SANAT VE YETENEK  

Sanat ve yetenek konusunda anlayamadığımız şey, kelli felli sözde yeteneklilerin sanatçı doğulur vurgusunu anlayamamış olmasıdır. 
Bunu yutmak mümkün değildir… 
Çunkü bu yenilip yutulur bir lokma değildir. Gerçekten bizim de anlayamadığımız şey bu vatandaşların bu açık saçık sözü anlayamamış olmasıdır.
Oysa gayet açık ve seçik bir sözdür bu. Anlayamamış olanlar sanatla siyaseti birbirine karıştırmış olanlardır. Yanlış yanlışı doğurmasın, siyasi açıdan yazılmaz anlamında söylemiyoruz bunu. Biçim/biçem yetkinliğini içerik örtüşmesiyle verebilen ortaya koyduğu kabul görebilir elbet. 
Tabii şu da varr… 
Her babayiğidin harcı olup olup olmamakta çok önemlidir . 
Oysa sanat bir sanatkârlık  değildir. 
Kurallara, direktiflere,  keyfiyete göre ortaya konan bir gömü gibidir sanat ve de yetenek onun ortaya çıkmasını sağlayan zamansız ve zeminsiz bir özel durumdur. 
Elbetteki kültür ve okumak yararlı bir birikim ama Karacaoğlan’ın, Dadaloğlu’nun  okulu mu vardı diyesimiz de gelmiyor değil. 
Konu dönüp dolaşıp müzik dünyasına geliyor…
Çok dile getirilen bir konu biliyorsunuz… 
Hani şu bereketli topraklar meselesi.. 
Gurur da duyarız açıkcası bundan. 
Nerden nereye de geldik hem…
Müziğin rüzgârı eserken, Opel kardeşlerin plak dünyasında estirdiği  Opel kardeşler fırtınasını unutabilmek olasımı? 
Tarsus Parkı’nın suda yüzen sahnesinde başlayan iki kardeşin müzik yolculuğu nun
Onlarca plak ve Türkiye’nin gündemine oturmasına kimler şaşırmazki.. 
Opel’lerin Türkiye’yi  sarsan müzik hikâyesi nin temelinde, teknolojinin çok yetersiz olduğu o günlerin sezavantajıyla bu günlerin teknolojik gelişmelerini karşılaştırmak da başlıbaşına kolay bir iş değildir. 
Sonra, oraya gelmek ve orda kalmak..
Opel ve Nurcan Opel kardeşler içim nostslji bir konum adına. Dahası, Opel’lerin yapdığı  öyle herkesin yapabileceği bir kültürel ve sanatsal bir anıt gibidir. Kolları Tarsus’tan Çukurova’ya,  tüm yurda dağılan, dağılırken efkarlı gönüllere bir güneş gibi doğan.