Ata Alp And

Tarih: 04.01.2021 14:40

ATATÜRK VE EDEBİYAT-2

Facebook Twitter Linked-in

            Gazi Mustafa Kemal Atatürk, sanatı sanatçıyı tarif ederken, empati yapma, algı ve duyu, sezgi gibi, sanatın gerektirdiği ve kendine özgü kişisel etkenlerden dolayıdır ki adeta bir sanatçı gibi tarif etmektedir.                                                                              İnsanlarda bir takım ince, yüksek ve asil duygular vardır ki insan onunla yaşar...” diyen Atatürk,  “…İşte o ince, yüksek, derin ve asil duygular en çok duyabilen ve diğer insanlara duyurabilen şairdir.                                                                                             Atatürk, sanat ve sanatçıya kapılarını açan ve evrenselden yararlanma çabalarını güden; uygarlık yanında evrenselliği düşünen, topluma enjekte edebilen bir dünya lideri. Sayısız sözleri ve anıları vardır bu konularda.

Sık sık sanatçılarla görüşen, buluşan Atataürk, 1928 yılının bir akşamı Dolmabahçe Sarayı’nda çoğunluğu şair ve yazarlardan oluşan bir sofrada şair Halit Fahri Ozansoy’a şunları yazdırmıştır :                                                                                                                         “Kesinlikle, içinde bulunduğun parlak Türk döneminde şair olduğunu kanıtlayacaksın. Şiirlerin şen, neşeli, çalışkan Türk milletinin sevinç, neşe, faaliyet, duygu ve hareketlerini şakıyacaktır…” diyen Atatürk, sözlerini şöyle sürdürür…                 “…Buna varlığını vereceksin! Kökü çok büyük olan, dalları ondan daha büyük olacak olan bir ırkın çocuğu olarak, bağlı bulunduğun millete lâyık şiirler yazacaksın. Bunu yaparsan kimse itiraz edemez ve kabul ediyorum ki, o zaman başardım diyeceksin.” (1928-Halit Fahri Ozansoy, Edebiyatçılar Çevremde, 1970, s, 263)                   Şarkı ve müzik gibi, “Ben edebiyatı ve şiiri severim.”
1915 (İbrahim Alâettin Gövsa, Acılar, s. 9) diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk; edebiyat ve müzik hakkında şunları vurgulamıştır…                                                                                  “Edebiyat deniIdiği zaman şu anIaşıIır:                                                                            Söz ve anIamı, yani insan beyninde yer eden, her türIü biIgiIeri ve insan karakterinin en büyük duyguIarını, bunIarı dinIeyen veya okuyanIarın çok iIgisini çekecek şekiIde söyIemek ve yazmak sanatı…”                                                                         Sürdürür…

“… Bunun içindir ki, edebiyat, ister nesir şekIinde oIsun, ister nazım şekIinde oIsun, tıpkı resim gibi, heykeItraşIık gibi, özeIIikIe müzik gibi, güzeI sanatIardan sayıImaktadır.”

            ----------------------fıkra----------------------------

      GÜVEN(*)

            Delikanlı, kız arkadaşına güzel bir teklifte bulundu:

            -Gel seninle şu denize bakan çamların altına oturalım.

            Kız nazlandı:

            -Olmaz sevgilim.

            -Neden ama? Kendine güvenin mi yok?

            Hayır öyle değil. Hem kendime hem sana güveniyorum. Yalnız ikimize birden hiç güvenim yok.

 

*(Günaydın gazetesi eki Ünlülerden Fıkralar/Metin Akpınar)


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —