Hüseyin Erkan, Eğitimci/Yazar


Aksu Öğretmen Okulu - 51/GÖKALP GİBİ BİR YİĞİT RASİH KAPLAN

Aksu Öğretmen Okulu - 51/GÖKALP GİBİ BİR YİĞİT RASİH KAPLAN


BuOkullarda gördüğümüz tarih dersleri, çok iyi bildiğimiz gibi, Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşlarını anlatır genellikle.  Dolayısıyla tarih dersleri tarih bilinci vermez öğrencilere.
Söz gelişi, “İstanbul kim fethetti, ne zaman fethetti?”; “Fatih’ten sonra kim padişah oldu?” “Yavuz Sultan Selim hangi savaşları yaptı?” gibi sorular ve yanıtları ile ne öğrenilebilir ki?
1958’de Aksu Öğretmen Okulu’nda 5. sınıftan son sınıfa geçen tüm arkadaşları gibi Hüseyin Erkan da bu sorulara doğru yanıtlar verdiği için, o da iyi tarih bildiğini sanıyordu.
Ne zaman ki, o yaz Ziya Gökalp’in Türkçülüğün Esasları adlı kitabını okumaya başladı, işte o zaman anladı yanıldığını.
Çünkü o kitabı okuyuncaya dek, eski Türklerde aile kavramının yurt sevgisi kadar önemli olduğunu, kadına ve kadın haklarına çok önem verildiğini bilmiyordu. Hele hele temelinde adalet, şefkat ve sadakat olan çağdaş uygarlık ahlakı, eski Türklerde herkesin vazgeçilmez niteliği olduğundan hiç mi hiç haberi yoktu.
Ayrıca anayurttaki atalarımızın dinsel inançlarının barış temeline dayandığını, dolayısıyla toplumdaki başka insanların farklı görüşlerine olduğu gibi, başka toplumların değerlerine de saygı gösterdiklerini de bilmiyordu.
Bu güzel özelliklerimizin pek çoğunu yitirmişiz biz zamanla. O nedenle eğitim, üretim ve ekonomide de geri kalmışız; bilimde, edebiyatta, güzel sanatlarda da… Kısaca söylersek, aklınıza gelen her alanda çağdaş uygarlıktan çok mu çok uzaklarda…
Hastalığın teşhisi konulduğuna göre tedavisi belliydi. Gökalp’ten önce Namık Kemal, Tevfik Fikret de çok açık olmamakla birlikte bazı ipuçları vermişlerdi. Ama Gökalp açık açık yazıyordu. Vatanımızı kurtarıp bağımsızlığımızı kazanarak cumhuriyeti kuran Gazi Mustafa Kemal’in ülkemize daha büyük hizmetler yapacağına, zararlıyı atıp yerine yararlıyı koyacağına inanıyordu.
İlk yapılacak iş, halk egemenliğine dayanan bir yönetim kurmaktı ki, cumhuriyetle bunu gerçekleştirmiştik zaten. Ama iş bununla bitmiyordu ki. Asıl bundan sonra yapılması gerekenler daha  önemliydi. 
Hiç vakit kaybetmeden çağdaş bir eğitim ve hukuk düzeni kurmalıydık. Ve de başta Kur’an olmak üzere tüm din kitapları Türkçe yazılmalıydı. Burası Türk ülkesi olduğuna göre ezan dahil, tüm dualar da Türkçe olmalı, vaazlar da Türkçe verilmeliydi.
Benim aklıma, benim mantığıma da öyle yatkındı ki bu sözler. İyi de Gökalp ve Atatürk dışında neden başkaları dile getirmemişti ki bu düşünce ve önerileri? Ve benim bu kitabı ilk okuduğum günlerin cumhurbaşkanı, Atatürk’ün son başbakanı Celal Bayar, niçin Atatürk’ün yolundan gitmiyordu? 
Anlamı bilinmeden, ne söylediğini anlamadan Arapça sureler okuyarak kılınan namaz gerçek bir ibadet sayılır mıydı?
Günümüzden 100 yıl önce yazılmış Türkçülüğün Esasları adlı bir kitabın, o günlerdeki toplumun dinsel inançlarını, yüzyıllardır anlatılagelen hurafeleri falan savunduğu sanılır; değil mi?
“Aman Fuzuli’nin, Baki’nin, Nef’i’nin şiirlerinde kullandığı dile, zevke sahip çıkalım; padişahlarımızı övmeye devam edelim; saray müziğini köylülerimize sevdirelim; başımızdan sarığı, fesi, sırtımızdan cübbeyi, şalvarı çıkarmayalım” falan diyeceği düşünülür.
Ama Gökalp ezberci, kopyacı ve tembel biri değil ki. O bir düşünür… O bir aydın… O bir araştırmacı… O pek az yetiştirdiğimiz bir bilim insanı… O bir toplumbilimci…
Bugün yeniden açıp okuyorum da bu değerli eseri, şaşıp kalıyorum. Bu seçkin düşünür, o karanlık günlerde nasıl da yetiştirmiş kendini öyle?
Ya Atatürk’e ne demeli? Ya onun çevresinde toplanan kahramanlara?..
Ya devletin başı padişah, ülkemiz doğusundan batısına işgal edilirken hiçbir şey olmamış gibi sarayında yaşarken, hükümet başkanı ve üyeleri İstanbul işgal edilirken bile seslerini çıkarmazken, “Ben niçin karşı çıkıp kendimi tehlikeye atayım!” demeyen yurtseverlere ne diyelim?
Onlardan birini çok iyi tanıyorum ben. Adı Rasih Kaplan… “İsim pek yabancı gelmedi ama kimdi bu yurtsever?” diye merak edeceğinizi bildiğim için anlatayım:
Rasih Kaplan, Antalya’nın Akseki ilçesinde Atatürk’ten iki yıl sonra doğar. (1883) Babası, daha sonra Akseki müftüsü ve Akseki belediye başkanı olan Tahir Efendi’dir.
Oğul Rasih, ilk ve orta öğrenimini Akseki’de tamamlayıp 1902’de Konya Medresesi’ne başlar. Dört yıl sonra başarı belgesi alıp Mısır’a gider. Babasının mezun olduğu El-Ezher Üniversitesi’ne girer. Felsefe, edebiyat ve toplumbilim dersleri alıp 1911’de İstanbul’a gelir. Burada hukuk eğitimi almak ister ama babasının ölümü üzerine Akseki’ye döner.
Babasının yapımına öncülük ettiği ilkokulda öğretmen olarak çalışır. O yıllarda Konya’ya bağlı Antalya sancağının İl Genel Meclis Üyesi seçilir. Ayrıca Akseki Eğitim Müdürlüğü ve ilköğretim meclisinde üye olarak çalışır.
Birinci Dünya Savaşı sonrası 28 Mart 1919’da İtalyanlar Antalya işgal eder. Rasih Kaplan, bu işgale karşı olduğu gibi, tüm işgallere de karşı olduğunu cesurca haykırır.
Antalya’da onun da öncülüğü ile kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin en gözü pek ve düşündüğünü apaçık söylemekten çekinmeyen bir üyesidir o artık.
23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanınca, üç çocuk babası bir aile reisi olduğuna aldırmadan Antalya Milletvekili olarak Ankara’da alır soluğu.
İstanbul Hükümeti’nin sadrazamı Damat Ferit Paşa’nın kabinesinde Şeyhülislam olarak görev yapan Dürrizade Abdullah, 11 Nisan 1920 günü bir fetva verir. Bakalım, ne diyormuş?  “Kuvayi milliye hareketine katılanlar eşkiyadır. Öldürülmeleri günah değil bir vazifedir. Dinen câizdir.”
Bu fetva Ankara’da toplanan TBMM’nin 13 Mayıs 1920 günlü oturumunda okunduktan sonra söz alan Rasih Kaplan, bu fetvayı verenin, “Vatan ve milletimize ihanet ettiği gibi, dinimize de ihanet ettiğini”(*) haykırır.
İşte böylesine bir yiğittir; 1920’den 1950’ye kadar aralıksız 30 yıl milletvekili olan Rasih Kaplan. Padişahlık ve halifeliğe son verilmesi dahil, tüm devrim yasalarının görüşülmesinde Atatürk’ü hararetle desteklemiş çağdaş görüşlü aydın bir yurtseverdir o. Daha söylenecek çok sözler var onun için ama şimdilik bu kadar yeter. 
İyi ki Akseki Eğitim Hayratı Derneği, ‘Rasih Kaplan’ adlı çok değerli bir kitap hazırlatıp       yayımlamış. Zevkle, mutlulukla, kıvançla okudum. Bu seçkin politikacımıza karşı olan sevgim ve saygım bir kat daha arttı. Emeği geçen herkese gönülden teşekkürler!..

Hüseyin Erkan

----------------------------------------------------------------------------------------------------------
(*) RASİH KAPLAN, Hazırlayanlar: Sinan Yücel, Attila Durak, Rasih Kaplan, Yayımcı: Murat Tokluca, 
İstanbul 2023, 175 sayfa. İstek için telefon: (0212) 542 93 38

YAZARLAR

  • Perşembe 31.6 ° / 17.1 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • BIST 100

    9629,68%0,85
  • DOLAR

    32,53% 0,26
  • EURO

    34,66% 0,36
  • GRAM ALTIN

    2499,23% 0,53
  • Ç. ALTIN

    4196,44% 1,04