Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe

Tarih: 26.10.2020 13:32

AZERBAYCAN-ERMENİSTAN SAVAŞI ÜZERİNE

Facebook Twitter Linked-in

Azerbaycan lideri Aliyev’in açıklamalarından, bu savaşın ancak Ermenistan’ın 1993 öncesi uluslararası olarak da kabul gören sınırlarına çekilmesiyle sona ereceği anlaşılıyor. Azerbaycan, Ermenistan tarafından 30 yıla yakın süredir işgal altında tutulan, katliamlar yapılarak ve göç zorlamalarıyla demografik yapısı değiştirilmek istenen Dağlık Karabağ bölgesini ki bu bölge Azerbaycan topraklarının yaklaşık %20’lik bölümünü oluşturuyor, 30 yıllık hazırlık ardından oluşturmayı başardığı düzenli, disiplinli, donanımlı, eğitimli silahlı kuvvetleri ve milli güç unsurlarının tamamını etkin olarak, haklı milli bir dava kabul ettiği bu toprakları işgalden kurtarma doğrultusunda motive ederek, etkin yönlendirmiş durumda.

Azerbaycan, halen ara ara yapılan insani ateşkes anlaşmalarına rağmen, Ermenistan’ın anlamsız görünen saldırılarıyla sürdürülen savaşta, önemli kazanımlar elde etmiş durumda. Kuvvetle muhtemel, Ermenistan yenilgiyi kabul ederek, derhal Dağlık Karabağ sınırları ötesine çekilip, Ermenistan toprakları üzerinden Azerbaycan yerleşim yerlerine yaptığı taciz atışlarını da kesmezse, bu savaş, yürütülen harekâtın nevi ve tecrübî süratine göre, yaklaşık bir aylık süreç sonunda, Azerbaycan’ın kesin zaferiyle sonuçlanacak.

Peki, nasıl oluyor da böylesine stratejik öneme sahip bir bölgede devam eden bu savaşa, uluslararası önemli bir baskı yapılarak, ateşkesle durdurulması sağlanamıyor? Bu konuda birçok değerlendirme yapılabilecekken, bilinmesi gereken önemli bir durum var. Bölgede Rusya, Türkiye, İran, Fransa, ABD, İsrail hatta Çin’in katılım sağladığı, önemli bir güç dengesi mücadelesi var. Üstelik çok önemli kabul edilebilecek bir durum daha olduğu görülüyor. Fransa destekli Ermeni diasporası ile ağırlıklı olarak ABD’de etkin Yahudi lobisinin, bölgesel dengelerde konumlanma mücadelesinde, Yahudi lobisinin daha baskın olduğu ortaya çıkıyor. ABD, Doğu Akdeniz’de de etkinlik kurmaya çalışan Fransa’ya karşı tepkisel görünüyor. Bu gelişmelerde, Fransa lideri Macron’un davranışları ve söylemleri önem kazanıyor. Rusya, her zaman olduğu gibi bekle-gör-gerekirse müdahale et anlayışında. Gelişmelerden, Ermenistan halkının da büyük zarar gördüğü ve Ermenistan lideri Paşinyan’ın hareket tarzlarının ne denli yanlış olduğu da anlaşılıyor. Bu savaşın devamlılığında, Ermenistan’ın yanlış hamlelerinin sürdürüleceği değerlendirildiğinde ve bu denli bir mücadelede can kayıplarının fazlalığında, Ermenistan ordusunun ve ekonomisinin kolaylıkla toparlanamayacağı sonucu ortaya çıkarken, tarihi tecrübelerle, yeni bir uluslararası iddianın önünü kesecek bilgilerin, belgelenmesinin ve şimdiden ön alınmasının gerekliliği çok açık.            

Yahudi lobisinin, Ermeni diasporasının uluslararası etkinliğini önleme mücadelesi oldukça normal. Çünkü Azerbaycan’ın güçlü bir imaj çizmesi ve sahada kesin üstünlüğü ile İran kuzeyinde yerleşik, farklı kaynaklara göre 25-35 milyon arasında değişen ve 82 milyonluk nüfusun yaklaşık %40’ını oluşturan İran Azerbaycanlılarının, bu başarıyla motive olarak ve gerekli uluslararası desteklerle, İran’dan koparak Azerbaycan ile birleşmesinde veya bu maksatlı bir kalkışmaları sonrasında, İran’ın, bölgesel güç konumunu kaybedeceğini öngörebiliyorlar. Böyle bir gelişme, Türkiye için de önemli bir kazanım ve Türkiye, bu yönde bir gelişmeyle, İsrail ile birlikte bölgesel güç konumunu korurken, halen yaptığı stratejik hamlelerle, bölgesel dengelerde yerini pekiştirmiş olacak. Arap Liginin, Türkiye aleyhinde uluslararası girişimlerinin, neden bu kadar açık ve net arttığı da gelişmelerden anlaşılabiliyor.

Rusya’nın da gelişmelerde, Azerbaycan’ın, Dağlık Karabağ bölgesini işgalden kurtarmasını müteakip, harekât tarzlarının nasıl gelişeceğini beklediğini söylemek mümkün. Çünkü Akdeniz’de en büyük devlet ideallerinden birini gerçekleştirmiş olan Rusya, bölgede kesin üstünlüğünün devamıyla, ABD ve NATO karşısında konumunu korumayı hedefliyor. Bu durumda, bir zamanlar sınırları içinde kalan bölgede, başka bir güç konumlanmasını kabul etmeyeceği de önemli bir realite. Azerbaycan, Türkiye iç siyasetinde kazanım konusu yapılarak dile getirilen, Nahçıvan ile birleşme yönünde bir hamleyle harekâtına devam etmek istediğinde, kuvvetle muhtemel hem Rusya hem de İran tarafından sert tepkiyle karşılaşacak. Azerbaycan, Ermenistan’ın can yakıcı tahriklerine rağmen, böyle bir tuzağa düşmeyecek bilinçli, birikimli bir akılla ilerliyor görünümde. Ancak, gelişmelerin kazanımlar, kışkırtmalar ve gizli vaatlerle ne yönde ilerleyeceğini, zaman gösterecek.

Bu savaşın, geleceğin muharebelerine önemli bir taktiksel getirisi de var. Görüldüğü kadarıyla, Azerbaycan, Türkiye ve İsrail’den temin ettiği İHA ve SİHA’lar ile çeşitli, farklı maksatlı dronları bu muharebelerde etkin kullanımla, önemli başarılar kazanıyor.  Geleceğin muharebelerinde de çeşitli boyutta ve farklı maksatlı, geneli İHA olarak tanımlanan hava araçlarının ağırlıklı kullanılacağı öngörülebilir ve harekât analistleri ile askeri uzmanların,  tüm dikkatlerinin bu konuya yönlenmiş oluğunu da görmek gerekir. İHA ve SİHA’ların muharebe alanlarında en etkin kullanımı, Türkiye’nin, Libya hamlesiyle gerçekleştirdiği operasyonlardaki başarılarla yeniden gündeme gelmişti. Malum, İHA ve SİHA’lar, farklı teknolojik aşamalarda ve farklı taktik maksatlı, İkinci Dünya Savaşından bu yana muharebelerde kullanılıyor. Ancak, Türkiye, kendi geliştirdiği teknoloji ve seri üretim sonrası geliştirdiği görülen taktiksel doktrinle, hava savaşlarını İHA, SİHA boyutuna taşımayı başarmış görünüyor ki bu gelişme, uçakların savaşlardaki vazgeçilmezliğine de önemli bir darbe niteliğinde.

Geleceğin savaşlarında, doğaldır ki uçakların kullanılması önemini koruyacak. Ancak, farklı boyutlarda ve farklı maksatlı İHA’lar ve  SİHA’lar, istenilen yer ve zamanda, gizlilik, sızma, kesin sonuç ve taarruz edene  en az can kaybı garantisiyle, muharebelerde, kendine önemli bir yer bulacak.

Can UĞURATEŞ   


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —