Ahmet DUMAN


Beceremiyoruz…

145 yıldır beceremediğimiz oyun


Sandığı ortaya koyup seçim yapmamızın üstünden 145 yıl geçmiş. Padişah II. Abdülhamit’in tahta geçirilirken söz verdiği üzere adına I. Meşrutiyet dediğimiz Anayasal bir yönetim biçimini de Osmanlı ahalisine sunuyordu.

Anayasanın yürürlüğe girmesinden hemen sonra 18 Mart 1877 de ilk meclisi oluşturuldu. Tarihlere bakılırsa bu meclise üyeler seçilerek gelmiş. O yıllarda siyasi partiler henüz yok, ama Devlet adamlarının dış bağlantıları var! Bu dış bağlantılar onların düşünsel yapılarını oluşturuyor. İngiliz yanlıları var örneğin, Rus yanlıları, Almancılar vesaire böylece sürüp gidiyor… Allah biliyor ya:  Kalplerinde kötülük yoktu! “Osmanlının Âli menfaattarının”  düvel-i muazzama’dan herhangi biriyle bir arada olarak korunabileceğini düşünüyorlardı. Bu seçimler, kavgasız gürültüsüz becerebildiğimiz ilk seçimler olmalı.

Birkaç ay sonra II. Abdülhamit Osmanlı-Rus savaşını bahane ederek Anayasayı yürürlükten kaldırmış ve Anayasacıları da ağır biçimde cezalandırmıştır.

 Bu, “Askıda Anayasa”  dönemi 33 yıl sürdü. Bu döneme “İstibdat dönemi” adı verilmiştir. İşte bu dönemde, 21 Mayıs 1889'da, İstanbul’da Askeri Tıbbiye Okulunda Gizli İttihat ve Terakki Cemiyeti kuruldu. Bu cemiyetin yurt içi ve yurt dışı çalışmaları sonucu 1908 de bir darbe ile II. Abdülhamit tahttan indirildi ve Hürriyet ilan edildi, 24 Temmuz 1908. Anayasa yeniden yürürlüğe koyuldu. Buna İkinci Meşrutiyetin İlanı diyoruz. İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra derhal seçimlere gidildi. Seçimlerin başlıca 2 partisi İttihat ve Terakki Fırkası ile liberal görüşlü Ahrar Fırkasıydı. Seçimleri ittihatçılar kazandı. Seçimlerin ardından oluşan yeni Meclis-i Mebusan 17 Aralık 1908'de çalışmalarına başladı.

İttihat ve terakki’nin yönetici kadrosu Balkanlar’da dağa çıkarak getirdikleri Meşrutiyete çok sert ve hiç karşıt tanımaz biçimde sahiplendiler. İyi insanlardı çoğu dürüst ve namuslu, vatanseverlikleri asla tartışılmayacak insanlardı. Başkalarının da bu ülkeyi yönetme hatta daha iyi yönetme hak ve yetenekleri olduğuna inanmıyorlardı… Onların bu düşünce ve tavırları karşıtlarını da etkiledi öyle bir siyasal ortam oluştu ki, bu hayhuy içerisinde Koskoca İmparatorluk yıkılıp gitti…

Mondros antlaşmasının imzasından sonra Müdafaa-i hukuk cemiyetleri, Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla Rumeli ve Anadolu’nun birçok yerinde ülkenin mütarekeden kaynaklanan çeşitli olumsuzluklardan etkilenmemesi için yurtsever sivil asker bürokratlar ve halk tarafından kurulmuşlardı.  Ulusal Kurtuluş Savaşımızın zaferle sonuçlanmasından sonra Mustafa Kemal Atatürk tarafından 9 Eylül 1923 tarihinde Cumhuriyet Halk Fırkası adıyla bu cemiyetler bir siyasi parti haline getirilmişlerdir.

Cumhuriyetin kurulmasından sonra 17 Nisan 1924 tarihinde, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kuruldu. Partiyi kuranların tümü Cumhuriyetin kurucu kadrosundan olmasına karşın tüzüğünde gericiliğe tavizler veren maddeler olması ülkede Cumhuriyet aleyhtarlarına cesaret verdikleri nedeniyle kapatılmak zorunda kalınmıştır… Bundan sonra kurulan siyasi partiler cumhuriyet devrimlerinden birkısmına karşı olmuşlar ve bu özelliklerini yaymaya ve bu duygulardan siyasi rant elde etmeye çalışmışlardır.

Memlekette eksikliği duyulan Muhalefet partilerine gereksinme olduğu gerçeği ile yüz yüze kalan Mustafa Kemal Atatürk’ün bizzat direktifiyle 12 Ağustos 1930 yılında kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası kurulmasından birkaç ay sonra Cumhuriyet Karşıtlarınca kullanılmaya başlanılmıştır. Bu parti de demagoji ve siyasi polemiklerle kısa zamanda kendisini kapatmak zorunda kalmıştır…

İkinci Dünya Savaşından sonra çeşitli nedenlerle çok partili siyasal yaşamın bir gereksinme olduğu anlaşılmış ve zaten CHP içinde önemli bir muhalefet gurubu oluşturan milletvekilleri              tarafından 7. Ocak. 1946 tarihinde Demokrat Parti (DP) kurulmuştur. Bu partinin de kurucuları arasında Ulusal Kurtuluş savaşının önemli isimleri vardı. 26 mayıs 1946 tarihinde yapılan seçimleri kaybettiler. 1946 seçimlerini İttihat ve Terakki partisinin 1910 seçimlerine benzetenler vardır. Biliyorsunuz, 1910 seçimlerine “sopalı seçim” denmiştir.

Her şeye rağmen bu kez “gizli oy-açık tasnif” ilkelerine uyulmasına devlet özellikle duyarlılık göstermiş ve 14 Mayıs 1950 seçimlerinde belki de bu güne kadar hiçbir siyasi partinin alamadığı ve  görülmeyen bir oy alarak iktidar oldular…

Bu iki seçim (46 ve 50) Cumhuriyetin Siyasi tarihine Adnan Menderes’i armağan etmiştir. Kelimenin tam anlamıyla siyaset ufuklarına bir yıldız olarak parlamaya başlamıştır;  Aydın’da 30000 bin dönümlük çiftliği olan varlıklı bir ailede doğmuş, İzmir’de Amerikan Kolejinde okumuş gençliğinde Karşıyaka ve Altay Kulüplerinde futbol oynamış, daha 30 yaşlarında Aydın’da Serbest Fırka’yı örgütlemiş, 1931 yılında CHP ye geçmiş ve aynı yıl aydın Milletvekili olmuştur. Yaptığı evlilik bile ona ayrı bir kişisel saygınlık kazandırmıştır. Olması gerektiği gibi Cumhuriyete ve Cumhuriyet Devrimlerine sımsıkı bağlı bir kişilik sergilemeyi başarmıştır.

DP nin kurularak ilk sçime girdiği 1946 yılından 1950 yılına kadar kibar nazik sessiz bir görünüm sergileyen Adnan Bey,  DP’nin girdiği her seçimden zaferle çıkması üzerine önlenemeyen bir demagog ve popülist haline gelmiştir.

Bence siyasetçilerin idam edilmeleri cinayettir. Yanlış doğru halkının önüne hizmet amacıyla çıkan bu insanlara bazı ideolojik nedenlerle saygı duyamıyorsak öldürmeyelim! 

Sonra bildiğimiz 27 mayıs ihtilali ve 1961 anayasası ile getirilen göreceli özgürlük ortamı bile siyaseti demagoji ve popülizmden kurtaramamıştır.

Buraya ekleyebileceğim 1950 den bu yana siyaset erbabının birbirine ettiği hakaret ve saygısızlığın uzun bir listesi olur yer ve zaman yetmez.  İlk yıllarda çok sık rastlanmayan şey yolsuzluk ve talandı. Olmuyordu yapılmıyordu demek doğru değil ancak son yıllarda siyasetin olmazsa olmazları…

Meşrutiyetin siyasetçileri çok sert ve muhalefet tanımaz kişilerdi bu lâfazanlık ve dalaşma geleneğini onlar başlatmışlardır. İyi insanlardı çoğu dürüst ve namuslu, vatanseverlikleri asla tartışılmayacak insanlardı. Başkalarının da bu ülkeyi yönetme hatta daha iyi yönetme hak ve yetenekleri olduğuna inanmıyorlardı…

Gelerek öyle bir yere geldik ki siyasetçiye yukarda saydığım niteliklerden başka ne söylenirse yakışıyor.

145 yıl sonra anlaşılıyor ki, biz bu işi beceremiyoruz.  Gelecek de fazla umut vermiyor…

 

 

 

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92