Prof. Dr. Özer OZANKAYA


5 Aralık: Türk Kadınlarının Tam Yurttaşlık Haklarına Kavuşması!

TÜRK KADINININ TAM SİYASAL HAKLARINA KAVUŞMASININ 86. YILDÖNÜMÜNDE AKP YÖNETİMİ, ULUSUMUZU AMERİKAYI YENİDEN BULMAK ZORUNDA BIRAKIYOR!


Cumhuriyet öncesinde, 1914 yılında bile, örneğin Celal Nuri, Türk kadınlarının toplumsal konumunu şöyle anlatıyordu:

"İnsan türünün dişi yarısı, dünyanın ileri ülkelerinde, günden güne haklarını geri almaktadır... İnsanlığın her iki yarısı aynı eşitlik konumunda çalışacak, bunun sonucu olarak aile yaşamı değişecek ve şimdiki cinsel ilişkiler daha akla uygun bir durum alacak.. Avrupa yüzyıllardan beri bu amaca doğru ilerliyor.

“Oysa bizde kadınlar başka, erkekler başka bir dünya oluşturuyor; biri öbürünü tanımıyor; biri öbürüyle ilişkide değil. Bu büyük çelişki gerçekten de Osmanlının yıkılışının en önemli etkenidir. Kadınlar doğal olmayan bir yaşama mahkûm bulunuyorlar. Bizde kadınlar bugünkü durumda büyük bir bunalım geçirmektedirler. 

“Oysa bugünkü durumumuzun sürdürülmesi hem tehlikeli, hem de olanaksızdır. Eğer bunda diretecek olursak toplumumuz hemen hemen kangren olur. Bu hapisilik yaşamı yaşam değildir. Şunu da söyleyelim ki bu ne asıl İslam kurallarına, ne de Türk âdetlerine uygun değildir.

“Böyle ileri bir zamanda eski çağlar örf ve âdetlerini korumaya olanak bulunamayacağından, toplumumuz içten içe kokuşmaktadır. Kadın şimdi içinde kıvrandığı sınırlamalarla ne annelik ve eğiticilik, ne de eşlik ve yaşam arakadaşlığı görevini yerine getirememektedir. Türk kadınları insanlığın kısıtlı üyeleri durumundadırlar. Kadının katkısı ve katılımı olmadan bir toplum ilerleyemez. Kadınsız bir toplum, dilsiz bir adama benzer. Yavaş yavaş âdetlerimizdeki bu orta-çağcıllıktan çıkmazsak, biz Türkler ve müslümanlar toplumca kötürüm oluruz." (Celâl Nuri, Mukadderat-ı Tarihiye)

Yıl 1923. Cumhuriyet henüz ilân edilmemiş. Tunalı Hilmi Bey I. Büyük Millet Meclisi'nde yeni seçimler için yapılacak nüfus sayımında kadınların da sayılmalarını önerince büyük itirazlar kopmuş, yüksek sesli eleştiriler yapılmıştı. Konuşmacı, amacının kadınlara seçme hakkı vermek değil, yalnızca sayılmalarını sağlamak olduğunu bile anlatamadan kürsüden inmek zorunda kalmıştı.

Toplum ve insan bilimlerinin ortaya koyduğu bir gerçektir ki, tek tek bireylerin de, bir bütün olarak toplumların da mutluluğu, doğanın eşit sayıda ürettiği kadın ile erkek arasındaki ilişkinin eşitlik ve özgürlük üzerine dayalı olmasına bağlıdır. Bunun için de aile kurumunun, kadın ile erkeğin eşitliği üzerine kurulu olması şarttır; çünkü aile, her toplum üyesinin içinde dünyaya geldiği ve en kalıcı kişilik özelliklerini kazandığı temel toplum çekirdeğidir.

Bireyler olarak insanların sağlıklı bir kişilik yapısına kavuşabilmesi, kadın ile erkeğin birbirini tamamlamasına bağlıdır. Yalnız erkeklerden, ya da yalnız kadınlardan kurulu ortamlar insanın doğasına aykırıdır. Kadın ve erkek yaşamın her alanında birlikte, arkadaşça yer aldığı zaman insan yetenekleri en büyük ölçüde gelişebilmekte, insanlararası ilişkilerde duygusal ve davranışsal uyum ve denge kurulabilmektedir. Kadınların da yer aldığı toplantılar, daha uyumlu, daha saygılı ve daha verimli toplantılardır.

