Hüseyin Erkan, Eğitimci/Yazar


VATAN HAİNİ!


Güzel günler göreceğiz çocuklar,

güneşli günler

                göreceğiz…

Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,

ışıklı maviliklere

                               süre-    

                                    -ceğiz…

                                               Nâzım HİKMET

 

                Sabah, akşam 15 - 20 dakikalık yürüyüşler yaparken, bir Nâzım’dan okurum, bir Külebi’den… Bir Âkif’ten okurum, bir Dağlarca’dan… Veysel’den, Can Yücel’den, Tarancı’dan…

                Kimi zaman, Fikret’in Millet Şarkısı’yla başlarım yürüyüşe:

                Millet yoludur, hak yoludur tuttuğumuz yol

                Ey hak yaşa, ey sevgili millet yaşa, var ol!

diye bitirdikten sonra Orhan Veli’nin İstanbul’u Dinliyorum şiirine geçerim. Bu arada Oktay Rıfat’ın Farelerle İnsanlar’ı ile Melih Cevdet’in Düzenli Dünya şiirini de es geçmem.

                Geçen gün, Bursa’da yaşayan, hukukçu yazar dostum Ali Rıza Cemeroğlu ile güzel bir söyleşi yaptık. Tam son noktayı koyduğum sırada, “Bu güzel sohbeti güzel bir şiir ile taçlandırmayacak mısın?” deyince, sofrasını ara sıra rakı ile süslediğini bildiğim Aksekili dostuma şu kısa şiiri okudum:

 

                ÇİLİNGİR SOFRASI

 

                Bu zıkkımın yanında

                Arnavutciğeri ister; bir

                Çiroz salatası ister; iki

                Cacık ister, üç…

               

                Adalet, müsavat, hürriyet demeye

                Sadece yürek ister.

               

                Bayıldı, bayıldı bu şiire.

                - Daha önce okumadın bana bu güzel şiiri. Hangi şairin bu?” diye sordu.

                - Metin Eloğlu’nun…

                - Metin Eloğlu mu dedin?

                - Evet, Metin Eloğlu…

                - Daha önce hiç duymadım bu ismi. Ne güzel yazmış, ne güzel söylemiş! Yazdırır mısın,

bana bu şiiri?

                 - Tabii, yazdırırım da… Geçen yıl, istediğin üzerine gönderdiğim Türk Şiiri Antolojisi’nde var

bu şiir.

                - Var mı? Bak hele, baştan sona birkaç kere okudum o antolojiyi ama dikkatimi çekmemiş

hiç. Sanırım, senin okuman etkiledi beni.

                Demişti. Bilmem, öyle mi?

                Minik köpeğimiz “Paşa”yı gezdirirken, hep aynı şairlerin, hep aynı şiirlerini okumam canım!

                Sözgelişi dün Ahmet Muhip Dranas’tan Fahriye Abla’yı, Ahmet Haşim’den Merdiven’i, Can Yücel’den Her Şey Sende Gizli’yi, Necip Fazıl Kısakürek’ten Kaldırımlar’ı, Faruk Nafiz Çamlıbel’den Çoban Çeşmesi’ni okumuşsam, bugün Kemalettin Kamu’nun Bingöl Çobanları’na şiiriyle başlar, Yahya Kemal, Atilla İlhan ve Ümit Yaşar Oğuzcan’la devam ederim.

                Bu şairleri mutlaka duymuş, şiirlerini okumuşsunuzdur. Pekiyi, Ayhan Hünalp’in “Saçların Alnına Dökülecek” adlı şiirini de duydunuz mu? Severim ben bu şiiri.

                Anımsayamadınız mı Ayhan Hünalp’i. Hani canım:

 

                Senin gözlerin yeşildi teğmenim

                Sen tutunca küpeşte demirleri erirdi

                Vatan denince sen gelirdin aklıma

                Sen gönlümde demirlerdin teğmenim

                Hürriyet denilince

 

diye başlayan şiiri duymuşsunuzdur mutlaka. İşte, o şiirin şairi…

                İlhami Soysal, “20. Yüzyıl Türk Şiiri Antolojisi”ne bu şairi almamış nedense. Dahası, Trakyalı şair Niyazi Akıncıoğlu’nu da…

                Benim sevdiğim şairlerden biri de Bedri Rahmi Eyüboğlu’dur:

 

                Ben arıya arı demem

                Arının balı olmalı

                Ben güzele güzel demem

                Güzel faydalı olmalı

                Kadın mı, hamur yoğurmalı

                Çocuk doğurmalı

                Ağaç mı, meyve vermeli

                Çiçek mi, kokmalı

 

dizeleriyle başlayan Güzel ile Faydalı şiirini de severim, Karadut’u da…

                Hasan Hüseyin Korkmazgil’den de okurum, Ahmet Arif’ten de…

                Ahmet Hamdi Tanpınar’dan vardır ezberimde, Ahmet Kutsi Tecer’den de…

                Ama ezberimde en çok şiiri olan, Nâzım Hikmet’tir. (Fazla değil, 10 - 15’i geçmez.) Sözgelişi:

 

                onlar ki

                               toprakta karınca

                                               suda balık

                havada kuş kadar çokturlar

                korkak

                               cesur

                                               cahil

                                                               hakim

                ve çocukturlar.

                ve kahveden

                               ve yaratan ki onlardır

                destanımızda yalnız

                               onların maceraları vardır.

 

şiiri de harikadır:

 

                               Ayın altında kağnılar gidiyordu

                               kağnılar gidiyordu

                                               Akşehir üstünden

                                                               Afyon’a doğru.

 

dizeleriyle başlayan “Kadınlarımız” şiiri de…

                Ya akrep, ya serçe, ya midye, ya da koyun gibi “Dünyanın en tuhaf mahlûku” olduğumuzu çok güzel anlatan şiirini nasıl sevmem! Ya Salkım Söğüt’ü!..

                Hukukçu yazar Ali Rıza Cemeroğlu, birkaç gün önceki telefon söyleşimizin sonunda, “Bir şiirle tatlandırırsan sohbetimizi memnun olurum.” deyince:

                “Meslektaşlarınızın 28 yıl hapis cezası verdiği şairden mi olsun?” dedim; şakadan.

                “Dağarcığında ne varsa Erkan Bey! Ve sen ne uygun bulursan… Ama doğrusunu söyleyeyim, Nâzım’dan olursa daha çok memnun olurum. Harika bir insan, harika bir şair o!” deyince, Nâzım’dan bir şiir okumak farz oldu bana:

VATAN HAİNİ

                Evet, vatan hainiyim; siz vatanseversiniz,

                               siz yurtseversiniz, ben yurt hainiyim,

                                                               ben vatan hainiyim.

                Vatan çiftliklerinizse

                kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,  

                vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,

                vatan, soğukta it gibi titremek

                               ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,

                fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,

                vatan, tırnaklarıysa ağalarınızın,

                vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,

                ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,

                vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası

                               Amerikan donanması, Amerikan topuysa,

                vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,

                                                               ben vatan hainiyim.

                Yazın, üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:

                Nâzım Hikmet, vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. (*)

 

                “Ben bir Türk’üm, ama Kürt’üm ama Alevi’yim” diyen Elbistanlı dostum Hasan Doğan,

“Moskova’ya gidince, elime kırmızı bir gül alarak ilk ziyaret ettiğim yer, Nâzım Hikmet’in mezarı olmuştur” diye anlatır.

                Zaman çok âdil, çok yaman bir yargıç… Onun verdiği hükmü hiçbir kral, hiçbir meclis, hiçbir yargıtay bozamaz!

 

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------

(*) Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni – Genco Erkal’ın Sesinden Nâzım Hikmet Şiirleri CD’siyle Birlikte, Hazırlayanlar: Güven Turan, Raşit Çavaş, Yapı Kredi Yayınları, 3. Baskı: İstanbul 2013

               

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00