Ahmet DUMAN


O Kitabın Filmi

Filmin çekilememe hikayesi...


Geçen yazımda size bir kitaptan ve o’nun yayınlanmasını ve yayınlanmasından sonra olanlardan söz etmiştim. Bu yazımda o kitabın filme çekilmesi daha doğrusu çekilememesinin öyküsünü anlatacağım.

“Musa Dağında kırk Gün” ABD de yayınlanır yayınlanmaz olağanüstü bir tanıtım ve reklam kitabın satışını rekor seviyelere çıkarır. Ünlü MGM şirketi kitabın film haklarını o yılların rakamlarıyla yüksek bir fiyatla satın alır. İş filmin çekilmesine gelince MGM, bazıları tarafından uyarılır. Derler ki, kitabın içeriği oldukça ağır, bir milleti topluca kusurlu ilan etmektedir, bu konuda duyarlılık gösterin ve içerikte bazı düzenlemeler yaptıktan sonra filmi çekin. Amerikan film endüstrisini devlet adına denetlemekle görevli olan kurumun başkanından Türkiye Büyükelçisiyle görüşerek rızasını almasını rica ederler. O yıllarda Washington Büyükelçisi Ahmet Münir Ertegün içeriğinin değiştirilmesi de içinde olmak üzere hiçbir öneriyi kabul etmez. Yunanistan da içinde olmak üzere birçok ülke Romanya, Bulgaristan ve Yugoslavya MGM şirketini arayarak filmin çekilmesi durumunda ülkelerinde oynatılmasına izin vermeyeceklerini bildirdiler. Türkiye’nin ricası üzerine 1936 da Fransa Hükümeti eğer bu film çekilirse MGM’nin tüm filmlerinin Fransa’da oynatılmasını yasaklayacaklarını açıkladı. MGM tüm yöneticilerinin ortak açıklamasıyla filmin çekilmesinden vazgeçtiklerini duyurdu… Böylece hem sinema dünyasının devlerinden MGM, hem de ABD’nin ünlü özgürlükler ilkesi, T.C. Devleti tarafından yenilgiye uğratılmış oldu.

Pekiii, Türkiye bu işi nasıl yapmıştı? Bağırıp çağırarak ama yerinde sayarak mı? Ülkeler arasında sözde mekik diplomasisi uygulayarak kimseyi de inandıramayarak mı? Tüm komşularla düşman olarak mı?

Hayır! Yalnızca Büyükelçi seviyesinde diplomatik yollardan çözümlemişti.

Nasıl yapmıştı biliyor musunuz? Olayın geçtiği tarihlere bir bakın nedenini anlayacaksınız. Onuncu yıl marşının o dizesini anımsayınız “Başta bütün dünyanın saydığı Başkomutan!” Komutan saygın olunca ülkesi de saygın olacaktır doğal olarak.

Türkiye Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” prensibine uygun olarak tüm komşularıyla iyi ilişkiler içerisindeydi. Tüm komşularıyla imzaladığı antlaşmalarla barış ve dostluk ilişkileriyle bir arada yaşamayı ilke olarak benimsemişti.

Yukarda vurguladığım gibi Yunanistan bile duruşunu açık ve net olarak dostluk ve barıştan yana koymuştu.  

Bu kitap ve filmi batılı devletler açısından çok mu önemliydi? Evet. Sonradan, 1982 de o film çekildi çünkü…

Ben Atatürk dönemi Türkiye’sini sonraki dönemlerle, Atatürk’ü ise sonradan gelenlerle kıyaslamak hatasını hiç yapmamaya özen gösteririm.

Ama öyle bir dönem yaşıyoruz ki, kıyaslamak değil benimki; özlemle anmak.

İlkyazının başlığını tekrar anımsayınız: Biz eskiden böyle değildik…

Not: Musa Dağında Kırk gün konusuyla ilgili olarak; ayrıntıların bazılarını aşağıdaki yazılardan aldım.

1-Altemur Kılıç’ın, Yeniçağ Gazetesinde 25 Aralık 2011 tarihinde,

2-Ayşe Hür’ün, Taraf Gazetesinde 18.Aralık.2011 tarihinde yazdıklarına bakılabilir.

3-Yunanistan’ın o yıllardaki duruşunu ve nedenlerini ise Özgen Acar’ın Cumhuriyet Gazetesine 22 Mayıs 2018 tarihinde yazdığı yazı çok iyi anlatıyor…

 

YAZARLAR

  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • Pazar 35.8 ° / 19.6 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • BIST 100

    9716,77%-0,05
  • DOLAR

    32,47% -0,17
  • EURO

    34,91% 0,40
  • GRAM ALTIN

    2434,93% 0,50
  • Ç. ALTIN

    3991,84% -0,04