bu görevlendirmeyi isabetli kabul edip Albay Mustafa Kemal'e içtenlikle yardım etmeleri, emirlerini titizlikle yerine getirmeleri, şayanı takdir bir şekilde harp tarihindeki yerini aldı.

Anafartalar Cephesi

11. İngiliz Tümen Komutanı, 8 Ağustos sabahı için birliklerine Kireç Tepe-Sülecik-Pırnar Tepe hattına kadar ilerlemelerini emretti. Emre göre hareket edildi. Ancak ilerideki tepelerde hala bir savunma emaresi yoktu.

Tek düşman, çoğu İmroz’dan ayrıldıktan bu yana neredeyse 52 saattir uyku yüzü görmemiş olan askerin yorgunluğuydu. Su azalmış, tayının ana yemeğini oluşturan sığır eti konservesi sıcakta bozulup gevşediğinden yeni sorunlara yol açmıştı. Sığır etindeki tuz ise, susuzluğu artırmaktan başka işe yaramamıştı.

9. İngiliz Kolordu KomutanıGeneral Stopford‘ın ilerleme emri, herhangi bir engelle karşılaşılmamasına rağmen gereği gibi uygulanmadı. 30. İrlanda Tugayı bu emri almamış ve yerinde kalmıştı. Birliklerin bir kısmı Küçük Anafarta Köyü’nün yakınına kadar ilerlemiş; küçük Türk gruplarının köy istikametinde çekildiği ve Tekke Tepe’nin düşman işgalinde olduğuna dair hiçbir emarenin görülmediği rapor edilmişti.

Hem kara hem da havadaki keşif unsurlarından gelen cesaret verici haberler geldiğine göre, o sabah Tekke Tepe’yi ele geçirmek üzere harekete geçilmesi gerekirdi. General Stopford alınan bu istihbarat doğrultusunda ilerlemeye devam emri verdi ama ardından, “söz konusu mevkideki düşmanın zayıf olması halinde“ diye şerh düşmeyi de ihmal etmedi.

7. Tümen ve 12. Tümen canla başla yürümelerine rağmen hâlâ Anafartalar'ın çok uzağındaydılar. 8 Ağustos günü saat 10.30'a doğru emredilen hazırlık düzeni ancak alınabilmişti.

Albay Ahmet Feyzi (Önay) Bey taarruz hakkında talimat vermek üzere 7. Tümen ve 12. Tümen Komutanlarını saat 14.00'da Çamlı Tekke'ye çağırdı ve 12. Tümene Tuzla Gölü doğu sırtlarını (Sülecik-Mestan Tepe hattı), 7. Tümene de Damakçılık Bayırı'nı hedef olarak verdi. Taarruzun bu akşam başlayacağını bildirdi.

Ancak Tümen Komutanları, askerlerin çok yorgun olduklarını, uzun süreden beri yürüyüş kabiliyetlerini kaybettikleri gibi çok döküntü verdiklerini, taburların hemen hemen yarı mevcutlarla gelebildiklerini, 40 dereceye varan hava sıcaklığı altında bugün akşamüzeri düz ve açık arazide yapılacak bir taarruzu başarıya ulaştıracak durumda olmadıklarını, eğer taarruzun kesin olarak bugün yapılması emredilirse bir felakete uğranılması ihtimalinin kesin olduğuna dair görüşlerini Grup Komutanı’na ifade ettiler.

Birliklerin durumunu öğrenmesine rağmen Liman Paşa, Albay Ahmet Feyzi (Önay) Bey'den ısrarla gece taarruz edilmesini istedi. Ancak Tümen Komutanlarının, birliklerin dinlenmesi ve hazırlıkların yapılması için ertesi sabahın beklenmesi doğrultusundaki görüşlerine ilaveten, Anadolu tarafından gelecek takviyeler de vardı. Aceleye getirilecek bir durum da yoktu. Suvla'ya çıkanlarda pek ilerleme hevesi de görülmüyordu. Albay Ahmet Feyzi (Önay) Bey de Tümen Komutanlarının görüşüne katıldı. Taarruz 9 Ağustos günü saat 04.30'a bırakıldı.

Taarruzun gündüz öğleden sonra yapılmamasını gerektiren diğer önemli bir neden daha vardı. O da, güneş öğleden sonra bilhassa gün batımı zamanı düşman tarafını loş bırakıp doğu tarafını, yani kendi mevzilerimizi gayet aydınlık olarak gösteriyordu. Askerlerimizin batı istikametinde nişan almaları, güneş gözleri kamaştırdığı için oldukça zordu.

Liman Paşa taarruzun 9 Ağustos sabahına ertelenmesine çok kızdı ve Albay Ahmet Feyzi (Önay) Bey'i görevden aldı. Ve yerine Albay Mustafa Kemal'i görevlendirdi.

Albay Ahmet Feyzi (Önay) Bey'in önerileri gerçeği yansıtmasına rağmen, Liman Paşa'nın sinirliliği ve kızgınlığı yüzünden iyi niyetle karşılanmamış ve Albay Ahmet Feyzi (Önay) Bey'in komutanlık yaşamının sona ermesine neden olmuştu.

Ancak Ahmet Feyzi (Önay) Bey için mutsuzluk olan bu olay, daha büyük bir kapının açılmasına ve Albay Mustafa Kemal'in üstün güç ve yeteneğini göstermesine ve ATATÜRK olmasına olanak sağlayacaktı.

Albay Mustafa Kemal kaç gecedir uyumamıştı. Hem yorgunluktan hem de sıtma nöbetinden dolayı halsizdi. Avurtları çökmüş, benzi sararmış, iki derin çukura yuvarlanmış gibi duran mavi gözleri kızarmıştı. Özellikle şu anda elinde ne kendinin ne de düşmanın kuvvetine dair elinde kesin bir bilgi olmayışından çok endişeleniyordu. Ancak kendine olan güveni tamdı.

Emri alan Albay Mustafa Kemal 19. Tümen Komutanlığını 27. Alay Komutanı Yarbay Şefik (Aker) Bey'e teslim etti ve 9 Ağustos saat 01.30'da Çamlı Tekke'ye gelerek Anafartalar Grup Komutanlığı görevini teslim aldı. Ve aşağıda özeti yazılı emri birliklere gönderdi:

 “Anafartalar Grubu Komutanlığına tayin edildim. Şimdi komutayı üzerime aldım.

12. Tümen’in (Küçük Anafarta Köyü arkasından İsmailoğlu Tepesi-Yusufçuk Tepesi-Sülecik üzerinden) Mestan Tepe ve 7. Tümen’in Damakçılık Bayırı yönlerinden taarruzuna dair 8 Ağustos 1915 günü sabık Grup Komutanlığı tarafından taarruz emri verilmiş olduğuna göre, Kocaçimen-Conkbayırı hattında bulunan tümenler, başlangıçta bu taarruzu sağlayıp kolaylaştıracaklardır.

Komutanlar bu emrin alındığı andaki durumlarını ve tertibatları ile bulundukları bölgeleri bana bildireceklerdir. Raporlar Büyük Anafartalar Köyü’nün iki kilometre kadar kuzey doğusundaki Çamlı Tekke’ye gönderilecektir.”

Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal”

 

Saat 04.30’da Albay Mustafa Kemal atına binerek gözetleme yerine hareket etti. Yakında başlayacak olan taarruzu buradan izleyecek ve yönetecekti.

Türk tarafında bu gelişmeler olurken dünden bu yana 9. İngiliz Kolordusu'nda ve Suvla'da neler yaşandığına bakalım…

General Hamilton İmroz'da karargâhında ikinci gece olmuş Suvla'da olanlarla ilgili henüz bir bilgi alamamıştı.

8 Ağustos sabahı Anafartalar sahilinde tek tük atışlar dışında her şey sakindi. Kuzeyde Kireç Tepe’ye taarruz edecek 10. İrlanda Tümen Komutanı direnişin çok kuvvetli olmasından dolayı yeterli topçu olmadığını gerekçe göstererek, ileri harekata girmekten kaçınmaktaydı. 11. İngiliz Tümen Komutanı da, Tugay Komutanlarından askerin dinlenmesi ve yeniden teşkilatlanması yönünde raporlar almıştı. 9. İngiliz Kolordu Komutanı General Stopford da kendisine gelen raporlar ışığında beklenilmesi taraftarıydı.

9. İngiliz Kolordusu  generallerinin, “Topçu desteği bekleyelim, biraz dinlenelim“ şeklindeki raporları,  Türk birliklerinin Tekke Tepe-Kavak Tepe istikametinde yol almakta olmaları ve İngiliz birliklerinin verilen hedeflerin bir hayli uzağında olmaları karşısında General Hamilton’un sinirleri bir hayli bozulmuştu. Ve müdahale etme ihtiyacı hissetti.

Bunun üzerine karargâhındaki Albay Aspinall Oglander'i durumu öğrenmek için Suvla'ya göndermek zorunda kaldı. Oglander saat 11.30’da Suvla‘ya vardığında askerlerin kumlar üzerinde yarı çıplak denize girdiklerini, ateşler yakarak yemek pişirdiklerini ve yediklerini gördü.

Artık neredeyse gün ortası olmuştu. General Hamilton, Aspinall Oglander’den de henüz haber alamadığı için Anafartalar’a gitmeye karar verdi. Bu arada General Stopford’a şu cevabi mesajı gönderdi: “Siz ve birlikleriniz gerçekten de mükemmel iş çıkardınız. Lütfen Hammersley’e, onun güçlü ve hızlı ilerlemesinden çok şey beklediğimizi iletiniz.“

Aspinall Oglander nihayet kıyıya vardı. Kıyıda gördüğü manzara karşısında hedef olarak verilen tepelerin ele geçirildiğini ve erlerin dinlenmekte olduğunu zannetti.

9. İngiliz Kolordu Komutanı General Stopford‘un da Jonquil gemisinde bulunduğunu ve henüz kıyıya çıkmadığını, birliklerin sahilden birkaç yüz metre ilerde olduğunu, Türklerin geri çekilmesine rağmen kendi birliklerinin ileri harekât için bir girişimde bulunmadığını öğrendi. Kolordu Karargahını bulmak için araştırdığında da hiç kimse kendisine karargahın yolunu dahi gösterememişti. 

Kıyıdaki durumu gördükten sonra Oglander, 11. İngiliz Tümen Karargâhına gitti. Tümen Komutanı kendisine ilerleme için bir emir almadığını, birliklerin fena halde yorulduğunu ve çok zayiat verdiğini, tamamen istirahat edilmeden ve yeteri kadar top çıkarılmadan ilerleme imkânı olmadığını, ertesi sabah ileri harekâta başlanabileceği ümidinde olduğunu bildirdi.

Tümen Komutanı'ndan bu bilgileri alan Albay Aspinall Oglander henüz karaya çıkmamış olan 9. İngiliz Kolordu Komutanı'nı, görevini yapmış kişilerin rahatlığı içinde ve morali yüksek bir şekilde gemisinin güvertesinde güneşlenirken buldu.

Kolordu Komutanı Oglander’ı, "Evet Oglander, birlikler vazifelerini mükemmelen hayret edilecek derecede yaptılar" diyerek karşıladı. “Ama tepelere yetişemediler“ cevabına Stopford, “Hayır. Fakat sahildedirler“ cevabını verdi. Aspinall Oglander; Genel Karargahın neler istediğini ve nerelere varılması gerektiği konusundaki düşüncelerini söyledi. Zaman kaybedilmeden birliklerin ilerletilmesi ricasında bulundu. Cevaben Stopford da, 11. İngiliz Tümen Komutanı'nın söylediklerini tekrarladı ve yapılacak taarruzun 9 Ağustos sabahına ertelendiğini bildirdi.

Taarruz ederek Tekke Tepe ile İsmailoğlu Tepesi’nin ele geçirilmesini emreden 9. İngiliz Kolordu Komutanı‘na karşı Tümen Komutanları, erlerin susuzluk ve yorgunluktan güçsüz kaldıklarını ileri sürmüşler; bugün daha fazla ilerleme imkanı bulunmadığını söylemişlerdi. Bu nedenle 9. İngiliz Kolordu Komutanı General Stopford, yapılacak taarruzu 9 Ağustos sabahına ertelemek zorunda kalmıştı.

General Stopford ve 11. İngiliz Tümen Komutanı İsmailoğlu Tepesi ve Küçük Anafarta’yı 9 Ağustos sabahı gün ışıyana kadar işgal etmek üzere bir gece taarruz emri kaleme aldılar. Emir saat 17.30’da hazırdı. General Stopford o ana kadar hissetmediği taarruz eğilimine nihayet kavuşmuştu. Fakat bunun için geç mi kalınmıştı?

Bu arada, saat 16.30 sıralarında General Hamilton  Anafartalar’a geldi. 9. İngiliz Kolordu Komutanı General Stopford Oglander’a söylediklerini General Hamilton'a da tekrarladı. Öfkesi gözlerinde çakmak çakmak yanmasına rağmen, General Hamilton söyleyeceği kelimeleri seçmeye dikkat ediyordu: "Sayın general, biz baskın yapıyor, Türkleri avlıyoruz. Bunun için çıkarmayı gece yaptık. Size görevinizi yüzüm kızararak defalarca tekrar ettim. Başımıza bu mu gelmeliydi? Türkler şu anda değişik bölgelerden buralara kuvvet kaydırıyorlar.”

General Stopford durumdan hoşnut görünüyordu ve gelişmelerin normal koşullar içinde ilerlediğini söyleyerek, "Türkler öyle sert bir direniş gösterdiler ki, ümitlerimizi kaybetmek üzereydik" diyebildi.

