Prof. Dr. Özer OZANKAYA


ATATÜRK’ÜN ANKARA’YA GELİŞİNİN 101. YIDÖNÜMÜ’NDE: BAĞNAZLIK VE BASKICILIK,  ULUS  VE YURDUN BAĞIMSIZ VARLIĞINA ASIL SALDIRIDIR!    

Acıdır ki,    bu yüce anlamıyla kutlayageldiğimiz    27 Aralık gününün  AKP iktidarı döneminde    önemsizleştirilmek  istendiğine tanık olageliyoruz. 


101 yıl önce bugün, Ankara’ya Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açmak, böylece bireyler olarak da, ulus olarak da onurlu yaşamın ancak ulusal egemenlik yönetimiyle sağlanabilecek bağımsızlık ve özgürlük içinde bulunabileceği gerçeğinin gereğini yerine getirmek üzere gelen Mustafa Kemal Atatürk’ü, sonsuz saygı, gönül borcu ve bağlılık duygularıyla anıyoruz.

Acıdır ki,    bu yüce anlamıyla kutlayageldiğimiz    27 Aralık gününün  AKP iktidarı döneminde    önemsizleştirilmek  istendiğine tanık olageliyor                                                                                        Bunun son örneği olarak, AKP yönetimi,  Atatürk Cumhuriyeti’nin müze yaptığı Ayasofya’yı “Osmanlı saltanatı övgücülüğü” eşliğinde ve     korona salgınına karşın tüm uygar insanlığın izlediği önlemlere uymayan bir törenle camiye  dönüştürürken olduğu gibi,     Atatürk’ün     Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açmak üzere Ankara’ya geliş günü olan 27 Aralık 1919’un 101. Yıldönümünü  kutlamayı “korona salgını” gerekçesiyle  yasaklarken de, aslında  Türk ulusunun ve yurdunun gerçek yıkım etkeni olan çağdaş   yönetim ölçülerinden de uzaklaştığını,   dinsel baskıcılık yönetimi ardında da olduğunu sergilemektedir.

Oysa Atatürk, Ankara’ya varışının ertesi günü Ankaralılara verdiği konferansta, Türk ulusu ve yurdunu yok edilmenin eşiğine getiren asıl etkenin, tam da özgürlüğü yok eden   ve Türk ulusunu başka ulusların gözünde bağnaz ve saldırgan göstermede gerekçe olarak kullanılan  bu bilim-dışı, dinsel baskıcılık yönetimi olduğunu belirtmişti. 

Mehmet Akif Ersoy’un belirttiği gibi,

“Tarihten adam ibret alırmış, ne masal şey!

Beşbin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?

Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar,

Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?”

 

27 Aralık’ları kutlarken,  Atatürk’ün 28 Aralık 1919’da ulusuna yaptığı yaşamsal uyarıyı, bilime sırt çevirip baskıcılık boş hevesine kapılanları uyarmak üzere, yineleyelim:

“Yabancılar, kendi ekonomik ve siyasal çıkarlarını elde edebilmek için, bize karşı ortaya attıkları iki görüşü yürütmeğe başladılar. Bu görüşlerden birisi, sözde ulusumuzun Müslüman olmayan ögeleri eşitlik ve adalet ilkelerine göre yönetme yetisinde olmadığı.  

“İkincisi de, sözde ulusumuzun tümüyle yeteneksiz olduğundan, bahçe olarak bulunan yerlere girmiş ve oraları yıkıntıya çevirmiş olduğu.

“Birincisiyle ulusa kıyıcılık suçlamasında bulunuyorlar. İkincisiyle de yeteneksizlik.

“Eğer bu görüşler gerçekten doğru olsaydı, ulusumuzun bağımsız yaşamaya hakkı olduğu öne sürülemezdi.

“Gerçekten kıyıcılık, uygarlıkla bağdaşamaz.

“Yeteneksizlik de bağışlanır bir şey olamaz.  Çünkü uluslar, üzerinde bulundukları toprağın gerçek sahibi olmakla birlikte, insanlığın vekilleri olarak da o toprakta bulunurlar. O toprağın zenginlik kaynaklarından hem kendileri yararlanır, dolayısıyla da bütün insanlığı yararlandırmakla yükümlüdürler.

