SÖYLEŞİ: Nefise Abalı
DÜŞÜNCE - SANAT VE TOPLUM 2.06.2022 14:04:00 21223 1

SÖYLEŞİ: Nefise Abalı

Senarist Çağlayan Neyman ve Tuba Kumaş ile Çizgi Film Senaryosu Üzerine

TRT Çocuk’un sevilen çizgi dizilerinde görev aldınız, başarılı senaryolara imza attınız. Yıllardır da çizgi film senaristliği yapıyorsunuz. Çizgi filmin büyülü dünyasına, nasıl ve ne zaman girdiniz? Biraz söz edebilir misiniz?

 

Tuba Kumaş: Senaryo yazarı olarak çalışmaya başlama hikâyem eğlenceli ve ilham verici. Ben daha öğrenciyken çalışmaya başladım. Ankara Üniversitesi’nde Dramatik Yazarlık Anasanat Dalı öğrencisiydim. Senaryo derslerinde de bol bol fantastik kurgular yapıyordum. Senaryo hocam benim için biraz endişeleniyordu. Çünkü böyle fantastik senaryolar yazmaya devam edersem iş bulamayacağımı düşünüyordu. 3. sınıf öğrencisiyken büyük bir animasyon stüdyosu senarist aramaya başlamış. Anka-Anadolu Kartalları projesi için bilim kurgu senaryosu yazacak bir ekip. Hocalarımızdan biri bunu duymuş ve sınıf arkadaşlarımızdan birine söylemiş. Biz bu sayede 5 kişilik sınıfımızla bu işi yapmaya başladık. Ben de böylece daha öğrenciyken, üstelik de bir bilim kurgu projesinde çalışma imkânı bulmuş oldum. 4. sınıfa geçtiğimde yine aynı stüdyo beni aradı ve bu sefer de tek başıma Keloğlan Masalları’nın senaryosunu yazmamı istedi. Benim için bir dönüm noktasıydı o an. Çünkü son sınıftaydım, okul bittiğinde herkes gibi İstanbul’a gidip iş aramaya başlayacaktım. O animasyon stüdyosu onlar için tam zamanlı çalışmamı istediğinde böyle bir arayışa girmeme gerek kalmadı. Senaryo hocamın benim için endişeleri de boşa çıkmış oldu. Çünkü daha okulum bitmeden Türkiye’nin en çok izlenen ve sanırım en fantastik çizgi filminin senaristi olmuştum.

Çağlayan Neyman: Ben Hacettepe Üniversitesi hem Grafik Tasarımı hem de Oyunculuk Bölümü mezunuyum. Kariyerimin başlarında ağırlıklı olarak dizi oyunculuğu yaptım.  Dizilerde oynuyorum ama yer aldığım projeleri sürekli sorguluyorum. Senaryolar çok vasat geliyor. İşsiz kaldığım bir dönemde neden senaryo yazmayayım dedim. Sinemanın mutfağıyla ve edebiyatla da çok ilgiliyim. Çocukluğumdan beri ufak tefek yazma denemelerim var. Bu sefer hiçbir okulun, eğitmenin etkisinde kalmadan kendi yolumda ilerlemek istedim.  O zamanlar -16 yıl önce-bu alandaki kaynaklar da çok kısıtlı sayılır, ben de yabancı kaynaklardan yararlandım: Senaryo nasıl yazılır, nasıl yapılır? Bu arada ben uzun metraj denemeleri, dizi denemeleri yapıyorum ama animasyona, çizgi filme geçiş de şöyle oldu: Türkiye’nin ilk çizgi film yönetmenlerinden Bahattin Alkaç’la eskiden süren bir dostluğumuz vardı. TRT Çocuk’un açılma döneminde “Çağlayan, böyle bir kanal açılıyor, sen de yapar mısın?” dedi. O zaman, çok sevdiğim bir kedim vardı ve evden kaçmıştı, 15 gün ben onu aramıştım, buradan esinlenerek Şehirdeki Kedi diye, evinden kaçıp İstanbul’un önemli mahallerini tek tek dolaşan bir ev kedisinin hayatını yazdım ve o hemen TRT’den kabul gördü. İlk projelerden biridir Şehirdeki Kedi. Bu şekilde de arkası geldi sürekli.