Kolordu Komutanı’nı ikna edemeyen Hamilton 11. İngiliz Tümen Komutanı'yla görüşmek için sahile çıktı. 11. İngiliz Tümen Komutanı da General Hamilton'un tepelere karşı toplu hücum edilmesi emrine, "Mümkün değildir" cevabını verdi ve en seri vasıtayla emir verilse bile yarın sabah 8'den önce birliklerin harekete geçirilmesinin mümkün olmadığını söyledi.

General Hamilton bu mütalaaları reddetti ve hiç olmazsa bir taburla yarın yapılacak harekât için Tekke Tepe'nin işgal edilmesinin çok önemli olduğu ısrarı üzerine, bu maksatla bir taburun gün doğmadan Tekke Tepe'yi ele geçirmesi emri verildi.

Ancak dün bölgeye intikallerini tamamlayan 7. Tümen ve 12. Tümen de aynı saatlerde taarruz için ileri yürüyüşlerini sürdürmekteydiler.

Neticede; General Hamilton 7 Ağustos akşamı saat 17.30'dan bu yana geçen 10 saat süre içinde 22 taburlu 9. İngiliz Kolordusu'ndan bir taburu dahi taarruz ettirememişti. Bunun tek sebebi, General Hamilton'un dirayetli bir komutan ve iyi bir lider olamamasıydı.

A.ERDOĞDU- Conkbayırı’nda takviye birliklerimiz bölgeye gelmiş ve muharebelere katılmışlardır. Bölgedeki komutanlık sorunu da çözülmüştür. Artık düşmanı Conkbayırı’ndan uzaklaştırmaya çok yakınız. Anafartalar bölgesinde de General Hamilton‘ un 9. İngiliz Kolordusu’nu taarruza zorlamaları devam ederken 7. ve 12. Tümenler nihayet bölgeye gelmişlerdir. Şimdi Anafartalar’da netice alma zamanıdır. 9 Ağustos günü her iki cephede yaşananları anlatır mısınız?

M.K.TUTKUN-                                  Conkbayırı Cephesi

Kroki 14: Conkbayırı Muharebeleri ve Tarafların Sabah Durumları (9 Ağustos durumu)

Dün yapılan saldırılar sonucunda bir ara Conkbayırı'nın işgal edildiği haberleri üzerine 2. Avustralya ve Yeni Zelanda Tümen Komutanı ümitlenmişti. Ancak öğleye doğru cephenin hiçbir yerinde önemli sayılacak bir başarı sağlanamadığı ve hatta birliklerin çok emniyetsiz bir mevzide bulunduğu ortaya çıkmıştı.

2. Avustralya ve Yeni Zelanda Tümen Komutanlığına verilen emre göre; 8/9 Ağustos gecesi bulunulan hatlarda savunulacak, 9 Ağustos sabahı Şahin Sırtı hattındaki kuvvetleriyle Türk cephesine tespit taarruzları yapılırken üç tugaydan oluşan diğer kuvvetleriyle, saat 04.30'da başlayacak bombardımanı müteakip birlikler saat 05.15'ten itibaren Kurt Gediği-Besim Tepe-Conkbayırı hattına taarruz edilecekti.

Değişen bir şey vardı. O da zayiat verildiği için Kocaçimen Tepe'den vazgeçilmesiydi. Artık ana hedef  Besim Tepe'ydi.

Saat 04.30'da Besim Tepeler-Conkbayırı bölgesine bombardıman başladı. Bombardıman en şiddetli seviyesine saat 05.15'te ulaştı. İlk saldırıda bir kısım İngiliz birlikleri Conkbayırı kuzeyindeki doruk noktasında bulunan bazı Türk siperlerine kadar yanaşmayı başardılar.

Ancak dün Kocaçimen Tepe için ayrılan ama bugün Şahin Sırtı'ndan yapılacak taarruza katılması planlanan birliklerin gece yer değiştirmeleri arazi güçlükleri nedeniyle gecikmişti. Bu nedenle plan daha ilk dakikalarda aksamıştı.

Açılan şiddetli ve etkili topçu ateşi ve birliklerin kendi ihtiyat bölükleriyle yaptıkları karşı taarruzlar sonucu, bu bölgede gelişen İngiliz taarruzu durduruldu ve hatta geri atıldı.

Bu arada Besim Tepe’ye taarruz eden Gurkhalar tepeyi ele geçirip ilerlemelerine devam ediyorlardı. 100 metre kadar ilerledikten sonra top atışlarıyla ağır zayiat verip tekrar geri dönmek zorunda kaldılar.

Saat 05.30'da güneşin ışımasıyla Conkbayırı'na yapılan düşman bombardımanı sonucu bölgeyi savunan 24. Alay ağır zayiat verdi. Bunun üzerine Kuzey Grup ihtiyatı olarak ayrılan 23. Alayın iki taburunun bir an önce tümen emrine gönderilmesi istedi. 8. Tümen'in bu isteği derhâl yerine getirildi.

Saat 09.00 olmuştu. Anzak Kolordu Komutanı General Birdwood ve 2. Avustralya ve Yeni Zelanda Tümen Komutanı Sarıbayır Sırtları’na yapılan üçüncü hücumun da sonuçsuz kaldığını anlamışlardı ama her şeye rağmen umutlarını yitirmemiş görünüyorlardı.

Açılan şiddetli ve etkili Türk topçu ateşi ve birliklerin kendi ihtiyatlarıyla yaptıkları karşı taarruzlar sonucu düşmanın planladığı taarruzlar durduruldu. Hatta bazı yerlerde geri bile atıldı. Ancak Conkbayırı'ndaki düşman tehdidi bir türlü bertaraf edilememişti.

Anzak Kolordu Komutanlığı tarafından; taarruzdan vazgeçilmesi, birliklerin akşama kadar bulundukları yerlerde kalması ve geceleyin yorgun birlikler geri alınarak cephenin yeniden düzenlenmesi istendi.

Grup ihtiyatını da emrine alan 8. Tümen saat 10.00'da Conkbayırı'nda yeniden karşı taarruza geçti. Bu karşı taarruzda verilen ağır zayiat nedeniyle başarılı olamadı.

23. Alayın da müdahalesine rağmen Conkbayırı'ndaki tehlikenin bir türlü bertaraf edilememesi ve elde hazır bir kuvvetin de bulunmaması nedeniyle, Esat Paşa kardeşi ve Güney Grup Komutanı Vehip Paşa'dan tekrar yardım istedi.

Daha önceki yardım isteğini vakit geçirmeden yerine getiren Vehip Paşa elinde kalan son kuvvet olan 28. Alayı ve 41. Alayı saat 10.00 sıralarında bölgeye sevk etti.

Böylece ordunun genel sevk ve idaresine ters düşmeden, ordunun yüzünü ağartma ve görevin etkili şekilde yapılması sağlanıyordu. Diğer taraftan; iki kardeşin kuvvet göndermek suretiyle birbirine destek oluşu, Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal efsanesini yaratan bir ortamın oluşmasına da zemin hazırlayacaktı.

Saat 11.30 olmuştu. Kuzey Grup Komutanı 8. Tümen'den hâlâ sevindirici bir haber alamamıştı. Bu arada Anafartalar cephesinde 7. Tümen'in Damakçılık Bayırı'na kadar ilerlediği, 12. Tümen'in Mestan Tepe'yi ve Pırnar Tepe'yi geri aldığı öğrenildi.

Conkbayırı’nda 8. Tümen bir türlü harekete geçirilemiyordu. Sonuçta saat 15.14'te verilen ikinci bir emirle, 8. Tümen emrindeki tüm birlikler ve bölgeye gelmekte olan 28. Alay ve 41.  Alay Anafartalar Grup Komutanlığı emrine verildi ve taarruzdan da vazgeçildi.

Dün akşam Anafartalar Grup Komutanlığına atanan Albay Mustafa Kemal bir taraftan Anafartalar bölgesinde 7. Tümen ve 12. Tümen’in taarruzunu idare ediyor, diğer taraftan da Arıburnu'ndaki gelişmeleri takip ediyordu. 28. Alay ve 41. Alayın bölgeye intikal etmekte olduklarını henüz öğrenmişti. Bu alaylar Gelibolu Yarımadası’nda kullanılacak son fedailerdi ve artık gerisi de yoktu.

Bugün Anafartalar’da 9. İngiliz Kolordusu‘nu mağlup eden Mustafa Kemal buradaki hayati meselenin halli için bir hamle yapmalıydı. Bu arada Besim Tepe Gurkhalar tarafından ele geçirilmiş, böylece Conkbayırı ile Kocaçimen Tepe arasına düşman girme yapmıştı. Cephe ikiye bölünme tehlikesiyle karşı karşıyaydı. 25. Alayın süngü hücumuyla düşman Besim Tepe'den atıldı ve tepe tekrar geri alındı.

9 Ağustos gününün sonuna gelindiğinde, İngilizlerin Sarıbayır Sırtı‘nın kontrolünü ele geçirip geçirmeyecekleri bir sorun olmaktan çıkmıştı; şimdi önemli olan kazandıkları yerlerde tutunup tutunamayacaklarıydı.

Yarın yapılacak taarruz için bütün ümitler, yeni katılacak her biri üçer bin mevcutlu 28. Alay ve 41. Alaya bağlanmıştı. Bu gece Anafartalar Grup Komutanı Conkbayırı'na gelecek ve yarının hazırlığı yapılacaktı.

Anafartalar Cephesi (1. Anafartalar Muharebesi)

Kroki 15: 1. Anafartalar Muharebesi (9 Ağustos 1915)

Dün her iki cephedeki faaliyetlerin ortak bir yönü vardı. Gerek Hamilton gerekse Liman Paşa birliklerini taarruza zorladılarsa da, bir türlü ast birlik komutanlarını ikna edememişlerdi. Günün sonunda General Hamilton astlarına bugüne kadar verdiği tavizlerin bedelini acı bir şekilde ödedi ve çok önemli bir fırsatı, belki de son fırsatı elinden kaçırdı.

Ancak Liman Paşa, emrini uygulamayan Anafartalar Grup Komutanı'nı görevden aldı ve yerine Albay Mustafa Kemal’i atadı. 9. İngiliz Kolordusu mevcudunu 32 bine (22 tabur) çıkarmıştı. Anafartalar Grubu'nun mevcudu ise son takviyelerle 18 bin 103 kişiydi. (13 tabur)

Her iki taraf da taarruz ediyor; 9. İngiliz Kolordusu Tekke Tepe ve Anafartalar yükseltisini, Anafartalar Grubu da Kükürtlüpınar-Sülecik-Mestan Tepe-Damakçılık Bayırı'nı ele geçirmek istiyordu.

Liman Paşa‘nın ana düşüncesi; Damakçılık Bayırı-Mestan Tepe hattını ele geçirip Kocaçimen Tepe'nin emniyetini sağlamak ve Anzak Kolordusu ile 9. İngiliz Kolordusu'nun birleşmesine engel olmaktı. Bu düşünce ışığında 12. Tümen, Kükürtlüpınar-Sülecik-Mestan Tepe hattındaki İngiliz birliklerine taarruz edecekti. Bu tümenin taarruz hedefi, Kükürtlüpınar-Sülecik-Mestan Tepe hattı idi. 7. Tümen ise, Damakçılık Bayırı istikametinde taarruz edecekti. Bu tümenin hedefi de Kargılıkısık-Damakçılık Bayırı hattıydı.

İngiliz taarruz planına göre;

32. İngiliz Tugayı Tekke Tepe’ye taarruz edecek, 10.İrlanda Tümeni’ne bağlı 31. İrlanda Tugayı ile 11. İngiliz Tümeni’ne bağlı 33. İngiliz Tugayı’ndan beş tabur Mestan Tepe üzerinden Yusufçuk Tepesi-İsmailoğlu Tepesi hattına taarruz edecek, burayı aldıktan sonra Küçük Anafarta Köyü’ne doğru uzanan sırta yönelecekti.

11. İngiliz Tümeni’ne bağlı 33. İngiliz Tugayı’ndan bir tabur, İsmailoğlu Tepesi ile Damakçılık Bayırı arasında irtibat kurmak üzere ilerleyecekti.

10. İrlanda Tümeni’nin 30. İrlanda Tugayı ve 31. İrlanda Tugayı ile 11. İngiliz Tümeni’nin 34. İngiliz Tugayı’ndan beş tabur Kireç Tepe’ye taarruz edecekti.

53. İngiliz Tümeni’nin bir tugayı Softa Tepe’de; diğer tugayı da Lalebaba’da ihtiyatta bulunacaktı.

Birbirinden habersiz olan taraflar 9 Ağustos sabahı hemen hemen aynı saatlerde karşılıklı olarak ilerlemeye başladılar.

Şafak söktüğünde İngiliz askerleri Tekke Tepe’nin alt eteklerindeydiler. Saat 05.00 olduğunda günün ilk ışıkları zirveyi aydınlatırken, beklenmedik bir şekilde taarruzda ön alarak önceden harekete başlayan İngiliz askerleri, yegane silahları süngü, boğaz boğaza gırtlaklaşma, tırnakları, dişleri olan 12. Tümen 35. Alay askerleriyle karşılaştılar. Bozguna uğrayan İngiliz askerleri dağınık bir şekilde geri çekildiler.

34. Alay birlikleri de saat 04.00’da ilerleyerek İngilizlerin İbrikçe’de bulunan bir taburunu bastı. Büyük kayıplar veren İngilizler darmadağan oldu. Hemen hemen bütün subaylar hayatını kaybetti.

 Saat 09.00 olduğunda Anafartalar tepelerinden denize doğru bir sel gibi akan Türk askerleri bugünün kaderini belirleyecekti. İngiliz askerlerinde kısa zamanda panik başladı. Askerler akın akın geriye doğru koşarken bir yandan da bağırıyorlardı: “Türkler geliyor!“ 

 Öğleye doğru İbrikçe’nin kuzeybatısındaki fundalıklarda topçu ateşleri yüzünden yangın çıktı. Dumanlarından etkilenen birliklerimiz de ağır yaralılarını bile alma imkanı bulamadan bu bölgeyi boşaltmak zorunda kaldılar. Ancak bir süre sonra yön değiştiren rüzgârdan bu defa İngilizler etkilenerek Mestan Tepe'ye çekilmek zorunda kaldılar. Yangın gece de devam etti. Yangının sönmesini müteakip Yusufçuk Tepesi tekrar birliklerimiz tarafından ele geçirildi.

