Prof. Dr. Özer OZANKAYA


30 EKİM 1918: TÜRKLÜĞÜN ÖLÜM BUYRUĞU MONDROS SÖZLEŞMESİNİN YILDÖNÜMÜ

SORUMSUZ KİŞİ YÖNETİMİNDE TÜRKLÜĞÜ YOK OLMANIN EŞİĞİNE GETİREN MONDROS  BOYUNDURUĞUNU, “SORUMLULUK DUYGUSU, ÖLÜM KORKUSUNDAN DAHA AĞIRDIR!” DİYEN MUSTAFA KEMAL’İN ULUSAL EGEMENLİK/DEMOKRASİ BİLİNCİ PARÇALAYIP BAĞIMSIZLIĞIMIZI KURTARDI!


104 yıl önce 30 Ekim 1918 günü Osmanlı Halife sultanı ve hükümeti, Anadolu ve Rumeli’de Türklüğe son vermeyi amaçlayan Mondros Silah Bırakışmasını (gerçekte koşulsuz boyun eğme anlaşmasını) imzalarken, Halepte bulunan Mustafa Kemal, telgrafla getirtip  tümünü incelediği bu ölüm buyruğu sözleşmeyi tanımayacağını hemen belli etmek üzere Osmanlı yöneticilerine ağır eleştirilerle dolu telgraflar   çekmektedir! Pek yakında doğrulanacağı görülecek olan,  "Bu anlaşma hükümlerini kabul ederseniz, bir gün Osmanlı hükümetinin kimlerden kurulu olması gerektiğini de düşmanlar belirlemeğe kalkışabilecektir!" uyarısını bile yapmaktadır.

 Aslında çoktan oluşmuş   bir kararı vardır: Osmanlı yapısını sürdürmeye artık olanak kalmamıştır. Tek kurtuluş yolu, Anadolu ve Rumeli'deki Türklüğe dayalı bir ulusal demokratik devlet biçiminde örgütlenmektir.

Oysa Osmanlı yönetiminin onayladığı silah bırakışmasının koşulları bu kurtuluşu hepten olanaksız kılmaktadır. Çünkü Türk'ün Anadolu'daki varlığına son vermek kastını taşımaktadır.

Öyleyse hemen harekete geçmek gerekir.

Kendisi Çanakkale'nin muzaffer komutanıdır; dahası, 4 yıl süren dünya savaşında aldığı hiç bir görevde yenilgi almamış tek komutandır. Tüm ordunun saygı ve sevgisini kazanmıştır. Çanakkale'de  tüm Türk ulusuyla tanışmış, ulusunun da sevgi ve güvenini kazanmıştır.

Öyleyse artık harekete geçmesi gerekir!

Mondros koşullarının uyguanmasına engel olmak, ordunun dağıtılmasını, silahlarının toplanmasını ve yurdun dört bir yandan işgal edilmesini önlemek, en azından durdurabildiği ölçüde durdurmak üzere harekete geçmesi gerekir.

Oysa Mustafa Kemal böyle yapmıyor!

O ağır eleştirileri yönelttiği Osmanlı yöneticilerinin de işbaşında olduğu, işgal altındaki İstanbul'a geliyor ve burada 4-5 ay süreyle kalıyor.

Neden?

Bu soru daha sonra Atatürk'e sorulmuştur. Bunun bir önderlik yanlışı olup olmadığı söz konusu edilmiştir. "Ya İstanbul'dan çıkamasaydınız? Ya tutuklansaydınız ya da öldürülseydiniz? Neden hemen harekete geçecek yerde İstanbul'a gittiniz?" diye sorulmuştur.

Atatürk'ün verdiği yanıt, bilimsel düşünce yapısının da, demokratik sorumluluk ilkesinin de gereği olan "en iyi bildiği şeyi bile yeri geldiğinde yeniden irdelemek, aynı konuyu inceleyen başkalarına danışmak" gereğine gösterdiği özeni anlatmaktadır:

"Bir kararım varken neden onu hemen uygulamıyorum? Hemen söyleyeyim ki, ciddi ve ağır bir karar bir kez uygulanmaya başlandıktan sonra, 'Ah, keşke şu yanını da düşünmüş olsaydım! Belki başka bir çözüm bulunurdu; yeniden bunca kan dökmeye gerek kalmazdı !' gibi duraksamalara yer kalmamalıdır. Böyle bir duraksama, karar sahibinin vicdanında sürekli kanayan bir yara olur ve onu yaptığının doğruluğundan da kuşkuya düşürür.

"Ayrıca birlikte çalışacak olanların da'(=yani ulusal kurtuluşu düşünen başka insanların da, Ö.O.) 'yapılandan başka bir şey yapma olasılığı kalmadığına inanmaları gerekirdi. Düşünce hazırlıklarında alçak-gönüllü davranmak, kendini silmek ve karşındakinde içtenlikli bir inanma duygusu uyandırmak şarttır.

"İşte benim silah bırakışması sırasında 4-5 ay süreyle İstanbul'da kalışımın tek nedeni budur!"

Mustafa Kemal'in bu tutumu bilinçli bir biçimde ve genellikle izlediği, şu açıklamalarından da anlaşılıyor:

"Ben düşündüklerimi önce ulusun vicdanında, gereksiniminde ve yeteneğinde görmeyi şart sayan ve ancak bunu gördükten sonra uygulamayla kendimi yükümlü bilen bir insanım. Her insanın üyesi olduğu toplum için düşündüğü bir görüş olabilir. Ama sağını solunu düşünmeden söylenmiş sözler, benim görüşüme göre, uzun uzun ve derin denemelerle incelenmedikçe uygulama alanına çıkamazlar. Her toplumsal işte kişisel düşünüşün genel gereksinim ve istence uygun olduğunu sezinlememiş olanlar, kaçınılmaz bir biçimde başarısızlığa yazgılıdırlar...

"Eğer ben size bu sorunu (ulusal kurtuluşu, Ö.O.) ancak son yıllarda düşündüm dersem inanmayınız. Ben tâ çocukluğumdan beri bu dâvâyı düşünmüş bir adamım”.

Bu yanıtlar, Atatürk'ün düşünce yapısının bilimselliğinin/demokratikliğinin çarpıcı örneklerinden biridir.

Kurtuluş savaşının başarılabilmesi de, Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm sömürgecilerin içerden ve dışardan engellemelerine karşın dimdik ayakta durabilmesi de, bu düşünce biçimi sayesinde olmuştur ve olmaktadır.

Mustafa Kemal ile Enver Paşa'yı karşılaştıran bir yazar, ikisi arasındaki temel farkın, tam da bilimsellik ve sorumluluk anlayışının Mustafa Kemal’de çok temelli bir yer tutmasına karşın, Enver Paşa’da bulunmayışı olduğunu doğru olarak yazmıştır:

"1914 yılında Harbiye Nazırı Mustafa Kemal olsaydı, devleti I. Dünya Savaşına sokmazdı.

“1922'de İzmir'e giren Enver olsaydı, o hızla döner, Suriye ve Irak üzerine yürür, kazanılanı da yitirirdi."

Sorgulayıcı kafa yapısı, bireyler olarak insanlara kişilik, "uygar yüreklilik" (medeni cesaret) sahibi olma, baskı ve haksızlıklara karşı koyma yetisini ve gücünü kazandırdığı gibi, kamusal sorumluluklarını da gereğince yerine getirmelerini olanaklı kılar.

Nitekim Mustafa Kemal, "Sorumluluk duygusu, ölüm korkusundan daha ağırdır.” demektedir.   Kendi bildiğini zaman zaman yeniden gözden geçirme gereğini bilen ve "Acaba yanılıyor olmayayım?" diye soran insanlar, başkalarından duyup okuduklarını haydi haydi "Bakalım doğru mu?" süzgecinden geçirebilir ve böylece kimsenin "ağızdan dolma tüfeği" olmamayı  da başarırlar.

Demokratik düzenin işletilebilmesinde, başta siyaset insanları olmak üzere genellikle yurttaşların bu düşünce olgunluğu düzeyine gelmelerinin zorunluluğu açıktır.

Bknz.: Özer Ozankaya, Cumhuriyet Çınarı – Mustafa Kemal’i “Atatürk” Yapan Uygarlık Tasarımı, CEM Yay.

YAZARLAR

  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 25.6 ° / 13 ° Güneşli
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,58% 0,35
  • EURO

    34,75% 0,10
  • GRAM ALTIN

    2507,64% 0,95
  • Ç. ALTIN

    4181,01% 0,22