Bir çizgi film senaryosu nasıl ortaya çıkıyor peki? Yönetmen ve storyboard sanatçısı ile nasıl çalışıyorsunuz?

 

Çağlayan Neyman: Şimdi hikâye belirlendikten sonra sinopsisler hazırlanıyor ve yönetmenden, kanaldan onay alınıyor. Hikâyenin, çizgi filmin her bölümde aşağı yukarı nasıl gideceğini yazdığımız özetlere sinopsis deniyor. Bazen bunun tretman olarak daha gelişmiş versiyonunu da isteyebiliyorlar. Onun dışında yönetmenle çalışırken sınırlı bir dünyada yazdığını bir senarist asla unutmamalı. Yani uçup kaçamıyorsun senaryoda ister reel olsun ister animasyon olsun. Örneğin ilk bölümde -çünkü animatörlerin de bir hazırlık süreci olduğu için- çok kalabalık bir sahne yazılması hoş karşılanmıyor. Hem zaman hem bütçe açısından… Karakterlerin giderek çoğalması gerekir, zamanla elimizde birikmiş bir karakter dosyası oluşuyor. O yüzden öncelikle az karakterle az mekânla gitmek çok daha iyi. Eşim yönetmen olduğu için birçok konuda fikir alışverişinde bulunuyoruz ya da aynı projede çalışıyorsak o önce bir denetliyor yani bu iş olabilir mi, bu sahne olabilir mi diye.

Tuba Kumaş: Benim deneyimim daha başka. Özellikle freelance çalıştığım işlerde nedense hep son anda, bir telaşla arayıp “Böyle bir projemiz var Tuba Hanım, bizim için yazar mısınız? Ama çok acil, vaktimiz çok kısıtlı,” diyorlar. Bu vakit darlığında istediğim kadar düşünme ve proje için araştırma yapma şansım olmuyor. Öncesinde storyboard sanatçısı ya da yönetmenle oturup çalıştığımı da hatırlamıyorum. Ancak proje kabul edildikten sonra herkes biraz rahatlıyor sanırım. Ondan sonra tüm ekiple toplantılar yapılıyor elbette ama yaratım sürecinde hep tamamen yalnız olduğumu hatırlıyorum. Bir de ne yazık ki herkesin kafası çok karışık. Ne istediklerini tam olarak anlatamayan, sürekli fikir değiştiren insanlar karşınıza çıkabiliyor. Bu yüzden hâlihazırda yayınlanan bir işe dâhil olmayı daha çok seviyorum. Kararsızlıklar daha aza indirgenmiş oluyor. Ben de kimseyi bir şeye ikna etmeye çalışmadan, sadece yaratıcılığıma odaklanabiliyorum.

 

Türkiye’deki çizgi filmlerin hedef kitlesi genellikle çocuklar olduğu için ister istemez hassasiyet de devreye giriyor. Bazen otosansür devreye giriyor farkında olmadan. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Çağlayan Neyman: Mesela, eleştiri geliyor. Aaa çizgi filmde bu olur mu, şu olur mu? Yani emin olun aslında o kadar çok denetimden geçiyor ki, o kadar çok sekteye uğruyor ki yaratıcılık konusu... Aslında senaristin de içi içini yiyor “keşke şöyle yapsaydık daha iyi olurdu” diye.

