Tarih: 08.01.2017 16:13

?EĞER BU ANAYASA GEÇERSE TÜRKİYE CUMHURİYETİ BİR PARTİ DEVLETİNE DÖNÜŞECEKTİR?

Facebook Twitter Linked-in

Kılıçdaroğlu, Yenikapı ruhuna sahip çıkan tek liderin kendisi olduğunu da savunarak, "Bir ara herkes Yenikapı ruhundan bahsediyordu. Yenikapı´da saydığım 12 maddenin bugün de arkasındayım. Yenikapı ruhuna ihanet etmeyen tek lider benim" dedi.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu´nun Parti Meclisi Toplantısı öncesinde yaptığı konuşma şöyle:

Parti Meclisimizin değerli üyeleri, hepiniz hoş geldiniz. Zor günlerden geçtiğimizi ben de biliyorum, siz de biliyorsunuz. Zor günlerden geçtiğimizi aslında bu ülkenin bütün vatandaşları biliyor. Ama Türkiye´yi aydınlığa çıkarmak, zor koşulları aşmak hepimizin ortak görevi. Bir partinin Genel Başkanı olarak ne kadar benim görevimse Parti Meclisi üyeleri olarak sizin de göreviniz. Parti Meclisi üyeleri olarak sizin ne kadar görevinizse sabah çocuğunu okula gönderen annenin de görevi. Çünkü hepimiz bu ülkede huzur içinde yaşamak istiyoruz.

EĞER BU ANAYASA GEÇERSE TÜRKİYE CUMHURİYETİ BİR PARTİ DEVLETİNE DÖNÜŞECEKTİR

Şimdi değerli arkadaşlarım, getirilen değişikliğin, önerilen değişikliğin, yani teklifin ne kadar vahim sonuçlar doğuracağının henüz büyük kitleler farkında değil. Bunları anlatmak bizim borcumuzdur, bizim görevimizdir. Türkiye Cumhuriyeti sıradan bir devlet değildir. Demokrasi konusunda, özgürlükler konusunda ağır bedeller ödemiş bir devlettir Türkiye Cumhuriyeti. Hem bedel ödeyeceksiniz, hem el kaldırıp indirmeyle demokrasiyi 1789´un sonuna ortaçağın karanlığına götüreceksiniz. Buna izin vermeyeceğiz değerli arkadaşlarım. Eğer bu anayasa geçerse Türkiye Cumhuriyeti açıkça söyleyelim bir parti devletine dönüşecektir. Hangi parti iktidardaysa devlet ona göre şekillenecektir. Yeni gelecek Genel Başkan bütün bakanlıkları bir gecede kapatabilecektir, yeni bakanlıklar açabilecektir. Bütün vilayetleri kapatıp yeni vilayetler inşa edebilecektir. Merkez Bankasından tutun Bankacılık Düzenleme Denetleme Kuruluna kadar bütün kurumları istediği gibi düzenleyebilecektir. Burası Patagonya mı arkadaşlar? Avrupa Birliğine üye olmak için sıradayız, OECD´nin üyesiyiz, NATO üyesiyiz. Yönümüzü çağdaş dünyaya, uygar dünyaya çevirmişiz. Nasıl ortaçağ karanlığına bizi sürükleyecekler ve sürüklemek istiyorlar. Bu konuda hepimize görev düşüyor değerli arkadaşlarım.

ECEVİT´İN BAŞBAKANLIĞI DÖNEMİNDE, ANAYASA DEĞİŞİKLİKLERİ PARLAMENTODAN BÜYÜK BİR ANLAYIŞ VE UYUM İÇİNDE GEÇİRİLDİ

Bu nedenle söyledik, ?Anayasalar toplumsal uzlaşma belgesidir. Anayasalar toplumsal uzlaşma belgesi olduğu için bir partinin veya bir iki partinin mutfağında anayasa taslakları hazırlanmaz? dedik. O kadar ki anayasamız da bunu öngörüyor, ?Partiler anayasa değişiklik teklifinde bulunamazlar, milletvekilleri bulunabilir? diyor. 12 Eylül darbe anayasası bile bu kadar özenli davranırken, bunların partinin kültürüyle oturdular hep beraber mutfakta bir anayasa değişikliği hazırladılar ve getirdiler. Bizim anlayışımızla onların anlayışı arasında dağlar kadar fark var. Bir örnek vermek isterim. Bizim anlayışımız nedir? Rahmetli Bülent Ecevit, hepimiz saygıyla anarız ?Allah rahmet eylesin? deriz, bu devlete de, millete de büyük hizmetleri olmuştur. Rahmetli Ecevit Başbakanken anayasa değişiklikleri sırasında, Anayasa Komisyonu olmasına rağmen iç tüzükte yer almayan ayrı bir komisyonun oluşumuna katkı verdi, önerdi. Dedi ki, ?Bir anayasa uzlaşma komisyonu kuralım. Bu komisyonda görevlendirilecek milletvekillerinin partilerin oy oranına göre değil, parlamentodaki ağırlıklarına göre değil, madem parlamentoda milletvekilleri ve partiler var her parti eşit sayıda anayasa komisyonunda temsil edilsin ve oturalım uzlaşma kültürü içinde anayasa değişikliklerini yapalım.? Bizim görüşümüz bu, felsefemiz bu, inancımız bu. Hiç kimseyi ötekileştirmeden, ben fazla oy aldım istediğimi dayatırım mantığının tamamen dışında bir toplumsal uzlaşma kültürü içinde böyle bir öneri geldi ve bu öneri kabul edildi. Rahmetli Ecevit´in Başbakanlığı döneminde anayasanın 38 maddesi değişti. Kavga oldu mu? Hayır. Gerginlik oldu mu? Hayır. Toplum birbirine girdi mi? Hayır. Parlamentoda kavgalar oldu mu? Hayır. Partiler oturdular anlaştılar, ?Evet bu bizim anayasamızdır, benim anayasam kadar diğer partinin de anayasasıdır, bana oy veren vatandaş kadar diğer partilere oy veren vatandaşların da anayasasıdır? dediler ve değişiklikleri parlamentodan büyük bir anlayış ve uyum içinde geçirdiler.

TÜRKİYE BİR ORTAÇAĞ KARANLIĞINA SÜRÜKLENMEK İSTENİYOR

İkinci soru daha önemli: Bu anayasa değişikliği Türkiye´nin hangi sorununu çözecek? Bir Allah´ın kulu çıksın desin ki, şu anayasa değişikliğiyle Türkiye´nin şu sorununu çözeceğiz. İstediğin kanunu çıkarıyorsun, parlamentoyu istediğin saatte çalıştırıyorsun, kendi partinin milletvekillerine her emri veriyorsun ve koşulsuz onlar sana uyuyorlar. Hangi gerekçeyle siz bu anayasa değişiklik teklifin parlamentoya götürüyorsunuz? Bunu merak ediyorum değerli arkadaşlarım. Türkiye bir ortaçağ karanlığına sürüklenmek isteniyor.

Üzülerek ifade etmek isterim ki değerli Parti Meclisi üyeleri, her türlü hukuksuzluk milli irade kisvesiyle meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır. Her şeyden önce şunu hatırlatmak isterim ki, seçimlerde halk kendisine ait egemenliği devretmez, egemenlik tasarrufunun kim tarafından kullanılacağını belirler. Seçimlerde ana unsur budur. Milletin tercihi esastır. Ancak bu tercih koşulsuz değildir. Zira milletimiz tercihini yaparken seçtiği Cumhurbaşkanının ve iktidarın anayasaya ve yasalara uyacağını düşünür. Namusu ve şerefi üzerine edeceği yemine sadık kalacağına inanır ve oyunu ona göre verir.

BİR CUMHURBAŞKANI, MİLLETTEN ALDIĞI YETKİYİ MİLLETİN HAKLARINI VE ANAYASAYI İHLAL ETMEK İÇİN KULLANAMAZ

Dolayısıyla sadece anayasada açıkça tanımlanan yetkileri kullanma hakkına sahip bir Cumhurbaşkanı, milletten aldığı yetkiyi milletin haklarını ve anayasayı ihlal etmek için kullanamaz. Hiç kimse seçilmiş olmayı mutlak ve sınırsız bir egemenlik olarak düşünmemelidir. Herkese ve her kuruma hükmetme hakkını elinde görmemelidir. Demokrasilerde devlet gücünü, milli irade, ulusal güvenlik ve halkın çıkarı gibi kavramlarla istismarına yer yoktur. Bu kural totaliter yönetimlerde vardır. Parlamenter demokratik sistemde TBMM Cumhurbaşkanının arka bahçesi değildir ve olamaz da. Türkiye tek başına bir otokratın ve onun etrafında kümelenmiş küçük otokratların tahakkümüne mahkum edilemeyecek kadar büyük bir ülkedir.

Yine üzülerek ifade edeyim ki, siyaset milletin birliğini temsil etmesi gereken bir makam tarafından bunun tam aksine kendinden olmayan herkesi düşmanlaştırma yoluyla ve milleti bölerek icra edilmektedir. Bugün tarihi bir sorumluluğumuz vardır. Türkiye´yi bir totaliter zihniyete asla teslim etmeyeceğiz. Parti Meclisinden istediğim budur.(EA)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —