YAVUZ ALİ SAKARYA


 BİZDEN BİRİ (5) Bedia (Hüdaverdi) Kervancıoğlu

Aksu’nun ve Arifiye’ nin mesleğini taparcasına seven, insanı, öğrencilerini seven, kendini mesleğine adamış, Okul Doktoru ve Sağlık Bilgisi Öğretmeni Bedia (Hüdaverdi) Kervancıoğlu da enstitüleri efsane gibi görünen ama gerçek kılan adanmışlardan biri. İnanılmaz işler yaptıkları. Aksu’nun doktor anası O.


Aksu’nun ve Arifiye’ nin mesleğini taparcasına seven, insanı, öğrencilerini seven, kendini mesleğine adamış, Okul Doktoru ve Sağlık Bilgisi Öğretmeni Bedia (Hüdaverdi) Kervancıoğlu da enstitüleri efsane gibi görünen ama gerçek kılan adanmışlardan biri. İnanılmaz işler yaptıkları. Aksu’nun doktor anası O.

Öncelikle elit bir aileden gelmesine, saray benzeri mekânlarda el bebek gül bebek büyümesine ve İstanbul gibi bir ilde okuyup doktor olmasına karşın, mezun olduğu zamana kadar İstanbul dışına çıkmamasına, taşra nedir, Anadolu nedir bilmemesine karşın, kendini sonrasında topluma adayan, sadece öğrencileri değil, çalıştığı yörelerde tüm halkın ablası, annesi, doktoru olmayı başaran sıra dışı bir kişilik. Sevecenliği tavan yapmış bir hümanist.

Mezuniyet sonrasında elinde doktor diploması başkent Ankara’ya gider Bedia Hanım. Amacı mesleğinde ilerlemek, mümkünse Tıp Fakültesi’nde asistan olarak kalarak akademik çalışmalar yapmaktır. Bu mümkün olmazsa, bir hastaneye girip orada çalışarak hayatını kazanacaktır. Başkente gidiş nedeni budur.

Bir rastlantı sonucu Ankara’da konuk olarak kaldığı evin sahiplerinin dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel olduğunu, yakın dost olduklarını öğrenir. Aile, Bedia hanımdan Bakan Yücel’e söz etmiş, Bakan da zaman yitirmeden kendisi ile bir ön görüşme yapmak üzere genç doktoru makamına çağırtmıştır.

Tam burası, Doktor Bedia hanım için yazgısının değiştiği, yurt gerçeği ile yavaş yavaş tanıştığı, bir biçimde ayağının suya erdiği ve toplum için sorumluluklarının olduğunu hissettiği anların başlangıcı olmuştur.

Bakan Yücel, konuyu dağıtmadan, çok fazla ayrıntıya girmeden, doğrudan konuya girmiş, “Doktor Hanım, ülke çapında yeni okullar, enstitüler açıyoruz, ivedilikle doktora, sağlıkçılara gereksinimimiz var. Bizimle çalışmak ister misiniz?” diyerek birlikte çalışma teklifinde bulunmuştur.

Bakan Yücel, konuşmasını “Vatan sizden hizmet bekliyor, Bedia Hanım!” diyerek tamamlamıştır. Bu son cümle, Doktor Bedia’yı öylesine etkilemiştir ki, bir an bile düşünmeden, “Tamam efendim, mademki vatan bizden görev bekliyor, nereye isterseniz giderim.” yanıtını vermiştir.

Tonguç’la görüştükten sonra, ataması Aksu Köy Enstitüsü’ne yapılmış, meslek yaşamının büyük kısmını Aksu’da, birkaç yılını da Arifiye’ de geçirmiş, enstitü öğrencilerinin doktoru, doktor anası olmayı başarmıştır. Anıları, yaptıkları işler tüm öğrencilerin kafalarına kazınmıştır. Herkes onu gerçek bir ana bellemiştir.

Sonrası, uzun süre özveri dönemidir. Ortada kalacak yer yoktur, gündüz müdür odası olan yer, akşamları Doktor Bedia’nın yatak odası olmuştur. Görev yapmak üzere geldiği yer, onun ilk izlenimleri ile “Darülaceze” den (düşkünler yurdu, bakımevi) farksızdır.

Kuruluş aşamasındaki enstitüde hiç kimse onun orada o koşullarda uzun süre kalacağını düşünmez, ama o ezberleri bozarak bütün meslek yaşamını eğitimin hizmetinde geçirir, öyle de tamamlar. Özverinin en güzel örneklerinden birini verir.

Başlangıçta az sayıda öğrenci vardır ellerinin altında. Seri biçimde öğrenci kaydetmek, eğitim öğretimi yoluna koymak, daha çok kız öğrenciyi Enstitüye kazandırmak, gelen öğrencileri kaçırmamak gibi görevleri vardır her birinin.

Ama azim ve meslek sevgisi, yurt sevgisi, insan sevgisi ağır basacak etap etap zorluklar yenilecektir. İmece egemen olacaktır. Olur da.

Derslikleri, yatakhaneleri, işlikleri yapan çocukları gördükçe, her bir çocuğun okuma öğrenme azmiyle gücü oranında bir taşın ucundan yapıştığını gözlemledikçe mesleğini daha çok sever, topluma hizmette kendini daha bir sorumlu hisseder Doktor Bedia. Sıcak ortamı benimser.

Hemşire Ayşe ile birlikte öğrencilerin, okul çalışanlarının sağlık meleği konumundadırlar artık. Sıtma yuvası Aksu’da, elbirliği ile bataklıklar kurutulmaya, sıtmanın önü kesilmeye başlar. Yetiştirdikleri çocuklar, Bedia hanımım deyimiyle köylerinde büyük hizmetler göreceklerine inanmış Atatürkçü çocuklardır.

Vatan için canlarını verecek, yurdun her köşesini vatan bilen çocuklar yetiştirirler.

Antalya’da kalan Doktor Bedia, her gün 18 kilometre uzakta bulunan aksuya motosiklet, le gelir gider. Bu kentin pekte alışık olduğu bir durum değildir. Okul yolunda ilginç olaylarla da karşılaşır. Üşümemek için sımsıkı giyindiği, yüzünü sıkıca örttüğü bir gün Aksu’ya giderken yolun daraldığı, araçların yavaşlamak zorunda kaldığı bir yerde önü bir eşkıya tarafından kesilir. Yüzünü açtığında eşkıya durdurduğu kimsenin okul doktoru Bedia olduğunu görür. “Doktorum, siz miydiniz? Bilsem durdurmazdım. Çok özür dilerim” der. Bunu neden yazdık, Doktor hanım, çevrede o kadar sevilen sayılan biridir ki, nasihat ederek eşkıyayı, yol keserek soygun yapmaktan vazgeçirir. İş bulmasına yardımcı olarak, dürüst çalışmasını, namusuyla geçimini sağlamasına yardımcı olur.

***

Bedia hanım, bir dönem Serik ilçesinde ikamet eder. Oturduğu evin altında hayvanlara nazar boncuğu, takı malzemesi, kolan, ip, çan ve benzeri şeyler satan bir dükkân vardır. Bedia Hanım, o dönemde ikinci kızı Zehra’ya (avukat) hamiledir. Doğum yaklaşmıştır. Gün saymaktadır.

Bedia Hanım, ay ışığında kimsenin yardımı olmadan ikinci kızı Zehra’yı doğurur. Ertesi sabah lohusa yatağında dinlenirken, kapısı çalınır. Köylünün biri, Doktor Hanıma, askerden yeni dönen oğlunun kulağına akrep kaçtığını, ocağına düştüğünü, oğlunu kurtarmasını, yoksa öleceğini söyler. Yalvarır.

Doktor hanımın gidecek hali yoktur. “Yeni doğum yaptım, yatakta yatıyorum, gidemem.” Deyince, ayağına kapanan köylü, “Doktorum ne olursun, aslan gibi oğlum pisipisine ölüyor. Bir şeyler yap.” Der. Köylü, “buraya atımla geldim. Ben sizi atımla götürür getiririm, ne olur, yardım et” der. Israrını sürdürür.

Bedia Hanım, insan yaşamı söz konusu olduğu için atın terkisine binip, cımbızla gencin kulağındaki akrebi çıkartır. İyilik eder, bir can daha kurtarır geri döner. Kendi yaşamını riske atarak yapar bunu. Buraya kadar iyi de, yeni doğan bebeğini kime bırakmış derseniz, onu zorunlu olarak evin altında bulunan dükkâna, hayvan malzemeleri satan adama emanet eder. Dönüşte dükkân sahibi kocaman bir nazar boncuğunu doktor hanımın elbisesine tutturarak “Doktorum, nazar değmesin sana. Senin yerinde bizim hanımlar olsa, kırk gün lohusa yatağından çıkmazlardı.” Der ve taze bebeği annesine teslim eder. Nazarlık, üzerlik dükkânda ne varsa doktora verir, nazar değmesin diye dua eder.

Bedia Hanımın yaşamı, gerçekten destansı bir yaşamdır. Doktorun en saygın olduğu, ülke genelinde yetersiz sayıda doktor olduğu için çok değerli olduğu, diğer mesleklere nazaran daha iyi kazanç elde edebilme olanağı olmasına karşın, sırf insan sevgisi ile, ve bakan Yücel’in tek bir cümlesi “Vatan sizden hizmet bekliyor” cümlesini ilke kabul ederek halkın temelini oluşturan, ulusun gerçek efendisi olan köylüyü, köylü çocuğuna hizmeti görev edinmiştir.

***

Bedia hanım, parayı hiç önemsememiş, Cumhuriyet ilkesine sıkı sıkı bağlı kalmıştır. Elitin değil, parası olanın değil, halkın doktoru olmak istemiş, bunu da verdiği hizmetle ömür boyu başarmıştır. Sivrilmek, ön plana çıkmak gibi bir derdi hiç olmamış, her zaman görev bilinci ile hareket etmiştir.

***

Bir gün arkeolog kızı Ayşe Feyizoğlu ile Aksu’yu ziyarete giderler. Emek emek oluşturulan okulun bahçenin içinde dolaşırlarken, kızı “Anne, bu bahçeye çok emek verdiniz. Sen de okul doktoru olarak büyük emek verdin. Bu bahçeye senin ve senin gibilerin heykelini dikmeleri gerekirdi.” deyince, Bedia Hanımın verdiği yanıtına bakar mısınız?

“Ah be kızım, bizler bunu hiç düşünmedik ki. Böyle bir beklentimiz de olmadı. Bizler, hepimiz, heykel olmayı değil, heykelleri taşıyan kaideler olmayı istedik.”

Destansı yaşamı ile böyle bir öğretmen- doktordu Bedia (Hüdaverdi) Kervancıoğlu. Ne söyleyeceğini, nasıl söyleyeceğini bilir, doğru neyse onu savunurdu.

***

Biraz kiloludur Bedia Hanım. Arifiye’ de çalıştığı dönemde bir gün Adapazarı’na kent merkezine gitmek için dolmuşa biner. Dolmuş şoförü deneyimsiz ve terbiyesiz genç, iki kişilik yer kapladığını söyleyerek doktor hanımdan iki kişilik ücret talep eder. Bedia hanım, hiç bozuntuya vermeden iki kişilik ücreti öder.

 Arkada oturan öğretmen okulu öğrencileri olaya tanık olurlar. O anda hiçbir şey söylemezler, okula dönünce okul çapında bir kulis yaparak Arifiye dolmuşlarını protesto kararı alırlar. Bir gün, iki gün derken, öğrenci ve öğretmenler dolmuşa binmeyince, bu kez telaşlanan dolmuşçular nedenini araştırırlar. Durumu öğrenirler. Kabalık eden şoförü okula getirip özür diletirler, fazla ödediği parayı geri verirler, sonra iş yeniden tatlıya bağlanır. Bedia hanım öğrenci ve okul çalışanları tarafından tapılacak derecede sevilen, her dediği yerine getirilen bir eğitimcidir. 5 Ocak 2021, Antalya

 

YAZARLAR

  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 25.6 ° / 13 ° Güneşli
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22