“Bu ilkeye göre bu yetenekte olmayan ulusların varlık ve bağımsızlık hakkına değer olmamaları gerekir.

“Oysa bu görüşler, bizim  bakımımızdan  kesinlikle gerçek-dışıdır. Her ikisi de kara-çalmadan başka bir şey değildir.

“…Ulusumuz, anayurdunda bir devlet kurduktan başka bir imparatorluk ortaya çıkardı ve altıyüzyıldanberi görkem ve büyüklükle sürdürdü …Böyle bir eylem, yalnız ordu örgütünün değil, bütün dallarıyla yönetimin olağanüstü yetkinliğinin ve kendilerinin yetenekli olduğunun göstergesidir.

“Ulusumuzun kıyıcı olması savına gelince, bu da tümüyle karaçalmadan, yalandan başka bir şey değildir.

“Efendiler, hiçbir ulus, yabancı ögelerin inançlarına ve gelenek-göreneklerine ulusumuzdan daha çok saygılı olmamıştır. Dahası, denilebilir ki, başka dinlerden olanların din ve ulusluklarına saygılı davranan tek ulus bizim ulusumuzdur.

“Ülkemizde yaşayan Müslüman-olmayanların başına ne gelmişse, kendilerinin yabancı kışkırtma-oyunlarına kapılarak ve ayrıcalıklarını kötüye kullanarak, yıkıcı  bir biçimde izledikleri ayrılma siyasetinin sonucudur.

“.. Bu gerçekleri yalnız Batı’ya değil, kendi yurttaşlarımıza bile önemle duyurmamız gerektiğini  görüyorum. ..

“ULUSUMUZUN, KENDİSİNİN BU BİÇİMDE GÖRÜLMESİNE MEYDAN VERMESİNDE PEK BÜYÜK BİR YANLIŞI VARDIR. Ulusumuzun o yanlışı, efendiler, merkezi hükümetin uygulamalarına ve Avrupa’nın doğruluğuna aşırı güven göstermiş olmasıdır. İşte bu yanlışından dolayı,  kendi değerini, niteliğini, erdemlerini unutturmak durumuna düşmüştür.      

 

“Efendiler, bir ulus, varlığı ve hakları için bütün varlığıyla, bütün düşünsel ve maddi güçleriyle ilgi göstermezse, bir ulus kendi gücüne dayanarak varlık ve bağımsızlığını sağlamazsa, şunun, bunun oyuncağı olmaktan kurtulamaz. Ulusal yaşamımız, tarihimiz ve son dönemdeki yönetim biçimimiz, buna pek güzel kanıttır. 

“ Efendiler, ulusal örgütümüzün bugün izlediği amaç, yurdu  bölünmekten ve  ulusu tutsak düşmekten kurtarmaya yöneliktir.  İnşallah yakın zamanda ulusal örgüt bu amacı elde ederek, üstlendiği yurt görevini yerine getirecektir.

“Ama görevini tamamlamış sayılacak mıdır? Bence yurdumuzu bölünmekten, ulusumuzu tutsaklıktan kurtardıktan sonra da pek büyük bir yurt ve ulus ödevimiz vardır: iç düzenimizi iyileştirerek uygar uluslar arasında etkin bir öge olabileceğimizi eylemli ola­rak kanıtlamamız gerekir. Bu amaçta başarılı olmak için siyasal etkinlikten çok toplumsal etkinliğe gerek vardır…”  

 27 Aralık 1919’un 101. Yıldönümünde, insanlığın bugüne değin tanıdığı en büyük askerlik ve siyaset önderi, devlet kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kaz daha sonsuz saygı ve gönül-borcu duygularıyla anarken, “bir daha kurtulmak zorunluğuna düşmemek”, bu utançtan sakınmak için gerekli ilkeyi de yine onun anlatımıyla belirtelim:

“Bireyler düşünür olmalıdırlar. Bireyler düşünür olmadıkça, bir ulusu iyi ya da kötüye herkes götürebilir.”

 -----------------------------------------------------

(Bknz.: Özer Ozankaya, Cumhuriyet Çınarı, CEM yay.; Özer Ozankaya, Türkiye’de Laiklik, CEM Yay.)

 

 

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92