Prof. Dr. Özer OZANKAYA


"ATATÜRK’ÜN UYGARLIK TASARIMI"*  

Bodrum Rotary kulüp Yönetiminin verdiği "Meslekte Başarı  Ödülü” dolayısıyla 22.01. 2021 günü yaptığım sunuş 


“İçten teşekkür ettiğim bu onurlandırmanızı, bugüne değin en büyük bölümünü "Atatürk Devriminin Toplumbilimsel Açıklaması"na ayırmış olduğum meslek yaşımımın en çok hangi katkısıyla hak ettiğimi düşündüğümü kısaca paylaşmama izninizi dilerim.

Başarılı bulunmasını teşekkürle karşıladığım bu mesleki katkının özü, Atatürk'ün önderliğinin en önemli ögesi olmasına karşın, üzerinde görece az durulmuş olan temel niteliğini açıklama yolundaki çalışmalarımda yer almaktadır.

Bu nitelik, Atatürk'ün "bilimsel yöntemin geçerlik ilkeleri ile, demokratik düzenin meşruluk ölçülerinin aynı nitelikte olduğu" bilincidir.

Atatürk'ün üstün önderliğinin, Rotaryen Kulüplerinin ana tüzüğünde amaç olarak açıklanan "ulusal ve uluslararası düzeylerde hizmet ülküsü"ne de tam anlamıyla uyan bu niteliğini, kanımca daha çok ben vurgulamaya çalışagelmiş bulunuyorum.

Atatürk'ün düşünce yapısının hem bir uygarlık tasarımı değerinde olduğunu, hem bilimi yücelttiğini, hem de özgürlük ve bağımsızlığı temel aldığını belirten başka birçok düşünür ve bilim insanları olagelmiştir.

Örneğin daha 1924 yılında Fransız düşünür Georges Duhamel,

"Ne Cromwell, ne Robespierre, ne Lenin ve ardından gelen­ler, önderlik ettikleri ulusu bilim felsefesi, düşünme yön­temi, kısacası geleceğini değiştirme yoluna götürmeğe kalkışmamışlardır... Türkiye Mustafa Kemal'in itmesiyle kendisine yalnız becerikli işçiler, teknisyenler ve mü­hendislerin yeterli olmadığını, tersine, işlere asıl yön ve­ren bilim filozoflarına, yöntem kurucularına gereksinimi bulunduğunu kavradı. Mustafa Kemal, böylece, bütün in­sanlığın içinde çırpındığı uygarlık bunalımının temel so­rununa, yani çağdaş bilimin sağladığı güçlü teknolojinin nasıl kullanılacağı sorununa en geçerli yaklaşımı getirdi."

diye yazmıştı.

Alman Profesör Herbert Melzig,

"Eski çağın büyük filozofu Eflatun'un 'Ya yöneticiler filo­zof (yani bilge kişi), ya da filozoflar yönetici olsalar!' yo­lundaki iki binyıllık dileği, ilk kez 20.yüzyılda Atatürk'ün kişiliğinde tam olarak gerçekleşmiş bulunuyor. .. Yeni Türkiye Atatürk'le yalnız islam anlayış ve görüşlerini değil, aynı zamanda Avrupa'nın dü­şünme biçimini de aşmıştır."

gözlemini yapmıştı.

Ünlü Fransız Siyaset bilimcisi Maurice Duverger

"Kemalizm, Kuzey Ame­rika ve Batı Avrupa düzenlerinde (=yani kapitalizmde, Ö.O.) bulunmayan nitelikleri ile Marksizmin gerçekten seçeneğidir. Marksizm uygulamasına girmek istemeyen ülkeler, Batı demokrasisinde gördükleri yetersizliklere çözüm getiren Kemalist düzeni tercih edebilirler."

diye yazmıştı.

Profesör Blanco Villata,

"Atatürk, insan­lığın geleceği için geniş olanaklar içeren bir siyasal plan katkısında bulunmuştur: ortaya attığında tümüyle dev­rimci nitelik taşıyan bir düzen; ekonominin yönetiminde temel sorumluluğu devlete veren ve devleti, zorunlu ve yararlı olduğu ölçüde ekonomiye karıştıran, ama onun ötesine de geçirtmeyen, ekonomik ve toplumsal nitelikte bir siyasal düzen; ve yöneticilerini seçmekte, kendi dü­şüncelerini benimsemekte, vicdani inançlarında tam an­lamıyla özgür olan ve seçim hakkına sahip bulunan bir ulus yarattı."

gözleminde bulunmuştu .

Bu tanıklıkların hepsi de, Atatürk'ün kendisinin de belirtmiş olduğu gibi, "Türk Devriminin tüm uygar insanlığın üzerinde dikkatle durmasına değer bir devinim" olduğunu vurgulamaktadır.

Benim bu tanıklıklara getiridiğim katkı ise,Atatürk'ün önderlik ettiği tüm devrimlerinde, "bilimsel yöntemin geçerlik ilkeleri ile demokrasi düzeninin meşruluk ölçütlerinin aynı nitelikte olduğunun" bilinciyle davranmış olduğunu belirtmiş olmamdır.

Bilimin en değerli bölümü izlediği yöntemidir. Hiçbir bilimsel bulgu, onu elde etmeği sağlamış olan yöntemden daha değerli değildir. Çünkü bilimin bulguları, zamanla ve yerle sınırlı geçerliktedirler.

Oysa bilimi, "ahlakın da vicdanın da en yüksek biçimi" (E. Durkheim) yaparak kalıcı değere dönüştüren özü, izlediği yöntemin geçerlik ve güvenilirlik ölçütleridir.

İşte Mustafa Kemal Atatürk'ün devrimini tüm insanlık için kalıcı değerde bir uygarlık tasarımı değerine yükselten, bilimin bu geçerlik ve güvenirlik ölçütlerinin demokratik toplum düzeninin de meşruluk ölçütleri olduğunun bilinciyle davranmış olması; devlet, aile, eğitim, ekonomi ve üstün değerler (din, ahlak, sanat, felsefe) kurumlarının herbirine temel yaptığı ilkelerin aynı zamanda bilimsel yöntemin geçerlik ölçütlerine uygun nitelikte ilkeler olmasıdır.

Atatürk, bilim ile demokrasinin aynı şeyleri gerektirdiğinin bilincinde olması yönüyle yalnız doktrinleri aşmakla kalmıyor, özgürlüğü de güvenceye alan, her durumda geçerli çözümler bulmanın güvenilir yolunu da veren bir sistem öneriyor:

Toplumbilimin kurucusu Emile Durkheim’ı çok iyi inceleyen Atatürk, O’nun “Ahlakın da, vicdanın da en yüksek biçimi bilimdir!” saptamasını, bilimin asıl özünün izlediği yöntem olduğu, bu yöntemin geçerlik ilkelerinin aynı zamanda demokratik bir toplum düzeninin ve yönetiminin meşruluk ölçüleri olduğu gözlemiyle değerlendirmiş olarak bu uygarlık tasarımını yaşama geçirebilmiştir.

,Şöyle ki:

A) Bilim somut gerçekliği gözönünde bulundurmayı gerektirir; demokrasi de "sürgit geçerli program olmaz" der.

B) Bilim nesnel olmayı gerektirir; demokraside de toplum yaşamına ilişkin olgular oldukları gibi gözönünde tutulmalı, hem olgular, hem onlara ilişkin yapılan düzenlemeler kamuya açık olmalıdır (Ulusa ait gerçekler, ulustan gizli edilmemelidir)

C) Bilim, hep "Ya yanılıyorsam? Aynı olguyu başka uzmanlar da aynı biçimde yorumlayıp açıklıyorlar mı?" sorusunu sorar (Bilmediğini varsayar!) Araştırma verilerini ve yöntemlerini uzmanlara açık bulundurur; onların eleştirel değerlendirmelerine özellikle çağrıda bulunur ve eksik ve yanlışını gösterene yalnızca teşekkür eder. Demokraside de her yönetici aldığı kararların ve vardığı sonuçların Millet Meclisinin ve özgür bilim ve basının denetimine ve eleştirisine açık tutar ve sorumluluğunu taşır; başarısızlık durumunda görevden çekilir.

D) Bilim, kullandığı kavram ve terimleri açıkça tanımlar. Bilimde kavram belirsizliğine, çelişikliğine yer yoktur. Demokraside de yöneticilerin eylem programları ulusa açıktır. Ulus adına yöneticileri seçen, denetleyen ulus temsilcileri başta olmak üzere tüm ulus, yaşamının her alanında neyin nasıl yapılacağı, neyin neden yapılmayacağı .. konularında bilgilendirilir.

E ) Bilim de, demokrasi de birimle bütünü, dün ile bugünü birlikte çözümlemeye katar.

SOMUT ÖRNEKLER

1. Mustafa Kemal'in "Somut gerçekliği temel almak" ve "bilmediğini varsaymak" ilkelerine uygun bilinçli davranışına bir örnek:

Bilindiği gibi Mustafa Kemal, Mondros Silah Bırakışmasının, gerçekte Osmanlı yönetiminin "tam teslimiyeti kabul ettiği anlamına geldiğini ve tüm Anadolu ve Trakya'nın Türk yurdu olmaktan çıkarılmasının amaçlandığını" ilk görüp önce Osmanlı yöneticilerine "değiştirilmesi" isteğiyle" haykıran ve ulusu direnmeye ve bu sözleşmenin uygulanmasına başkaldırmaya yöneltmekten başka çıkar yol kalmadığını düşünen komutandır. Kendisi Çanakkale'denberi ordunun da halkın da büyük sevgi ve saygısını kazanmıştır. Orduların dağıtılmasını, yurdun işgalini beklemek yerine, hemen harekete geçebilecekken, işgal altına giren ve tutuklanıp bir daha çıkamayabileceği İstanbul'a gelip burada altı ay kadar kalıyor. Daha sonra bu davranışının da hesabını veren açıklaması, hem bilimsel düşünce yönteminin somut gerçeklik ve bilmediğini varsayma ilkesine, hem de demokratik sorumluluk ilkesine özenle uymanın örneğidir :

"Bir kararım varken neden hemen uygulamıyorum? Hemen belirteyim ki, ciddi ve ağır bir karar bir kez uygulanmaya konulduktan sonra, 'Ah, keşke şu yanını da düşünmüş olsaydım; belki başka bir çözüm bulunur, yeniden bunca kan dökülmesine gerek kalmazdı.' gibi duraksamalara yer kalmamalıdır. Böyle bir duraksama karar sahibinin vicdanında sürekli kanayan bir yara olur ve O'nu yaptığının doğruluğundan da kuşkuya düşürür.

"Ayrıca, birlikte çalışacak olanların da yapılandan başka bir şey yapılmasına olanak kalmadığına inanmaları gerekirdi.

"Düşünce hazırlıklarında alçakgönüllü davranmak, kendini silmek ve karşındakinde içtenlikli bir inanma duygusu uyandırmak şarttır.

"İşte benim silah bırakışması sırasında 4-5 ay süreyle İstanbul'da kalışımın tek nedeni budur."

2. "DEĞİŞMELERİN DEĞİŞMEZ KURALLARI OLMAZ!"

Atatürk, "Sürgit geçerli kuramlar olamayacağını, ideoloji dediğimiz "değişmez doğru" savıyla diretilen görüşlere ne bilimde, ne demokrasi düzeninde yer olmayacağını da özenle gözetmiştir.

Örneğin Kurtuluş Savaşının başında "Adımızı koyalım, kapitalist mi olacağız, sosyalist ya da bolşevik mi olacağız; adımızı bilelim." diye diretenlere o dönemde

"Arkadaşlar, değişmelerin değişmez kuralları olmaz. Bir topluma mutluluk sağlayan bir düşünce, bir başkasının yıkımına yol açabilir. Biz kendi gerçeğimizi kendi içimizden bulup çıkarmalıyız. Biz benzememekle ve benzetmemekle övünmeliyiz, kendimiz olmalıyız." demekle yetinmişti.

1927'de SÖYLEV'de (NUTUK) ise, bu ilkesel davranışı bir Yöntembilim kitabında çerçeve içine alınmaya değer bir özlü açıklamaya kavuşturmuştu:

"Bizim programımıza karşı çıkanlar, onu, görmeğe alışık oldukları bir kitaba ("doktrine" anlamında, Ö.O.) benzetemiyorlardı. Oysa programımız temelliydi (ayağımız yere basıyordu, Ö.O.) ve işlemseldi (uygulamanın sorumluluğunu da üstlenmiştik, Ö.O.). Biz de isteseydik uygulanamayacak düşünceleri, kuramsal ayrıntıları yaldızlayarak bir kitap (doktrin, Ö.O.) yazabilridik. Öyle yapmadık. Ulusumuzun maddi ve manevi gelişme gereksinimlerinin ışığında sözlerin ve kuramların önünde gitmeyi yeğledik."

Atatürk'ün düşünce ve eylemlerinde bilimsel yöntemin öteki başlıca ilkelerine uygunluğun örneklerini CUMHURİYET ÇINARI - MUSTAFA KEMAL'İ "ATATÜRK" YAPAN UYGARLIK TASARIMI kitabımda (CEM Yay.) açıklamış bulunuyorum.

Son olarak Atatürk'ün bu evrensel uygarlık tasarımının Türkiye'de başarıyla sürdürülmesinin, 17. yüzyıldan buyana çağdaş gelişmelerin dışında kalarak Rus ve Çin güdümü altına girmiş olan Kırım, Türkistan, Kırgızistan, Özbekistan, Azerbaycan, Uygur Türkleri için de özgür ve bağımsız ulusal toplumlar olma ülküsünü ateşleyecek ve yollarını gösterecek değerde olduğunu da belirtmek isterim. Örneğin Türk abecesi ve dil devrimi dolayısıyla Atatürk'ün yaptığı şu değerlendirme bu bağlamda çok anlamlıdır:

"Yeni Türk harfleriyle elde edilecek gözler kamaştırıcı Türk manevi gelişmesinin az zaman sonra erişebileceği güç ve yaygınlığın uluslararası düzeyini, gözlerimi kapa­yarak, şimdiden, öyle parlak görüyorum ki, bu görünüş karşısında kendimden geçiyorum."

*

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92