Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


VE ABD´DEN YİNE MEKTUP GELDİ


Takvimler 05 Ocak 1964´ü gösterirken, ABD´nin Türkiye Büyükelçisi Raymond Hare´ye gelen şifreli teleks metninin adresi, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığıydı ve dönemin Başbakanı da İsmet İnönü´ydü. Sonradan siyasi tarihin sayfalarına Johnson Mektubu olarak kayıt edilen mektubu, dönemin ABD Başkanı Lyndon Baines Johnson yazmıştı. Mektubun metni kesinlikle diplomatik teamüllere uymazken, tamamen tehdit dolu bir üslup içeriyordu. Mektubun gönderilme maksadı: 21 Aralık 1963´te Kıbrıs´ta kasıtlı olarak başlatılan toplumlar arası çatışmaların, Rumların devlet gücünü kullanmasıyla Türklere soykırıma yönlenmesi ve Rumların silahlanma kararı almasının ardından, Türkiye´nin, 02 Haziran 1964´te, Kıbrıs´a çıkarma yapma kararını alıp bunu açıklaması ve hazırlıklara başlaması üzerine, ABD´nin, Türkiye´yi bu kararından vazgeçirmek istemesiydi. Bu mektup, çıkarma harekâtını 20 Temmuz 1974´e kadar erteletti. Ancak Türkiye, bu mektup ve 1974´te yaptığı Kıbrıs Barış Harekâtı süresi ve sonrasında yaşadığı ABD engellemeleri ve ambargo nedeniyle, kendi harp silah ve araçlarının % 60´ını tamamen kendi imkânlarıyla üretmeyi, geri kalan % 40´ının ise önemli bir oranda parçalarını üretmeyi başardı.

Türkiye-ABD ilişkileri hiçbir zaman mükemmellik göstermezken, genelde dengesiz bir yapıda ve ABD çıkarları doğrultusunda değişkenlikle süreklilik gösterdi. Bu süreçte, Türkiye, Birleşmiş Milletler ve NATO kapsamında yürütülen önemli faaliyetlere silahlı kuvvetleriyle katılım sağlarken, iki bloklu Dünyada, Batı Bloğunun en güvenilir sınır hattını oluşturdu. Üstelik Küba krizi yaşanana kadar, ABD´nin, Adana´daki İncirlik üssüne nükleer silah yerleştirdiğinin farkında olmadan ve belki daha da önemlisi ki krizin esas konusu olarak  dile gelen, ABD´nin, İzmir Çiğli´ye Nisan 1962´de yerleştirmeyi tamamladığı orta menzilli Jüpiter füzelerinin, bu krizin nedeni olarak kaldırılıp, Türkiye, hava savunmasında sıkıntıya sokulduğu halde, ilginçtir ki ilişkiler her dönem yüksek düzeyde tutulmaya çalışıldı.

Türkiye, konumuyla, iki blok arasında, yanında olduğunca vazgeçilmez bir müttefik olarak görülürken, önemli bir paradoks ortaya çıktı. Hangi taraf olursa olsun, müttefik olarak kabul gördüğünde, kayıtsız şartsız istemlerinin yerine getirilmesini diretmekten çekinmedi. Küresel güçlerle birlikte olmaya çalışmanın en kötü tarafı da bu ve güçlü olan, diğerini pervasızca sıkıntıya sokmaktan çekinmiyor.

Türkiye, ABD´nin kendi iradesi dışında hareket ettiğini, esasen Mayıs 1960´ta, İncirlik Üssünden kalkış yaptığı iddia edilen bir U-2 Casus uçağının, dönemin Sovyetler Birliği füzeleriyle vurulup düşürülmesi ve pilotunun teslim alınmasıyla ortaya çıkan gelişmelerle, gayet iyi öğrenmişti.

ABD, davranışlarını değiştirmeksizin günümüze kadar getirdiği ilişkilerde, küresel çıkarlarına endeksli bölgesel hedeflerini gerçekleştirebilmek adına ortaya koyduğu BOP kapsamında oluşan konjonktürde, Türkiye´nin, kayıtsız şartsız kendi istemlerine cevap verirken, mümkün olduğunca da Rusya´dan uzak durmasını sağlamaya çalışıyor. Bu istemle, tamamen kendi teknolojisine bağımlılık sağlamak maksadıyla, Türkiye´nin, Çin ve Rus askeri teknolojisinden, mümkün olduğunca uzaklaşmasını istiyor. Ancak, ABD´nin diplomatik davranışlarının kaotik yapısında, ortaya yeni bir paradoks çıkıyor. Çünkü ABD, bir yandan Türkiye´yi Rus hava savunma sistemlerinden uzaklaştırmaya çalışırken, Türkiye´nin, hava savunma açığını kapatmak için kendisine yönelttiği taleplere de olumlu cevap vermiyor. Yani S-400 Füzelerine hayır diyen ABD, Patriot sistemini de vermekten imtina ediyor.

ABD, Türkiye´nin Rus askeri teknolojisinden uzaklaştırılması için kararlı ve ısrarcıyken, F-35 savaş uçaklarının teslimini de caydırıcı bir koz olarak kullanmaya çalışıyor. Ancak, Türkiye´nin kendi çıkarları doğrultusunda kararlı olduğunu da kavradı. Yılların ardından, önemli bir gerginlik daha yaşanır ve Türkiye yeni bloklarla işbirliği haline girerken, ABD´den bir mektup daha geldi.

ABD, 1964´te Başkan Johnson tarafından, doğrudan dönemin Türkiye Başbakanına gönderilen yakışıksız mektubun ardından, bu gün oluşan konjonktürde, Türkiye´nin, ısrarlı bir kararlılıkla, Rusya´dan da uzaklaşmayarak, farklı teknolojilerle yeni ve istikrarlı bir denge sağlamaya çalışmasının bölgesel çıkarlarına tersliğinde, bu kez Savunma Bakanı seviyesinde bir mektupla, Türkiye´yi, F-35 uçaklarının teslim edilmeyeceği ve yaptırımlar uygulanacağı yönünde tehditle, S-400 füzelerinin alımından derhal vazgeçmesinin gerekliliğini içeren bir mektup gönderdi.

Bu mektuba ilk tepkiler oldukça diplomatikken, sürecin devamlılığında, yaşanması muhtemel gelişmeler önemli riskleri barındırıyor ve önümüzdeki dönemde, gündemi oldukça meşgul edecek gibi görünüyor.

Can UĞURATEŞ     

YAZARLAR

  • Perşembe 25.8 ° / 16.9 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cuma 24.1 ° / 17.8 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Cumartesi 24.1 ° / 16.4 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • BIST 100

    10045,74%-0,37
  • DOLAR

    32,41% 0,09
  • EURO

    34,52% -0,08
  • GRAM ALTIN

    2381,04% 0,05
  • Ç. ALTIN

    3886,52% 0,00