Mehmet BABACAN, Eğitimci- Yazar ve Şair


     SÜTTOZU


     Kuyruksuz insanoğlu kuyruksuz mu kalsın?

     Her gün bir yokluk kuyruğu.

     Sakın ola kuyruğumuza basmayın.

     Kuyruk acısı unutulmaz.

     Okkanın her altına düşüş/

     Çöplüğe her süprülüş/

     Bir kuyruk acısıdır aslında.

     Kuyruk acısını unutmak dile kolay.

     Amerikan “ Süttozu” nu unutabildik mi?

                                               ***

     Demirözü Köyünde çalıştığım yıllardı.

     Musa Perçem’le beraberdik.

     Musa Hoca köyün yerlisiydi.

     Ülke yönetiminin tüm gücüyle beslenmeye el attığı yıllardı.

     Süttozu ve Vita Yağı olmasaydı bu günlere gelebilir miydik?

     Diğer Bakanlıklar nasıldı bilmem de Milli Eğitim süttozuyla ayaktaydı.

     Her öğrenciye içirilen sütün hesabı gramajına kadar verilmek zorundaydı.

     Bir arkadaşımız çocukların süttozu hakkını ailelere dağıtmıştı da onu

kurtarabilmek için, kaşık kaşık geri toplamıştık evlerden.

     Sadece beslenme teftişi için bir müfettiş görevlendirilmişti.

     Rahmetli Mehmet Suyolcu adeta kendini adamıştı bu göreve.

Uzak olmayan köyler arasında yaya dolaşıyordu. Ne zaman, nerde

ortaya çıkacağı belirsizdi.

     Günlük ilk ders saatinden sonra “ Beslenme Saati” miz vardı.

     Ama biz karşı olduğumuz için, düzenli yapmıyorduk  

     Köylü de bizimle beraberdi.

     Sanırım o yıllarda ilçede CHP’li olan tek köydü Demirözü

     Müfettişin çevre köylere geldiği duyulunca birkaç gün süttozu verir,

kalanını saklardık.

                                                               ***

     Bir sabah ilk ders saatinde çıkıp geldi müfettiş. Meğerse doğrudan

bize gelmiş.

     “ Günaydın arkadaşlar!

     Fazla vaktim yok. Sizin uygulamayı görüp, Konur’ a geçeceğim. Günlü

bir soruşturmam var” diyerek geldi yanımıza.

     Fena yakalanmıştık. Yarım saat sonra, yani beslenme saatinde her şey

ortaya çıkacaktı. Arkası soruşturma ve ceza demekti.  

     Bir çözüm bulmamız gerekiyordu. Ama böyle bir durum için hiç bir

hazırlığımız yoktu. İyi ki bakışlarımızla imleşirdik Musa Hocayla. Ben söze

girdim. Sinirli bir tavırla: 

     “ Yahu Musa Hoca! Bu Ayşe Teyze de iyice azıttı be. Aligilin kavgasına

karışmış, süttozunu hazırlayamamış gene. Öğleye yetiştireceğini söylüyor”

dedim. Bir de Musa kızdı Ayşe Teyzeye. Oysa öyle bir teyze yoktu.

     “ Akraba oldukları için karışmıştır. Neyse bu kez idare edelim de iyice

bir uyaralım. Temizliği için tercih ettiğimizi biliyor, ondan nazlanıyor” dedi.

     Müfettiş de temizliğe düşkün olduğu için, damardan bir girişti o sözler.

     “ O kadar vaktim yok arkadaşlar, ben hemen gideyim” dedi, patikaya

Yöneldi Müfettiş.

     İki köyün arası 2 km. kadar fundalık bayır idi. Yanına öğrenci vermemizi

kabul etmedi. Oralardan daha önce de geçtiğini söyleyerek, dersin yarısında

çıkıp gitti. Atlattık diye sevinerek dersi tamamladık.

     Dinlenme arasında bir çocuk koşarak geldi:

     “ Öğretmenim, deminki müfettiş düşmüş, şu bayırın başındaki

çalının arasında yatıyor” dedi. Çocuğa sus dedik. Biz iki tarafından

sessizce bastırdık. Yüksekçe bayırın başındaki çalının arasına yatmış,

bizi gözetliyordu.

     “ Hasta mısınız Müfettiş Bey? Geçmiş olsun” sesiyle kalkmaya

davrandıysa da Musa Hoca izin vermedi, beline basmıştı ayağını.

     “ Be utanmaz adam” dedi Musa. “ Buradan bizi kaç gün, kaç ay,

kaç saat gözetleyebilirsin? Sana ne yapayım ben şimdi?” dedi.

     Ben de uyarmıştım:

     “ Bak Müfettiş Bey, Musa Hoca çok acımasızdır. Öğrenci iken de 

boksörmüş zaten. Seni ben bile kurtaramam” demiştim, İsmet Paşa

benzeri.

     Yalvarışı içler acısıydı. Önce döveceğimizi sanıyor, kafasını gözünü

korumaya çalışıyordu. Dövmeyeceğimizi anlayınca “ Ne olursunuz

kimseye söylemeyin. Ben size çok güzel raporlar vereyim” demeye

başladı yattığı yerden. Öğrencilerin görmesine izin vermemiştik.

     Bıraktık Sayın Müfettişi. Kaçarcasına gitti.

     On gün sonra raporlarımız ulaştı elimize. Kimseye söylemeyelim

diye elini çabuk tutmuş olmalıydı. Raporlar birer destandı sanki.

Meğer biz neymişiz be? Birer afetmişiz de kendimizden haberimiz

yokmuş.

     Gerçi söz vermemiştik ama biz de ağzımıza sahip olduk. Yalnızca

düğün ve bayramlarda söylemedik. Mitinglerde ağzımızdan kaçmış

olabilir. Çok görülmemeli, süt çocukluğu işte.     

    O süttozları, içenlere bir yarar sağladı mı bilmeyiz de içmeyenlere

böylesine başarı belgesi düzenletecek kadar “ Aldatma Gücü”  yüksek

bir nesneydiler.  

YAZARLAR

  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 25.6 ° / 13 ° Güneşli
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22