Tarih: 12.01.2022 11:02

AKP'Lİ ÇELİK, "SİYASİ REKABETİ HUSUMETE DÖNÜŞTÜRMEMEK LAZIM"

Facebook Twitter Linked-in

AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu.

Toplantıda, İnsan Hakları, Ar-Ge ve Dış İlişkiler Başkanlıklarının sunumları ile TBMM'de yapılan çalışmaları değerlendireceklerini ifade eden Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın toplantının açılışı öncesinde iç ve dış siyasete ilişkin paylaşımda bulunduğunu söyledi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir televizyon programında, hem hükümetle hem de AK Parti ile ilgili gerçekle alakası olmayan, bir kısmı iftira niteliğinde iddialarda bulunduğunu ifade eden Çelik, buna TBMM Başkanı Mustafa Şentop ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun gereken cevabı verdiğini söyledi.

Bazı muhalefet partisi temsilcilerinin siyasette kutuplaşmanın artmasından bahsettiğini dile getiren Çelik, siyasette rekabetin ve demokratik rejimlerde farklı görüşlerin olabileceğini belirtti.

Çelik, "Burada başka bir şey var, bu rekabeti, siyasi rekabeti bir siyasi husumete dönüştürmek, bir çeşit insanları hedef gösteren, çeşitli meslek gruplarını hedef gösteren bir hale getirmek aslında antidemokratik eğilimleri besliyor, antidemokratik siyasete bir gıda ve enerji sağlıyor." dedi.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun Öğretmenler Günü'nde, AK Parti'ye destek veren öğretmenlerin hedef gösterildiği bir konuşma yaptığını belirten Çelik, "Sırf AK Parti'ye oy veriyorlar diye belli bir meslek grubunu bu şekilde aslında hedef göstermek demokratik düzen içerisinde antidemokratik eğilimlerin ortaya çıkmasını gösteren bir kutuplaştırma siyasetidir." diye konuştu.

Kılıçdaroğlu'nun bir açıklamasında da vali ve kaymakamları hedef gösterdiğini dile getiren Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Seçilmiş hükümetin emrindeki bürokratlara, seçilmiş hükümetinin talimatlarını dinlememeleri tavsiyesinde bulundu. Bir demokratik toplum düzeni en önemli vasfını anayasal düzenden alır. Anayasal düzen, yasalar, demokratik olarak ortaya çıkmış siyasi meşruiyet, bütün bunların bileşeni bir yüksek meşruiyet oluşturur. Eğer bu zedelenmeye başlarsa demokratik siyasetten de demokratik toplum düzeninden de bahsetmek mümkün olmaz. Darbelere karşı olmamız, vesayete karşı olmamız en başta millet iradesiyle kurulan bu demokratik meşruiyetin harap edilmesinden, imha edilmesinden dolayıdır."

"Yassıada zihniyeti" dediklerinde büyük bir alınganlık gösterildiğini söyleyen Çelik, şöyle devam etti:

"CHP'deki arkadaşlarımızın düşünmesi gereken şey şu; niçin bu kadar zaman geçmesine rağmen, bu kadar büyük tecrübeler edinilmesine rağmen, bu kadar bedel ödenmesine rağmen insanların dini değerlerine saldırı sizden geliyor, sizin arkadaşlarınızdan geliyor. Demokratik düzenin meşruiyetine dönük saldırının adresi olarak her zaman siz öne çıkıyorsunuz. En son bakın Grup Başkanvekiliniz çıktı, çocukların din eğitimi almasına doğrudan saldırıda bulunan bir yaklaşım ortaya koydu. Dünyanın her tarafındaki bir uygulamanın, pedagojik olarak da doğru bir uygulamanın bu şekilde hedef alınması, üstelik de bunun bir ortaçağ zihniyeti gibi bir aşağılamayla birlikte zikredilmesi aslında işte bahsettiğimiz bu zihniyet kodlarının her seferinde ne kadar yol giderse gitsin ne kadar demokratik sosa bulanırsa bulansın ne kadar demokratik bir üslubun içerisinde kendini göstermeye çalışırsa çalışsın aşağıdan yukarıya çıktığını görüyoruz."

Demokratik siyasetin geçmişte vesayet yoluyla çalındığını, bunun şimdi "demokrasi" denilerek, demokrasinin içeriği boşaltılarak ve demokrasinin kazanımları yok edilmeye çalışılarak yapıldığını dile getiren Çelik, şunları kaydetti:

"Eğer siz bol bol 'demokrasi' dediğiniz halde terör örgütüyle yanaşık düzen durursanız, terör örgütünün terör örgütü olmadığını söylerseniz, 'Biz demokratik siyaset yapıyoruz ama PKK terör örgütü değil' derseniz işte demokrasi diyerek demokrasiyi çalmış olursunuz. Demokratik düzene karşı bir tutum geliştirmiş olursunuz. Aynı şekilde vatandaşın anayasayla teminat altına alınmış, çocuklarına din eğitimi verme hakkını gasp etmeye çalışırsanız, buna saldırırsanız bunun ardına önüne ne kadar çok demokrasi lafı koyarsanız koyun yine aynı şeyi çalmaya çalışırsınız.

Dolayısıyla biraz daha sağduyulu, biraz daha makul, toplumla barışık, toplumun değerleriyle barışık, toplumu bir mühendislik faaliyetiyle şekillendirmeye çalışmayan, toplumun şimdiye kadarki kazanımlarını koruyan, bu kazanımların daha gelişmesine hizmet eden bir siyaset dili kurmanın bu kadar zor olmaması gerekir. Eğer niyet iyiyse, eğer niyet demokratik siyasetten yanaysa, eğer niyet insan haklarına saygı temelinde gerçekleşiyorsa bunlar çok mümkündür. Ama biraz yol gidiliyor, biraz yol gidildikten sonra ilk kritik kavşağa gelindiğinde maalesef bu eski zihniyet tekrardan kendisini ortaya çıkarıyor."

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "devletin güvenlik güçlerinin kendisini dinlediğini" ifade ettiğini dile getiren Çelik, "Bunu yıllardır da söylüyor. İyi kötü siyasi birikimi olan bir partinin, iyi kötü siyasette deneyimli insanların ciddi bir şey söylediği zaman bir evrak koyması, bir belge koyması, bir delil sunması veya bu kanaate nasıl vardığını toplumla ciddi biçimde paylaşması gerekir." diye konuştu.

Kılıçdaroğlu'nun çeşitli tarihlerde ailesinin, partisinin ve belediye başkanlarının dinlendiği yönünde iddialarda bulunduğunu ancak bununla ilgili bir belge ortaya koyamadığını belirten Çelik, şunları kaydetti:

"İşte bizim yıkım siyaseti dediğimiz, kaos siyaseti dediğimiz şey budur. Bu arkadaşlarımız kutuplaşmadan bahsettikleri zaman asıl kutuplaşmayı toplumun değerleriyle yaşadıklarını, toplumun değerleriyle kendi kutuplaşmalarının artık yapısal bir sorun haline geldiğini net bir şekilde anlayıp, bu yapısal sorunu çözmeye çalışmaları gerekiyor."

İkinci bir kutuplaştırıcı tavrın ise sürekli toplumun demokratik kazanımlarına saldırmak olduğunu ifade eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu kazanımları bir gün anlaşılıyor ki ellerine fırsat geçerse altüst etmek için pusuda bekleyen, bir şekilde tuzak kuran pek çok sayıda kişi var zaten. Bakın bir siyasi tartışma olduğu zaman siyasetin tansiyonu biraz yükseldiği zaman ilk yaptıkları iş hemen Yassıada'ya memleketi götüren sürecin diliyle konuşmaktır. Bu dili o kadar rahat, o kadar kolay bir biçimde kullanabiliyorlar ki gerçekten bu kadar üzerinden tarih geçmesine rağmen birilerinin, maalesef akılla, makul bir şekilde düşünceyle siyaset yapmadığını, hala kin ve hesaplaşmayla siyaset yaptığını görüyoruz."

Çelik, kin siyasetinin doğru olmadığını, demokratik siyasetten, makul ve köprü kuran bir dilden herkesin kazanacağını vurguladı.

(vş)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —