Tarih: 28.09.2018 11:25

Kılıçdaroğlu:"Türkiye 2001´e göre daha ağır bir ekonomik krizle karşı karşıya"

Facebook Twitter Linked-in

Enis Berberoğlu´na ´Aramıza hoşgeldin´ dedi.

"Bu kadar yoğun bir sorunun yaşandığı dönemde hepimize büyük görevler düşüyor. Özellikle CHP´lilere büyük görevler düşüyor. Bu toplantının bir özelliği daha var. Uzun bir süredir, 15 aydır aramızda olmayan değerli milletvekilimiz Enis Berberoğlu aramızda. Hoşgeldin. Kapalı bölümde kendisi konuşacak, duygularını, düşüncelerini aktaracak. Belki gördüğü aksaklıklar bir şekilde dile getirilecek. Ama sonuçta Enis beyin aramızda olması mutluluk verici bir olay.

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim; daha önce gazeteciler, yazarlar hapse girip çıktığında onları arayıp şunu söylediğimi hatırlarım: ´Kapalı cezaevinden yarı açık cezaevine geldiniz, özgürlük alanınız biraz daha genişledi´. Türkiye´yi bir anlamda yarı açık cezaevine döndürdüler. Evet Enis Bey tahliye oldu. Parlamentoda görevine başlayacak, milletvekilliği yeminini edecek. Ama hala hapiste gazeteciler, yazarlar, avukatlar, Eren Erdem başta olmak üzere eski milletvekilleri var. Biz Türkiye´de adaletin hakkın hukukun olmasını istiyoruz.

Hapishaneler tıka basa dolu

Hapishaneler tıka basa dolu. Hapishanelerin tıka basa dolu olduğu bir Türkiye´de kimse demokrasiden, özgürlükten, kadın erkek eşitliğinden, düşünceyi açıklama özgürlüğünden bahsedemez. Dolayısıyla adalet arayan, hak hukuk arayan bütün yurttaşlarımıza, görevi ve çalıştığı alan ne olursa olsun hepsine selamlarımızı gönderiyoruz.

´2001 krizinden hiç mi ders almadınız?´

Dış politika ağırlıklı daha uzun bir metin hazırlamıştım ama izin verirseniz onu daha sonra başka bir ortamda konuşuruz. Ben 81 milyon insanın yaşadığı temel bir soruna, ekonomik krize ayrıntılarıyla girmeye çalışacağım. Elbette Türkiye´nin eğitimden tutun tarıma kadar, dış politikadan tutun üniversitelere kadar çok sorunu var. Ama bütün bu sorunları aşmak mümkün. Ekonomi krizine gelince, şöyle bir hükümet düşünün: 2001 krizi yaşanan bir ülkede dönemin hükümeti krizi aşmak için ağır bedeller ödedi. Sonra yeni bir hükümet geldi, 16 yıldır ülkeyi tek başına kesintisiz yönetiyor. Trajikomik olan şu: 16 yıl Türkiye´yi tek başınıza yöneteceksiniz, sonra yeniden Türkiye´yi ekonomik krizin kucağına iteceksiniz. 16 yıl önce Türkiye ciddi bir ekonomik kriz yaşadı, hiç mi ders almadınız oradan?

´Türkiye 2001´den daha ağır bir krizin göbeğinde´

Türkiye bugün bir ekonomik krizin göbeğinde. Üstelik 2001´e göre daha ağır bir ekonomik krizle karşı karşıya. Buna aşmak için çok iyi niyetlerle, ülkesini insanını seven, herkesin huzur içinde yaşamasını isteyen bir siyasi partinin genel başkanı olarak İstanbul´a gittik, bir toplantı yaptık, ´Bu kriz aşılabilir´ dedik. El birliğiyle bu kriz aşılabilir. Gelin 13 madde halinde sıraladığımız uygulamayı başlatın. Göreceksiniz ki Türkiye krizden çıkabilir. Biz sanki bu 13 maddeyi hiç önermemişiz gibi bize yönelik ağır eleştiriler yaptılar. ´Dolar baronlarının adamı´ olarak suçlandık. Bir akıl tutulması var. Anlamakta zorlanıyorum. İyi niyetlerle çözüm öneriyoruz, ellerinin tersiyle itiyorlar. Siz önerin siz yapın. Türkiye´nin ekonomik kriz içinde olması bizim hoşumuza gitmez ki, halkın ağır bedeller ödemesini istemeyiz."

Oturdular bir sürü şey yaptılar, olmadı tutmadı. Yeni Ekonomi Programı açıkladılar. Aslında bu program geçmişte yaptıklarının itiraflarıyla dolu. Dördüncü sayfasında diyor ki, ´Ekonomide yapısal dönüşümü tamamlayacağız´. Demek ki 16 yılda yapamadılar. ´Kayıt dışı ekonomiyle mücadele edeceğiz´. Adamı güldürüyorlar. Kayıt dışı ekonomiyle mücadele edeceksin de 16 yılda elinden tutan, ´yapma´ diyen mi oldu? Tam tersini yaptılar, bütün dünyada kayıt dışı kazanılmış paraları Türkiye´ye çekmek için özel kanun çıkardılar. ´Uyuşturucu, organ ticareti, çocuk ticareti, fuhuş paraları ne olursa olsun, getirin Türkiye´ye, adınızı dahi sormayacağız´ dediler.

´Bu programla Türkiye düzelmez´

Şimdi önümüze bir program koydular, bu programla Türkiye düzelecekmiş. Bu programla Türkiye düzelmez. İç tutarlılığı yok programın, akılcı bir program yok. Uzun uzun programı eleştirmek istemem ama iki tane çarpıcı çelişkiyi değerli milletvekillerime sunmak isterim. Bunlardan birincisi şu: 11. Sayfa. Diyor ki, ´Kamu maliyesinin en temel hedefi faiz giderlerinin azaltılmasıdır´ diyor. Doğru mu? Doğru. Faiz giderleri ne kadar azaltılırsa yatırımlara o kadar kaynak aktarılabilir. Faiz rantiyeye aktarılan bir paradır. Hedef bu, faiz harcamalarını düşürmek. Peki gerçek ne? Gerçeği de başka yerde aramıyoruz. Yine aynı programın 30. sayfasında Ek Tablo 2´de 2019, 2020, 2021´de ödenecek faizleri anlatıyor. ´2019´da 117 milyar lira faiz ödeyeceğiz´ diyor. ´2020´de 148 milyar faiz ödeyeceğiz´, ´2021 ödenecek faiz 171 milyar´ diyor. Hani azalacaktı? Kendi içinde çelişen, tutarlı olmayan bir programla karşı karşıyayız. Belki şu düşünülebilir. GSMH içindeki faiz harcamaları düşecek. O da değil, aynı tablo içinde o da var. ´GSMH içindeki faiz harcamalarının tutarı yüzde 2.6´dan yüzde 3´e çıkacak´ diyor. Peki niye yazıyorsun ´Faiz ödemeleri azalacak´ diye.

Yine aynı şekilde ikinci bir örnek vereyim. Sayfa 6´da diyor ki, ´Liyakat ve performans odaklı insan kaynağı yöntemiyle kurumlara güven artırılacak´. Yani kurumların başına liyakat sahibi insanlar getirilecek. ´Kurumların başına bu işi en iyi bilen kişiler getirilecek´ diyor. Allah aşkına buna inanan var mı? Sanki Şaban Dişli´yi bunlar değil de CHP büyükelçi tayin etti. Adı bu kadar lekelenmiş bir kişi nasıl olur da Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil etmek üzere büyükelçi atanabilir? Hangi bilgisi, yeteneği var? Üniversitelere bakıyoruz. Rektörlerin aile çiftliğine dönmüş. Rektörün bacanağı, karısı, dayısının oğlu. Neymiş? Bunlar üniversitelerde görev yapacakmış. Başka adam mı bulamadınız? Sağlık Bakanlığına müzik öğretmeni yönetici. Müziğe ve müzik öğretmenine saygı duyarım ama onun görevi Sağlık Bakanlığında yöneticilik yapmaksa olmaz. Liyakatin olmadığı bir devlette çürüme olur. Geldiğimiz nokta çürümedir. Büyükelçi olmak için bilgi, deneyim, dünyayı iyi bilmek ister. Şimdi ne kadar AKP´de koltuk kaybeden eski milletvekili varsa, büyükelçi tayin ediliyor. Sonra da kalkıp programda ´Liyakat ve performans odaklı insan kaynağı yönetimiyle nitelikli adamlar atayacağız´ derler. Atadığınız adamlar bunlar. Rektör olmak için eskiden 3 yıllık profesör olmak gerekiyordu, 3 Temmuz´da bunu kaldırdılar. Eleştiri gelince 15 Temmuz´da yeniden getirdiler. 13 Eylül´de tekrar kaldırdılar. Sıradan birisini getirdiler, ´Seni rektör yapıyoruz´ diye atadılar. Devlet yönetimi böyle olursa, Türkiye bu krizi aşamaz´.

´Faiz ödemeleri, enflasyon, vergiler, işsizlik artıyor; peki programın amacı ne?´

Bizim 13 maddenin birincisi liyakattir. İşi ehline teslim edeceksiniz. Merkez Bankası, Hazine, Maliye, genel müdürlükler, büyükelçiliklerin, bunların tamamı nitelikli insanlar tarafından yönetilmesi gerekiyor. Bu program devreye girerse ne olur? Yüksek enflasyonu yaşayacağız. Kendisi söylüyor zaten. 2- İşsizlik artacak. Kendisi söylüyor zaten. 3- Vergiler artacak, üstelik enflasyondan daha fazla artacak. 4- Özelleştirmeler artacak. Diyor ki, ´Bütün kurumları özelleştireceğiz´. Devlet daha fazla faiz ödeyecek, az önce rakamları verdim size. O zaman bu programın amacı ne? Enflasyon artıyor, vergiler artıyor, işsizlik artıyor. Peki programın amacı ne, topluma hangi huzuru, güveni verecek.

(Öİ)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —