Toplumun birinde dolandırıcılık hızla artmış.
O kadar hızlı ki tespih çeken bile yetişemiyormuş.
Canı yananlar dertleşmek için bir araya geldikçe akıl verenler
de çoğalmış ve örgütlenmeye karar vermişler.
Kısa sürede “ Dolandırıcılardan Korunma Derneği” ni kurmuşlar.
Umut içinde Dernek salonunda toplanmışlar.
Herkes ağıdını ağladıktan sonra, neler yapabileceklerine gelmiş
sıra. Bir yığın öneri yığılmış, ama uygulama yönteminde bir türlü
anlaşamamışlar..
Onları dinleyen Derneğin çaycısı bir öneri sunmuş:
“ Usta bir dolandırıcı getirip ondan fikir alalım” demiş.
Uygun bulmuşlar ve getirmişler Ustayı.
Adam karşılarına geçmiş:
“ Arkadaşlar, size birkaç soru soracağım. Vereceğiniz yanıtlar bize
yol gösterici olacaktır” demiş ve ilk soruyu sormuş:
“ Siz bir dolandırıcı olsanız ve de ilk kez girdiğiniz bir toplulukta
mesleğinizi uygulamak isteseniz, ilk tanımak istediğiniz kim olurdu?”
Herkesin verdiği yanıt şaşkın olanlar, özürlüler, dikkatsizler vs. gibi
özelliklerde toplanmış.
“ Yanıtlarınız tümüyle yanlış” demiş Usta.
“ Ya sen kimi seçerdin?” demişler.
“ En açıkgöz olanı seçerdim” demiş.
Şaşkınlıkla aralarında tartışmaya başlayan topluluğa ikinci soruyu
yöneltmiş Adam:
“ Peki, sizce neden en açıkgöz geçineni seçerdim acaba?”
Yanıtlar hızla gene yazılmış. Yanıtların çoğunluğu onun dikkatinden
uzak kalıp korunmayı ya da dostluk kurup, zararsız hale getirmeyi ön
görmüş olabileceği noktalarında toplanıyormuş.
“ Gene olmadı” demiş, Adam.
Toplum biraz kızmış bu kez. Hani örgütlü toplum kızarmış ya.
“ Be Adam, bir pok biliyorsan söyle. Bizimle oyun mu oynuyorsun?”
deyip masaya da bir vurmuşlar.
“ Hayır hayır! Sizinle oyun oymamak haddime mi? Sorunun özünü
açıklamaya çalışıyorum” demiş Usta ve sürdürmüş sözünü.
“ Bakın, kendini en akıllı, en kurnaz, en aldatılamaz sanan kişi, en
önlemsiz kişidir. Pohpohlara en yatkın yiğittir o.
Onun korunma duvarları yıkılmış gibidir.
Ben, öyleleri o kadar kolay dolandırırım ki şaşar kalırsınız.
Hatta üstüne bir de ödül alırım.
Oysa fukara kuşkucudur.
Hele köylü ise daha da zor olur.
Onları dolandırmak “ Deveye hendek atlatmak” gibidir.
Ses çıkaramayışları çaresiz kalmışlıkları yüzündendendir.
Arkadaşlar, aslında kuşku, insanlığın korunma ve gelişim
sürecinin ana dinamiğidir” demiş Usta.
Biz de diyelim ki :
“ Keşke kentin kültürü ile köylü kuşkuculuğunun buluşmasını
sağlayabilseydik.”
Mehmet BABACAN