Yılmaz AYDOĞAN / BÖYLE GİTMEZ!

Tarih: 08.03.2021 22:39

1918-21 / 2018-21, YÜZ YIL ÖNCESİ YÜZ YIL SONRASI (1)

Facebook Twitter Linked-in

YIL 1918

30 Ekim’de ateşkes imzalanır, Büyük Savaş biter.

Ama Haçlı ruhu karşısındaki Türk’ün sıkıntıları, beka sorunu bitmez. Daha da katmerlidir sorunlar artık. Kasım ayında işgaller başlar. İngilizler önce Musul’u ve sembolik olarak İstanbul’u, takiben İskenderun üzerinden Mersin, Adana, Sancak Bölgesi’ni (Hatay) işgal ederler. Aralık ayında Güney Anadolu’yu Ermeni gönüllülerinden oluşan Fransız işgaline bırakırlar.

 Hükümet teslim olmuştur, işgalciler ne derse onu emir bilmektedir. Ordumuz dağıtılacaktır. Öte yandan ülkedeki demiryolları, limanlar, madenler, fabrikalar, bankalardan hiç birisi Türkün değildir. Hepsi yabancılarındır. Devletin önemli bütçe gelirleri –ki onlardan birisi tütün vergisidir,- Devlet borçlarına tahsis edilmiştir. Hazine borçlarını, alacaklıların kendi kurumları resen tahsil etmektedir.

YIL 1919

Şubat ayında Fransız işgali Maraş, Antep ve Urfa’ya da yayılır.

Mart ayında Antalya, Muğla, Konya’ya yönelik İtalyan işgali başlar.

16 Mart’ta İstanbul’un bütünüyle işgali tamamlanır.

15 Mayıs’ta Yunan İzmir’e çıkar.

Karadeniz’de Pontusçular, Ege’de, Trakya’da, İstanbul’da yerli Rumlar; Doğu ve Güney Anadolu’da Ermeniler Türk-Kürt demezler, Müslüman kıyımına başlarlar.

Türkler ilk defa yalnızlıklarını, çaresizliklerini, kimsesizliklerini damarlarında hissederler. Bir yandan büyük illerde protesto mitingleri düzenlerken bir yandan da “Madafaayı Hukuk Dernekleri” adıyla örgütlenmeye, bu derneklerde toplanmaya başlarlar.

Ateşkes anlaşmasına rağmen Mustafa Kemal ve Ali Fuat Paşalar Suriye Cephesinden Adana’ya ve ardından Konya’ya çektikleri 20. Kolorduyu; Kazım Karabekir Paşa ise Erzurum’daki 15. Kolordu’yu dağıtmazlar. Bu bir başkaldırıdır aslında…

Haziran ayında Amasya’dan Dünyaya Türk’ün inancı haykırılır: Vatanın bütünlüğü milletin bağımsızlığı tehlikededir. İstanbul Hükümeti aldığı sorumluluğun gereğini yerine getirememektedir. Bu durum milletimizi yok olmuş gösteriyor. Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır!”

Bir yandan kongreler süreci yaşanırken, bir yandan da milli direniş hareketleri başlar. Direnişlerin amacı, doğu illerinin Ermenilere, Ege bölgesinde bazı yerlerin Yunanlara ve Adana yöresinin Fransa kontrolündeki Suriye'ye verilmesini öngören girişimlere karşı mücadele etmektir. Yanı sıra çıkabilecek karışıklıklar nedeniyle İtilaf Devletleri'nin olası müdahalesine karşı konulması amaçlanmaktadır.

1919 başlarından itibaren Kuvâ-yi Milliye (millî kuvvetler) adıyla silahlanan bazı gruplar, Ege ve Karadeniz bölgesinde Rumlara, Güneydoğu'da ise Ermenilere karşı çatışmalara girerler. Bu grupların çoğu 50 ila 200 kişilik düzensiz kuvvetlerden oluşmakta ve Teşkilat-ı Mahsusa üyesi olduğu bilinen kişilerce yönlendirilmektedir.

1919 Anadolu’nun çalkalandığı, silkelendiği, örgütlendiği, hücreler şeklinde yerel milislerden oluşan grupların çeteleştiği; işgalciler gözetiminde yerel azınlıklardan oluşan eşkıyanın kıyımı, zulümü altında kan ve gözyaşı ile yoğrulduğumuz yıldır.

Antep’te Milis Kaymakam Ali Şefik (Özdemir) komutasında Molla Mehmet Karayılan ile Şahin Bey’in milisleri; Maraş’ta Serkomiser Arslan Bey (Toğuzata) komutasında Üsteğmen Kılıç Ali ile Sütçü İmam Ali’nin tabancasından çıkan ilk merminin kıvılcımladığı halkın milis müfrezeleri; Urfa’da Ali Saip’in (Ursavaş) milisleri; Adana’da Tekelioğlu Sinan kod adlı Yüzbaşı Ali Ratıp komutasındaki Karaisalı çeteleri, Mersin’de Yedek Üsteğmen Veli Haşim (Çiftçi) komutasındaki milislerden oluşan Tozkoparan, Sahil, Bozon, Emirler, Yılmaz, Çopurlu, Efrenk ve Alsancak Müfrezeleri, Tarsus’ta Binbaşı İsmail Ferahim (Şalvuz) komutasındaki milislerden oluşan Demirbaş, Kayhan, Gökbayrak, Bozkurt müfrezeleri;

Balıkesir yöresinde Mutasarrıf Hacim Muhittin (Çarıklı) ile Çerkez Ethem milisleri, Ayvalık ve Burhaniye’de Kaymakam Köprülülü Hamdi’nin milisleri; Kandıra ve Adapazarı’nda Halit Molla’nın, Karasu ve Kandıra’da İpsiz Recep’in (Emice) milisleri; Giresun’da Topal Osman’ın uşakları, Isparta’da Hafız İbrahim (Demiralay) çetesi, Aydın’da Yörük Ali Efe çetesi, Kıllıoğlu Hüseyin Efe çetesi, Tire’de Gökçen Efe çetesi, Demirci ve Kütahya’da Demircili Mehmet Efe çetesi, Gördesli Makbule’nin milisleri hep yerel direnişin göstergeleridir.

YIL 1920

1920 yılı, dağınık yerel direniş gruplarının TBMM çatısı altında toplanması ve tek merkezden yönetilen milli ordu haline dönüştürülmesi çalışmalarıyla geçmiştir. Bir yandan işgalcilere ve yerli işbirlikçilerine karşı yerel direniş ve çatışmalar sürerken bir yandan da TBMM’nin milli direnişi yönetecek tek güç haline getirilmesi gerçekleşmiştir. Bu hiç de kolay olmamış, işin doğası gereği bazı grup, çete ya da milis güçler TBMM çatısı altına girmektense düşmanın tarafına geçmeyi tercih etmişlerdir.

 

Yıl 1921

Yunan cephesinde 10-24 Temmuz 1921 tarihindeki Kütahya-Eskişehir Çarpışmaları esnasında düşmanın casusluk teşkilatının yalanlarına inanan 31.000 asker (ordunun yaklaşık 1/3’ü) cepheden firar etmiş ve çatışmalar yenilgi ile sonuçlanmıştır. Buradan anlıyoruz ki halkın tamamı inanmış ve adanmış değildir. İnanan ve kendisini feda edenler, asker ve sivil memurların başı çektiği bir avuç vatanseverdir.

Aynı yıl İstiklal Mahkemeleri kurulur, Tekalifi Milliye Kanunu çıkartılır, Ordu Başkomutanlığına Mustafa Kemal Paşa getirilir; milli kuvvetler yeniden tertiplenir ve ardından lojistik destekler ve sıkı eğitimle savaşacak hale getirilirler.

Sonrası bilinendir: Eylül 1922’de zafer ve Cumhuriyet…

YIL 2018

2002 yılında Siyasal İslamcı, Cumhuriyetle hesaplaşma güdüsü altında yıllardan beri hazırlanmış bir kadro, siyonist ve emperyalist dış güçlerin desteği ve koruması altında örgütlenerek iktidara gelmiştir.

Bu kadro eliyle, 2018 yılına gelindiğinde, "Devletin Bekası, Ülkenin Bütünlüğü ve Milletin Birliği,” tartışmalı hale getirilmiş bulunmaktadır.

DEVAM EDECEK

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —