Yılmaz AYDOĞAN / BÖYLE GİTMEZ!


AYDIN PARTİCİLİĞİ


[ Bilirsiniz bizim kültürümüzün bir parçası olan sözlü halk edebiyatımızda Hz. Süleyman, “Kuş dili bilen,” olarak anlatılır. Hz. Süleyman ile kanadı kırık bir kuş arasında geçtiği söylenen öykü, “İnsanlar ders alsınlar,” diye tekrarlanır, kuşaklar boyunca…

Rivayet olunur ki:

Hz. Süleyman zamanında bir kuş, kanadını bir sufi dervişin kırdığından şikâyet ile Hz. Süleyman’a gelmiş. Hz. Süleyman da o kuşun şikâyetçi olduğu dervişi huzuruna getirtip sormuş: “Bak, bu kuş senden şikâyetçi. Niye bu kuşun kanadını kırdın?”

Derviş cevap vermiş: “Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim, önce kaçmadı. Yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacakken kaçmaya çalıştı. O esnada da kanadını incittim. Ona kaçması için fırsat verdim, fakat o bekledi. Adeta, ‘Gel beni tut, ne istiyorsan yap,’ diyordu.”

Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa hitaben demiş ki: “Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Neticede sen hakkını savunabilirdin. Şimdi, ‘kolum kanadım kırıldı’ diye şikâyet ediyorsun.”

Kuş, Hz. Süleyman’a şöyle cevap vermiş: “Efendim, ben onu sufî kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. ‘Bundan bana zarar gelmez’ diye öylece bekledim. Avcı olsaydı o zaman hemen kaçardım.”

Hz. Süleyman bu savunmayı beğenmiş ve kuşu da haklı bulmuş. Kısasın yerine gelmesi için: “Kuş haklı… Hemen bu dervişin kolunu kırın,” diye emretmiş.

Kuş o anda: “Efendim, böyle yapmayın!” diye feryat etmiş. “Bunun kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapmaya kalkar. Siz bunun üzerindeki sufî hırkasını, libasını sıyırın! Sıyırın ki benim gibi kuşlar aldanmasın!” (ANONİM)

Bu çok anlamlı menkıbenin anlattığı ders, "Her gördüğün sakallıyı hacı deden sanma," anlamına gelir...

Yüzyıllar önce garip bir kuşun kanadını kıran sahte dervişlerle günümüzdeki siyasetçiler arasında bir fark yoktur, bence!

Ne var ki bizim yaralı kuş kadar cesur ve gerçekçi olmamız; sahte dervişin hırkasının altında, sahte hocanın takkesinin altında, sahte İslamcının sözlerinin altında, sahte demokratın yazıp-çizip-söylediklerinin arkasında saklanan niyet ve hedefleri sorgulamamız gerekiyor. …

Aksi halde, yaralı kuştan daha beter olacağımız kesin! Sahte örtülerini ters yüz edemezsek, kanadımızı kırmakla yetinmezler, kafalarımızı da kopartırlar.

Bunların üstündeki “hırkaya” bakarak, “aldanan kuş” olmayalım, aldanmayalım! ]

………………………

Yukarıdaki pasaj Aralık 2021’de piyasaya çıkan ”İyi Sandım” adlı kitabımdan alınmıştır. Okunmasını tavsiye ederim.

Türk aydını ve toplumumuzun çoğunluğu, "Şaibesiz lider, temiz toplum, tam demokrasi!" arayışında bocalamakta, “İyi sandıklarının da ötekilerin kopyası olduğunu,” gördüğünde afallamakta, bir ‘umutsuzluk girdabı’ içerisinde, ruhunda gelgitler yaşamaktadır.

Gördüğümüz ihanetler sonrası neredeyse ‘paranoyak’ hale geldik. Her şeyde bir kötülük, art niyet, kusur arar olduk, kimseye tam olarak güvenemiyoruz artık.

Geçen gün Emekli Öğretmen Emin Ateş’in bir paylaşımını okudum sosyal medyada. Diyordu ki: “Aydın insan, biat etmez. Öyle takım tutar gibi partisi, pırtısı, lideri, şeyhi, şıhı, hacısı, hocası, tarikatı, cemaati olmaz. Sadece milli, ahlaki, insani ilkeleri olur. Kim bu ilkelere bağlı kalır, bu ilkelerle hareket ederse aydın insanlar onunla olur, olmalıdır. Yoksa parti dediğiniz şey nedir ki? Elimizin kiri nispetindedir. Yıkarız, geçer, gider.”

Aynı yazar bir başka yazısında, “Bu ülkede biri size bir vaatte bulunuyorsa iki kere düşünün. Eğer vaatte bulunanlar siyasetçi ise dört kere düşünün ve görmeden de kesinlikle inanmayın. Evet, bugüne kadar çok vaatte bulunanlar oldu. Bir o kadar da yamuk yapanlar.   Yine görürsek bir yamuk, ne demiştik: Parti dediğimiz şey, elimizin kiri nispetindedir. Yıkarız, geçer, gider. Bizi milli, ahlâkî, insanî ilkeler bağlar.”

Bu ön kabullerden hareketle Zafer Partisi Silifke Teşkilatı kurucuları arasında yer alan Emin Bey, yazısına şöyle devam etmiş:

“Bazı vatandaşlar, bize ‘Siz kimsiniz?’ diyorlar!

Biz, bu ülkenin kurucuları gibi Türkçü, Atatürkçüyüz.

Siciline güvenen, ‘Önce vatan’ diyen, ortak paydası Atatürk olan herkese kapımız açıktır! Katılımlarınız bizlere onur verecek, gücümüze güç katacaktır.

Biz milliyetçiyiz arkadaşlar!

Sağcı-solcu, ilerici-gerici, iyici-kötücü, şunun-bunun adamı değiliz. Atatürk gibi partiler üstü bir milliyetçilik anlayışına sahibiz. Bizim için bireyler, partiler ve kurumlar, ilkelerimize, milletimize, ülkemize hizmet ettikleri sürece muteberdir, böyle olmalıdır.

Bizim milliyetçilik anlayışımız sağlam bir karakter, ruh ve kültür milliyetçiliğidir ve tamamen laiktir. Bilinçli milliyetçilerin, bizimle bir derdi olmayan diğer milletlerle, değişik din ve mezheplerle bir meselesi olmaz. Kan, gen, kin ve din davası gütmeyiz.

Milli, ahlâkî, insanî değerlere itibar eder, hassasiyet gösteririz...”

Altına imzamı rahatlıkla atabileceğim bu satırlardan epeyce etkilendim. Diyorum ki, işte “Aydın particiliği” budur.

Kimseyi dışlamadan, siyasi parti programlarında yazılanları sorgulayan; yazılan ‘söylem’leri uygulamadaki ‘eylem’lerle test eden ve tarih huzurunda millet, vatan ve devlet yararına ise onun yanında değil ise karşısında yer alan kişidir ‘aydın’ dediğimiz, diyebileceğimiz kişi.

Bunun karşısında bir de “Bağnaz Particiliği” var ki Allah denk getirmesin.

Sorgulamaz, “Ben bilmem genel başkanım bilir; üstelik o, her şeyin en doğrusunu bilir,” diye bastırır. İkna edemezsiniz… Bilmez ama bilmediğini de bilmez! İçeriği boş sloganları gerçek ve o yolda gitmeyi de ‘particilik’ sanır.

Yerimiz daraldı bir başka gün konuya devam ederiz. Sağlıkla kalınız.

YAZARLAR

  • Çarşamba 35.2 ° / 19.1 ° Güneşli
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • BIST 100

    9698,89%0,56
  • DOLAR

    32,55% 0,03
  • EURO

    34,84% -0,06
  • GRAM ALTIN

    2431,37% 0,07
  • Ç. ALTIN

    4017,93% 0,00