Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


TSK İDLİP İSTİKAMETİNDE


Türk Silahlı Kuvvetleri yeniden Suriye toprakları içinde ilerlemeye başladı. TSK, Astana mutabakatı gereği belirlenen çatışmasızlık bölgelerinden olan İdlip´te, barış ortamının tesis edilebilmesi için, Özgür Suriye Ordusu´nun (ÖSO) Türkiye üzerinden sınırı geçerek harekâta başlamasının ardından, 08 Ekim´de keşif birlikleriyle sınırı geçerek ilerlemeye başladı.

Harekâtın esas hedefi İdlip olsa da ilerleme istikametinin, Reyhanlı bölgesinden Afrin´in güneyini kapatacak şekilde doğuya doğru olmasının önemli bir nedeni var. Böyle bir istikamette ilerlenerek, öncelikle Afrin´in İdlip ile bağlantısı kesilirken, Azez-Mare hattını doğudan tutan TSK, Türkiye sınır bölgesinin de askeri birliklerle takviyesiyle, Afrin´i kuşatmış oluyor. Afrin´de bulunan PYD/YPG unsurların, tek çıkış noktası Tel Rıfat üzerinden olabilir ki bu hat da Suriye rejim kuvvetleriyle kesilmiş durumda. Yani Türkiye, İdlip ardından Afrin üzerine bir manevra yapmak istediğinde, mevcut konumuyla inisiyatif elde edilmiş olunacak. Tek yapılması gereken, burada bulunan Rusya ile gerekli koordinasyonu sağlamak. Ayrıca bu bölge hakim arazi yapısıyla, stratejik öneme de sahip.

İdlip harekâtı ile hedeflenen, bu bölgedeki terör örgütlerinin etkisiz hale getirilmesinde ana tehdit, halen bölgede etkin ve oldukça fazla silahlı kuvvete sahip olan, El Kaidenin uzantısı El Nusra´nın, yeni ismiyle ki bu ismi de değişken, Heyet Tahrir El-Şam (HTŞ). Bu örgüt Sünni bir yapılanma ve en büyük özelliği, bölge insanından kurulu olması. Yani Fırat Kalkanı Operasyonunda, bölgede 250.000 sivil varken, İŞİD´in, çoğunluğu yabancılardan oluşan 3.000 civarındaki teröristine karşı mücadele yürüten TSK, İdlip bölgesinde, halen iki milyon civarında sivil varken, başta HTŞ olmak üzere, diğer muhalif kabul edilenler ve araya sızmış eski IŞİD elemanları dâhil, 20-30.000 kişiden oluşan silahlı güçle karşı karşıya kalabilir. İdlip bölgesinde bulunan terör unsurlarının elemanlarının, önemli bir kısmı bölge halkından oluşuyor ki bu çok önemli. Üstelik buradaki örgüt elemanları, meskûn mahal muharebelerinde de tecrübeliler. Gelişmeler, yapılacak istihbari çalışmalar çerçevesinde şekilleneceğe benziyor. HTŞ nasıl bir tepki üretecek çok önemli. TSK, bu görevi başarabilecek tüm dinamiklere sahip.

Türkiye´nin, Fırat Kalkanı Operasyonu ile kısmen de olsa engellemeyi veya en azından geciktirmeyi başardığı YPG/PYD koridorunu, Afrin´i bloke edip, İdlip´i de kontrol altına alarak tamamen kesebileceği bir realite. Bu realite, bölgedeki tek ve değişmez hedefi Rusya´yı kuşatmak ve Musul-Kerkük bölgesindeki petrolü, kendi kontrolünde Akdeniz´e ulaştırmak olan ABD´nin, planlarını sekteye uğratıyor. Bu durumda, stratejik ortak olarak tanımlanan ve NATO müttefiki olan ABD´nin, Türkiye´ye yönelik asimetrik eylemlere yönelmesi şaşırtmayacaktır. FETÖ mücadelesi kapsamında, ABD Büyükelçiliğinde görevli ancak diplomatik statüsü olmayan Türk personelin, yargı tarafından alıkonulması ve bir diğerinin ifadeye çağrılması bahane edilerek çıkarılan vize krizi de bu bağlamda değerlendirilebilir. Her ne kadar sosyal medyada bazı çokbilmişler, ?sanki her gün ABD´ye mi gidiyoruz? benzeri rasyonel olmayan ifadeler kullansa da bu önemli bir kriz. Kriz aşılmış olsa dahi verilen mesaj yerine ulaştı ve verilen cevapların ardından, gelişmelerle, verilmesi muhtemel yeni örtülü tepkilere hazırlıklı olunması gerekiyor. Yeni tepkiler uluslararası alanda diplomatik boyutlarda olabileceği gibi, terör örgütlerinin kullanımıyla yapılan eylemler veya yanlış düşen bombalar, yanlışlıkla vurulan uçaklar, gemiler de olabilir.

İdlip harekâtıyla birlikte önemli bir konu daha gündeme geliyor. Türkiye, bu harekâtı başlatmak için dolaylı da olsa Suriye rejimi ile görüşmüş görünüyor. Böylece bir yanlıştan kesin olarak dönüldüğü ortaya çıkıyor. Suriye´nin toprak bütünlüğü, Türkiye´nin bekası için kesinlikle gerekli iken, bu bütünlüğü sağlayabilecek tek bölgesel gücün, yine halen Esat´ın başında bulunduğu rejim olduğu gerçeği var. Biz de bu konudaki hemen tüm yazılarımızda, her ne kadar uzman görüşleri çoklu bir bölünme öngörse de Irak´la bütünsel bakış açısıyla, Suriye´nin, gelişmelerle, kuvvetle muhtemel ikili bir yapılanmaya gidebileceğini ve bunu federe ya da konfedere olarak YPG/PYD ya da kısaca KCK ile yapabileceğini belirtmiştik. Oluşan konjonktürde IŞİD ortadan kalkarken, dağınık ve azınlıkta kalan muhaliflerin kalesi konumuna gelen İdlip´in, Türkiye tarafından Rusya Federasyonu, İran ve Suriye rejimi mutabakatıyla kontrolü sonrası oluşacak görünüm ve oluşacak yeni ittifaklar, Türkiye´nin, kendi menfaatleri doğrultusunda, Suriye rejimi ile komşuluk ilişkilerini yeniden tesis etmesi gerektiğini değerlendirmemize yol açıyor. Esat rejimi bugün varsa da yarın yönetimin kimde olacağını gelişmeler gösterecek ancak Suriye´nin komşu ülke olarak konumunu korumayı başarabileceği, bugünün konjonktüründe önemli bir realite.

Can UĞURATEŞ          

  

YAZARLAR

  • Perşembe 24.1 ° / 11.6 ° Güneşli
  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • BIST 100

    8806,72%-0,01
  • DOLAR

    32,25% 0,26
  • EURO

    35,08% 0,67
  • GRAM ALTIN

    2270,84% 0,79
  • Ç. ALTIN

    3854,72% 0,51