TKP'nin günlük dijital yayını Boyun Eğme, NATO Zirvesi'nin ardından 'Ne Müttefik Ne Kurtarıcı: NATO Halka Düşmandır' manşetiyle çıktı.
NATO'nun kanlı tarihinin hatırlatıldığı manşet yazısı şöyle:
NATO liderler zirvesi Belçika’nın başkenti Brüksel’de toplandı. Hafta boyunca ABD ile Türkiye ilişkileri konusunda hem iktidar hem muhalefet cephesi beklenti içerisindeydi. AKP hükümeti, Biden ile Erdoğan görüşmesi öncesi tüm hazırlıklarını ABD ile ilişkilerin “normalleşmesi” beklentisi ile yaparken, muhalefet ABD ve Avrupalı müttefiklerinin Erdoğan’ın kulağını çekmesini bekliyordu.
Beklenti içerisinde girilen zirvenin, kanlı bir tarihi olan NATO zirvesi olduğunu hatırlatmak zorundayız.
NATO İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından, insanlığın, emekçilerin barışa en çok ihtiyaç duyduğu günlerde, ABD’nin liderliğindeki emperyalist ülkeler tarafından kuruldu. Temel gündemi, kapitalist sömürü ilişkilerini tüm dünyada sürdürülebilir kılmak ve ABD’nin liderliğindeki emperyalist-kapitalist rekabeti düzenlemekti. Dünyanın her yanında ülkelerin bağımsızlığını tehdit etti, egemenlik haklarını ihlal etti.
Açıktan ya da kapalı bir şekilde ülkelerin iç işlerine müdahalede bulundu; suikastler düzenledi, darbeler tezgahladı, uyuşturucu trafiğini yönlendirdi, mafya düzenini kurdu. Emekçilerin hakları için bir araya geldiği, eşitlik ve özgürlük talep ettiği her yerde kan döktü.
NATO, aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı’ndan büyük bir prestijle çıkan Sovyetler Birliği’ni ve onun öncülüğünde dünya ölçeğinde bir sisteme dönüşen sosyalizmi yok etmek için kuruldu.
Sovyetler Birliği dağıldıktan hemen sonra ise sosyalizmin boşalttığı coğrafyada ve tüm dünyada dengeleri değiştirmek ve ABD’nin öncülüğünde emperyalist hegemonyayı yeniden tesis etmek için hareket etti. Buna direnen tüm ülkelere, halklara saldırdı. Yugoslavya’ya yağan bombalar, Ortadoğu’da başlayan savaş milyonlarca insanın yaşamını yitirmesine neden oldu.
Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen liderler zirvesinden çıkan sonuç bu kanlı tarihe bakarak değerlendirilmelidir.
İktidar cephesi NATO zirvesini siyasi ömrünü uzatacak bir fırsat olarak değerlendirdi. Muhalefet ise aynı zirvede AKP’nin ipinin çekileceğini umdu. Bizse bu zirveden halklara yönelik yeni saldırı planları dışında bir şey çıkmayacağını, AKP’nin siyasi ömrünün ise bu saldırı planlarında Türkiye’ye biçilen role bağlı olduğunu biliyoruz."
(vş)