Tarih: 15.07.2010 12:33

Boşa Giden Bir Görüşme?

Facebook Twitter Linked-in

Tüm bunları Kılıçdaroğlu´nun buluşma sonrasındaki açıklamalarına bakarak söyleyebiliyoruz. İçeride bir buçuk saat ne konuşuldu, iki taraf da kamuoyunun şimdilik bilmesinde sakınca gördükleri kimi çok yaşamsal önlemleri mi ele aldılar, bunu kestirmek zor. Gerçi CHP Genel Başkanı bir soru üzerine ?Anlatılmaması rica edildiği için bazı özel bilgileri anlatmıyorum. Ama sonuçta anlatılanların büyük bir kısmı sizlerin de bildiği medyaya yansıyan olaylar. O çerçevede de bize anlatıldı?  diyerek böyle bir olasılığa değiniyor ama bunların bir bölümünün zaten medyada dolaşıp durduğunu da kabul ediyor.  Demek ki ?devlet sırrı? denilebilecek ?bilgiler? den söz etmek de olası değil.

Hemen ekleyelim: Terörle ilgili devlet sırrı diye bir şey kaldı mı acaba? Kozmik odalara kadar rahatça girilebilen bir ülkede, hele bizim allahlık medyanın elinden kimsenin kurtulamadığı, telekulak marifeti ile insanların ?harim-i ismetin? e  kadar ulaşıldığı ve de ekranlarda, gazete sütunlarında özel-resmi her tür haberin boy gösterdiği bir dönemde sır saklamak olası mı? Ama bunu  sadece ?acaba? diyerek soruyoruz ve iki liderin gerçekten niye görüştüklerine anlam aramaya çalışıyoruz.

Fakat asıl garip olan nedir bilir misiniz? Kılıçdaroğlu´nun buluşma sonrasında açıkladığı ve terörle mücadelede yaşamsal gördüğü beş öneri? Ne demiş CHP lideri? ?Seçim barajı yüzde 7´ye düşürülmeli. Özel yetkili mahkemeler kaldırılmalı. Bölgede ciddi işsizlik var; devlet orada fabrika kurmalı. Bölgede Et ve Balık Kurumu yeniden güçlendirilmeli. Mayınlı araziler temizlendikten sonra topraksız köylülere verilmeli!? Demek olay bu kadar basit? Hem de yıllardan beri bu tür önerilerin ve benzerlerinin sürekli gündeme getirildiği anımsanırsa, pek de yavan? Bu verimsiz sayılabilecek görüşme ortamında Kılıçdaroğlu´nun ?beş önerisinin? sadece Güneydoğu´ya ya da terörü besleyen diğer odaklara caydırıcı anlamda bir etkisi olabileceğine inanabilir miyiz? Bunların tümü ve de daha fazlası yurt köşesinin her metrekaresini ilgilendiren temel eksikler değil midir? Yurttaşımız Türkiye´nin hangi yerinde iş ve aş sahibi olmanın, bir parça toprağı ekip biçebilmenin, siyasal katılımcılığını güçlendirici düzenlemelerden yararlanmanın, ya da ?özel yetkili mahkemelerin? sindirici kimi etkilerinden korunmanın lüksünü yaşıyor ki? Doğu ve güneydoğu illerimizin koşullarından daha kötüsünün yaşanmadığı kaç yeri sayabiliriz ki?

Kaldı ki AKP iktidarı kendince  bunların çok ötesinde vaadler verdi ve atılımlar yaptı. Ne sonuç alındığını bilemediğimiz kimi projelere milyarlar da harcadı belki. Üstüne üstlük bir de terörün kökünde, ?etnik kimlik ve kültürel hakların tanınmaması? gibi bir yanlışın yattığını öne sürüp, ?40 yıl önce bizim yaptıklarımız gündeme gelse idi terör de olmazdı, PKK da? anlamına gelebilecek bir haklılık bakış açısı da yaratıldı yöre halkı için. Teröre bir de mazeret uyduruldu böylece. Etnik yapıya siyasal hareket olanaklarının kapıları sonuna kadar açıldı. ?Osmanlıda olduğu gibi aynı gök altında beraberiz? tekerlemelerinin dillendirildiği TRT ŞEŞ bile yayına sokuldu. Bunların adında da ?Açılım? denildi. Sonuç alındı mı? Ülkemizde ulusal dokumuzun ayrıştırılması yolunda önemli dönemeçlerden geçildi ama terör olaylarına bir çözüm yolu bulunamadı.

Peki  Kılıçdaroğlu, tüm bu hususların özeti sayılacak ?Açılım? masalının akıbetini, yararlarını ve zararlarını sormuş mu Erdoğan´a? Bu bağlamda  bir gazetecinin, ?Demokratik açılım anlatıldı mı? İkna oldunuz mu? sorusuna verdiği yanıt ilginç.  CHP Genel Başkanı, ?Bu anlamda Sayın Başbakan konulara girmedi. Daha çok Sayın Başbakan´ı dinledik, ama Başbakan bu konulara girmedi? demiş sadece. Ama madem ki terör konusu konuşulacaktı, bir de çözüm olarak öneriler ileri sürülecekti, o zaman ana muhalefet partisinin işin bam teline basacak bu noktanın üzerine yoğunlaşması yerinde olmaz mıydı? Terörün hangi amaçlarla nerede ise çeyrek yüzyıldır tırmanan tempoda hızlandırıldığının, bunun ardında kimlerin olduğunun, özellikle Türkiye´nin ve Türk ulusunun hangi stratejik projeler kapsamında bir kıskaca alındığının, iktidarın en sorumlu kişisi ile konuşmaya başlanması ve fırsat gelmiş iken bu bağlamda görülen yanlış politikalar ve icraat varsa bunların gündeme getirilmesi gerekmez miydi? Çünkü nedense ?terör literatüründe? olaylara bu pencereden bakmada israrlı olunmuyor ve sadece laf arasında geçiştiriliyor. Eğer ?anlatılması istenmeyen´ hususlar arasında bunlar söz konusu edilmedi ise  ya  Kılıçdaroğlu bu bakış açısını geliştirerek savunacak düzeyde hazırlıklı değildi, ya da R. Tayip Erdoğan böyle bir diyaloga girmeye hiç yanaşmadı kanısına varmak düşüyor bizlere.

Kısacası Kılıçdaroğlu-Erdoğan görüşmesinin pek bir  kıymet-i harbiyesi olmamıştır anlaşıldığı kadarıyla. Havanda su dövülmüştür. İktidarın yanlışlarını sürdürmesine, terörü azgınlaştıran koşulların temeline inmeye gerek duymayacak bir umursamazlığa düşmesine neden olabilecek gevşeklik göstermiştir ana muhalefet partisi. Madem görüşmeye rıza göstermiştir CHP Genel Başkanı, o zaman ağırlığını koyup,  en azından kamuoyunda rahatlama ve güven yaratacak duruşu da sergilemeli idi. Yakın geleceğin iktidar adayı olduğunu kanıtlayacak ciddi, temel önerilerde israrlı olmalıydı.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —