YAVUZ ALİ SAKARYA


BİZDEN BİRİ (4)//PAKİZE (YILMAZ) TÜRKOĞLU


Pakize (Yılmaz) Türkoğlu, Gazipaşa’ lı bir hemşerimiz. “Tonguç ve Enstitüleri” adlı kapsamlı kitabıyla toplum ve insan bilimleri büyük ödülünü kazanmış gerçek bir eğitimci. Aksu Köy Enstitüsü ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü mezunu.

“Enstitüler, eğitimi yaşama sevincine dönüştüren, özgün eğitim kurumlarıdır.” Diyor sevgili eğitim emekçisi Pakize (Yılmaz) Türkoğlu. Daha da ileri giderek, enstitüleri birer “eğitim cenneti” olarak nitelendiriyor, baba bildiği, yolunu yol bildiği Tonguç’un “Köy Enstitüleri, vatanı cennetleştirmek amacı güden kurumlardı. Onların kuruluşuna emeğini katanlar, bunun için vicdan huzuru içindedirler.” ifadesini ülke çapında hayalden gerçeğe dönüştüren enstitülülerden biri olarak. Mesleğine adanmış bir öğretmen olarak enstitüleri insan emeğiyle oluşturulan birer yeryüzü cenneti, bir eğitim cenneti görüyor. Nasıl mı? Görelim bakalım:

Bu yazı, Pakize Türkoğlu öğretmenin “Kısa Süren Hasat” kitabının başında “Büyük Kabul” başlığı altındaki ilk yazısı. “Ülkemin destansı gerçeği köy enstitüleri” ni içten, abartısız, gerçeği aktararak yansıttığı, çok sayıda örneklerle beslediği için ben kendi payıma çok önemsiyorum. Alıntı yapmamın nedeni bu.

Türkiye İş Bankası yayınlarında çıkan kitabı alın ve zevkle okuyun. Pakize Türkoğlu’nun güzel ve özgün anlatımının tadını çıkartın. İçinize sindire sindire damıta damıta okuyun, sakın ola enstitülere kara çalanlara aldırmayın, iftiralarına kulak asmayın. Kurtuluşun bize özgü, bizim gereksinimlerimizi karşılayan, işe, üretime ve insana dönük eğitimle gerçekleşeceğini bilin, Karşı çıkanların, sömürü düzeninin uşaklığını yaptıklarını bilin. Tavrınızı da ona göre koyun.

 3 Ocak 2021, Antalya

  Yavuz Ali Sakarya

“Sevdiğimiz genç bir aile ile komşuyduk bir zamanlar. Altı yaşlarındaki kızları Başak bir gün bize geldiğinde, “Burası cennet gibi “olmuş” diyerek sevinçle sıçrayıp çırpındı. Küçük kız bu güzel sözleri, dili güzel nenesi Gülşen Hanım’dan öğreniyordu belki, ama çocuğun o anda gerçekten böyle bir duygu içinde olduğu belliydi. Oysa onların evini bilen erişkin birinin bizim evi cennet gibi görmesi olası değildi. Ama çocukların cenneti başkadır.

Küçük kız kendisi için çok anlamlı olmayan, kirletmemesi, kırmaması için hareketlerini kısıtlayan, her zaman cilası parlayan mobilyaları, vitrinleri dolduran kristalleri, gümüşleri, şunu bunu değil de bizim kilimleri, duvardaki resimleri, kitapları ve her gelişinde parmağının ucuyla dokununca dönen ve Sabahattin Eyuboğlu’nun kendisinin yaptığı fırıldağı (rüzgarla dönen, çember biçiminde bir çeşit çocuk oyuncağı) seviyor, onlardan etkilenip duygulanıyordu. Ona, ”cennet gibi” dedirten şey, kendisini böylesine özgürleştiren bir duygulanımdı sanki.

Çocuk için iyi bir eğitim ortamı, içten kabul gösterilen, kendisini etkinleştiren, güvende olduğunu duyumsatan, çok kısıtlamayan, ellerini, bedenini kullandıran, korkmadan, çekinmeden, başkalarıyla uyum içinde yaşayabildiği, kitaplarla buluşabildiği, tartışıp paylaşabildiği, özgürlüğü duyumsadığı, yaratıcılığın kanallarını açan, çok yönlü ortamlardır her zaman.

Böyle bir eğitimin nasıl olacağını anlamak ezberci pedagoglar için kolay değildir. (Sahici bir pedagog olarak, Pakize Türkoğlu, eğitimde asıl amacın ne olduğunu, ne olması gerektiğini burada özlü biçimde çözümleyerek gösteriyor. YAS)

Kimilerine, hatta kimi Köy Enstitüsü çıkışlılara bile abartılı gelebilir, ama kim ne derse desin bir yeniyetme olarak gittiğim Aksu Köy Enstitüsü’nün ilk günlerdeki yetersiz ortamında bile ben o küçük kızın bizim evdeki ruh haliyle algılamıştım enstitü yaşamını.

Aileden uzak kalmayı ve kimi yoksunlukları hiçe saydıran o güvenli, çok yönlü ortam, bizi öylesine bağrına basmıştı ki. Bu yüzden kimi eksiklerine karşın daha ilk günden büyük bir sevinç ve mutluluk içindeydim orada.

Yüksek öğrenimim dahil, enstitü yaşamım boyunca bu öğrencilik mutluluğum hep sürdü. Bu kurumları, bu yönetici, öğretmen ve öğrencilerin birlikte kurduğu bir eğitim cenneti olarak anımsıyorum her zaman. Sonraki yıllarda ve meslek yaşamımda bu görüşüm değişmediği gibi eğitimdeki bozulmaları gördükçe daha da pekişti.

Günümüzdeki kaygı verici olumsuzluklar karşısında sadece ben değil, ülkemizdeki ve dünyanın başka yerlerindeki anlayanlar, bir cennetten söz eder gibi anıyorlar o günlerdeki bizim eğitim ortamımızı.

Böyle bir yaşamın belirleyicilerinden biri bize büyük bir kabul gösterilmesi ve önem verilmesiydi. Dünyanın her yerinde, öğrenciyi mutlandıran, güven içinde yaşatan etkilerin başında eğitim kurumunun, öğretmenlerin kendilerine gösterdiği içten kabul gelir. Az sayıdaki o alçak gönüllü yönetici ve öğretmenlerin bize gösterdiği ana-baba yakınlığı, kurumda böyle bir ortam yaratmış, orayı evimiz gibi benimsememize yol açmıştı ilk günden.

Sadece onların değil, biz öğrencilerin birbirine gösterdiği kendi kültürümüze uygun kabul de önemliydi. Böyle güvenilir ve özgür bir ortam yaratılınca, gerisi kolay olmuştu.

Enstitü çıkışlıların anılarında en çok dillendirdikleri konulardan biri orada gördüğümüz bu içtenlikli kabuldür. Benim için de öyleydi. Düşünü kurduğum, ama bir türlü ulaşamadığım, ulaşınca da olağanüstü kabul gördüğüm bir yerdi orası.

Benim durumumda ve okuma özlemi çeken kız ve erkek öğrenciler için enstitü, gerçek bir eğitim cennetiydi. O cenneti hep birlikte kendi ellerimizle kuruyorduk. (Yeri gelmişken Pakize Türkoğlu’nun bir başka kitabı “Kızlar da Yanmaz” kitabını okuyarak, sevgili öğretmenimizin okumak için verdiği uğraşı, gösterdiği çabayı da çok sayıda güzel örnekle tanıklık etmenizi öneriyoruz. YAS)

Bizleri çok yönlü etkileyen ve geliştiren başka bir yenilik te klasik okullardaki gibi sadece sınıfta öğrenme yerine, doğanın kucağında, yaşamın işleri içinde öğrenim görmek, çeşitli alanlarda çalışırken, öğrenirken uygarlığın gerçek araçlarını, elimizin altında bulmak ve oyuncak ders araçları yerine onları ders aracı olarak kullanmamızdı. Bu gerçek araçlar ve hayatın gerçek işleri, öğretim ortamını zenginleştirerek, öğrenmemizi pekiştiriyor, bize beceri yanında, özgürlük, özgüven ve bilinç kazandırıyordu. Yaptığımız işler ve dersler üretime dönüşüyor, üretmenin eğitime getirdiği mutluluğu yaşıyor, katkıyı alıyorduk bir yandan. Masabaşı öğrenmeler yanında bu olağanüstü yöntemin önemini şimdi çok daha iyi anlıyorum.

Hayatın gerçek işleri içinde eğitim öğretim görürken yaşadığımız yaratıcı çabalar ve üretkenliğimiz bize yaşam deneyimi de kazandırıyor, çağdaş gelişmeleri karşılayacak yeni insanlar olarak yetişiyorduk. Biz bu çeşitli işleri yaparken, cennet gibi bir eğitim düzeni kurmakta olduğumuzun ayrımında olmasak da öğretmen-öğrenci birlikte çalışmalarımızda çevreyi durmadan değiştiren, güzelleştiren, eliyle koluyla kafasıyla bir şeyler yapan, üreten gençler olarak yeni bir yaşam kurarken biz de değişiyor, zenginleşiyorduk.

Eğitimde ve yaşamda çocuğu mutlandıran ve gelişimini sağlayan böylesi çok yönlü etkinleşmeler ve yaratıcı ortamlar olduğunu meslek yaşamım boyunca hep düşündüm.

Biz enstitüde böyle bir eğitim ortamını öğretmen-öğrenci imecesiyle yarattık. Nerede olursa olsun böyle bir eğitim ortamı, öğrenciler için her yerde bir cennet olur.

O üretici eğitim ortamı, bize edilgenliği, tembelliği, suça yönelmeyi, çıkarcılığı, haksızlığı, kıskançlığı defterden sildirip, üretmeyi, çalışkanlığı, paylaşmayı, eşitlikçi olmayı aşılamıştır. Bu alışkanlıkları kazanmak, ruh sağlığımızı, bilincimizi besliyordu. Orada oluşan vicdan, sadece kimi kişilerde olan bir ayrıcalık değil, hepimizin göğsünde duyulan genç yüreklerimizin sesiydi. Biz, önce kendi vicdanımızdan korkmayı, ona güvenmeyi, aklımızla düşünmeyi o eğitim cenneti kurumlarda öğreniyorduk.”

 Şimdi inandınız mı, Enstitülerden beslenen bir öğretmenin, kulaktan duyan değil, içerden biri olarak birebir deneyimleyen bir öğretmenin, Pakize Türkoğlu’nun, enstitüleri neden birer eğitim cenneti gördüğünü. Değerini bilebildik mi? Başka cennetler vaad ederek, kalkınma yolunda yolumuzu açacak güzelim kurumları yıkıp yok etmedik mi? Ülkenin geleceğine yazık etmedik mi?

 

 

YAZARLAR

  • Perşembe 24.1 ° / 11.6 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51