"Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Suların ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat.
Durma göğe bakalım."
TURGUT UYAR
Durmadan kendini hatırlatması istenilen Tomris Uyar, durmadan göğe bakmak isteyen de Turgut Uyar'dır.
"Dünya'nın En Güzel Arabistanı" kitabında yer alır GÖĞE BAKMA DURAĞI şiiri. Biz de, başımızı kaldırıp uzun uzun gökyüzüne, maviliklere baktığımızda "Göğe Bakma Durağı"nı anımsarız.
Tanrı, tüm güzellikleri insanoğlu görsün ve payına düşeni alsın diye yaratmış; açgözlülük etmeden, eşit oranda sunulan güzellikleri, eşit oranda alalım diye.
Turgut Uyar, "İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım" diyor şiirin ilk dizesinde. Başımızı kaldıralım, göğe bakalım; bu yeterli görmek için...
"Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım"
İlerleyen dizelerde de böyle diyor şair; huzur istiyor, toplum içinde içi sıkılıyor, kaçmak istiyor.
Hangimiz istemiyoruz ki, iki kişiden oluşan bir dünyaya kaçmayı ara ara...
Kaçmak, genişlemek, kurtulmak istediğimizde hangimiz, "iki kişiye bir dünya" demiyoruz! Çünkü, o zaman "biz" oluyoruz.
Hangimiz, ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN'ın o güzelim senfonik şiiriyle sevgiliye seslenerek İKİ KİŞİYE BİR DÜNYA demiyoruz zaman zaman:
"Gelme diyorsun
Bu gel demektir
Birazdan güneş doğacak
Dolu dizgin atlılar geçecek yüreğimden
Seni düşüneceğim
Gümüş mahmuzların parlaklığında
Yağmur nal izlerini örtmeden
Sana geleceğim
Bekle beni"
Turgut Uyar, 4 Ağustos 1927’de Ankara’da doğar, babası harita subayı olan Hayri Bey'in emekli olmasından sonra, İstanbul’a yerleşirler.
Uyar, ilkokula Hırka-i Şerif İlkokulu’nda (19. İlk Mektep) başlar ve Molla Aşki’deki 5. İlkokul’da devam eder.
Lise öğrenimini Konya Askerî Okulu ve Bursa Askerî Işıklar Lisesi’nde alır. 1947’de Askeri Memurlar Okulu’nu bitirir ve memur subay olarak göreve başlar.
1947 ile 1958 yılları arasında Posof (Kars- Ardahan), Terme (Samsun) ve Ankara’da personel subayı olarak görev yapar. 1958’de askeriyeden ayrılır. Türkiye Selüloz ve Kâğıt Sanayii’nin (SEKA) Ankara şubesinde çalışmaya başlar.
1963’le 1965 yılları arasında (24 sayı) yayımlanan Dönem dergisinin kurucuları arasında yer alır. 1969 yılında emekliye ayrılır ve İstanbul’a yerleşir. 22 Ağustos 1985’te sonsuzluğa uğurladığımız şair, Aşiyan Mezarlığı’nda uyumaktadır. Ruhu şad olsun.
CAN YÜCEL de PORTRELER kitabında özetler, VARSA ÖLÜMÜN ARİFESİ şiirinde Uyar'ın yaşam öyküsünü:
Bakmayın siciline “emekli yüzbaşı” kaydı işlendiğine
Kendisi mirlivaydı…
Nası da sürerdi yavrum, gebelerden aşağı
Şiir-aşkın komutu üzre
Livalarını
O umarsız ve umulmaz güzellikteki benliğimize doğru!..
Gördünüz hepiniz arazide onu
Bütün piyade ve süvari tatbikatlarında…
Derken indirirdi bir paraşütsüz bölüğünü
Benlen karımı barıştırmak için,
Oturup patlıcan salatası yapardı
Unutmaz kırmızı biberi, sarımsağını…
O, aynı zamanda, Napoléon’un ordusunda
Mısırların, kıtaların ta önünde
Yürüyen bir trampete çocuktu
Waterloo veya 12 Mart’ta…
Belki de İspanyol İç Harbi’nde
Pisi pisine ölen bir Lorca…
Ben Turgut’la okuşup koklaştığımda
Yaşamanın umman soluğunu soluduğumda
Denize açılır olurdum hep
Fethe çıkarcasına “Dünyanın En Güzel Arabistanı"nı
Şiirimizin o en kızıl saçlı levendiyle…
Turgut Uyar, Nihat Ziyalan ile yaptığı “Turgut Uyar’la Bir Konuşma” başlıklı söyleşide şöyle diyor, “Şiirdeki değişmeyi söyleyeyim: Bu Posof’ta veya başka bir yerde kalmış olmaktan çok, üç beş yıl önce şiire başlamış bir insanın değişmesi idi. Tabii çevrenin şiirimin konularına etkisi oldu. Çevre değiştirmek önemli değildi de zaman değiştirmek önemliydi.”
Uyar, Posof’tan Terme’ye geçişinin yaşamındaki anlamını “Bir çeşit uygarlıkla temas eder hâle geldim” sözleriyle ifade ediyor, şiiri için yeni özler arayışında büyük şehrin etkileri olduğunu ve Dünyanın En Güzel Arabistanı'nda bir değişimi canlandırmaya çalıştığını dile getiriyordu: “Dünyanın En Güzel Arabistan’ında biraz da karşı durduğum noktaları, uçları belirtmek için düşündüm şiiri.”
Uyar, Posof’ta devlet memurudur; bu süreçte Anadolu’yu, Anadolu insanını ve yaşam koşullarını yakından tanır. “Yedi sekiz yıl öğrencilikten sonra, eline üç beş kuruş verip hayat ile karşı karşıya bırakılmış biriydim. Posof’un ayrı bir etkisi vardır. Köylerle ve halkla temasa geliyordum.”
Turgut Uyar bu süreçte 21 yaşındadır, evli ve bir çocuk babasıdır. 1952 yılında Posof’tan Samsun’un Terme ilçesine atanan Uyar, burada onu ilgilendiren çok imkâna kavuşur. Çünkü, Terme’de kitap ve dergi bulabilmektedir.
“Dünyanın En Güzel Arabistanı” adlı eserdeki şiirler, kadın, cinsellik, kaçış, başkaldırı, yalnızlık, bunaltı ve özgürlük temalarını işler. Bu eserde mekân kenttir. Kentteki kuşatılmışlık ve yalnızlık duygusu ön plandadır.
"ŞAİRİN HAYATI ŞİİRE DAHİL"-CEMAL SÜREYA
"Turgut Uyar’a göre insan hayatına ait olan her şey, şiirin içinde tüm gerçeklikleriyle birlikte ele alınmalıdır: “Bir de bir kenarda sessiz sedasız bir insanoğlu var. Uyamadığı, maddî manevî her türlü imkânsızlıkları ile uyamadığı değişmenin farkında. Önünde iyice kavrayamadığı bir şeyler akıp gidiyor. Durmuş da eskiye hasret mi çekiyor. Hayır. Kendisi ile çelişiyor. Ağır aksak yaşamasının hesabını vermeye çalışıyor. Dünyadan bildik tanıdık şeyler yakalamaya çalışıyor kısacası. Mesele bir şiir meselesi değildir. Yaşama meselesidir. Zaten ben hiçbir zaman şiiri hayattan ayrı düşünmedim. Hayatımızda olmayan mesele, şiirimizde de olamaz.”
Turgut Uyar, “Sonsuz Girişim” şiirinde:
“Herkes nasıl durmuşsa öyle söyler
ben de nasıl durdumsa öyle söyledim” der.
“Bir Gün, Bir Yerde” şiirinde de:
“Bir gün bir yerde şiiri gördüğümde
hayatı da birlikte” der.
Şair, yaşam ve şiiri birbiriyle ilişkili görmektedir; kendisi de nasıl yaşadıysa öyle yazmıştır.
Tomris Uyar’a göre, Turgut Uyar “Duyargalarını alabildiğine açarak gündeş dünyayı, çağı, bütün çalkantısıyla koyar şiirine.”
Turgut Uyar şiirinde, sevgili olarak “kadın” önemli bir yer tutar. Bu durumun temelinde, kadınların şairin özel hayatındaki önemli konumunun etkisi olmuştur. Tomris Uyar “Turgut Uyar az kişi severdi; daha çok kadınları” demiştir.
Kadın, düşünülen, özlenen, hayal edilendir. Zor, karmaşık dünya koşulları içinde hızlı değişime ayak uyduramayan insanı çaresizlikten, kaçmaktan kurtarandır.
Uyar, kadını her an yanında duyumsamak ister.
BAHAR HASTALIĞI
“Hoşça kalın en eskisi en yenisi aşklarımın
Gitmek mi, gitmek ne demek kaçacağım
Ne iş ne güç, ne çoluk ne çocuk
Eylese eylese beni kararımdan –olmaz ya-
Bir kadın eyliyebilir."
"BİR BOZUK SAATTİR YÜREĞİM SENDE DURUR"
Turgut Uyar, aşk şiirlerinin en güzellerini eşi Tomris Uyar için yazmıştır. Şairin esin perisi, dostu, hayat arkadaşı, “dünyaya açılan penceresi”, sığınağı, yaşama sevincinin kaynağı, büyük, büyülü aşkıdır Tomris Uyar.
“Bozuk Saattir Yüreğim”
“Senin için alışılmış şeyler söyleyemem sana yakışmaz
dörtlükleri bozarım
Kimselere benzemesin seni övdüğüm
Bir bozuk saattir yüreğim sende durur.”
Son dize, Uyar’ın aşkının amentüsü olarak belleklerde kalır. Eşini öylesine sever ki o; övgüsünün kimselere benzemesini istemez, eşiyle birlikteliğinin bitip tükenmesini istemez, yaşamının sonuna kadar yüreğinin eşi için çarpacağını söyler.
ÇOKLUK SENİNDİR
“senindir ey sonsuz veren ne varsa hayat gibi
tutma soluğunu, genişle, öz ve kabuk senindir
ey en güzel görüntüsü çiçeklere dökülen bir çavlanın
aşkım, sonsuzum, bu dünyada ne var ne yok senindir.”
“Çokluk Senindir” şiirinde de şair, Tomris Uyar’ın aşkıyla çoğalır.
"TOMRİS UYAR İÇİN BİR ŞİİR KURMA ÇALIŞMASI"
“Denizi ve ormanı, açlığı ve başkaldırmayı ayırmadın
Bırakılmış bir köşebaşının en güzel tanımıdır adın
Seversin diye söylerim her şeyi, sana uygun olsun
Çünkü her şeyin birbirine uygununu sen bulursun
Gel ellerini ver en güzel ellerini öyle
Ruhum, ateş yüreğim, kokum, birlikte öyle”
Turgut Uyar’ın büyülü, büyük aşkıdır demiştik ya Tomris Uyar için; işte yukarıdaki dizelerde büyüsüyle her şeyi değiştiren, güzelleştiren odur. Şairin hayatında, çevresinde ne varsa her şeyi Tomris anlamlı hâle getirir.
TOMRİS’E AĞIT
Bayram bir yanlış tanımlamadır
Sadece gökyüzü gibi.
Bir lodos sürdürürken her yerde akşamını
Bir ayı resmini anlatırken birisi köşebaşlarında
Balıkların gecesini yani çocukların gecesini
Bir kuytuya bir pul gibi yapıştırılan
Gelen gider mi, ölen ölür mü
Bir şey eksilmez mi? Ben sorarım
Ben sonsuz karlardayım, iyi dururum
Beni bir yanlışlık bağlar rıhtıma
Birisi olmasa ben ne olurum
Son dizelerde şair, sevdiğini kendini var eden yaşama sebebi olarak görür; Tomris olmazsa çaresiz kalacaktır, yaşamı anlamsız olacaktır. Tomris’le birlikte “sonsuz karlarda”dır; tertemiz, dupduru ve saflığıyla Tomris onun bir parçasıdır.
İki sevgili birbirlerini tamamlar; özellikle Turgut Uyar’a göre Tomris “Yok oluş ve var olmak senin varlığında yaşamak. Aşk sensin. Aşk senin adın. Zaman yok, mekân sınırsız artık. Her yerde her anda sen. Seyirlik olmak hâlinden taşınalı çok oldu. Yüreğimin ucundan tuttuğundan beri ömürlük olmaya terfi ettin. Sonsuzluk aşamasında eşlik etmeye devam ediyorsun şimdilik.”
