Tarih: 22.02.2023 14:31

Akşener: "İmar affı çözüm değil, ölüm fermanı"

Facebook Twitter Linked-in

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Maraş merkezli depremlere ilişkin konuşan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sert tepki veren Akşener, "Doğrudur, depremler, doğal afetlerdir. Ama bu afetin, felaketle sonuçlanmasının sorumlusu, bizzat Sayın Erdoğan’dır. Doğrudur, kaderde doğal afetler vardır. Ama devletin kurumlarını felç edip, felakete davetiye çıkartan, bu ucube sistemdir. Doğrudur, depremin merkezi, Pazarcık ve İslâhiye’dir. Ama liyakatsiz ellerin neden olduğu, bu büyük felaketin merkezi Beştepe’dir. Değerli arkadaşlarım; Felaketin üzerinden geçen, 16 günün ardından, açık ve net olarak gördüğümüz, bir gerçek var. Biz milletçe, canımızın derdindeyken, iktidar medyası da, her zaman olduğu gibi, propagandasının derdindeydi… Ama tüm çabalarına rağmen;gerçekleri yine eğip bükemediler, yine değiştiremediler" ifadesini kullandı.

"İmar affı çözüm değil, ölüm fermanı"
* Ez cümle; Biz, 1999 depreminin üzerinden geçen, 24 yılın ardından, 6 Şubat’ta, sadece deprem gerçeğiyle yüzleşmedik. Biz aslında, 24 yıl sonra, hiçbir dersin alınmadığı gerçeğiyle yüzleştik. Sadece beton blokların değil, ahlakın da çürüdüğü gerçeğiyle yüzleştik. Yapı denetim sisteminin, işlemediği gerçeğiyle yüzleştik. Rant sevdasının, hırsızlığın, yolsuzluğun, acı reçetesiyle yüzleştik. İmar affının, çözüm değil, tam tersine, ölüm fermanı olduğu gerçeğiyle yüzleştik. Tedbirsizlikle, iş bilmezlikle, liyakatsizlikle yüzleştik. Aziz milletim; Ülkemizin içine hapsedildiği, tek adam sistemiyle, devletimizin kurumsal yapısının, nasıl can verdiğini, senelerdir anlatıyoruz.
* Ancak ne yazık ki, bu gerçek, kendisini, kriz anlarında daha net belli ediyor. Ormanlarımız yanıyor; Söndürecek uçağımızın olmadığını, yangın sırasında öğreniyoruz. Paramız, ani kur ataklarıyla pul oluyor; Merkez Bankamızda para kalmadığını, dolar, 3 katına çıktığında öğreniyoruz.

* Ve maalesef, deprem oluyor. Binlerce vatandaşımız, enkaz altında yardım bekliyor, soğukta çadır bekliyor, tuvalet bekliyor, aş bekliyor ve biz, iktidarın hiçbir ciddi hazırlığının olmadığını, afet yönetiminin çöktüğünü, Sayın Erdoğan ve ekibinin, acizliğini görüyoruz. Mesela; Ülkemizde, deprem sonrasında, arama kurtarma için, vinç olmadığını; “10 tane vinç kiraladık” diye övünen, Cumhurbaşkanı yardımcısından öğreniyoruz.

* Mesela, yine aynı kişinin; Yerle bir olan, Elbistan’a; 20 kişilik bir ekip gönderdiğini açıklamasıyla, arama-kurtarma ekiplerimizin, ne kadar yetersiz olduğunu görüyoruz. Mesela; Kahramanmaraş’ta depremzede vatandaşlarımız, geceleri, eksi 18 derece soğukla, mücadele etmeye çalışırken; Teknoloji Bakanı’nın; 1 milyon battaniye üretmekten duyduğu, gururu izliyoruz. Mesela; Bir yandan, iktidar mensupları tarafından, yol şartlarından ötürü, gecikme yaşandığı söylenirken, diğer yandan; Ulaştırma Bakanı’nın; “dayanıklı yollar sayesinde, ulaşım kesintisiz sağlanmış oldu” dediği yaman bir çelişkiye, şahit oluyoruz.

"AK Parti iktidarında, hiç kimse sorumluluk almıyor"
* Mesela; depremin ertesi gününde, Birçok ilimizden, doğru düzgün haber bile alamazken; Türk Kızılayı Başkanı’nın; “Ulaşılamayan bir nokta yok” diyerek, kendini bile inandıramadığı, yalanına maruz kalıyoruz.

* Yıl oldu 2023… Biz, “Acaba ders almış mıdır?” diye, düşünürken; Bu sefer de, depremden 1 buçuk gün sonra, çıktığı, ilk televizyon yayınında; “Günü geldiğinde, şu anda tuttuğumuz defteri açacağız” diyerek, milletimizi tehdit etti. Enkaz altındaki insanlarımızın, yerini bildirdiği ve iktidarın yapamadığını yapıp; organize olarak yardım istediği, sosyal medyaya kısıtlama getirdi.
* Sonra da çıktı, ve her felakette tekrarladığı gibi, yine utanmadan; “Bunlar, kader planının içerisinde olan şeyler.” dedi. Yani yine kader dedi, yine tevekkül dedi… Gerçekten ibretlik… Sayın Erdoğan; sana daha önce de söylemiştim. Sen istediğin kadar, duymazdan gel. Sen istediğin kadar, kulaklarını tıka. Gerçekleri değiştiremezsin. Tevekkül: Her türlü tedbiri aldıktan sonra, bir işi, nihayetinde, Allah’a havale etmektir. Ancak, her tür tedbiri aldıktan sonra… Hamdolsun hepimiz, kadere iman edenlerdeniz. Hamdolsun hepimiz; “Hayrıhi ve Şerrihi Min Allâhû Teâlâ” diyerek, hayrın ve şerrin, Allah’tan geldiğine inananlarız.

* Ancak, tevekkül, tembelliğe açılan bir kapı değildir. Sorumsuzluğa uydurulacak bir kılıf, hiç değildir. Yaşadığımız felaketlerin altında yatan, büyük sorumsuzluğu, gizlemek için, imanımızı sömürmeye kalkmak; kimsenin haddi de, hakkı da değildir. Tedbir almayıp, sorumluluğunu yerine getirmeyip, milletimizin enkazdan uzanan elini tutamayıp, üstüne de, tevekkülden bahsedip, meseleyi kadere havale etmek; şuursuzluktur, aymazlıktır, terbiyesizliktir.

* Kendi beceriksizliğini, “kader planı” diyerek, perdeleyemezsin Sayın Erdoğan. Kurduğun yağma düzeninin, ağır faturasını, “kader planı”na yükleyemezsin !Devletimizi yönetemediğin gerçeğini, “kader planı” diyerek gizleyemezsin! Hiç kadere sığınma! Bu beceriksizliğin arkasındaki, tek sorumlu sensin sen!

Kızılay’in içini boşaltıp, AFAD’ı arpalığa çeviren; devletin en kritik kurumlarının, tepelerini, çapsız, birikimsiz, yetersiz kadrolarla dolduran sensin sen! Bilim insanlarının, jeologların, jeofizikçilerin, televizyonlarda, yıllardır bağıra bağıra anlattıkları, “Kahramanmaraş’ta, 7 buçuk şiddetinde deprem olacak.” sözüne, kulak asmayan sensin sen! Deprem için toplanan paraları, çarçur edip, kanal projesi peşinde, yılları heba eden sensin sen! Milletimiz, kapıdaki depremi, çaresizlik içinde beklerken, İmar affı ile para toplayıp, çürük binaları aklayan sensin sen! Sayın Erdoğan; Sen istediğin kadar, “kader planı” diyerek, kendi beceriksizliğine, kılıf ara… Bu felaketin, yegane sorumlusu sensin, sen! Çünkü sen, milletimize hizmet etmek yerine, Sarayda sefa sürmeyi seçtin. Çünkü sen, binlerce insanımızın hayatını kurtarmak yerine; yandaşlarına, ihale dağıtmayı seçtin.

"İnsanlarımız soğuktan donarak öldü"
* Hatırla; 2003’teki, Bingöl depreminde, “deprem kader diyerek geçiştirilemez” diyen, bizzat sendin. Hatırla; “Deprem felaketi, kötü yönetimin sonucudur. tüm sorumlulardan, hesap sorulmalıdır” diyen de, bizzat sendin. Ne oldu Sayın Erdoğan? O günden bugüne, ne değişti? Geçtim sorumlulardan hesap sormayı; Felaketin, daha 3’üncü gününde, Utanmadan çıkıp, “Bugün daha rahatız, yarın daha da rahat olacağız.” dedin.

* Bugün, depremin 16’ncı günü. Söylesene, rahat ettin mi, Sayın Erdoğan? Tarihimizin, en büyük felaketlerinden birini yaşadık. 42 bin 310 kardeşimiz can verdi. İnsanlarımız, koordinasyonsuzluktan, organizasyonsuzluktan, enkaz altından kurtarılmadığı için, soğuktan donarak öldü. Söylesene, rahat ettin mi Sayın Erdoğan? Hatay yok oldu, Maraş harap oldu. Adıyaman’da, Malatya’da, Kilis’te, Osmaniye’de, Diyarbakır’da, Şanlıurfa’da, Gaziantep’te, Elâzığ’da, nice ocaklar söndü. Söylesene, rahat ettin mi Sayın Erdoğan?

"Büyük felaketin merkezi Beştepe’dir"
* Doğrudur, depremler, doğal afetlerdir. Ama bu afetin, felaketle sonuçlanmasının sorumlusu, bizzat Sayın Erdoğan’dır. Doğrudur, kaderde doğal afetler vardır. Ama devletin kurumlarını felç edip, felakete davetiye çıkartan, bu ucube sistemdir. Doğrudur, depremin merkezi, Pazarcık ve İslâhiye’dir. Ama liyakatsiz ellerin neden olduğu, bu büyük felaketin merkezi Beştepe’dir. Değerli arkadaşlarım; Felaketin üzerinden geçen, 16 günün ardından, açık ve net olarak gördüğümüz, bir gerçek var. Biz milletçe, canımızın derdindeyken, iktidar medyası da, her zaman olduğu gibi, propagandasının derdindeydi… Ama tüm çabalarına rağmen;gerçekleri yine eğip bükemediler, yine değiştiremediler.

Yabancılara konut satışı
* Köylerin boşaltılması ise, bu kapsamda, sadece bir demografik değişime değil, terör örgütlerine, yeni alanlar açılmasına da neden olabilir. O nedenle, öncelikle Hatay’dan başlayarak, tüm Türkiye’de, yabancılara konut satışının, durdurulması çağrımı, buradan da tekrarlıyorum. Bu çağrımın, ne anlama geldiğini, idrak edemeyenlerin, zaten bu sorunu, bizzat çıkaranlar olduğunu, kimse unutmasın!

"TBMM'yi bu konuda görüşmeye çağıracağız"
* Biz, en kısa zamanda, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni, bu konuda görüşmeye çağıracağız. Eğer Sayın Erdoğan’ın inadı hala sürüyorsa, Haha önceki çağrımı da, bu vesileyle, buradan yineliyorum. Milletimiz için, devletimiz için, ben bu görüşmeleri yapıp, bu sorunu çözmeye hazırım. Bizler hazırız. Aziz milletim; Biz, İYİ Parti olarak;Meselelerin üstesinden gelebilmemiz için, önce onları konuşabilmemiz, çözüm yollarını arayabilmemiz gerektiğine inanıyoruz. Çünkü maalesef Türkiye, gerçekleri konuşamadıkça, yalan sarmallarında oyalanarak, çok daha büyük sorunlara doğru sürükleniyor. Ancak biz, milletimize karşı, çok büyük bir sorumluluğumuz olduğunun farkındayız.Sonrasında ise; Ülkemizin başına bela edilen, bu ucube sistemden, kurtulmak için, var gücümüzle çalışmaya, devam edeceğiz. Çünkü insanımız, huzurla nefes almayı hak ediyor. Çünkü milletimiz, güneşli günleri hak ediyor. Çünkü Türkiye, çok daha iyisini hak ediyor! Emin olun; Hakk’ın vadettiği günler yakın! Kim bilir; belki yarın, belki yarından da yakın."

(vş)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —