Açtığım tv kanalında sevdiğim bir şarkı çıktı karşıma
“ Yağdır Mevlam su” diyordu şarkı.
İnsanın içine ılık ılık akan berrak bir su gibiydi.
Sahi su dediğimiz bu nesne ne muhteşem bişey yav….
Sanki vücudumuzdaki kan gibi.
Su, doğanın kanı mı yoksa?
Hidrojen ve oksijen gazlarının birleşerek yarattığı yüce
bir değer…
Yoksa birlikteliklerin yarattığı üstün değere mi örneklik
ediyor?
Elbette su edilgen bir maddedir.
Doğal gücünün dışında başka güçlerce de kullanılabilen,
içinde bulunduğu yere göre biçim alan renksiz, kokusuz,
akıcı bir maddedir. Çok sünepe de değil ha! Yiğitseniz
yatağını almaya kalkın da, görün Hanya’yı Konya’yı.
Kullanılmak söz konusu olunca iyilerin olduğu kadar,
kötülerin eline düşmek de kaçınılmazdır.
Kiminin elinde bir şarkı, bir şiir ya da sevgiye dökülen
dil gibi şırıl şırıl akıverir.
İnsanı, onca pislikten sözde temizler de gönderir öbür
dünyasına…
Kiminin elindeyse hilebazlık aracı olur “ Su gibi aziz ol”
dileğinin yerini “ zehir- zıkkım olsun” da alabilir ne yazık ki….
***
Yılın birinde bir mahalle sütçümüz vardı.
Erkenden gelir gür sesiyle etrafı çınlatırdı. Reklam elbet
onun da hakkıydı. Ama biraz dozunu kaçırıyor muydu ne?.
“ Beklediğiniz sütçü geldi” den sonra süte dair övgüleri
dinlemek zorundaydık sanki. 2 kez de ben aldım. Pişirirken
taşacak mı korkusu çekilmezdi. Sanırım suyu esirgememiş,
yarı yarıya koymuştu. Ama süt gibi beyazdı.
Artık almıyordum.
Her gelişinde niye almadığımı sorsa da ben lafa boğar,
geçiştirirdim.
Bir gün, bir arkadaşının Bilgisayarında benim yazmış
olduğum bazı “ Dörtlük” leri gömüş. Balkonda yakaladı
beni. Sokakta bağırıyordu:
“ Yav Hocam, sen çok güzel dörtlük yazıyormuşsun.
Arkadaşta gördüm. Ne olur bir de bana yazıversene.”
Benim yazdığım dörtlükler sana yaramaz dedim.
Dörtlüklerle eleştiri yaptığımı, reklama uymadığını
ne kadar söyledimse de dinlemiyordu:
“ Hocam istediğin eleştiriyi yap. Hem de arabanın
kapısına yapıştıracağım. İşte sana söz. Tüm mahalle
şahit olsun” diyordu.
Benden günah gitmişti. Kağıt- kalem çıkar dedim.
Hemen veresiye süt defterini ve kalemi hazırladı.
Söyleyeceklerimin tamamını yazacağına da söz mü?
“ Söz Hocam, söz. Sen söylemeye bak” diyordu,
neşe içinde.
Suya sütü katarım
Güğüm güğüm satarım
Doğruluk narasını
Utanmadan atarım.
Defteri sessizce kapattı. Arabayı çalıştırırken son sözü:
“ Be adam, vur dediysek, öldür mü dedik yav” oldu.
Gene yiğitmiş ki o günden sonra bir daha gelmedi.