ALİ TAŞ ADN.


“SONSUZLUK ORMANINDA BİR ZAMAN ŞİİRİ”(*)


         Berdan Karagöz, “Sonsuzluk Ormanında Bir Zaman Şiiri” isimli kitabında, ‘derinleşen bir zaman izleğiyle’ mensur şiir ağırlığındaki biçim sarkmasının birlikteliğini sergilemekte. Şairin daha önce yayınlanan iki şiir kitabı olan “Zamana Akan Nehir”(l993) ile “Vahşi ve Özgür”(l996) bileşimini yansıtan bir kitap gibi algılanabilmekte “Sonsuzluk Ormanında Bir Zaman Şiiri”(2000). Karagöz’ün yayınlanan diğer kitapları:”Güneş Yüzlüm”(l989), “Denize Ağlayan Kadınlar”(l990), “Çalgının Ondörtlüsü” (l995)

         “Kör bir duygunun zindan ışıklarıyla gölgeleri öpmeye çalışan güneş ve gölgelerin kıvrılarak gittiği yol boylarında Arnavut kaldırımlı çok eski bir kentin kapladığı yeryüzü düşleri tekrar selamlaşa durdular yaşlı bir adamın görünmeyen gözyaşı damlalarındaki yitik bir sevdayla.

            ...”(s.11)

Ne çok yürümüşlüğüm var

             Zaman labirentlerinde

            Dağların bilgesi çobanlarla ne çok

            Trencilerle sohbet etmişliğim

            günler boyu

            ...  (s.225)

         Berdan Karagöz yer yer mensur şiirde imgeleme ağırlık vererek, estetik tutkusuyla şiirselliğe yakın durur. Zaman izleğinde ilerlerken de, anılar ve çocukluk gibi vazgeçilmez temalara gönderme yaparak, yaşamın sıcaklığını dizelerine taşır. ‘Onun şiirinde türkü tadı duyumsanır. Orhan Veli’yi çağrıştıran bir sokak dili rahatlığı, biçimsel farklılığıyla yer bulur. Anadolu insanının yüreğini sızlatan ‘memleket türküleri’ havasındaki ezgiler varoşlarda ‘iç göç’ dolaşır durur. Köyden, taşradan kente kopup gelen milyonların özlemini, yurt hasretini çoğulcu bir ağıta dönüştürür. Yer yer nidaların yönlendirdiği haykırışla, kırsaldan kopup gelen sıcak ve yalın bir nefes gibi duyumsanır şairin dizeleri. Serin bir derenin insanın içini yıkaması gibi bir güzellikler labirentinde huzura boğar.

            Bayburt’a selam olsun

            Hasankeyf’e, Harput’a

            Eğin türkülerine selam

 Arguvan dağlarındaki o yaşlı duta (s.16)

         Karagöz, sıcak kent yaşamının boğuculuğuna, güncel göndermesinin de yer aldığı bir toplumsallıkla dile getirir.“Mersin’de çingenelerin en temizleri / Bir parça ekmek ve ucuz zeytin uğruna / Lağım açmak için sabaha başlar /.../.../ yanlarında bir rulo lağım açma demiri / Bir kazma / Bir kürekle” güne başlayan bu işçileri betimlerken, ezik tinselliğini yansıtan şair; “ekmek ve haysiyet” arasındaki toplumsal negatifi eleştirel bir dille vurgular:

Anarım bu eskimiş yürekle

            Cellat mezarındaki isimsizleri

            Kaatillerin kahraman olduğu ülkede

            Kimin için yeryüzü / Bu gök / Bu deniz

            Bir yanda insanlar hortumladıkça serveti

            Bir yanda yoksulluk elbette çoğalır

            Kimin için 7 düvelden kurtardın Kemal’im

            ... (s.19)

         “Yazarsın da Deli Berdan yazarsın/Görüp duyduğuna şiir dizersin/İki satır yazdın diye azarsın/Ko git senden özge şair mi yoktur” (s.242) dizelerinde görülen, bir anlamda ‘sanat/delilik’ bağlantısı yanında, ironik olarak da değinilen delilik izleğini, önceki kitapları da anımsandığında, sırası geldikçe öznelleştirdiği görülen şair; ‘şiire düşen Sivas yangınını anımsatırcasına’ teslimiyetini ortaya koyar: “Ve yakılası şair benim”(s.71)

           Karagöz, tinsel yorgunluğunu ise, soyuttan somuta uzanan imgesellikle dizeleştirir:

Milyarlarca tekne gider üzerimden geçmişe

            Birinin yükü ağıt                                                                                                                                  Biri kahkaha toplamış sefilin ekmeğinden” (s.67) 

                                                                                                                                              “Sonsuzluk Ormanında Bir Zaman Şiiri”nde vurgulanmaktan alıkonulmayan dizeler... Bir bütünün parçası olarak  ‘özgünlüğe ses veren yeteneksellikle şiir yolunu zorluyor.’

“Ayaklarına ay ışığı bulanır eskimiş sevdaların”(s.6)                                                                             “Yamaçlarımı döverken altın tasında güneş”(s.103)                                                             “Yüzümdeki son karanlık tarlayı”(s.103)                                                                                                                               “Bir yardım elidir kiminin gözleri gözlerime”(s.93)                                                                                             “Sevda oyunlarına iyicil kavramlarda kalan anılar”(s.107)                                           “Nehir nehir akmaları çağların” (s.105)                                                                                                                             Daha hiç dokunmamış kilimler gizlerken yüreğin geleceğin bilinmeyen desenine”(s.141)                                                                                                                   “Yitirilmiş pusulalarıyla beyhude bir ömrün /Ve bu çılgın yüreğin emirleriyle linç ederdim zamanı”(s.93)

‘Zamana demir atan bir ozan olarak’; “eski Asya bahçeleri, ipek yolu, Çin seddi, Atlantis, Uzak Asya ezgileri, Agra Sarayı ve Persin Bahçeleri,” gibi sözcüklerle duygulanımını derinleştiren Karagöz; “zerdüşt, monenjo, daro, harappo, Gonavana, Tac-Mahal, Olemp, Ötüken,Homer, İlyada, Mirina, Sita, Adonis, Etrüsk, Hiroşima” gibi anlamlı sözcüklerle yerel/evrensel/antik sarmaldaki duyarlılığının sınırlarını genişletir. “Ganj, Himalaya, Çukurova, Karlıova, Tibet, Binboğa, Yıldız Dağı, Akdeniz, Gobi Çölü, Toroslar” gibi sözcükler, içeriğe etkin coğrafyayı oluştururken de; “Yunus, Karacaoğlan, Pir Sultan, Mevlâna, Nazım, Neyzen, Lorka” örneği isimler şiir poetikasına etkili çağrışımlar gönderirler.

            Işığın karanlığa devrildiği gecelerdir

            Dizelere gömüp de terk ettiğimiz günler

            Ve bir kahpenin göğsünde kalmış kanlı bir mektup gibi

            Beline karanlığı sarmada

            Yangınlı düğünler(s.118)

            “Beni dize dize sorgulayacaksın / imgelerimin ilmeğinden / ...”(s.98) dizesiyle şiirsel değinisini sürdürüp, duyarlılığa gönderme yapan şair; “Biterse yüreğinde / Dikenli bir çalı biter ozanın/...”(s.120) dizeleriyle de, ‘duyarlılık ve alnında ışığı duyma’ erdeminin tahribatına gönderme yapar. “Ev halkına” isimli şiirde şair, ironikleşen bir öznelliği tekilden tümele yönlendirirken, tinsel duygulanımına anlam kazandırır:”Ellerim / Ezgisine susamıştır gecenin / Ya bana / Hangi uyku sus desin // Kağıtlar / Şairine susamıştır elemin / Tatlı uyku uyuyanlar // Ya sussun / Ya bu adam şiire mahpus desin” (s.134)

Geceleri

Elleri yüzümde gezinirken Mersin meltemlerinin

Kokusu gelir duygularıma

Diyarbekir gecelerinden kalma ellerinin” (s.195)

            Berdan Karagöz, ‘taşranın sanat yokuşunda’ şiire ömür adayanlardan. Uzun yolculuğunda emek, yürek ve usla titreyerek dokuduğu şiir poetikasındaki zaman kavramı da belki bu yüzden önemli. Çukurova’dan, Toroslar’dan, Akdeniz’den, şiirin ermişi Lokman Hekim’cesine,  üzerine titreyerek topladığı şiir çiçeklerin kokusunu duyumsayan yüreklere estiriyor..

Ey Avrupa’ya adını veren Çukurovalı güzel

Özledin mi Toroslar’da yitirdiğin nergizleri

8-Özledin mi Adonis’li şölenleri

Şiirini özledin mi Tarsus’un” (s.41)

 

   *(Damar/sayı:172/Temmuz 2005)

    *(Sonsuzluk Ormanında Bir Zaman Şiiri / Toplumsal Dönüşüm Yayınları / Ocak l998 / 242 sayfa)

YAZARLAR

  • Salı 31.1 ° / 13.6 ° Güneşli
  • Çarşamba 35.2 ° / 19.1 ° Güneşli
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,59% 0,30
  • EURO

    34,72% 0,23
  • GRAM ALTIN

    2498,87% -0,01
  • Ç. ALTIN

    4173,19% 0,00