Tomris de Turgut Uyar için “Turgut konuşmadan söylerdi bazen her şeyi ve ben de çok alışıyordum bu Turgut’ça diline. Edebiyat konuştuğumuz kadar birbirimizle konuşmaya ihtiyacımız olmazdı çoğu zaman.
Bakardık, dokunurduk ve anlardık hissettiğimizi.”
Turgut Uyar, “Aşk sensin. Aşk senin adın. Zaman yok, mekân sınırsız artık.” diyor Tomris için duyumsadıklarını söylerken; şiirinde de zamanı durdurup kendini sonsuz zaman rıhtımına bağladığını ifade ediyor. “Birisi” dediği Tomris, onu kurtaracak sevgilidir ve onunla sonsuzluk aşamasında hep beraber olacaktır. Tomris onun her şeyidir.
Bu derin, büyük sevgiyi, eşinin yaşamındaki bu etkili konumu bir röportajında Tomris Uyar şöyle ortaya koyar: “ Bir ara , ben onun dünyaya açılan penceresi olmaktan da öte bir şeydim, bir parçası gibiydim. Ve kendimi bir parçası gibi hissettiğim için de sıkılıyordum tabii”
“AŞK İLE ALIŞVERİŞİ OLMAYAN KANATSIZ KUŞ GİBİDİR”
Turgut Uyar’ın şiirlerinde de sevgili, hissettirdiği duygularla yer alır. Şair, platonik bir aşkın üzerinde yarattığı duygusal etkileri şöyle ifade etmiştir: “İlk aşkım, sarsıcı, hüzünlü, umarsız ilk aşkım, o yıla (ilkokul çağı) rastlar. Bir mahalle arkadaşımın dayısının kızı. Onun da benden hoşlandığını sanmak istiyordum. Ne var ki, tek yabanlık pantolonumun tam cebinin üstünde kolay kolay saklanmayacak bir yırtık vardı. Ve onu gizlemeye çalışmaktan helak oluyordum. Onlar Cağaloğlu’nda oturuyorlardı hem de bir apartman katında; hem de kızın babası gazetecilikle ilgili bir iş sahibiydi. Bütün bunlar ona yaklaşmamı olanaksız hâle getiriyordu. Ama olsun, ben onun da benden hoşlandığını varsayarak mutlu ve hüzünlü oluyordum.”
Şairin ilk aşkı platoniktir: “İlk aşkım, sarsıcı, hüzünlü… Hüzünlü oluyordum”
Şair ilk aşkı için “mutlu” ve “hüzünlü” sözcüklerini kullanmıştır; oysa sonraki şiirlerinde de aşk-hüzün- mutluluk hep birliktedir: “Aşk söz konusu olduğunda, ikinci de üçüncü de sonuncu da ilk’tir. İlklerde her zaman saklı bir hüzün, sonlarda acı var galiba.”
Uyar’ın hayata bakışında ve şiirlerinde ağırlıklı yer alan “hüzün”le ve onun kaynağı ile ilgili olarak Orhan Koçak, şu saptamalarda bulunmuştur. “Hüzün, Uyar’ın şiirinin en eski gerekçesi, hattâ bahanesidir. Onu modern şiirin bir kuruluş ânından (“Melâli anlamayan nesle âşina değiliz”) belki de farkında olmadan devralmış, daha sert, daha çıplak, daha yırtıcı duygu tonlarıyla (korku, iğrenme, öfke, inkâr, nafilelik) karıştırarak daha koyu bir alaşım elde etmiştir.”
SİZE OLMAYAN
“aşk bazen imkânsız görünür kişiye
hepten biten birinden sonra
yeni bir duygu ilişkisi
ister inanın ister inanmayın
dayanılmaz bir hüzün verir insana
öyle bir hüzün.”
Aşk bazen imkânsızdır; bazen de karşılıksızdır. Bu da insana dayanılmaz bir hüzün verir; insan yaşama ilişkin her şeyi umutsuzca öteler. Yeni bir aşka yönelirse de önceki aşkın hüznü peşini bırakmaz; hep yüreğindedir.
TURGUT UYAR'ı doğum gününde anarken daha yazacak çok şey var da gazetedeki köşemin sınırlarını daha fazla zorlamak istemiyorum.
HOŞÇA KALIN.