Cezmi DOĞANER


SAVAŞA KARŞI BARIŞ


Atatürk dönemi, gerek uluslararası işbirliğine gösterdiği saygı, gerekse dünya barışı için uyguladığı barışcı uğraş ile, ?Misakı Milli?nin barışçı, yapıcı tutum ve davranışı dış politika da kendine saygı, güveni sağlamıştır. Daha da önemlisi, Atatürkçü dış politika anlayışı, dünya barışı, Türkiye´nin kendi güvenliği için yaşamsal olan bir politikayı, denge politikasını, başarıyla uygulamıştır.

Dış politikadan sorumlu olanlar, dış politikayı hafife almak lüksüne sahip değildirler.

Sorumlu olanlar, herşeyden önce diplomasi dilini çok iyi bilen, soğukkanlı-ciddiyet ve sağduyu sahibi olmalıdır. Karar almadan ve konuşmadan önce konu hakkında bir düşünce sahibi olsa dahi, konun geçmişi hakkında devlet arşivlerne dayanan veri ve bilgileri almalı, konuyu bilen, deneyimi ve birikimi olan insanlardan yararlanacak ama  kararı yine sorumlu olanlar verecektir.

Dış politika,  iç politikanın bir aracı veya aleti olarak görülmemelidir.

OSMANLININ ÇÖKÜŞÜ

Birinci dünya savaşında Breslau ve Göben gemileri olayını anımsamanın tam zamanıdır. Bu iki Alman gemisi Osmanlı Devletince kendine mal edilmişti; gemilere Osmanlı bayrağı çekilmişti; Alman komutanlara ve mürettebatına Osmanlı üniforması ve fes giydirilmişti, sonra bu gemiler karadenize çıktılar, Çarlık Rusyası limanlarını bombaladılar ve Osmanlı o şekilde birinci dünya savaşında kendini taraf olarak buldu; ve Osmanlı Devletinin çöküşüne yolaçan olaylar, gelişmeler zinciri harekete geçmiş oldu.

Bugün Irak ve Suriye´de etnik ve mezhepsel ayrımcılık akımlarını doğrudan veya dolaylı desteklemenin bölge ve bölge ülkelerinde geritepen bir silah olabileceği gibi, bu akımlara bel bağlayan ve yardım edenler hüsrana uğracaklardır.

Irak ve Suriye´deki gerilim, çatışma ve savaş kıvılcımları hergün gelişerek yeni boyutlar kazanmaktadır.

Tarihsel nedenlerle ve bir ölçüde de dış etkenler nedeniyle karşılıklı güvensizlik içinde bulunan bölge ülkeleri var güçleri ile birbirlerini zayıflatmak ve içlerinden çökertmek amacıyla, düşünmeksizin, birbirlerine karşı etnik ve mezhep ayrımcılığını silah olarak kullanarak birbirleriyle savaşmaktadırlar.

Türkiye, kendi iradesi dışında, kendini, taraf olmaması gereken bir savaşın tarafı oldu Suriye´de.

HAKİMİYET  SAVAŞI

Çatışmaların ve savaşın Ortadoğu´da yoğunlaşmasının temel nedeni dünya petrol ve enerji bunalımlarıyla yakından ilgilidir. Böge de çıkarı olan ülkeler çatışmanın ve savaşını nimetlerini paylaşan ülkelerdir.

Avrupa ( başta büyükler), Ortadoğu´nun bütününü petrol olarak Amerika´ya bırakmak istemiyorlar.

Geri planda esas kavga, Amerika´nın  tek başına Ortadoğu´ya yerleşmesini engelemek için veriliyor.

Hepsinden de önemlisi, petrol- enerji sorununa tüm ülkeleri kaygıdan, kurtarıcı, tüm ülkelere güven verici bir çözüm getirmenin dünyada barış sağlıyabilmek, gerilimleri bu tehlikeli noktadan geriletebilmek başta gelen koşul olduğunu bilinmelidir.

TÜRKİYE´YE KARŞILAR

Bugün de bu ülkeler emperyalist ve sömürgeci ülkelerden aldıkları silahlarla birbirleriyle savaşırken, Türkiye´ye karşı da  kışkırtıcı, yıkıcı tavırlarını savaş derecesinde sürdürmektedir.

Arap ülkeleri ve insanlarının büyük çoğunluğu Türkiye ve Türk düşmanıdırlar. Bugün Magrip´den Basra körfezine kadar uzanan ülkelerin eğitim programlarında ve ders kitaplarında Türkiye ve Türk düşmalığı öğretiliyor!..

Türkiye´nin kendi iç siyasal gerçeklerinin bir ölçüde alevlendirdiği etnik ayrımcılık ve mezhep ayrımcılığı akımları, şimdi yakın çevremizden körüklenmektedir. Onun için Türkiye, bu konuda kendi içindeki  sürtüşmeleri, kışkırtmaları demokratik hukuk devleti kuralları içinde ve çerçevesinde yatıştırmanın, gidermenin yolunu bulmak zorundadır. Bazıları bunun kolay sanılan yoluna sapma eğiliminde görünüyorlar, Sert yöntemler kullanarak bu sorunların üstüne yürümeye kalkışıyorlar. Devletin yurttaşlarımız arasında ayırım gözettiği izlenimleri bu şekilde doğmuş oluyor. Bu tür yöntemler ve önlemler başlıbaşına kışkırtmadır. Ülkemizde ve bölgemizin şimdiki ortamında ateşle oynamaktır.

Bu konudaki sağlıklı çözüm yollarını Atatürk saptamıştır. Bunun bir çözümü, birleştirici özü, ?Yurtta barış, Dünya da barış?dır.

?Bir başka çözüm de yine Atatürk´ün getirdiği Laiklik ilkesidir. Osmanlı tarihi boyunca müslüman Türk halkını kendi içinde bölmek üzere kullanılan, dışımızdan kullanılan mezhep ayrımcılığı, ülkemizde laiklikle sona ermiştir. Laikliğin müslümanlıkla çeliştiği yolundaki sanılan-savlar temelinden yanlıştır. Bir müslüman halkı kendi içinde birleştirip bütünleştiren bir ilke, bu tutum, müslümanlığa ters düşmez. Ama, bir müslüman toplumu kendi içinde bölen akımların ve davranışların, o topluma olduğu kadar müslümanlığa da zarar verdiği, her ikisini de zayıf düşürdüğü ve düşüreceği açıktır. Onun için, içimizde beliren ve dışımızdan da körüklenen bazı tehlikeler karşısında Atatürk laiklik anlayışına milletçe dört elle sarılmak zorundayız. ?

Katar krizi Ortadoğu petrollerine kimin hakim olacağı kavgasıdır. Eğer çok dikkatli davranmazsa, Türkiye, kendi iradesi dışında, kendini, taraf olmaması gereken bir savaşda taraf olarak bulabilir.

Türkiye barışdan, laiklikden uzaklaştıkca iç ve dış sorunları çoğalacak ve çözümüde mümkün olmayacaktır.

 Cezmi Doğaner

YAZARLAR

  • Salı 31.1 ° / 13.6 ° Güneşli
  • Çarşamba 35.2 ° / 19.1 ° Güneşli
  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • BIST 100

    9693,46%1,77
  • DOLAR

    32,59% 0,30
  • EURO

    34,72% 0,23
  • GRAM ALTIN

    2498,87% -0,01
  • Ç. ALTIN

    4173,19% 0,00