Demek ki bireylerin cinsellik gerçeğine karşı yabancılaşmamaları gerekir. Ne erkek, ne de kadın olmanın ayrıcalıklı ya da aşağılık bir şey olduğu yolunda insan doğasına aykırı koşullandırmalara uğratılmamaları gerekir. Bunun için kadın olsun, erkek olsun, her bireyin eşit insan ve yurttaşlık haklarına sahip olması ve bu hakları toplum yaşamının her alanında, hiçbir engellemeyle karşılaşmaksızın kullanabilmesi şarttır.

Ancak bunun da ötesine gidip belirtmek gerekir ki, tüm toplumun mutluluğu için, kadınların erkeklerden daha öncelikle ve daha büyük ölçüde eğitim görme, meslek sahibi olma ve toplum yaşamında etkin biçimde görev alma olanaklarıyla donatılması zorunludur. Çünkü, erkek olsun, kadın olsun toplumun tüm üyelerini dünyaya getiren ve dil öğrenip zekâlarını geliştirmeğe ve eğitilmeğe en elverişli oldukları çocukluk çağlarında yetiştiren, kadındır. Öyleyse kadınları çağın bilimi, tekniği ve sanatıyla donanmış, kendi insanlık değerinin tam bilincine varmış ve toplum yaşamında görev ve yetki sahibi kılınmış olan uluslar, hiç kuşkusuz dünyanın en ileri, en güçlü, yani en mutlu ulusu olurlar.

Nitekim bugün dünyada en güçlü ve en ileri ülkeler, kendi içlerinde kadın erkek eşitliğini en büyük ölçüde gerçekleştirerek uygar insan ilişkilerini kurabilmiş olan ülkelerdir. Açık ya da örtülü sömürge durumunda bulunan toplumların ise temel bir ortak özelliği, kadınlarının eşit insan ve yurttaş konumundan yoksun tutulmalarıdır.

Atatürk de Türk kadınlarına seçme ve seçilme haklarını tanıyan 5 Aralık 1934 tarihli devrim yasasını toplumumuza bu bilinçle açıklıyordu:

"Bu karar, Türk kadınına toplumsal ve siyasal yaşamda, bütün ulusların üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihte aramak gerekecektir. Türk kadını, evdeki uygar yerini yetkiyle almış, iş yaşamının her aşamasında başarılar göstermiştir. Siyasal yaşamda, belediye seçimlerinde deneyimini yapan Türk kadını, bu kez de milletvekili seçme ve seçilme yoluyla haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Uygar ülkelerin bir çoğunda kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu yetkiyle, yeterlikle kullanacaktır."

Atatürk Cumhuriyeti'nin sağladığı bu özgürlük ortamında siyasal erk konumuna gelip Atatürk ilke ve devrimleriyle kavuştuğumuz hak ve özgürlükleri baltayalayan -kadını ve erkeğiyle- gerici siyasetçiler, (örneğin "Sus Kadın! Bir kadın olarak sus!" diye bayan milletvekilini azarlayan yakın yılların bir Meclis Başkanı), kendi ellerinde olsaydı Türk kadınına insanlık onuru gereği olan bu hakları bugün bile sağlarlar mıydı? Türk Milli Eğitiminde 4+4+4 düzenlemesiyle kasaba ve köylerde kız çocuklarının erken yaşta okul dışında bırakılması, tarikat izbelerinde köreltilmesi, ... sorunun yanıtının "Hayır" olduğunun bir kanıtıdır.

Siyasal hakların en üstünü seçme ve seçilme hakkı Türk kadınına ve Türk ulusuna kutlu olsun.

Yüce Atatürk'ü saygıyla, sevgiyle, en derin bağlılık ve gönülborcu duygularıyla anıyoruz.

 --------------------------------------------------------------------------------------

(Bknz.: Özer Ozankaya, Cumhuriyet Çınarı - Mustafa Kemal'i "Atatürk" Yapan Uygarlık Tasarımı, EM Yay.)

 

...

 

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92