Tuba Kumaş: Türkiye yapımlarına karşı bir çifte standart durumu da var. Eğer bir animasyon filmi yurt dışından geliyorsa çok daha esnek davranılıyor. Eğer bir Türk yapımıysa acımasız denebilecek bir sansür mekanizmasından geçiyor. Öyle ki senaryodan geriye ne yaratıcılık kalıyor ne de hayal gücü. Nedenini anlayamadığım bir şekilde çocuklara gerçek hayatın kötü bir taklidini izletmek istiyorlar. Çizgi film yazmaya bayılsam da son yıllarda bu sektörden biraz uzak durmamın nedeni de bu. Yaratıcılığın ve hayal gücünün göz ardı edildiği işlerin ne çocukları ne de senaristleri mutlu etmesi mümkün değil, dünya çapında bir başarı elde etmesi de öyle. Bu yüzden en büyük hayalim beni kısıtlamayan, cesur ve ilham verici stüdyolarla çalışabilmek.

 

Çağlayan Neyman: Benim de en büyük hayallerimden biri bu, yurt dışında projemi geçirebilmek, daha özgür olabilmek.

 

“Çizgi film senaristiyim” dediğimde sıklıkla duyduğum cümle “Aa çok eğlenceli” oluyor. Eminim siz de çok duymuşsunuzdur. Evet eğlenceli olduğu kısımlar var elbette ama nihayetinde bir iş ortaya koyuyoruz ve ciddi bir şekilde çalışmamız gerekiyor. Hep bir son teslim tarihi var ve takvime uymamız lazım. Sizce çizgi film senaristliğinin zorlukları neler?

 

Çağlayan Neyman: Benim uzun metraj da, dizi senaryosu yazmışlığım da var. Animasyona baktığın zaman sanki 10 dakika, her şey çok kolay, çok çabuk akıp gidiyormuş gibi algılanıyor. Eğlenceli, güzel ve şıp diye yazılıyor sanki. Aslında çok kısa bir sürede bir mesaj verme kaygın var, o mesajın çok fazla didaktik olmaması, çocukların eğleneceği bir formda olması gerekiyor. Hepsinin bir arada harmanlanması da önemli. Aynı zamanda bir teslim tarihi var dediğiniz gibi, o plana uymanız gerekiyor. Tabii yazmakla da bitmiyor. Yazdıktan sonra gelen revizyonlar oluyor, hatta bazen senaryonun baştan yazılması gerekiyor. Bu tip zorlukları var yani hiçbir şey göründüğü kadar kolay ve eğlenceli değil aslında.

Tuba Kumaş: Çalıştığım bir projede hikâyeye karar verdikten sonra bir hafta içinde uzun metraj film senaryosu yazmamız istenmişti. Ve yazmıştık da. O günlerin hayatımın en zorlayıcı günleri olduğunu hatırlıyorum. TV için yazarken iki gün içinde genel hikâye kurgusu yapmamın istendiği, yeni haberdar olduğum bir proje için bir günde bir bölüm kurgulamamın istendiği oldu. Yaptığımız iş dışarıdan çok eğlenceli görünse de çok zorlayıcı yanları da var. Keşke sadece yaratıcılığımıza odaklanabilsek.

 

Sizi çizgi filmin dünyasına çeken, size ilham veren filmleri konuşalım mı?

 

Çağlayan Neyman: Ben animasyonu çok seviyorum. Yetişkinlerden duymuşsunuzdur, “ayy çocuğu filme götürdüm de, ben dışarıda bekledim” cümlesini. Ben öyle değilim, oğlumla oturur saatlerce bütün çizgi filmleri izlerim. Bu işe girmeden önce de her zaman hayranlıkla izledim çizgi filmleri. En çok etkilendiğim film Toy Story’ydi mesela. Toy Story en iyi senaryo formatlarından biri olarak geçiyor, sinema tarihinde. İlk senaryo denemelerimde notlar alıp defalarca izledim Toy Story’i. Şimdi görüyorsunuz, bu alanda isim yapmış stüdyolar o kadar aşmışlar ki, artık konu kalmadı diyorsun ama bir bakıyorsun yine çok iyi işler çıkıyor.

Tuba Kumaş: Benim favori yönetmenim Tim Burton’dı. Ortaokulda Beterböcek’i izlemiştim, sonra Makas Eller’i izleyip büyülenmiştim. Ben gerçek dünyadan çok kendi hayal dünyasında yaşayan bir çocuktum. Tim Burton’un dünyasını gördükten sonra kendimi o dünyaya ait hissetmiştim. Tim Burton’ın Ölü Gelin’i ve Frankenweenie’si, Laika Animasyon Stüdyosu’nun Coraline’ı ve Paranorman’ı tekrar tekrar izlediğim, favori animasyon filmlerim.

 

Çizgi film ve animasyon alanında çok fazla senarist olmadığını biliyoruz. Umarım sayımız çoğalır ve başarılı çizgi film projeleri üretilir. Son olarak, çizgi film senaristliğine ilgi duyanlara neler söylemek istersiniz?

 

Çağlayan Neyman: İyi, kötü bütün animasyon projelerini izleyerek ilk adımlarını atabilirler. Bu hem nitelikli işleri hem de yeni nesil çocukların ilgi alanlarını anlamak açısından fayda sağlayacaktır. Çocuk ruhunu da iyi bilmek gerekiyor. Yetişkin gözü ağır basan biri çok zorlanacaktır animasyon senaryosunda. İnternet kullanımının daha çok yaygınlaşması, her istediğini kendin yapabilmen, animasyon eğitimlerinin daha rahat ulaşılabilir olması açısından yeni başlayacakların yolu daha açık bence. Her şey ellerinin altında, bizim geçtiğimiz süreçlerden geçmeyecekler. Hem yazıp hem de gelişmiş programlar sayesinde canlandırma yapabilirler. Ama bizim şartlarımızda, düzenli para kazanmak amacıyla yapılacak bir iş düşünüyorlarsa otosansürün olduğu yaratıcılığın törpülendiği bir ortamda yazacaklarını unutmamalılar.

 

Tuba Kumaş: Onlara kimse için yaratıcılıklarını feda etmemelerini öneririm. Yıllar sonra bunun pişmanlığını yaşayabilirler. İşlerinde en iyisi olmaya odaklansınlar. Böylece gelecek baskılara karşı daha güçlü durabilir ve kendi tarzlarına daha uygun projelerde çalışabilirler.  

 


Haber Kaynak : ÖZEL HABER
Osman Çağrı ÇEVİK
3.06.2022 09:19:58
Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Çok güzel bir söyleşi olmuş. Teşekkürler.

faça okurun huzuruna çıkmaya hazırlanıyor      

ÖYKÜLER: Kafiye Müftüoğlu

ÖYKÜLER: Gülşen Öncül

Öykü: BAŞAR UYMAZ TEZEL

ÖYKÜLER: Sema Canbakan

ÖYKÜ: Nazire K. Gürsel

ÖYKÜ: Başak Savaş

ZİNCİR ÖYKÜLER: GÜLSER KUT ARAT

ŞİİR: SEMA GÜLER

ZİNCİR ÖYKÜLER: TUBA ÖZKUR AKSU

ZİNCİR ÖYKÜLER: AYŞEGÜL DAYLAN

ZİNCİR ÖYKÜLER: ADALET TEMÜRTÜRKAN

ÖYKÜ: İLKNUR GÜNEYLİOĞLU ŞENGÜLER

ÖYKÜ: Neriman Ağaoğlu

ŞİİR:  Yonca YAŞAR

ÖYKÜ: İlkay Noylan

ÖYKÜ: Güngör Ağrıdağ Mungan

SÖYLEŞİ: Nefise Abalı

Öykü: İlknur Güneylioğlu Şengüler

SÖYLEŞİ: AYŞEGÜL DİNÇER

Söyleşi: Ebru Yavuz

  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51
  • Perşembe 24.1 ° / 11.6 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli