Tarih: 06.06.2010 14:01

CHP´DE İŞLER TAMAM MI, YOKSA?

Facebook Twitter Linked-in

Ama her şeye rağmen bu tablo bile ?CHP´de işlem tamam? dedirtmeye yetmiyor. 1950´den bu yana CHP saymakla bitmeyecek inişli çıkışlı dönemler, döngüler yaşadı. 1960´a kadar bir muhalefet partisi olarak Demokrat Parti karşısında halkın güvenini kazanmak adına büyük çabalar harcadı. Ülkenin partizanlıktan ve keyfilikten uzak, devlet ciddiyetinin ön planda olduğu bir yönetim biçiminde karar kılması adına tüm kadroları ile hazırlıklarını yaptı. 27 Mayıs Devrimi olmasa idi büyük olasılıkla ilk seçimlerde tek başına iktidara gelebilecek düzeye ulaştı. Devrim´in faturasını üstlenmesine rağmen yine de 1961´den sonra devletin yeni anayasal düzen çerçevesinde ?reorganizasyon´unda başarılı hamlelere imzasını attı.

1965 sonrasında yine muhalefette olarak, sorumlu siyaset anlayışının egemen kılınmasında uğraşlarını sürdürdü. Ama hiçbir zaman ?popüler´ olamadı. Süleyman Bey popülizmi karşısında, ?planlı ekonomide direnme, partizan kayırmalara karşı çıkış, başta laiklik olmak üzere Atatürk ilkelerine sahipleniş? yüzünden % 30´ları aşmayan oy oranları yüzünden iktidar yüzü göremedi.

12 Mart dönemi sonrasında hız ve halk desteği kazanan ?Ecevit Hareketi´ ile CHP yeniden iktidar olma şansını yakaladı. Dağa taşa ?halkçı Ecevit? sloganlarının yazıldığı bir süreç sırasında, Kılıçdaroğlu ile bugün yaşananın benzeri bir sempati seli ülkenin her yanına dağıldı. % 40´ların üzerinde alınan oylarla koalisyon ortaklığına kadar vardı yükseliş? Ama yetmedi. Zira Parti gerek örgütleri ve gerekse kadroları açısından bir istikrar kurulamadı. Ecevit yönetimi partinin temellerini oluşturan ideolojik yapıyı güven verici bir sisteme kavuşturmadı. Bu yüzden 1973-80 arasında ?işlem tamam? dedirtecek bir ciddi ortam, yapılanma ve sürdürülebilir yapılanma sağlanamadı. Milliyetçi Cephe Ortaklıklarının ara yerinde ve kan gövdeyi götürürken sadece 1977-78 arasında ?11´lerle´ sağlanan başarısız bir iktidar olma çabası Ecevit´in de karizmasını aldı götürdü. CHP´ye olan seçmen desteği önemsenecek düzeyde gerilemeye başladı.

12 Eylül sonrası askeri rejimin darmadağın ettiği siyasal yapılanma ortamından en fazla zarar gören CHP oldu. Darbe sonrasında yaşanan karmaşada, uzun süren SODEP-SHP ekseninde birleştirilmek istenilen geleneksel taban yerine oturtulamadı.  Partinin oy tabanı Ecevit tarafından bölündü. 1990´ların başına kadar Cumhuriyet Halk Partisi bir odak haline gelecek dokuyu oluşturmadı. Sonrası malum? Baykal´ın genel başkan olarak partiyi yeniden düzenleme çabaları, halktan ve partililerden giderek koptu. Sevimsiz istifa olayına kadar CHP, parti içi demokrasinin yok edildiği, lider sultasının keyfiliklerinden zarar gören örgüt yapısı ile adeta bir kısır döngü içerisine yuvarlandı.

Ancak elbette umutlar tükenmemişti. Geleneksel CHP taraftarı, seçmeni ve partiye bağlı kalan kitleler, bu çıkmazdan kurtulma fırsatının bir gün yeniden ortaya çıkmasını bekliyorlardı. İşte bu fırsat Kılıçdaroğlu ile yakalanmış gibi. Ülkeyi birkaç hafta içerisinde sarıveren umut dalgası, CHP´ye yönelen kitleler ve Genel Başkanın gezilerine coşku ile yanıt veren yurttaşlar? Tüm bunlar çok olumlu belirtiler de ülkeyi AKP iktidarının tehlikeli gidişinden kurtarmaya yetecek mi?

Kılıçdaroğlu şu sıralarda bir önemli eksiliği gideriyor: Halkla iletişimi sağlıyor. Onlara sorunlarının çözümü için vaadlerde bulunuyor. Parti genel merkezi ile insanlar arasında oluşmuş antipatik duvarları yıkıyor, ya da yıkma kararlılığını sergiliyor. Ama yeterli oluyor mu, olacak mı? Verilen mesajlar her ne kadar kimi doğruları ortaya koyuyor olsa da, iktidarın ülkeyi içte ve dışta bir tehditten diğerine savuran icraatına bir muhalefet partisi olarak derhal karşı koyma çabalarına katkı sağlıyor mu? Parti örgütünün yoğun çalışmaları üzerinden, seçmenin tüm bu olumsuzlukları kavrayıp içselleştirmesine neden olacak çalışmalar yapılıyor mu? Parti örgütlerinin kapılarını yeniden tüm partililere açacak, böylece lider sultasının yarattığı hantallığı ortadan kaldıracak düzenlemelere geçiliyor mu? Parti örgütleri, Anayasa Mahkemesinin vereceği karara göre kapsamı ne olursa olsun mutlaka yapılacak olan Referandum´a hazırlanıyor mu? Yoksa tüm bu hususlar ?partiyi yeniden etken görme? sevinci içerisinde ikinci plana mı itiliyor?

Bu kaygıları artıran ve sanırız dikkatlerden kaçmamış olan bir ?söyleşi? yayınlandı medyada. Yeni Adana´nın internet sitesinde de yer bulan bu haberde Genel Sekreter Önder Sav, Kılıçdaroğlu ?fırsatı?nın kendince nasıl yaratıldığını ayrıntıları ile açıklıyordu. 53 yıllık dostu Baykal´ın, kendisine haber vermeden istifa edişine ve yeniden dönme hesapları yapışına nasıl karşı çıktığını; nasıl hemen Kılıçdaroğlu seçeneğini ortaya çıkarıp, onu adeta kendisinin genel başkanlık koltuğuna oturttuğunu ballandıra ballandıra anlatıyordu. Şu çıkıyordu bu talihsiz öyküden: CHP´de sistem eski tas eski hamam usulü işletilmek istenecektir. Parti´nin temel işlevleri, tarihsel misyonu ve şu sıralarda üstlendiği sorumluluklar bağlamında ciddi bir hazırlık ve eksikleri kapatan çalışma yapılmasına önem verilmeyebilecektir. Genel Sekreter, Baykal´ın yokluğunda olasılıkla kendisinin de sorumluluklarının bulunduğu ve kendisinin bilgisi ve onayı ile sürüp gelen  ?lider sultası´ hastalığını ortadan kaldırmaya yönelik bir çabaya gerek duymayacaktır. Sadece Kemal Kılıçdaroğlu´nun özverili ve içten çabaları ile kurduğu ?iletişim? sayesinde CHP´nin oylarında yükseliş sağlanacak ve belki de partiye iktidar yolu açılacaktır. Bunlar anlaşılıyor Sav´ın sadece parti içi entrika işleyişlerini anımsatan sözlerinden. Bir de ?Bu fırsatı ben yarattım? yaklaşımından.

Ama o kadar mı? Yeni bir ?Karaoğlan Ecevit´ deneyimini yaşama lüksü yok CHP´nin de Türk halkının da... Ülke ölümcül nice tehditler altında iken halkımızı ?yüzeysel fırsatlar?la avutma hesabını yapanlar varsa bundan hemen geri dönmelidirler. Elbette Cumhuriyet Halk Partililer de bir an önce ?işlem tamam, iktidara geliyoruz? heyecanına kendilerini kaptırmadan, buzdağının altındaki sorunları fark etmelidirler. Partinin örgüt ve üye yapısı, ideolojisinin çağdaş koşullarda yorumu, özellikle kadroların işletilişi ve gelecek seçimlerdeki aday saptama yöntemleri gibi konularda harekete geçip, seslerini yükseltmelidirler. Bunlar olmaz ise? Bunu kimsenin aklına getirme hakkı gibi görünüyor.

 

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —