Yılmaz AYDOĞAN / BÖYLE GİTMEZ!


TÜRK MİLLETİ VE DEVLETİMİZİN BEKA SORUNU -3-


TÜRKLE KÜRDÜ SAVAŞTIRMAK BOŞ BİR HAYALDİR

 

Tarihin hiçbir döneminde bir Kürt-Türk savaşı olmadı.

 

1515 yılında Çaldıran´da Türk kökenli iki Devlet savaşırken, Kürtler, Anadolu Türkleri yanında İran Türklerine karşı savaşmış, onun dışında da Kürt´ün Türk´e silah çektiği hiç görülmemiştir.

 

Diyeceksiniz ki isyanlar? ?Kürt isyanları??

 

1806 Süleymaniye Babanlar ve 1842-1847 Elcezire Bedirhaniler kalkışmaları; devletin merkezi yapısının güçlendirilmesine yönelik düzenlemelere, yıllardır ?yurtluk, ocaklık şeklinde özerk feodal yapılar halinde yönetilen? yöredeki mevcut yönetici elitin, konumlarını, makam, mevki ve imtiyazlarını korumaya yönelik başkaldırılarıdır.

 

1880 Şemdinli, 1908 Barzan, 1914 Bitlis, 1920-21 Koçgiri, 1925 Piran/Dicle ve Şemdinli, 1930 Ağrı ve 1937-38 Dersim isyanları ise, o bölgedeki egemen ?toprak ağası?, feodal aşiret beyleri ile ?din ağası? konumundaki seyitlerin ve tarikat şeyhlerinin, Türk düşmanı ülkelerin menfaat vaadi karşılığında yaptıkları başkaldırıları; cahil, sade vatandaştan bir kısmının da bunların ardına takılmaları ile gerçekleşmiştir.

 

Bölgedeki tüm isyanlarda, bölgenin eski yönetici aileleri Bedirhaniler, Babanzadeler, Cemil Paşazadeler, Şeyh Taha ve ondan türeyenler, kışkırtıcı ya da elebaşı durumundadırlar. Ayrıca, ?halkın dini duygularını istismar ederek, halkın sırtından geçinen seyit, şeyh ve molla unvanlı kişiler? ya bunlara destek vermişler, ya da bizzat başkaldıran olmuşlardır. Özellikle Cumhuriyet dönemindeki kalkışmalarda, Cumhuriyetin getirdiği aydınlanmaya yönelik inkılaplardan olumsuz etkilenen bu unsurlar, elebaşı pozisyonunda ortaya çıkmışlardır. Tamamının da başlangıçta Ruslar, sonraları Fransızlar-İngilizler ve son dönemde İngilizlerle, Amerikan ve Fransız Ermenileri tarafından parasal olarak desteklendikleri, belgelerle ortaya konulmuş bulunmaktadır.

 

1880´de Şeyh Ubeydullah, 1908´de Şeyh Abdusselam Barzani, 1914´te Molla Selim, 1920-21´de Seyyit Abdulkadir ve Baytar Nuri Dersimi, 1925´te Şeyh Sait (Dicle) ve Şeyh Abdullah (Şemdinli), 1930´da Taşnak-Hoybun Örgütü yönetimindeki Süreyya Ali Bedirhani ve İhsan Nuri, 1937-38´de ise Seyit Rıza isyanın liderleri olarak öne çıkmışlardır.

 

Bu kalkışmalar hiçbir zaman halkın geniş katılımına sahne olmamıştır. 1908 -1921 arası Osmanlı´nın çöküş dönemdeki kalkışmalarda bile halkın çoğunluğu, ordu içerisinde ya da milis şeklinde Devlet güçlerinin yanında yer almıştır. Yani tarihte hiçbir zaman Türk-Kürt savaşı vaki değildir. Kürtlerle isyanlar arasındaki tek bağ coğrafyadır. Yanlış bir algı ile bu coğrafyadaki ?toprak ve din ağası? isyanlarına da, ?Ermeni? isyanlarına da tek kalemde, ?Kürt isyanları? denilip geçilmiştir.

 

Bugün de Milletimizi Türk, Kürt ve diğerleri diyerek parçalara bölmeye niyetlenenler; Kürt kökenli nüfustan Fırat´ın batısında yaşayanların, doğusunda yaşayanlardan iki kat fazla olduğunu göremiyorlar. Bu yazıyı okuyanlar, Türk olsun Kürt olsun, şöyle bir çevrelerine baktıklarında, kendi yakın çevrelerinde, kaç tane Kürt/Türk damatları ya da gelinleri olduğunu hayretle göreceklerdir. Fırat´ın doğusu Kürdistan diye ayrılırsa, bu evliliklerden doğan çocuklarımız ne olacak, hiç düşündüler mi acaba?

 

Uyanık ve bilinçli olursak; İsrail çıkarları doğrultusunda hazırlanıp sahnelenen onca Siyon Planı´na karşın, bin yıldır kardeşçe üzerinde yaşadığımız Anadolu topraklarında bundan sonra da, umarız ve dileriz ki, halkın tamamının taraf olduğu ne Türk-Kürt, ne de Alevi-Sünni çatışması ve savaşı olmayacaktır.

 

Son kırk yıldır ?iç savaş çıkarmak? için uğraş veren ve 16.000´i güvenlik görevlisi, 30.000´i Kürt kökenli olmak üzere yaklaşık 50.000 vatandaşımızı katleden PKK´nın, Kürtleri temsil ettiğini ileri sürse de, bir Kürt kuruluşu olmadığı; en çok Kürtleri öldürdüğü, kurucularının ve lider kadrosunun -ağırlıklı olarak- Kürt kökenli olmadıkları bilinmektedir. Abdullah Öcalan ?asıl adı Artin Agopyan-, Duran Kalkan, Ali Haydar Kaltan gibi bazı liderlerinin Ermeni dönmesi oldukları ve Kurmançi´yi konuşamadıkları, ortadadır.

 

Ermeni tarih araştırmacısı Johannes Lepsius; ?Ermenilerin Türklerle toprak, Kürtlerle kan davası vardır,? demektedir. PKK, işte bu kan davasını gütmektedir. 93 Harbi de denilen 1876-78 Osmanlı Rus savaşı esnasında ve sonrasında Osmanlı´ya isyan eden Ermenilerin, yüz binlerce Kürt vatandaşımızı öldürdüğü; bunun üzerine Kürt Hamidiye Alayları´nın kurulduğu tarihi belgelerle sabittir.

 

1927´de Lübnan´da kurulan Ermeni Taşnak-Hoybun örgütü, 1930 yılındaki Ağrı isyanını kurgulamış, 1937-1938 Dersim isyanına destek vermiş; İkinci Dünya Savaşı sonrası bir süre pasif kalmış ise de, 1975 yılında ASALA olarak adını değiştirip, Türkiye´nin dış temsilciliklerine silahlı saldırılar düzenlemiş ve aralarında Viyana, Paris, Vatikan, Amsterdam ve Belgrad Büyükelçilerimizin de bulunduğu 48 diplomatımızı katletmiştir.

 

ASALA, Taşnak-Hoybun cemiyetinin ikinci kuşağı olup, 1973 yılında bir araya gelen Lübnan Ermenilerince 20 Ocak 1975 tarihinde Lübnan´ın Bekaa Vadisi´nde yeni adına dönüştürülmüştür. Bu yeni yapılanmada, Filistin Kurtuluş Örgütü ile Rus gizli servisinin katkıları bulunduğu; militanlarına ilk eğitimlerin Simferepol Rus Askeri Akademisi´nde verildiği belgelidir.

 

27 Kasım 1978 tarihinde kurulan PKK ise, Taşnak-Hoybun yapılanmasının üçüncü kuşağıdır. İki örgütün yönetici düzeyinde, Bekaa Vadisi´ndeki eğitim kamplarında bir araya geldikleri; Türk Devleti´ne karşı ortak eylem birliği içerisinde oldukları ve 1987 yılında aralarında bir anlaşma yaparak, ASALA´nın eylemlerini sonlandırdığı, bilinmektedir.

 

ASALA ile PKK arasındaki anlaşmaya göre:

  • Ermeniler PKK kamplarındaki eğitimlere katılacaklar,
  • Ermeniler tarafından PKK´ya her yıl için adam başına 5.000 $ ödenecek,
  • Ermeniler PKK´nın küçük çaplı eylemlerinde yer alacaklar.

 

18 Nisan 1990 tarihinde yapılan bir başka anlaşma ile:

  • Her iki örgütün artık ortaklaşa yönetilmesine;
  • Ermenilerin PKK´ya istihbarat desteği sağlamasına;
  • PKK kamplarındaki giderlerin %75´inin Ermenilerce karşılanmasına;
  • Türkiye´nin metropol şehirlerinde de eylemler yapılmasına;
  • Devrimden sonra kazanılacak toprakların(!) eşit paylaşılmasına, karar verildiği; görülmektedir.

 

Daha bu anlaşmalardan önce (belki de tespit ve deşifre edilememiş başka anlaşmalar çerçevesinde), 15 Ağustos 1984 tarihinde Eruh, Şemdinli, Çukurca ve Çatak´a eş zamanlı baskın şeklindeki ilk büyük eylemi ile PKK´nın yıldızı parlatılırken ASALA, 19 Kasım 1984 tarihinden itibaren silahlı saldırılarını sonlandırıyordu. Bilinen en son eylemi bu tarihlidir. Özetle; ASALA sahneden çekilirken,  PKK ses getirici eylemlerine başlamaktaydı. Bu gerçek, yani iki örgütün birbirinin devamı olduğu, Türk Milleti´nce iyi bilinmeli ve unutulmamalıdır.

 

Bugün için en büyük tehlike; Batılı gizli servis ajanları ve onların işbirlikçileri eliyle Doğuda Türkler, Batıda Kürtler aleyhine yapılan?kışkırtmalardır?. Doğu ve Güneydoğu Anadolu´da el altından, ?PKK karşıtı uygulamalar sanki Kürtlere karşıymış?; Batı Anadolu´da da ?Her Kürt sanki PKK´lı imiş? gibi bir algı yaratılmak istenmektedir. Bu çok tehlikelidir. Toplumumuzun bu tuzağa düşmesi önlenmelidir.

 

Sonuç olarak, Türkler ve Kürtler bin yıldan beri olduğu gibi, yarınlarda da, aynı vatanda, aynı statüde ve aynı haklarla, kardeş olarak yaşamaya devam edecekler; yabancıların kışkırtma ve komplolarına karşı uyanık duracak ve direneceklerdir.

 

DEVAM EDECEK.

 

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04