Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


SINIR ÖTESİNDE GELİNEN DURUM


ABD, Türkiye ve Irak sınırında kullanılmak üzere 30.000 kişilik bir sınır gücü teşkil edileceğini ve gücün SDG kuvvetlerinden, yani YPG/PYD/PKK´dan oluşturulacağını net olarak açıkladı. Üstelik görev yeri tanımlamasında belirtilen yer de Türkiye ve Irak sınırı. Yani ABD, açıkça YPG/PYD/PKK´yı silahlandırıp teşkilatlandırarak, Türkiye´ye karşı konuşlandırıyor. 

Türkiye´nin, Afrin bölgesine operasyona hazırlandığı ve gelişmelerle Menbic´e de uzanacağını açıklamaktan çekinmediği bu günlerde, ABD, bir anda net olarak mesaj verdi ve bölgesel planını gerçekleştirmede kararlı olduğunu açıkladı. Türkiye´nin, ısrarla YPG/PYD, PKK´nın bir koludur ve kesinlikle terör örgütüdür demesine rağmen, ABD´nin, IŞİD´le mücadelede destek maksatlı olarak lanse ettiği yardım TIR´larının, etkisi ve sonuçları ortaya çıkmaya başladı.

Suriye gelişmelerinde, jeopolitik dengeler anlık değişimler göstermiş gibi bir izlenim ortaya çıkmış olsa da, ABD başkanlık seçimleri sürecinin ardından, bölgesel hareketlilik yeniden beklenilen şekline oturmaya başladı. Rusya´nın bölgeye müdahalesiyle, Türkiye´nin eli kimi zaman sıkışırken, genel olarak ABD karşısında güçlenmiş görünümü verdi. Ancak unutulan bir şeyler vardı: Rusya, bir küresel güç olarak, bölgesel hedeflerinde etkinliğini sürdürmek isteyerek, gerektiğinde ABD ile ya da daha açık haliyle, bölgedeki koalisyon kuvvetleriyle çekinmeksizin işbirliğine girecekti. Çünkü bölgesel gelişmelerde, Rusya´nın, Çarlık döneminden bu yana, ilk defa ideallerini gerçekleştirme fırsatı bu kadar kolaylaştı. Bölgesel güç olma yoluna giren İran, devrim sonrası Şiiliği yayma ve bölgesel güç olma yolunda en önemli fırsatı yakaladı. İngiltere, Fransa ve Almanya´nın, Birinci Dünya Savaşı sonrası oluşan bölgesel dengelerde, yeniden paylaşım sürecine de girmesiyle, burada oynanan oyun, acımasız hamlelerle gelişme göstermek zorundaydı. Öyle de oldu ve Suriye´nin Birleşmiş Milletler nezdinde meşru yönetiminin, defaten ülkemde terör yoğunlaşıyor çığlıklarına rağmen, rejim terörist olmakla suçlandı. Ardından ortaya çıkan, muhalif olarak adlandırılan ve özgürlük, demokrasi söylemleriyle yola çıkan örgütlenmelerin, kanlı eylemleriyle, hiç de söylendiği gibi olmadıkları ortaya çıktı. Bir anda IŞİD terör örgütü de ortaya çıkarılarak, bölgede demografik değişimlerin önü açıldı. IŞİD terör örgütü etkinliğini artırmaya başlayınca, Esad rejimi olarak adlandırılmaya başlanan Suriye rejimi, anlık hamleyle, YPG/PYD ile anlaşmış konumda, bu örgütle mücadeleye başladı. Rejimin bu hamlesi, döneminde YPG/PYD terör örgütüyle işbirliği olarak tanımlanırken, esasen bu gelişme oyunun bir parçasıydı ve IŞİD ile YPG/PYD/PKK karşılıklı ve danışıklı hamlelerle bölgesel demografik değişimi hızlandırdı. Aynı dönemlerde Türkiye, Peşmerge´nin Kobani/Ayn el Arap bölgesine müdahale için, ülke içinden silahlı güçleriyle geçmesine müsaade etti. O dönemde nedense, bu yapılanmanın da terör örgütü olduğu ve bu hamleyle eline koz verilerek, oluşan uluslararası algıyla meşrulaşacağı düşünülmedi ve öyle de oldu. PKK, IŞİD ile mücadele kapsamında, hem Kuzey Irak, hem de Kuzey Suriye bölgelerinde yaptığı hamlelerle, kendi imajını değiştirme yolunda önemli adımlar attı.

Şimdi ABD desteğiyle ve açık yardımıyla düzenli ordu kurma aşamasına geçen ve eğitimlerine başlayan, koalisyon destekli bir terör örgütünün, Türkiye sınırının hemen ötesinde devlet yapılanmasına geçtiğini görmek sıkıntıları artırıyor. Süreç boyunca ardı ardına yapılan yanlışlarla bu gelişmenin yolu açılırken, bu gün yapılabileceklerin de tıkanma noktasına gelmesi sağlandı. Çünkü Türkiye, Afrin ve Menbic söylemlerinde kesinlikle haklı ve Fırat Kalkanı Operasyonu ile de önemli bir hamle yapmışken, oluşan konjonktürde, yapmak istediği hamlelerde, Menbic´te ABD ve kısmen Rusya´yla, Afrin´de Rusya ve Esad rejimi ile koordineli hareket etme zorunluluğu ortaya çıktı.

Türkiye´nin, Menbic´te çok da pasif olmadığı ve önemli bir alt yapı oluşturmaya çalıştığı da Menbic halkının PKK karşısında yaptığı eylemlerle ortaya çıkmaya başladı. Bu gelişme, Menbic´te Türkiye´nin elini güçlendirirken, oradaki ABD varlığı gerçeğini, çok da değiştirmedi.

Cumhurbaşkanının Afrin söylemleri yoğunlaşır ve sertlik derecesi artarken, Rusya ile yapılan koordinasyonla birlikte, esasen küçük bir kesimi dışında tamamen kuşatılmış durumda olan Afrin´e yönelik operasyon, başarılı olacaktır. Ancak buna bir şekilde izin veren veya sesiz kalan Rusya ve Esad rejimi, halen Humus, Hama üzerinden İdlip istikametinde operasyonlarla, Suriye´de üçüncü bir yapılanmanın önünü kesmeye çalışırken, kesinlikle kazanım elde etmek isteyecektir.

Bir diğer konu da, Türkiye´nin, Fırat Kalkanı ile başlattığı hamleleriyle, üzerinde etkinlik sağladığı topraklarda ne zamana kadar kalmayı sürdüreceğinin netleştirilmesi. Çünkü şimdiden, kimi zaman rejim söylemlerinde işgalci olarak tanımlanmaya başlanan Türkiye´nin, Afrin-İdlip hattından, Fırat Nehrine kadar olan bölgeyi, her ne kadar muhaliflerle birlikte de olsa elinde bulundurması, Suriye´nin bütünlüğü söylemleriyle ters düşeceğinden, beka yönünde haklı olunduğu halde, bir süre sonra yeni sıkıntıların önünü açacak.          

Can UĞURATEŞ

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 15.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 24.8 ° / 13.8 ° false
  • Pazar 25.4 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9548,57%0,19
  • DOLAR

    32,49% 0,16
  • EURO

    34,80% 0,25
  • GRAM ALTIN

    2487,88% 1,05
  • Ç. ALTIN

    4157,48% -1,05