İngilizlerin beş taburluk bir kuvvetle Kireç Tepe’ye sabahleyin başlattığı taarruz, Gelibolu Seyyar Jandarma Taburunun iki bölüğü ile karşılandı. Üstün kuvvetler karşısında yardım isteyen jandarma taburu üç bölükle takviye edildi. Buna rağmen Kireç Tepe’nin batısındaki Sivri Tepe öğleye doğru, İngilizlerin eline geçti.

11.İngiliz Tümeni bölgesinde beş İngiliz taburunun akşama kadar sürdürdükleri taarruz başarılı olamadı.  Gün sonu itibarıyla tümen bulundukları siperlerde denize dökülmeme mücadelesi vermekteydi.

Güneyde 7. Tümen'in Damakçılık Bayırı istikametinde taarruzu da saat 04.30'da başlamıştı. 20. Alay, Kayacık Deresi’ni geçerek Damakçılık Bayırı’nı tırmanmaya başladı.

21. Alaydan Kayacık Deresi’ne inen askerler de aldıkları yan ateşleri nedeniyle ağır kayıp verdiler ve dere içinde durmak zorunda kaldılar. Alayın diğer birlikleri de Kayacık Deresi doğu sırtlarından ileri geçemediler.

Taarruzun durakladığını gören 7. Tümen Komutanı Albay Halil Sami Bey, ilerideki hatların takviye edilerek taarruzun sürdürülmesini emretti. Fakat taarruz, topçunun müdahalesine rağmen yine de ilerleyemiyordu.

Bugünkü muharebelerde birliklerimiz belki de kendilerine verilen hedefleri ele geçirememişler ama düşman taarruzlarını durdurabilmişlerdi.  Akşama kadar karşılıklı ateş muharebesi devam etti.

Albay Mustafa Kemal 9/10 Ağustos gecesi birliklerin bulundukları hattı tahkim ederek savunma için düzenlemeleri emrini verdi. Kendisi de yarın Conkbayırı’nda yaptırmayı tasarladığı taarruzu düzenlemek ve yönetmek üzere o yana hareket etti.

Bugünkü muharebelerde 18 bin 103 mevcutlu birliklerimiz zayiatı 2 bin 114 kişi idi. 

Bugünkü muharebelerde 13 taburumuz 22 İngiliz taburunun taarruzunu püskürtmüş; daha da önemlisi, İngilizlerin zafer umutları bir kere daha kesin olarak kırılmış ve 9. İngiliz Kolordusu’yla Anzak Kolordusu’nun birleşmesi önlenmişti.

A.ERDOĞDU- 9 Ağustos günü Anafartalar bölgesinde tarafların ilk çatışması sonunda, 9.İngiliz Kolordusu’nun ilerlemesi durduruldu. Böylece Anzak Kolordusu ile birleşme planı da büyük ölçüde engellendi. Şimdi aynı planın ikinci ayağı olan Conkbayırı’nda da Anzak Kolordusu ile hesaplaşma zamanı gelmişti. 10 Ağustos günü işte bu hesap görülecekti. 10 Ağustos günü yaşanan olayları anlatır mısınız?

M.K.TUTKUN- Kanlısırt’ta dört gece ve üç günden beri yapılan hücumlarda 16. Tümen birlikleri hem çok yorulmuş hem de çok zayiat vermişti. Bu nedenle taarruzdan vazgeçildi ve tutulan hattın tahkimi ve tanzimiyle uğraşıldı.

Kanlısırt muharebelerinin en önemli özelliği, bu muharebelerde el bombalarının büyük rol oynamasıdır. Birliklerimizden daha fazla el bombası kullanan Avustralyalılar hem ele geçirdikleri siperleri koruyabilmiş hem de karşı taarruzlarımızı durdurmaya muvaffak olmuşlardır. Bu nedenle zayiatımız ağır olmuş ve siperler adeta mezbahaya dönmüştür.

Kesin olmamakla beraber 6-10 Ağustos tarihleri arasında birliklerimizin zayiatı 7 bin 164 kişi, Avustralyalıların zayiatı ise 1.700 kişiden fazlaydı.

Conkbayırı Cephesi

Kroki 16: Conkbayırı Muharebeleri (10 Ağustos 1915)

Her nekadar dün yapılan Anafartalar taarruzu başarıyla sonuçlanmışsa da, bu başarı Gelibolu Yarımadası’nın tüm emniyetini henüz sağlamış sayılmazdı. Bu nedenle, zaman geçirmeden Kocaçimen Tepe ve Conkbayırı’nın da tehlikeden kurtarılması gerekiyordu.

Dün Anafartalar bölgesinde düşman ilerlemesinin durdurulması ve geri püskürtülmesini müteakip, Conbayırı'ndaki kritik durumu ve iki takviye alayının gelmekte olduğunu öğrenen Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal yarın için kararını vermişti: "Anafartalar tamam, şimdi de Conkbayırı-Kocaçimen cephesini halletmeliyim.”

Saat 17.20'de atına atladığı gibi yola çıkan Albay Mustafa Kemal, maceralı bir yolculuktan sonra soluğu Conkbayırı ile Suyatağı arasındaki 8. Tümen komuta yerinde aldı. Gelir gelmez 8. Tümen Komutanı Albay Ali Rıza (Sedes) Bey'den gerekli bilgileri aldı.

Grup emrine verilmiş olan iki alaydan 28. Alayın gece yarısına doğru cepheye ulaşacağı sanılıyordu. 41. Alayın ne zaman geleceği kestirilemiyordu. Aldığı bilgiler ışığında Albay Mustafa Kemal kararını vermişti ve yarın sabah saat 04.30'da baskın şeklinde taarruz edilecekti.

10 Ağustos günü saat 04.30'da başlayacak taarruzun planı da çok basitti. Albay Mustafa Kemal'in anılarından okuyalım…

“Hücum kademesinde 24. Alayda bazı perakende erlerden oluşan bir avcı hattı vardı, bu hattın düşmana mesafesi 20-30 adımdı. İhtiyatta bulunan 23. Alay Conbayırı'na karşı ve yeni gelmekte olan 28. Alay bunu solunda olarak Şahin Sırtı'na karşı karanlıkta fevkalade sükûnet ve disiplinle avcı hattının 20-30 adım kadar gerisinde taarruz cephesi boyunca saf düzeninde bir vaziyet alacaktı. Gecikmiş olan 41. Alay da gelişindeki vaziyete göre kullanılacaktı. Düşmana kat’iyen tüfek ve tabii ki top atışı yapılmayacaktı. Erler süngü takacaklardı. Kararlaştırılacak anda saf düzenindeki asker hücum yürüyüşüyle düşmana atılacak ve önündeki avcı hattı da ona katılacaktı. Bir dakika sonra mesele halledilmiş olacaktı. Ondan sonraki safha için şimdiden karar veremezdim.”

10 Ağustos günü şafak sökerken tepelere yayılmış olan İngiliz, Hint ve diğer sömürge askerleri tam bir bitkinlik halindeydiler; tam sıhhatte olan adamları bile az çok takatsız bırakacak şartlar altında savaşmaktaydılar.

Sabah saat 04.30'a geliyordu, gecenin karanlık perdesi kalkmıştı, artık hücum anıydı. Çok kritik zaman aralığı geçiliyordu. Düşmanın piyade ve makineli tüfek ateşleri başlarsa ve kara ve deniz toplarının mermileri bu sıkı nizamda duran askerlerimizin üzerinde bir patlarsa, hücumun başarılı olması zorlaşacaktı. Bu nedenle alınan gizlilik tedbirlerinin harfiyen uygulanması çok önemliydi ve uygulandı da…

Biraz sonra Conkbayırı’nda Türk Milleti’nin tarihinde, “Yıldızın parladığı an” olarak yazılan “Süngü Hücumu” başlayacaktı. Albay Mustafa Kemal askerlerini yüksek sesle selamladı ve onlara şunları söyledi: "Askerler karşımızdaki düşmanı mağlup edeceğimize hiç şüphe yoktur. Fakat acele etmeyin, evvela ben ileri gideyim, siz ben kırbacımla işaret ettiğim zaman hep birden ileri atılırsınız.” 

Hücum safının önünde ve Conbayırı güneyindeki 261 Rakımlı Tepe’yle Conkbayırı kuzeyini görmeye elverişli olan boyun noktasına kadar giden ve refakatindeki kumandan ve subaylara askerlerin dikkatlerini vereceği işarete yönlendirilmesi emrini veren Albay Mustafa Kemal kırbacını kaldırıp hücum işaretini verdi ve herhangi bir hazırlık ateşi açılmadan baskın şeklinde süngü hücumu başladı.

Bütün askerler ve subaylar, artık her şeyi unutmuşlar, dikkatlerini ve kalplerini verilen işaret istikametine çevirerek süngüleri ve bir ayakları ileri atılmış olan askerlerimizle onların önlerinde tabancaları ve kılıçları ellerinde subaylarımız, demirden bir kitle halinde aslanca bir saldırışla ileri atıldılar.

O an bir fırtına koptu sanki… Ya da bir set baraj yıkıldı, sel boşaldı birden… Allah! Allah! sesleriyle yer gök inliyor; dağ, taş, kurt, kuş, otlar, ormanlar bu kahramanları seyrediyordu. İki taraf arasındaki mesafenin 20-30 metre olmasından dolayı Mehmetçiğin düşman siperlerine ulaşması çok kısa sürdü.

Süngü takmış Mehmetçikler; birinci ve ikinci kademeleri sık avcı hattı, üçüncü kademesi yanaşık düzen halinde, hep birden siperlerinden birer ok gibi fırladılar ve düşman siperlerine daldılar. Şaşkınlıktan serseme dönen İngiliz ve Yeni Zelanda askerleri, birdenbire ufuk hattının üzerinden boşanan, ateş etmeden süngüleriyle ilerleyen, karanlık, yoğun bir kütle halinde Türk askerlerini karşılarında gördüler.

Boğuşma kısa sürdü. Gökten şarapnel ve demir sağanakları yağıyordu. Donanmanın ağır gülleleri toprağa gömülüyor, sonra çevrede kocaman çukurlar açarak patlıyordu. Bütün Conkbayırı siyah bir duman ve ateş tabakasıyla örtülüydü. Herkes kadere boyun eğmiş, başına geleceği bekliyordu. Düşman, donanması mermi yağdırırken bozgun halinde geri kaçan askerlerini tekrar toplayarak bu hücumu kırmaya ve püskürtmeye çalışıyordu.

Conkbayırı-Düz Tepe sırtlarındaki düşman askerlerinden kurtulabilenler düzensiz bir şekilde geri çekilmek zorunda kaldılar. Geri çekilen askerlerin Cesaret Tepe’deki uçuruma atılışları da Türk askerleri ile beraber oldu ve sağ kalanlar bu uçurumun yamaçlarında veya dibinde yine boğuşmaya devam ettiler.

Conkbayırı ve 261 Rakımlı Tepe'den taarruz eden 23. Alay Conkbayırı'nın dik yamaçlarından aşağıya doğru geri çekilmekte olan İngiliz askerlerinin peşine düştü. Tepelerden aşağı sel gibi Türk askerleri akıyordu. Çiftlik bölgesine hâkim olmak için her iki taraf arasında şiddetli ve göğüs göğüse mücadeleler devam ediyordu.

Saat 10.00'a kadar bu bölgede yapılan boğuşma Yarımada'da yapılan süngü muharebelerinin en şiddetlisi ve en korkuncu olmuştu. İki taraf da inat ve sebatla döğüştü. İngilizler süngü muharebeleri ile çok ağır zayiat verdiler. 38. İngiliz Tugayı’nın pek az kurtulan eratı Ağıldere’nin solundaki sırt istikametinde çekildiler.

Böylece Albay Mustafa Kemal’in Liman Paşa’ya karşı, saldırının yandan değil, cepheden yapılmasını ileri sürmekte haklı olduğu ortaya çıkmıştı. İngiliz birlikleri Ağıldere'ye çekilmek zorunda kaldılar.

8. Tümen bölgesinde bu başarı sağlanırken 9. Tümen birlikleri de karşılarındaki İngiliz birliklerine taarruz ederek onları yamaçlardan aşağı doğru atmış ve Çamçık Pınarı sırtlarını ele geçirmişlerdi.

Bugünkü muharebeler esnasında gözetleme yerinden bir an olsun ayrılmayan Albay Mustafa Kemal'in sağ göğsüne bir şarapnel parçası isabet etti. Cebinde bulunan saati parça parça olmuştu. şarapnel vücuduna nüfuz edemedi, ama derince bir kan lekesi bıraktı. Albay Mustafa Kemal'in göğüs cebindeki Omega marka saat, Azrail'in bu Yarımada'daki yüz bilmem kaçıncı bin kıyımından birini 10 Kasım 1938'e ertelemişti.

Conkbayırı'nda bu gelişmeler olurken 19. Tümen emrine giren 28. Alay Şahin Sırtı'nı ele geçirmek istedi, ancak 28. Alayın taarruzunun durdurulması üzerine 19. Tümen'in taarruzundan da vazgeçildi. Saat öğleye yaklaşıyordu. Askerlerimiz sekiz saatten beri ölümle pençeleşmekten yorulmuşlardı. Zayiat da çok fazlaydı.

Saat 10.00’da güneş iyice yükseldiğinde İngilizler gelişi güzel geri çekildiler.

Saat 12.15'te Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal 8. Tümen Komutanı Albay Ali Rıza (Sedes) Bey‘e şu emri verdi: "Taarruzu kesiniz. Conkbayırı ve Şahin Sırtı'nın batıya en hâkim noktası elde bulundurulacak bir şekilde birliğinizle işgal ettiğiniz hattı tahkim ediniz.“

Sonuçta Besim Tepe-Conkbayırı-261 Rakımlı Tepe hattının 500-800 metre batısına kadar olan yerler zapt edilmiş ve tahkimata başlanmıştı. Mustafa Kemal bir defa daha ve kesin olarak Çanakkale’yi kurtarmış, Avrupa tarihinin dolayısıyla cihan tarihinin akışını değiştirmişti.

Bu bölgedeki muharebelerde Türk tarafının zayiatı 9 bin 200 kişi, İngilizlerin zayiatı da 12 bin kişi oldu.

Beş gün süren muharebelerde iki taraf da ağır zayiat vermişti. Muharebelerin olağanüstü kanlılığını kanıtlamak için bir rakam vermek gerekirse; Arıburnu ve Anafartalar cephelerinde Türklerin zayiatı 20 bin, İngilizlerin zayiatı 25 bin  civarındaydı. Ortalama günde 9 bin kişi bu cephede zayi olmuştu.

Ramazan Bayramı'nın ikinci günü olan 13 Ağustos'ta 57. Alay Komutanı Yarbay Hüseyin Avni Bey ve Alay Müftüsü Ahmet Efendi karargâha düşen top mermisiyle şehit oldular. 

 Anafartalar Cephesi

9 Ağustos muharebeleri İngilizlerin hiç beklemedikleri başarısızlıkla sonuçlandı. Akşama doğru Suvla'da 9. İngiliz Kolordu birlikleri birbirine karışmış, emir ve komuta kaybolmuştu.

11. İngiliz Tümeni ve 53. İngiliz Tümeni 10 Ağustos günü saat 05.00'da kara ve donanma topçularının ateş desteği altında tekrar taarruza başladılar. Taarruz 12. Tümen bölgesinde Küçük Anafarta Köyü istikametine yönlendirilmişti. Birkaç saat süren çatışmalar sonucunda İngilizlerin taarruzu durduruldu ve geri püskürtüldü.

 İngilizlerin aynı gün öğleden sonra Kireç Tepe’deki Gelibolu Seyyar Jandarma Taburunun sağ kanadında bulunan küçük bir tepeye yönelttikleri ve iki defa tekrarladıkları taarruzlar da geri püskürtüldü. 7. Tümen cephesinde, Kayacık Deresi'nin doğu yamaçlarına yapılan düşman taarruzu da geri püskürtüldü. Bugünün sonunda yapılan tüm İngiliz saldırıları boşa çıkarılmış, en önemlisi de İngilizlerin taarruz azmi kırılmıştı.

Anafartalar cephesinde birliklerimiz bugün savunma durumundaydılar. Çünkü bütün gayretler Conkbayırı bölgesindeki taarruza yönlendirilmişti.

A.ERDOĞDU- Önceki günlerde Seddülbahir ve Kanlısırt’tan sonra 10 Ağustos günü de Conkbayırı’ndaki tehlike atlatılmıştı. Şimdi Anafartalar’daki sorunun çözümüne sıra geldi. 9 Ağustos günü başlayan süreç ilerleyen günlerde devam edecekti. 12-30 Ağustos günleri arasında Anafartalar cephesinde yaşanan olayları açıklar mısınız?

M.K.TUTKUN-        12 Ağustos Küçük Anafarta Ovası Muharebeleri

 Kroki 17: Küçük Anafarta Ovası Muharebesi (12 Ağustos 1915)

12 Ağustos günü durum hâlâ çok karışıktı. Ortalarda hiç görünmeyen keskin nişancılarımızın atışları bir musluğun depoyu boşaltması gibi can almaya devam ediyordu. General Hamilton henüz yenilgiyi kabul etmemişti. Tekke Tepe’yi hala Türklerin elinden geri alma şansının olduğunu düşünüyordu.

Donanma ve sahra topçu bombardımanı saat 16.00’da başladı. Fakat tamamen etkisiz olduğu görüldü. İlk olarak, şarapnel yerine yüksek güçlü patlayıcı kullanılıyordu. İkincisi de, piyade harekete geçmeye hazır değildi.

Bırakın topçuyu ve piyadeyi, hiç kimse Türklerin yerlerini de bilmiyordu. 163. İngiliz Tugayı birkaç saat önce ilerleme emri almıştı. 54. İngiliz Tümen Komutanı'nın öncü olarak görevlendirdiği 163. İngiliz Tugayı saat 16.45'te ilerlemeye başladı.

Hücum birlikleri önce herhangi bir mukavemetle karşılaşmadan ilerlediler. Gerekli keşif yapılmamış ve haritası olmayan engebeli arazide hedefler ve Türklerin nerede olduğu bilinmeden ilerleniyordu.

Harekât sadece birkaç zayiatla nispeten iyi başlamıştı. Ancak birkaç yüz metre sonra sol kanattaki Havan Tepe’den makineli tüfek ateşleri ve Anafarta sırtlarından şarapnel ateşi yapılmaktaydı. 300 metre kadar sonra birliklerde dağılmalar başladı.

750 metre kadar ilerlendiğinde düşman, birliklerimizin mukavemetiyle zayiat vermeye başladı. Bir kilometre kadar ilerlenmişti ki, bu zayiat çoğaldı. Her taraftan birliklerimizin tüfek ve makineli tüfek ateşleri yağıyor, iyi gizlenmiş keskin nişancılarımız İngiliz subay ve astsubaylarını hedef alıyordu. Sıcak ve kayıplar durumu kötüleştirmeye devam ederken, İngilizlerin taarruz düzeni de bozulmaya başladı.

Arazi yapısı da koordineli taarruzu zorlaştırıyor, birbiriyle kesişen kurumuş dereler, çalı çitler, fundalıklar ve toz bulutları taarruz hızını düşürüyordu. Bazı ağaç ve fundalıklarla tarlalarda yangın çıkmış, yükselen duman görüş alanını daraltmıştı. Birlikler arasında irtibat kayboldu ve ileri harekât genelde durdu.

Karşı taarruza başlayan birliklerimiz İngilizleri 500 metre kadar geriye attılar ve ulaştıkları hattı tahkim ederek savunmaya geçtiler. Ancak saat 18.25 sıralarında sağ tarafta İngilizler cepheyi takviye ettiler. Bunun üzerine İngilizlerin yeniden taarruza kalktıkları görüldü.

Bu arada 1/5 Norfolk Taburunun bir kısmı ilerlemeye devam ediyordu. Bu taburdan öne çıkan başta Tabur Komutanı olmak üzere 16 subay ve 250 erden ibaret olan bir grup zamanında takviye edilemediğinden, bu birlikten bir daha haber alınamadı.

Taarruza katılan diğer İngiliz birlikleri de taarruzdan vazgeçerek hızla geriye ilk taarruza başladıkları hatta çekildiler. Bu suretle kazanılan arazi de terkedildi.

Karanlık bastıktan sonra 2 bin mevcutlu 163. İngiliz Tugayı‘nın mevcudunun 800'e indiği, 35 İngiliz askerinin de esir düştüğü ortaya çıktı. Birliklerimizin zayiatı da 70’i şehit olmak üzere 282 kişiydi.

7-13 Ağustos günlerinde bu bölgede birliklerimizin zayiatı 3 bin 860, İngiliz zayiatı da 8 bin kişi civarındaydı.

15 Ağustos Kireç Tepe Muharebeleri

Kroki 18: Kireç Tepe Muharebeleri (15 Ağustos 1915)

1. Anafartalar muharebesindeki başarısızlıktan sonra İngilizler bu defa daha kuzeyden, Kireç Tepe üzerinden bir kuşatma harekâtına karar vermişlerdi. Bu durumda bölgenin zayiat vermiş bir taburla savunulamayacağı ve takviye edilmesi ihtiyacı gündeme geldi.

Bu maksatla 13 Ağustos günü 5. Tümen Karargâhı Turşun Köy’e getirildi. Anafartalar Müfreze Komutanı Yarbay Wilmer 5. Tümen Komutanlığına atanarak bölgedeki kuvvetler bu tümene bağlandı. 5. Tümene Ece Limanı ile Kireç Tepe arasındaki kıyı kısmının ve Kireç Tepe ile İbrikçe kuzeyine kadar uzanan cephenin savunulması görevi verildi.

9. İngiliz Kolordu Komutanı 14 Ağustos günü  geride kalmış olan sol kanadı ilerletmek ve doğuya doğru ilerlenmesine engel olan Kireç Tepe'yi ele geçirmeye karar verdi. Kolordu emri 15 Ağustos günü saat 08.40’ta taarruz için görevlendirilen 10. İrlanda Tümen Komutanı’na bildirildi.

Kolordu emrini alan 10. İrlanda Tümen Komutanı, kendi tugaylarının bulundukları mevzilerden ilerlemelerine; emrine verilmiş olan 162. İngiliz Tugay‘nın da sağ kanattan 241 Rakımlı Tepe istikametinde taarruz etmesine karar verdi.

10. İrlanda Tümeni'nin taarruzları saat 15.30'da başladı. 30. İrlanda Tugayı bir taburuyla Kireç Tepe’nin kuzey yamaçlarından, diğer taburuyla güneybatısından Projektör Tepe’ye doğru; 31. İrlanda Tugayı da Kanlı Sırt-Küçük Tepe hattına taarruza geçti. 162. İngiliz Tugayı, 10. İrlanda Tümeni’nin güney yanını koruyarak ilerlemeye başladı.

7 Ağustos gününden beri bölgeyi savunmakla görevli Gelibolu Seyyar Jandarma Taburu çok fazla kayıp verdiklerinden geri çekilmek zorunda kaldılar.

Gelibolu Seyyar Jandarma Tabur Komutanı Yüzbaşı Kadri Bey artçı birliğiyle kalıp çatışmalar sırasında başından aldığı isabetle ağır yaralandı; ancak bilincini kaybedinceye kadar birliğinin başından ayrılmadı.

İngilizler, Aslan Tepe ile Projektör Tepe’yi ele geçirdiler. Geri çekilen birliklerimiz, Kanlı Tepe-Havan Tepe hattında tutundular.

5. Tümen Komutanı Yarbay Wilmer hemen bölgeye takviye kuvveti gönderdi ve kendisi de karargâhıyla birlikte Kireç Tepe'ye hareket etti. Tümen Komutanı Kireç Tepe’ye ulaşıncaya kadar, üstün kuvvetler karşısında tutunamayan jandarma birliklerinin yukarıda belirtilen tepelere çekildiklerini öğrendi.

Saat 20.30’da Kanlı Tepe’ye gelen Tümen Komutanı, komutanları vurulmuş olan erlerin dağınık bir şekilde bu bölgeye çekilmiş olduklarını gördü. Bunları toparlayarak ileriye gönderdi.Aslan Tepe’yi almış olan İngilizler bu esnada Kanlı Tepe istikametinde ilerliyorlardı.

İntikal halinde bulunan takviye taburlardan biri bölgeye yetişti. Bu taburla Kanlı Tepe‘deki jandarma birliklerimiz takviye edildi. Akşamın karanlığı başladığında İngilizler, Aslan Tepe ile Kanlı Tepe arasında kalmış ve daha fazla ilerleyememişlerdi.

Kireç Tepe’nin güneyindeki İngiliz ilerlemesi o kadar başarılı değildi. Yetersiz ateş desteği ve birliklerimizin kuvvetli savunması sonucu İngiliz taarruzları durduruldu.

 

16 Ağustos Muharebeleri

5. Tümen Komutanlığı tarafından saat 02.00'da gelen yeni takviyelerle İngilizlere bir karşı taarruz düzenlendi ve dün İngilizlere bırakılan Aslan Tepe geri alındı.

Aynı gece cephedeki birliklerini takviye eden İngilizler de taarruzlarını yinelediler ve Aslan Tepe’yi tekrar ele geçirdiler. Birliklerimiz, yine Kanlı Tepe’ye geri çekildiler.

Saat 08.00 olmuştu. Bol el bombasıyla donatılmış takviyeli birliklerle 30. İrlanda Tugayı‘na karşı tekrar taarruza geçildi. Aslan Tepe tekrar birliklerimizin eline geçti. Durum öğleden sonra girişilen karşı taarruzlarla tamamen Türklerin lehine döndü. İngilizler, karşı taarruz sırasında ve özellikle süngü süngüye yapılan mücadelede, ağır kayıplar verdiler. Bu nedenle İngilizler, ivedilikle takviye kuvveti istemeye başladılar.

Fakat bu sırada General Hamilton kendini tamamen General Stopford ve generallerinin görevden alınmalarına kaptırmıştı ve Kireç Tepe’de olup bitenlerden haberi yoktu.

Takviye talebinin yerine getirilmemesi üzerine ağır zayiat veren İngiliz birlikleri saat 19.00’a kadar kahramanca direndiler. Karanlığın da çökmesiyle savunma mevzilerinin çözülmesinden korkan ve takviye ümitlerini kaybeden İngilizler, istemeye istemeye de olsa Kanlı Tepe’den çekilmek ve Kireç Tepe’nin büyük bir kısmını terketmek zorunda kaldılar. 17 Ağustos sabahı şafak söktüğünde İngilizler bir gün önce çıktıkları siperlere geri dönmüşlerdi.   

İki günlük muharebelerde birliklerimizin zayiatı 1.851 kişi; İngilizlerin zayiatı ise 2 bin kişiydi.  

21 Ağustos 2.  Anafartalar Muharebesi

Kroki 19: 2. Anafartalar Muharebesi (21 Ağustos 1915)

Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal'in rütbesi ve yaşı küçüktü; ancak yedi tümene, ordu seviyesindeki bir birliğe, 110 bin kişiye (ilerleyen günlerde 11 tümen ve bir süvari tugayı -135 bin kişi- olacaktı.) dört ay süreyle komuta edecekti. Karşısında ise bir orgeneral, bir korgeneral ve 20'ye yakın generalin komuta ettiği 95 bin kişilik bir kuvvet vardı.

İngilizlerin girişeceği 2. Anafartalar taarruzundan önce 5. Ordu Komutanlığı, şimdiye kadar yapılan muharebelere oranla fiziki yorgunluk bir yana bırakılırsa, her yönden düzenli ve güvenceli bir durum içerisindeydi.

General Hamilton Suvla çıkarmasında başarılı bir sonuç alınamamasının sebebini, 9. İngiliz Kolordu Komutanı General Stopford'un yaşlı ve yeteneksizliğine bağlıyordu.

Harekâtın başlamasından kısa bir süre sonra karşılaşılan başarısızlık acı gerçeği ortaya koymuş; başta General Hamilton olmak üzere tüm ilgililerin gözleri açılmıştı. İşte bu nedenle, ulaşılmak istenen hedefe varabilmek için gereken hazırlıklara ve düzenlemelere daha geniş ölçüde ve ciddi olarak önem verilmesi yoluna gidilmişti.

Hazırlık çerçevesi içinde ilk olarak komuta değişikliğine gidilmiş; 9. İngiliz Kolordu Komutanı General Stopford görevden alınmış; yerine 29. İngiliz Tümen Komutanı General Henry de Beauvoir de Lisle vekâleten atanmıştı.

General de Lisle’ye verilen görev, birliklerine en kısa zamanda çekidüzen verdikten sonra Türkleri tepelerden atacak bir süpürme harekâtıyla karşısında duraklamak zorunda kaldığı Türk mevzilerine, İsmailoğlu Tepesi-Küçük Anafarta Köyü hattına yeni bir taarruza geçmek ve Suvla Limanı’nı emniyete almaktı.

Yeni 9. İngiliz Kolordu Komutanı'na Genel Karargâhta gerekli bilgiler ve talimat verildi. General de Lisle, aldığı bu bilgi ve talimatla 15 Ağustosta Suvla'ya geldiğinde kendisini şaşkınlığa uğratan bir durumla karşılaştı.

Suvla’da yapılacak taarruz için kendisine en çok güvenebileceği bildirilen üç tugayın öğleden önce cephenin sol kanadını uzatmak amacıyla gereksiz yere dağıtıldığını gördü. Mısır’dan beklenen 5 bin ikmal erinden de henüz bir haber yoktu. Çünkü Mısır’daki İngiliz Komutan, General Hamilton’un bütün ısrarına rağmen bu askerleri göndermek istemiyordu.

General de Lisle, Suvla’da 24 saatlik bir inceleme yaptıktan sonra durumu kavradı ve 16 Ağustos'ta Genel Karargâha verdiği raporda;  9. İngiliz Kolordusu'nun çok güçsüz olduğunu, Anafartalar sırtı ele geçirilse bile Tekke Tepe sırtları elde edilmedikçe bu bölgeyi elde tutmanın olanak dışı olduğunu, Arıburnu cephe harekâtıyla Arıburnu cephesinin sol kanadının birleştirilmesi gerektiğini, tasarlanan taarruzun 20 Ağustos 1915 günü yapılacağı, ancak daha önce İsmailoğlu Tepesi'nin batı sırtlarının ele geçirilmesi gerektiğini bildirdi.

Yeni 9. İngiliz Kolordu Komutanı’nın taleplerine kayıtsız kalmayan General Hamilton ümitsizliğe düşmüş görünmüyor, 17 Ağustos günü Savaş Bakanı'na gönderdiği telgrafta,

"Çanakkale'de 95 bin kişilik İngiliz kuvveti karşısında 110 bin kişilik Türk kuvveti bulunduğunu, Türklerin sadece sayıca üstün olmadığını, devamlı takviye alma olanağı nedeniyle moral bakımından da üstün olduğunu, bu durumda ivedi 45 bin kişilik seri takviye kuvveti ile 50 bin kişilik taze birlik gönderildiği takdirde kesin zaferi elde edeceğine inandığını" yazıyordu.

General Hamilton’un yeni yapılacak taarruz için tekrar tekrar kuvvet isteğinde bulunması üzerine, beş taburluk bir tugay gücündeki 2. İngiliz Atlı Süvari Tümeni 18 Ağustos’ta Suvla’ya geldi. General Hamilton'un da katıldığı komutanlar toplantısında taarruzun 21 Ağustos günü yapılması kararlaştırıldı.

Hazırlanan taarruz planına göre; kuzeydeki 53. İngiliz Tümeni ve 54. İngiliz Tümeni Sülecik’ten Kireç Tepe’ye kadar olan cephede karşılarındaki Türk kuvvetlerini yerinde tespit ederken, saat 15.00'dan itibaren11. İngiliz Tümeni İsmailoğlu Tepesi'ne ve güneyine, 29. İngiliz Tümeni Yusufçuk Tepesi ve güneyine, Anzak Kolordusu da Damakçılık Bayırı’ndaki dokuz taburluk bir kuvvetle Kayacık Ağılı'na taarruz edecek,

10. İrlanda Tümeni Softa Tepe bölgesinde ve 2. İngiliz Atlı Süvari Tümeni Lalebaba Tepesi bölgesinde ihtiyatta bulunacak, ilk hedeflerin ele geçirilmesini müteakip, Tekke Tepe-Kavak Tepe hattına ilerlenecek, deniz topçusu ve 85 namlulu kara topçusu desteğinde 50 bin kişilik bir saldırı planı uygulanacaktı.

Anafartalar Grubu da kuzeyden güneye 5. Tümen, 12. Tümen, 7. Tümen 4. Tümen ve 8. Tümen ile birinci hatta 9. Tümen, 6. Tümen ve 11. Süvari Alayı ile ihtiyatta olarak 75 bin kişilik bir kuvvetle siperlerini savunacaktı.

Öğleye doğru güneş bulutların ardında kaybolurken Küçük Anafarta Ovası’nı bir sis örtüsü kapladı. Hava sıcak, atmosfer yoğundu ve bu ürkütücü sis araziyi gizlemeye başlamıştı.

Saat 14.30'dan itibaren İngiliz donanması ve topçusu, 12. Tümen ve 7. Tümen bölgelerindeki Türk siperlerini bombardımana başladı. Fakat cephane sıkıntısı ve Türk mevzilerinin yerlerinin iyi bilinmemesi yüzünden beklenen etki sağlanamıyordu. Bombardımana tahsis edilen 85 top ve beş savaş gemisinin vereceği destek kağıt üzerinde etkili görülüyordu; ancak görüş imkanlarının zayıflığı ve cephane sıkıntısı avantaj bırakmamıştı.

Anzak Kolordusu topçularının da katıldığı bu ateşler, özellikle Yusufçuk Tepesi ile İsmailoğlu Tepesi’nde toplanmıştı. Yoğun ateş nedeniyle buralardaki siperlerimizin pek çoğu tahrip oldu. Yusufçuk Tepesi’nin güneyindeki çalılar tutuştu. Gerek mermilerin çıkardığı toz ve duman gerekse yanan çalıların dumanları ve bu arada başlayan toz bulutu, doğal gözetleme imkanlarını da azalttı.

Yarım saatlik hazırlık ateşinden sonra saat 15.00'da 9. İngiliz Kolordusu ve Anzak Kolordusu taarruza başladılar.

11. İngiliz Tümeni’nin ilk hedefi, Azmak Dere yakınlarındaki Eğrikulak’tan Hetman Çayırı’na kadar olan siperlerdi. Tümen, Anzak Kolordusu’yla da irtibatı sağlayacak şekilde devriyeler çıkaracaktı.  Taarruz saat 15.00’da başlayacaktı ama taarruz emri tugaylara saat 10.00’a doğru ancak ulaşmıştı. Sonuçta bazı subaylar taarruzdan son anda bilgi sahibi olabildiler, Bu durum taarruzu doğrudan etkileyecekti. Bu arada hazırlık ateşlerinin bir çok yerde işe yaramadığı görüldü. Bu nedenle 11. İngiliz Tümeni birlikleri taarruza başlar başlamaz birliklerimizin mermi yağmuru ile karşılaştılar.  Yaşanan olumsuz gelişmeler üzerine geriden takviye istendi. Bu takviyelere rağmen 11. İngiliz Tümeni’nin İsmailoğlu Tepesi yamaçlarına ulaşabilmesi mümkün değildi.

Akşam saatleri olmuş ve hedeflere ulaşmak mümkün olamamıştı. İlerleyen saatlerde geriye mesaj gönderilerek daha fazla cephane, yiyecek, su ve sedye istendi. Ancak sadece cephane geldi. Kesintisiz tüfek, makineli tüfek ve top ateşi arasında gece bastırdı. Gece boyunca ateş beş dakika olsun durmadı.

Uykusuz bir gecenin ardından gün, tamamen tükenmiş bu zavallı adamların üzerine doğdu. İlk ışıklarla birlikte yeni bir Türk bombardımanı ve karşı taarruzu başladı. Bunun üzerine 11. İngiliz Tümeni birliklerine  saat  07.30’da geri çekilme emri verildi ve 16 saattir üzerinde mücadele edilen arazi terkedildi.

29. İngiliz Tümeni de, Yusufçuk Tepesi ve güneyi istikametinde taarruz ediyordu. Bu saldırıda 34. Alayın sağ kanadındaki birinci hat mevzilerini ele geçiren İngilizler, ikinci hat mevzilerine doğru ilerlemeye başladılar. Ancak İngilizler üzerine çoktan ağır top ateşleri başlamıştı; çok geçmeden Pırnar Tepe’nin kuru, fundalıklarla kaplı yamaçları alev aldı. Yapılan yan ateşlerin etkisiyle geri çekildiler; hatta ele geçirdikleri birinci hat siperlerini bile boşaltmak zorunda kaldılar.

İngiliz taarruzlarının başlaması üzerine Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal saat 14.50'de 9. Tümeni Küçük Anafarta üzerinden İsmailoğlu Tepesi istikametinde 12. Tümene takviye olarak göndermişti. 11. Süvari Alayını da saat 15.30 civarında 12. Tümen ve 7. Tümen arasında taarruza katılmasını emretti. Ayrıca 6. Tümeni de Küçük Anafarta Köyü'ne yanaştırdı.

Saat 17.30’da 11. Süvari Alayı, 12. Tümen 34. Alayın sol kanadını takviye ederek İngilizlerin bu bölgede daha fazla ilerlemesini önledi. Bu esnada 33. Alayın 3. Taburu da bölgeye ulaşmıştı. Bu iki birlik 34. Alayın sol kanadını takviye ederek İngilizlerin bu bölgede daha fazla ilerlemesini engelledi.

Akşam yaklaşmaktaydı. İngilizlerin 12. Tümen cephesindeki ilerlemesi şimdilik durdurulmuştu. İngilizlerin yeniden çok şiddetli topçu ateşi desteğinde saat 18.00'dan itibaren ihtiyatlarını kullanarak taarruza kalktıkları görüldü. Bu taarruz sonunda İngilizler, 34. Alayın sağ kanadındaki siperlerin bir kısmını tekrar ele geçirdiler. Yapılan karşı taarruzlarla kaybedilen siperler tekrar geri alındı.

7. Tümen bölgesinde İngiliz topçusu saat 14.30’da siperlerimizi dövmeye başlamıştı. Saat 15.30’da, Anzak Kolordusu’ndan derlenen General Cox’un dokuz taburluk karma kuvveti üç kol halinde taarruza başladı. 7. Tümen Komutanı Albay Halil Sami Bey, birinci hat alayları ihtiyatları dahil olmak üzere dört ihtiyat taburunu 20. Alay emrine gönderdi. 20. Alayın sağ kanadına taarruz eden İngilizler, şiddetli Türk ateşleri karşısında geri çekilmek zorunda kaldılar. Orta bölgede taarruz eden kolun ilerlemesi durduruldu.

Kayacık Ağılı istikametinde taarruz eden kol ise oradaki Türk mevzilerini ele geçirdi. Elinde hiç ihtiyat birliği kalmayan 7. Tümen Komutanı saat 16.00’da Grup Komutanlığına başvurarak acele yardım istedi.

Bu istek üzerine Grup Komutanı, 15.30’da iki tümen arasındaki tehdidi ortadan kaldırdıktan sonra yeni bir görev için hazır olan 11. Süvari Alayını bu defa 7. Tümen‘in sağ kanadına gönderdi; Conkbayırı’nda bulunan 8. Tümene de iki taburunu derhal 7. Tümene göndermesi için emir verdi. Bu taburlar saat 19.40’ta 7. Tümen emrine girdiler. Akşam karanlık bastığında, muharebe alanına bir sükunet çökmüştü.

Bugünkü muharebeleri bir özetleyecek olursak; İngilizlerin genel taarruzu başarısızlıkla sona ermişti. İngilizlerin başlangıçta elde ettikleri başarılar umut ışığı yaratmış fakat tecrübesizlik, kötü liderlik ve savunmamızın etkinliği, İngilizlerin var olduğunu düşündüğü umutlarını yok etmişti.

İki günlük muharebelerin sonunda İngilizlerin tek başarısı, Kayacık Ağılı ve Eğrikulak yakınlarındaki siperlerimizin küçük bir bölümünü ele geçirmeleriydi. Bu kadar bir kazanç için 9. İngiliz Kolordusu'nun muharebeye katılan 14 bin 300 askerinden 6 bin 558'i feda edilmişti. Türklerin zayiatı da 2 bin 598 kişiydi.

Sonuç olarak katılan sayısı dikkate alındığında; Çanakkale Muharebeleri’nin en büyük çarpışması olan 21 Ağustos muharebesinde İngilizlerin büyük bir cesaret ve atılganlıkla savaştıkları bir gerçek olmakla beraber, komuta kademeleri yaptıkları hesaplarda hataya düştüler. Çatışmalar süresince sevk ve idarede askeri kurallara uymayan, ciddiyetten uzak ve hoşgörülü oluşları, sert ve yiğitçe bir direnme karşısında güçlükleri yenmeye çalışacak pratiklik ve inisiyatiften yoksun bulunmaları, başarılarını engelledi.

Buna karşılık Anafartalar Grubu birliklerinin en üst kademesinden en kıdemsiz erine kadar tüm personeli görevlerini bilinçle, inançla ve yiğitçe yaparak başarılarına bir yenisini daha eklediler. Özellikle 12. Tümen’in üç İngiliz tümeni karşısında bir an sarsılmadan siperlerini savunması ve fırsat buldukça karşı taarruzlar yaparak onları püskürtmesi, anılacak değerli örneklerdi.

27 Ağustos Bomba Tepe (Kayacık Ağılı) Muharebesi

 Kroki 20: Bomba Tepe (Kayacık Ağılı) Muharebesi (27 Ağustos 1915)

2. Anafartalar muharebesinden sonra, İngilizlerin bu bölgede önemsenecek herhangi bir ciddi hareketi olmadı. Birliklerimiz de bu durgunluktan yararlanarak yeni bir taarruz ihtimaline karşı bulundukları siperleri tahkim ve takviye etmekteydiler. İngilizler de bu tepenin önemini bilmekteydiler. Bomba Tepe olarak bilinen yükselti, hemen gerisinde uzanan Abdurrahman Bayırı üzerinden Kocaçimen Tepe’ye ulaşmak isteyen bir kuvvet için aşılması gereken önemli bir engeldi. Bu gerçeği çok iyi bilen birliklerimiz 2. Anafartalar muharebesi sonrasında Bomba Tepe üzerindeki siperleri iyice tahkim ederek, tepeyi bir direnek noktası haline getirmişlerdi. Buradaki tahkimatımızın varlığı, Anafartalar bölgesindeki 9. İngiliz Kolordusu ile Anzak Kolordusu’nun birbirleriyle olan bağlantısını ve kordinasyonunu tehdit etmekteydi.

2. Anafartalar muharebesi sonunda Bomba Tepe bölgesinde bu tepeye ulaşılamamış, Kayacık Ağılı‘nda ağır zayiat verme pahasına ancak küçük bir mevzi parçası Anzaklar tarafından ele geçirilebilmişti. General Cox bu başarıyla yetinmiyor ve Bomba Tepe’nin tamamını ele geçirmek istiyordu. Anzak Kolordusu'nda görevli Tuğgeneral Cox Bomba Tepe’nin ele geçirmeye karar verdi. General Hamilton da bu kararı uygun buldu ve General Cox bu maksatla 1.000 kişilik mürettep bir birlik oluşturdu.

Albay Mustafa Kemal işlerini raslantıya bırakmak istemiyordu. 7. Tümen Komutanı Albay Halil Sami Bey‘e şu emri verdi: "Avcı hatları sıklaştırılsın. Hatlar ihtiyatlarla pekiştirilsin. Gerekirse Tümen Komutanı'nın da öne geçip muharebeyi yönetmesi uygundur.“

Saat 15.15'te de yine 7. Tümen Komutanı'na, "Ben şu haberi bekliyorum: Siperlere giren düşman yok edilmiş, düşman siperine askerimiz girmiştir. Bundan başka hiçbir haber bence önemli değildir" emri ulaştırıldı.

Kayacık Ağılı’nın kuzey ve güneyinden saat 17.00’da üç hat halinde başlayan İngiliz taarruzları geri püskürtüldü. Ancak Bomba Tepe’nin güneybatısındaki bir bölüklük siperimizi kaybettik.

Bomba Tepe istikametinde muharebeye katılan tümen ihtiyatları, İngilizlerin ele geçirdiği siperleri ateş altına aldılar. Bunun sonucunda İngilizler, ileri harekâtı durdurmak zorunda kaldılar. Ama ihtiyatlarımız da şiddetli düşman topçu ateşi nedeniyle karşı taarruza geçemediler. İngilizlerin açtığı topçu ateşi karanlık basıncaya kadar devam etti.

Albay Mustafa Kemal saat 18.15'te ön siperleri düşmana kaptıran 7. Tümen Komutanı'na şu emri verdi: “Ben şu habere itibar ediyorum: Siperlerimizdeki düşman mahvedilmiş, askerlerimiz düşman siperlerine girmiştir. Bundan başka hiçbir haber bence haiz-i ehemmiyet değildir.”

Kaybedilen siperleri tekrar geri almak için yapılacak karşı taarruz için saatlerin ilerlemesi ve karanlığın çökmesi beklenecekti. Ancak saat 18.49'da Albay Mustafa Kemal bir emir daha vermek gereği duydu: "Düşmanın geri atılması için gecenin basmasını bekleyerek zaman kaybetmek uygun değildir. Düşman da karanlıktan faydalanarak takviye alabilir.“

Tehlikeli bir durum yoktu; olsaydı zaten kendisi oraya hemen giderdi. Verilen emir doğrultusunda göğüs göğüse süngü ve ateş muharebesi gece boyunca devam etti. Siperlerde alıp vermeler sabaha kadar sürdü. Fakat İngilizler ele geçirdikleri mevzilerden atılamadı. Bomba Tepe'de bir bölüklük bir mevzi İngilizlerde kaldı. Tepenin kalan kısmı Türklerin elindeydi.

Dün akşamüstünden itibaren muharebelerde İngilizler 1.100, Türkler 679 kişi zayiat verdiler.

Bu muharebe Anafartalar bölgesinde yapılan son büyük hareketti. Bundan sonraki gün ve aylarda Anafartalar ve Arıburnu bölgelerinde muharebeler hareketliliğini kaybedecek ve siper muharebeleri tahliyeye kadar devam edecektir.

Büyük bir kibir ve gururla Çanakkale Boğazı önlerine gelen ve iki haftada İstanbul’da olacaklarını planlayan Müttefiklerin ordusu 8,5 ayın sonunda perişan bir hale düşmüştü.

A.ERDOĞDU- Ağustos sonu itibarıyla Çanakkale Cephesi muharebelerinin tansiyonu düşmüştü.  İtilaf Devletleri irili ufaklı çatışmaları dikkate almazsak “Buradan nasıl kurtuluruz?“ arayışına girmişlerdi. Bu safhada yaşanan olaylardan bahseder misiniz?

M.K.TUTKUN- 29 Ağustos 1915 tarihli emre uygun olarak 5. Ordu'nun Yarımada'daki durumu şu şekli aldı:

  Kroki 21: Tarafların  Ağustos 1915 Sonu Durumları

Anafartalar Grubu, emrinde Tayfur Müfrezesi, Ece Müfrezesi, 2. Kolordu (üç tümen), 15. Kolordu (üç tümen) ile 3. Tümen; Kuzey Grubu (üç tümen); Güney Grubu, 2. Ordu Komutanlığı emrinde 14. Kolordu (iki tümen) ve 5. Kolordu (iki tümen); Asya Grubu, 1. Kolordu (emrinde 2. Tümen ve 3. Tümen’den kalan birlikler); Ordu ihtiyatı olarak da iki tümen ayrıldı.

5. Ordu’dan alınarak 1. Ordu sorumluluğuna verilen Saros bölgesinde de 6. Kolordu ve 17. Kolordu teşkil edildi.

Akdeniz Seferi Kuvveti bünyesinde Anafartalar bölgesinde 9. İngiliz Kolordusu‘na bağlı altı tümen;  Arıburnu bölgesinde Anzak Kolordusu'na bağlı iki tümen ve iki tugay; Seddülbahir Bölgesinde ise üç tümenden oluşan 8. İngiliz Kolordusu'yla iki tümenden oluşan Fransız Kolordusu bulunuyordu.

Eylül Ayındaki Olaylar

Eylül ayında itibaren Çanakkale Muharebeleri’nin gidişatı aşağı yukarı belli olmuştu. İtilaf Devletleri açısından, Gelibolu'da taze ve güçlü kuvvetlerle yeni bir saldırı yapılması gerektiği yönündeki ana düşüncenin gerçekleşmesi artık mümkün görülmüyordu. Kazanılan arazinin sıkı sıkıya elde bulundurulmaya devam edilmesiyle Yarımada'nın boşaltılması arasında bir tercih yapmak gerekiyordu.

1 Eylül’de Padişah tarafından Albay Mustafa Kemal’e Gelibolu’daki üstün başarılarından dolayı Gümüş Liyakat Madalyası verildi.

3 Eylül günü Osmanlı Devleti, Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun baskılarıyla Bulgaristan'la antlaşma imzaladı.

General Hamilton’un İstanbul hayalleri hala devam ederken yakın zamana kadar cephedeki yaşanan olumsuz gelişmeler ve İtilaf Devletleri’nin acıklı hali artık gizlenemeyecek duruma geldi ve  basına da yansımaya başladı.

6 Eylül günü Bulgaristan, Almanya ve Avusturya ile imzaladığı antlaşmalarla Sırbistan Makedonyası'nın kendisine verilmesi şartıyla Sırbistan'a karşı savaşa girmeyi kabul etti. Böylece dörtlü ittifak kurulmuş ve Osmanlı Devleti için çok önemli olan Almanya yolu açılmış oldu.

8 Eylül'de Liman Paşa memnun olmadığı 12. Tümen Komutan Yarbay Selahattin Adil Bey'i görevden aldı ve yerine 13. Tümen komutanı Alman Albay Heuck'u atadı.

Tanin gazetesinin resmi tebliğlerinde Anafartalar muharebeleri ile ilgili bilgi yer almıyordu. Gazete, Anafartalar’da kazanılan ilk zafer ile ilgili bilgiler ise çok sonra sütunlarına taşıdı. Tanin, Albay Mustafa Kemal’in başarılarını dillendirmek istemiyor gibiydi. Gazetenin Çanakkale muhabiri 9 Eylül 1915 tarihiyle Anafartalar cephesinden gönderdiği mektupla zaferi, muharebelere katılan bir askerin ağzından verirken bu gerçeği itiraf ediyordu.

10 Eylül günü saat 16.00’da, Anafartalar Grubu bölgesindeki tüm bataryalarla bir topçu ateş baskını yapıldı. Böylece, İngilizlerin ileri hatlarını takviyeye zorlatmak ve yeni takviye kuvveti alıp almadıklarını meydana çıkarmak istendi.

18 Eylül günü Arıburnu ve Anafartalar'da 12-13 km.lik cephe hattında birliklerimiz taarruz ettiler. Bu saldırıyı General Hamilton günlüğünde şöyle ifade ediyordu: “Bizim ne subaylarımızda ne de askerlerimizde görevini başarma inancı kalmış. Fakat Türklerde her ikisinden de yeterince var.”

18 Eylül günü Albay Mustafa Kemal Anafartalar Grubu Komutanlığına atandıktan sonra kendisine tahsis edilen makam arabasıyla muharebe sahasında dolaşırken bir düşman uçağının hava saldırısına uğradı ise de, bu saldırıdan yara almadan kurtuldu.

21 Eylül'de İngiliz uçakları Çanakkale Merkez Hastanesi'ni bombaladılar.

Eylül ayı sonlarına doğru taraflarda bir belirsizlik ve güvensizlik dikkati çekmekteydi. Bu durum düşman askerleri üzerinde bir dayanıklılık yarışması olarak başlayıp bir sağ kalabilme yarışı olarak son bulacak olan "Siper Savaşı Psikolojisi"nin hâkim olmasına sebep oldu.

Birçok tanınmış İngiliz gazetesinde 23 Ağustos’ta, kendi kuvvetlerinin Gelibolu Yarımadası’nda önemli ilerlemeler kaydettikleri ve Türk-Alman subaylar arasındaki ilişkilere dair yanlış haberler çıkması üzerine; 23 Eylül günü 5. Ordu Komutanlığı açıklama yapmak zorunda kaldı:

“İngilizlerin büyük kuvvetlerle giriştikleri Anafartalar çıkarması tam bir yenilgiye uğratılmıştır. İngilizlerin bütün taarruz teşebbüsleri kendilerine pek ağır zayiata sebep olmuştur. Türk ve Alman subayları arasında çekişme olduğu haberi tamamen uydurmadır. Bu haberi sızdıran İstanbul’daki kaynak, bir anlaşmazlık çıkarmaya çalışmakta ve fakat bunu başaramamaktadır. Türk ve Alman subayları arasındaki ilişkiler, düşünülebilecek en iyi şekildedir. Her iki taraf da cesur Osmanlı Ordusu’nun başarısından övünç duymaktadır.”

Başkomutan Vekili Enver Paşa ve Harekât Şube Müdürü Yarbay İsmet (İnönü) Bey 24-26 Eylül tarihleri arasında bölgede incelemelerde bulundular.

Bu gezi esnasında Conkbayırı'nı dolaşan Enver Paşa'nın Anafartalar Grubu Karargâhını ziyaret etmemesi üzerine Albay Mustafa Kemal 27 Eylül 1915 tarihinde istifa etti. Bu kararında Albay Mustafa Kemal'in birkaç günden beri rahatsızlığının da etkisi vardı. Liman Paşa, Enver Paşa ile Albay Mustafa Kemal arasındaki soğukluğu gidermek amacıyla araya girdi ve durumu düzeltti.

Bu ay içinde birliklerimizde, Anafartalar cephesinde haftada yaklaşık 500 kişi, Arıburnu cephesinde ise bir ay içinde 300 kişiden fazla zayiat meydana geldi.

Bu ay içinde yapılan birlik değişikliklerine karşı 5. Ordu'nun insan gücü arttı. Eylül ayında Ordu mevcudu 5 bin 282 subay ve 310 bin erin üzerine çıktı.

Ekim Ayındaki Olaylar

İngiliz ve Fransızlar başkentlerinde; Çanakkale'yi takviye etme, Anadolu kıyılarına veya Selanik'e çıkarma yapma ve Çanakkale Cephesi‘ni tahliye konuları tartışılmaya başlandı.

5 Ekim'de Çanakkale Cephesi’nden 10. İrlanda Tümeni ve 1. Fransız Tümeni alınarak Selanik'e çıkarıldı.

6 Ekim'de verilen bir emirle, 2. Ordu Karargahı ile birlikte üç kolordunun Gelibolu Yarımadası’ndan alınarak Trakya’ya gönderileceği bildiriliyordu.

15 Ekim günü İkdam gazetesinde, “Hiç’e saydığı Çanakkale Churchill’in başını yedi” başlıklı bir yazı yer aldı.

General Hamilton'a göre, hiçbir görev Gelibolu Seferi kadar ağır sorumluluk taşımamaktadır. Bu derece kutsal bir ölüm de olmazdı. Her şeye rağmen General Hamilton yüksek karakterli ve cesaretliydi. Tanınmış Türk düşmanı Sir Lloyd George'un, "Türk Milleti sadece birinci sınıf dövüşen bir kalabalıktır" sözüne şu cevabı verebilme cesaretini kendinde bulmuştur: "Türkleri tanımakta çok geç kaldığım için utanç duyuyorum.”

Bir başka Türk düşmanı Churchill'in, “Türkler mi? Bir elimizi bağlar, diğer elimizle yener geçeriz o milleti” sözlerine de, “Türklerin tek elle yenik düşürülmesinin imkânsızlığını gördüm” cevabını verebilmiştir.

14 Ekim’de Bulgaristan Sırbistan’a savaş ilan ederek İttifak Devletleri safına katıldı.

General Hamilton 17 Ekim'de görevden alındı ve yerine General Sir Charles Monreo atandı.

Osmanlı Genelkurmayı,18-23 Ekim tarihleri arasında Suriye, Filistin ve Lübnan'dan gelen Arap din adamları, politikacılar, gazeteciler, şair, edip ve hatiplerden oluşan bir heyeti Gelibolu'ya gönderdi. Heyet "Halep Fırkası" da denen 19. Tümen‘de incelemelerde bulundu.

21 Ekim'de E-20 İngiliz denizaltısı Boğaz'dan Marmara'ya geçiş yaptı. Marmara'ya girmeyi başaran tek Fransız denizaltı gemisi Turquoise (Turkuvaz) Boğaz'dan çıkış yaparken 30 Ekim 1915 tarihinde Akbaş İskelesi önlerinde karaya oturdu, kurtulmaya çalışırken su üstüne çıkmak zorunda kaldı. Akbaş İskelesi civarında mevzilenmiş 75 mm.lik sahra toplarından oluşan Türk bataryaları, denizaltıyı fark edip derhal ateş altına aldılar. Periskobundan yara alan ve tekrar dalamaz durumda çaresiz kalan denizaltının 28 personeli teslim olmak zorunda kaldı. Denizaltı da teslim alındı.

23 Ekim tarihli The Egypian gazetesinde yayınlanan bir makalede, muharebeler esnasında o dönemin en gözde ve popüler kişisi olarak isminden bahsedilen Albay Mustafa Kemal kastedilerek espirili bir şekilde, "Türklerin bir atasözü var. Eşeği dama kim çıkardıysa, oradan indirmek de onun görevidir" vurgusu yapılıyordu.

Dün gece berbat bir gece yaşandı. Yağmur ve fırtına hiç durmadı, oldukça soğuktu ama gündüz hava açtı. Cephede genel olarak durgunluğun hâkim olduğu bu dönemde, 5. Ordu Komutanlığı bu durumdan yararlanarak savunma düzenini gözden geçirdi ve Anafartalar Grubu birliklerini yeniden tertipledi.

27 Ekim’de Donanma Mecmuası adlı dergide Mustafa Kemal’in Anafartalar Grup Komutanı olduktan sonra kendisine tahsis edilen bir otomobilin içinde ilk fotoğrafı yayınlandı.

canakkale-savasi-nin-gorulmemis-fotograflari_86557_b

 29 Ekim tarihli Tasvir-i Efkar gazetesinde, altında, “Çanakkale kara muharebelerinde olağanüstü yararlılık gösteren ve savunmadaki kudret ve becerisiyle şan ve şeref kazanarak Boğazlar’ı ve Halifelik makamı olan İstanbul’u kurtaran komutanlarımızdan yaradılıştan yiğitlik, kahramanlık ve harikalar timsali Albay Mustafa Kemal Efendi“ yazısı bulunan Mustafa Kemal’in fotoğrafı yayınlandı.

Ayrıca Ekim ayı içinde Falih Rıfkı Atay’la birlikte Mebusan ve Ayan Meclisleri‘nden oluşan 18 kişilik bir heyet, orduya karşı milletin minnettarlığını göstermek üzere Çanakkale’ye geldiler.

Ekim ayı süresince Arıburnu ve Seddülbahir bölgelerinde bomba ve lağım faaliyetleri çoğaldı; özellikle Seddülbahir’de siper havanları kullanıldı. Yine bu ay içinde Seddülbahir bölgesinde İngiliz birlikleri lağım kazan erlerle takviye edildi.

Yine Ekim ayı içinde İngiliz birliklerinde karşılıklı ateş sonucu yaralananlardan ayrı olarak, Seddülbahir ve Arıburnu bölgelerinde günde 200 kişi; Anafartalar’da ise günde 300 kişi hastalanarak Yarımada’dan ayrıldı.

 Bu ay içinde yapılan düzenlemeler sonucunda, 5. Ordu’nun mevcudu Eylül ayında 5 bin 287 subay ve 255 bin 728 iken, bu mevcut Ekim ve Kasım aylarında 5 bin 500 subay ve 310 bin ere çıktı.

Kasım Ayındaki Olaylar

2 Kasım günü İngiltere Başbakanı Gelibolu Seferi’nin başarısızlığa uğradığını resmen ilan etti.

Lord Kitchener 3 Kasım günü, "Çok büyük bir felaket olacağına inandığım çekilme emrini imzalamayı kesinlikle reddediyorum" beyanatında bulundu.

Almanya'nın Sırbistan'ı işgali ve Bulgaristan'ın İttifak Devletleri'ne katılması üzerine Berlin-İstanbul yolu açıldı. Bunun üzerine Kasım ayı başlarında Almanya'dan Uzunköprü’ye topçu cephanesi gelmeye başladı.

9 Kasım’da Uzunköprü’ye 240 mm.lik motorlu bir Avusturya havan bataryası geldi ve 5. Ordu emrine verildi. Bunun ardından 150 mm.lik bir obüs bataryası geldi. Havan bataryası Anafartalar Grubu bölgesinde, obüs bataryası ise Güney Grubu’nda mevzilendirildi.

Aynı gün İngiliz Savaş Bakanı Lord Kitchener Gelibolu'ya geldi ve birliklerin durumunu inceledi. Yaklaşan kış nedeniyle Gelibolu Yarımadası'nda muharebe koşullarının daha da zorlaşacağına karar verdi.

15 Kasım'da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu‘ndan 240 mm.lik motorlu havan bataryası (dört havan) geldi. Havanlar ve istihkâm müfrezesi Anafartalar Grubu'na verildi.

İtilaf güçlerinin 16 Kasım’da Bomba Tepe, 17 Kasım’da ise Kireç Tepe bölgesinde giriştikleri küçük çaplı saldırılar başarısızlıkla sonuçlandı.

17 Kasım günü ilk büyük fırtına ordugahları yerle bir etti. Şiddetli rüzgar ve yağmur günün büyük kısmında bölgede çok büyük tahribat yaptı. Dün başlayan fırtına ve sağnak yağmur bugün de devam etti.

Yaptığı incelemelerin sonunda General Monreo 22 Kasım'da Gelibolu'nun boşaltılmasına dair rapor hazırladı.

Kuzey cephesini takviye eden Avusturya-Macaristan havanları, 25 Kasım’dan 1 Aralık tarihine kadar devam edecek şekilde bölgesindeki düşmana cehennemi yaşattılar.

Kasım ayının en önemli olaylarından biri, 26 Kasım günü saat 16.00'da başlayan ve saatteki hızı 175 kilometreye varan lodostan sonra yağan yağmur ve ardından gelen sel ve don afetidir.

Akşama doğru başlayan yağmur, karanlık bastıktan sonra daha da şiddetlendi. Sığınaklar ve siperler, özellikle Küçük Anafarta düzlüğü ile Azmak’ın iki yanında bulunan tüm siperler suyla doldu. Sığınaklar yıkıldı. Erlerin bir kısmı boğuldu, bir kısmı da yüksek yerlere çıkmak mecburiyetinde kaldı. Aynı durum İngiliz mevzilerinde de söz konusuydu.

İki taraf da bu ortak felaket karşısında kendilerini kurtarma çabasına girmişler; ateş etmeyi bırakmışlardı. Adeta ilan edilmemiş bir ateşkes söz konusu idi.

27 Kasım'da 5. Ordu Komutanlığı, İngilizlerin bir çekilme ihtimaline karşı keşif ve gözetleme faaliyetlerine önem vererek uyanık olmalarına dair bir emir yayınladı.

Aynı gün, Avusturya’dan gelen 240 mm.lik havan bataryası Kocaçimen Tepe bölgesine mevzilendirildi ve Mestan Tepe’yi ateş altına almaya başladı.

27/28 Kasım gecesi de Yarımada'da şiddetli fırtınayla karışık kar yağmaya başladı ve yağış 28 Kasım günü akşama kadar amansızca devam etti. Isı sıfırın altında 10 dereceye kadar düştü.

29 Kasım'da da aynı kahredici soğuk hava devam etti. Yağmurla ıslanan ve arkasından soğuk yiyen askerlerimizden binlercesi hastalandı ve pek çoğunu geri gönderme ihtiyacı ortaya çıktı. Soğuktan donanlar oldu.  30 Kasım'da hava açılmaya ve soğuklar kırılmaya başladı. Bu felaketin ardından alınması gereken tedbirleri içeren emirler yayınlandı.

Siper muharebeleriyle bomba atma ve lağım patlatma faaliyetleri Kasım ayı içinde de bütün şiddetiyle devam etti ve her iki tarafta zayiata sebep oldu.  İngilizler Kasım ayı içinde Seddülbahir bölgesinde siperlerimizin altında üç lağım patlattıktan sonra mahdut hedefli taarruza geçmişlerse de başarı sağlayamadılar. Yine aynı dönemde Arıburnu bölgesinde Bomba Tepe, Merkez Tepe ve Kanlısırt’ta da lağım patlattılar.

5. Ordu Komutanlığı Kasım ayı sonlarına doğru kesin sonuç sağlayacak büyük bir taarruz hazırlığına başladı. Tasarlanan bu taarruz Anafartalar ve Arıburnu cephelerinin iç kanatları doğrultusunda bir yarma taarruzu şeklinde olacaktı. Bu yarmada başarı sağlanırsa, Seddülbahir bölgesinde de taarruz edilecekti.

Aralık 1915 ve Ocak 1916 Olayları

6-7 Aralık günlerinde düşman 18 saatlik bir hazırlık ateşini takiben Kirte önünden Zığındere ve Şehitler Sırtı’na kadar üç kilometrelik bir bölgede taarruza kalktı. Ancak düşmanın bu teşebbüsü de bir fayda etmedi.

Lord Kitchener imzalamayı kesin olarak reddettiği çekilme emrini 7 Aralık'ta imzalamak zorunda kaldı. Churchill'e göre bu karar, Amerikan kolonilerinin kaybından sonra verilen en korkunç karardı.

Anafartalar Grubu Komutanı Albay Mustafa Kemal tedavi ve istirahat için 10 Aralık günü görevini yerine atanan Albay Fevzi (Çakmak) Bey’e devrederek İstanbul'a hareket etti.

12 Aralık günü Anafartalar ve Arıburnu bölgelerindeki İtilaf Devletleri kuvvetlerinin 19/20 Aralık gecesi tahliyesine, Seddülbahir’in şimdilik elde tutulmasına karar verildi.

13-14 Aralık’ta da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’ndan 150 mm.lik obüs bataryası (dört obüs) geldi, Güney Grubu emrine verildi ve Soğanlı Dere’ye mevzilendirildi.

16 Aralık tarihli Gazette de Hollande’de yayınlanan “Türk Centilmenliği” adlı bir makalede; Türklerin centilmence muharebe ettiğinden söz edilerek, cephede yaralanan İngiliz askerlerinin kurtarılması için fırsatlar tanındığı, bu durumun Gelibolu ve Çanakkale Muharebeleri hakkında bir şeyler bilen her İngiliz subayının ve askerinin gözlemlediği bir durum olduğu, İngiliz ölülerini gömme sırasında Türklerin, “Bütün askerlere saygılar! Bütün siyasilere mahçubiyet yakışır” şeklinde mesaj gönderdiği, haber yapıldı.

18 Aralık Yalova Köyü'ndeki Türk Hastanesi düşman gemileri tarafından bombalandı. Hastanede hemşire olarak görev yapan Madam Erica ve iki asker şehit oldu. 

18/19 Aralık gecesi itibarıyla Akdeniz Seferi Kuvvetleri’nin birlikleri Arıburnu ve Anafartalar bölgelerini boşalttılar.

24 Aralık tarihli Servet-i Fünun dergisinin kapağında Albay Mustafa Kemal Bey’in cephede silah arkadaşlarıyla birlikte çekilmiş fotoğrafı yayınlandı.

103- Anafartalar Grup Komutanı Albay Mustafa Kemal Karargah subayları ile

24/25 Aralık Noel gecesi Avusturya-Macaristan obüsleri Seddülbahir bölgesinde düşman hedeflerini bombaladılar.

28 Aralık günü İngiltere Hükümeti’nde 8/9 Ocak 1916 gecesi Seddülbahir bölgesinin de tahliyesi kararı alındı.

8/9 Ocak 1916 gecesi İtilaf Devletleri Seddülbahir bölgesini de boşalttılar.

17 Ocak tarihinde Albay Mustafa Kemal’e Padişah tarafından Anafartalar Grup Komutanlığı görevindeki üstün başarıları için Altın Liyakat Madalyası verildi.

A.ERDOĞDU- 8,5 ay devam eden Çanakkale Cephesi muharebeleri sona ermiş ve İtilaf Devletleri kuvvetleri hedeflerine ulaşamadan Yarımada’yı terk etmişlerdi. Şimdi Yarımada’ya intikal ettirilen kuvvetlerimizin de Birinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği diğer cephelere gönderilmeleri süreci başlayacaktı. Hangi birlikler hangi cephelere gönderildi ve Yarımada’da hangi birlikler kaldı?

M.K.TUTKUN- 8,5 ay süren ve tarihin gördüğü son "Centilmenler Savaşı" olarak nitelenen Çanakkale Muharebeleri, Türk'le dost olmayanın Çanakkale'yi geçemeyeceği bir destan olarak tarihteki yerini aldı. Çanakkale'nin kısa özeti, “Allah! Allah!" nidalarının "Hurraaa!" çığlıklarına galip gelmesiydi.

Mehmetçiğin kazandığı bu zaferde Almanların katkılarını inkâr etmek tabii ki insafsızlık olur. Ancak Almanlar, elde edilen başarıda Türklerin kendilerine borçlu olduklarını ve hatta kendileri olmasaydı bu zaferin kazanılamayacağını iddia etmekteydiler.

Almanlara göre Türkiye sürekli olarak askeri başarısızlıklar elde etmişti. Birinci Kanal Seferi başarısızlıkla sonuçlanmış,  Sarıkamış Harekâtı faciayla bitmiş, İngilizlerin Irak cephesindeki istilasına ciddi bir karşılık verilememişti. Sanki başarı elde edilemeyen cephelerde görev alan hiç Alman desteği yokmuş ve de sadece Çanakkale'de varmış gibi güya Çanakkale zaferi Almanlar sayesinde kazanılmıştı.

Almanların Osmanlı ordusunun ihtiyacı nedeniyle mi yoksa olayların akışı ve kendi milli çıkarları için mi bu mücadelemize ortak olduklarını iyi incelemek gerekiyordu.

General Hamilton; savaşın sonunda İngiltere Başbakanı olacak olan Lloyd George'un "Türk Milleti sadece birinci sınıf dövüşen bir kalabalıktır" sözüne "Türkleri tanımakta çok geç kaldığım için utanç duyuyorum" şeklinde, Churchill'in "Türkler mi? Bir elimizi arkamıza bağlar, diğer elimizle yener geçeriz o milleti" sözüne de "Türklerin tek elle yenik düşürülmesinin imkânsızlığını gördüm" diyebilme mertliğini kendisinde bulabilmişti.

Son olarak; Çanakkale Muharebeleri’yle ilgili yazılan bütün eserlerde İtilaf Devletleri’nin yenilgisinin sebepleri olarak şunlar sıralanmıştır:

  1. Hamilton'un birinci hatlarda savaşan askerlerle iletişim kuramaması, aşırı iyimser olması, cephane sağlamak ve asker sevk etmek gibi hayati kararları Savaş Bakanı'na bırakması.
  2. İngiliz kara ordusu ile deniz kuvvetleri arasında keza İngiliz kuvvetleri ile Fransız kuvvetleri arasında koordinasyonun sağlanamaması.
  3. İdari, lojistik ve tıbbi problemlerin çözülememesi.
  4. Komuta kademesindeki müttefik subayların, general ve amirallerin yeterli liderlik vasıflarına sahip olmamaları ve Türk ordusunu küçümsemeleri.
  5. Müttefiklerin hem denizden hem de karadan aynı anda hücuma geçmemiş olması.
  6. Şüphesiz en önemli sebep, kahraman Mehmetçiğin vatan savunması konusunda emsalsiz yeteneği ve birliklerimizin mükemmel bir şekilde sevk ve idare edilmesidir.

5. Ordu'nun Çanakkale Bölgesinden Ayrılması

 Kroki 23: Çanakkale Grubu'nun Konuşlanma Durumu (Ocak 1916)

Liman Paşa, 9 Ocak 1916 tarihli emirle, şimdiye kadar 5. Ordu tarafından savunulan Çanakkale harekat alanının genel savunma düzenini ve kuvvetlerini yeniden belirledi.

Ordu Komutanlığının emri gereğince, Cevat  Paşa komutasında Çanakkale Grubu oluşturulacaktır. Bu Grupta; Anadolu yakasının sorumlusu olarak 24. Tümen, Arıburnu ve Anafartalar bölgelerinin sorumlusu olarak 26. Tümen ve İtfaiye Alayı, Seddülbahir bölgesinin sorumlusu olarak 42. Tümen, Saros Körfezi'nin sorumlusu olarak 25. Tümen bulunacak, bu birlikler sekiz gün içinde bölgelerini işgal etmiş olacaklardır.

Diğer birlikler ise, 20 Ocak 1916 tarihine kadar Yarımada'yı terk edecekler ve yeni görev yerlerine ; 7. Tümen, 8. Tümen ve 9. Tümen 3. Kolordu olarak Filistin Cephesi‘ne, 19. Tümen ve 20. Tümen 15. Kolordu olarak Galiçya Cephesi‘ne, 11. Tümen ve 12. Tümen 16. Kolordu olarak Albay Mustafa Kemal komutasında Doğu Cephesi‘ne gönderileceklerdir.

Tarafların Zayiatı ve Hasarları

 Çanakkale Muharebeleri‘nde yaşanan ve aralarındaki mesafe 7-8 metreye düşen siper savaşı dünyanın hiçbir yerinde görülmemişti. Ayağı kayan askerin düşman siperine düştüğü tek cephe Çanakkale idi. Siper savaşı Çanakkale’de bir kıyımdı; ölümün yazgıya dönüştüğü bir ortamdı.

Siper savaşları gerçek bir ölüm kalım savaşıydı; bile bile ölüme meydan okumaktı. Çanakkale’de her iki taraf için de siperin gerisi yoktu. Bir tarafta deniz, öbür tarafta yalçın sırt; siper ise tam bir kapandı. Bu nedenle asker yerinde adeta çakılmıştı.

9 Şubat-18 Mart 1915 tarihleri arasındaki Boğaz muharebelerini müteakip 38 gün sonra 25 Nisan 1915 günü başlayıp 259 gün devam edip 9 Ocak 1916 günü sona eren ve düşmanın Seddülbahir bölgesinde beş, Arıburnu bölgesinde ise sadece 1,5 kilometre kadar ilerleme kaydedebildiği kara muharebelerinde, iki tarafın kayıpları kesin olmamakla beraber şöyle ifade edilebilir:

Çanakkale savaş alanına İngilizler 410 bin, Fransızlar 79 bin olmak üzere İtilaf Devletleri adına 489 bin, yani yarım milyona yakın insan gönderildi. Bunlardan İngilizler 205 bin (%50), Fransızlar 47 bin kişi (% 59,9) zayiat olarak verildi.

Çanakkale Muharebeleri boyunca İngiliz, Fransız ve Avustralya denizaltı savaş gemileri, Boğaz'dan Marmara'ya 27 defa giriş çıkış yaptılar. Bu geçişlerin 22'si İngiliz, dördü Fransız, biri Avustralya denizaltıları tarafından gerçekleştirildi.

Çanakkale Muharebeleri kapsamında bölgede dokuz İngiliz, dört Fransız ve bir Avustralya denizaltı savaş gemisi (toplam 14 denizaltı) görev yaptı, bu denizaltılardan dokuz İngiliz denizaltısının dördü, dört Fransız denizaltısının üçü ve bir Avustralya denizaltısı (5 bin 408 ton tutan toplam sekiz denizaltı) batırıldı. Bir Fransız denizaltısı da esir alındı.

Boğaz muharebelerinde üç ve kara muharebeleri esnasında da üç olmak üzere altı düşman savaş gemisi batırıldı.

1. Dünya Savaşı Anadolu'yu tüketti ve yaklaşık 18 milyon olan nüfus, harbin sonunda 13 milyona düştü. Bu tükenişte nitelik ve nicelik bakımından en ağır zayiat Çanakkale Cephesi’nde verildi.

Çanakkale Muharebeleri, gerek Balkan Savaşı’nda uğradığı yenilginin verdiği acıdan gelen duygusal vatanseverlik gerekse durumun memleketin geleceği için doğuracağı tehlike ve belki de yurdun parçalanmasını gerektirecek haller, bütün ordu mensuplarını en büyük fedakârlığı yapmaya mecbur etti.

Türk tarafının verdiği zayiatla ilgili olarak şunlar söylenebilir:

Çanakkale Muharebeleri’ne katılan Türk kuvvetlerinin dağınık ve parça parça kullanılması, zayiatın ana komutanlıklara bildirilmesinde muhabere ve irtibat zafiyetinden kaynaklanan aksaklıklar, çok sayıda subayın zayi olması nedeniyle kayıt tutabilecek personelin azalması, muharebelere gönüllü olarak katılanların kayıtlarının sağlıklı olarak tutulamaması, okuma yazma bilen personel yetersizliği ve Türklerin genelde bu konulara pek duyarlı olmamaları, Başkomutanlıkta zayiatla ilgilenen şubenin önce lağvedilmesi ve 1916 yılında tekrar kurulması, bazı günler her iki tarafın binlerce kayıp verdiği çok şiddetli çarpışmaların olması nedenleriyle kesin zayiat listesinin hazırlanması mümkün olamadı.

Bu durum Türk tarafının zayiatı konusunda farklı miktarların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Genelkurmay Başkanlığı'nın bu konudaki değerlendirmesi,"Türklerin de bu cepheye ayırdığı 310 binden fazla askerden verdiği zayiatın 211 bine ulaşmış olması" şeklindedir.

Belgelere dayanan en kesin rakam 5. Ordu Komutanlığının Başkomutanlığa sunduğu son rapordur. Bu rapora göre; 5. Ordu'nun 25 Nisan 1915 tarihinden 9 Ocak 1916 tarihine kadar olan zayiatı 57 bin 084 şehit (589 subay ve 56 bin 495 er-% 15,47) (Şehitlerin içinde 12 subay ve 558 er Gayrımüslimdir), 97 bin 864 yaralı (% 23,78), 11 bin 178 kayıp/esir  (% 2,38) olmak üzere hava değişimi alanlar, adi ve bulaşıcı hastalıktan ölenler ve hastaneye sevk edilenlerle birlikte toplam 213 bin 882 (1.633 subay ve 212 bin 249 er-% 41,63) kişidir.

Çanakkale Muharebeleri‘ndeki beşeri sermayemiz ve şehit olanların niteliği, ülkenin çiftçisi, işçisi, köylüsü, cahili, okumuşu, aydını ile askeri, sivili, yaşlısı, genci, kadını, erkeği ile de toplumun tüm katmanlarını içinde barındıran  son derece “Demokrat“ bir oluşumdur.

Şehitlerin % 29'u Marmara, % 23'ü Ege, % 21'i İç Anadolu, % 17'si Karadeniz, % 2'si Güneydoğu Anadolu ve % 2'si Doğu Anadolu bölgesindendir. Dönemin devlet sınırları içinde bulunan her yöresinin, Osmanlı’nın 114 şehrinde yaşayanların Çanakkale muharebe alanlarında teri/kanı akmıştır.

Şehitlerimizin % 2’si 17-22, % 33’ü 23-27, % 40’ı 28-32, % 25’i 33-42 yaş grubundadır. Bu durum Türk halkının yetişmiş insan gücünün nasıl yok olduğunu göstermektedir.

Diğer taraftan; genelde şehit sayısı fazla gösterilerek belki de iyi niyetli bir şekilde muharebelerin dehşeti vurgulanmak istenmektedir. Unutulmaması gereken bir husus varsa o da, bu muharebelerin mevcut durumunun hiçbir abartıya ihtiyacı olmadığı ve olanları hiç abartmadan olduğu gibi göstermenin dahi yeterli olduğudur.

Çanakkale Muharebeleri’ne doğrudan ve dolaylı olarak katılan 2 bin 500-3 bin Alman askerinin içinden 530’dan fazlası hayatını kaybetti; Binin üzerinde de yaralandı veya hastalandı.

8,5 ay süreyle Marmara Denizi'nde harekâtta bulunan düşman denizaltıları, Marmara Deniz Nakliyatı üzerinde etkili oldular, ama nakliyatı kesemediler. Yapılan mücadelede İngiliz ve Avustralya denizaltıları tarafından tonajı 21 bin ton tutan sekiz savaş gemisi ile iki zırhlı kruvazör, iki gambot, bir muhrip, bir mayın gemisi, bir karakol gemisi, bir nakliye gemisi ve 38 bin ton kapasiteli 31 ticaret gemisi, 200'den fazla yelkenli ve mavna batırıldı.

Mayıs ayından itibaren 13 Alman denizaltısının bölgeye tahsisinden sonra bu denizaltılar bir hayli etkili oldular. Bu 13 denizaltının dördü Karadeniz'de batırıldı, biri karaya oturdu, biri de Bulgaristan'a verildi. Ayrıca İngiliz ve Fransızların 25 uçak kaybına karşılık, bizim kaybımız dört uçaktı.

 

 

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92