Prof. Dr. Özer OZANKAYA


MUSTAFA KEMAL´İN KALEMİNDEN MONDROS BOYUNDURUĞUNU ÖNLEME ÇABALARI VE ?GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER!? KARARLILIĞI!


99 yıl önce, 5 Ekim 1918´de Osmanlı hükümeti ateşkes antlaşması yapmak isteğiyle ABD´den arabuluculuk isteğinde bulunmuş, 8 Ekim´de de Talat Paşa hükümeti görevden çekilmişti.

Mustafa Kemal, istememesine karşın, doğrudan doğruya Vahdettin tarafından ikinci kez görevlendirildiği Filistin cephesindeki görevi dolayısıyla, buyruğundaki güçlerle Misak-ı Milli´nin bugünkü sınırlarını çizmiş olarak Halep´te bulunuyordu.

Ne düşündüğünü ve ne yaptığını kendisinden dinleyelim:

"Müttefiklerimiz ve biz savaşı yitirmiş bulunuyoruz.

Ama Türkiye için sorun, varlığını yitirme sonucuna varacak ölçüde tehlikelidir.

Durum bunalımlı olduğundan ve alınacak önlemlerin çok ciddi ve hızlı olması gerektiğinden, düşüncemi Padişah Vahdettin´e bildirdim:

´Başyaver Naci Beyefendiye

Çok gizlidir

... Ordular savaşma gücünden yoksun ve savunmadan âciz bir duruma getirilmiştir. Düşman her gün daha elverişli ve ezici koşullar elde etmektedir. (Almanya´yla) birlikte olmazsa, tek başımıza ve kesinlikle barışı kurmamız gerekir ve bunun için yitirilecek an bile kalmamıştır. Yoksa ülkenin tümüyle elden çıkması olasılık dışı değildir.

Saygıdeğer padişahımıza bağlılığım ve yurdumun esenliğinin sağlanması bakımından arzederim ki, hükümeti kurma görevinin hemen İzzet Paşa Hazretlerine verilmesi ve O´nun da temeli Fethi (Okyar), Tahsin (Uzer), Rauf (Orbay), Canbolat (İsmail), Azmi (eski valilerden), Şeyhülislam Hayri ve benden oluşacak bir kabine kurması zorunludur. Bu kişilerin duruma egemen olabileceğine inanıyorum.´

Çok geçmedi, Talat Paşa kabinesi çekilerek İzzet Paşa başkanlığında yeni bir kabine kuruldu. Sadrazam Paşa´dan aldığım bir telgraf şu cümleyle bitiyordu: "Barıştan sonra buluşmamız Tanrı´nın lutfundan beklenir."

Verdiğim yanıtta şunları anlatmaya çalıştım: Ben, barışın çabuk gelmeyeceğini, çok bunalımlı durumlar karşısında kalacağımızı, bu durumda yurduma ciddi hizmetler etme olasılığı bulunduğunu anladığım içindir ki Harbiye Bakanlığını istemiştim. Yoksa barış geldikten sonra, onun sessizliği ve rahatı içinde Harbiye Bakanlığını benden çok daha yetkin biçimde yapacak kimseler olduğunu bilirim. Buna göre, barıştan sonra buluşmayı hiç de zorunlu ve gerekli görmüyorum."

Ne yazık ki Mustafa Kemal´in öngördüğü olumsuzluklar birer birer gerçekleşmektedir. Sonunda Almanlar tek yanlı olarak yenilgiyi kabul etmişler, Osmanlı Devleti de silah bırakışması istemek zorunda kalmıştır. 30 Ekim 1918´de Mondros silah bırakışması sözleşmesini imzalayan Osmanlı hükümeti, aynı gün Mustafa Kemal´i de Liman von Sanders´in yerine Yıldırım Orduları Genel Komutanlığı´na atamıştır.

Yine Mustafa Kemal´den okuyalım:

"Bir an önce Adana´ya ulaşmak, güney cephelerine daha egemen bir durumda bulunan güçlerin başında olarak, İstanbul´la doğrudan doğruya konuşmak, görüşlerimi uygulamak için elverişli bir fırsat olacağını sanıyordum.

..Umutlarımın boşa çıkmasının nedenlerini açıklamaya yetecek kadar belge vardır."

" Yıldırım Orduları komutanlığını üzerime alınca, düşündüğüm temel noktalar şunlardı: doğrudan doğruya elimin altında olan birlikleri, gerçek güç durumuna getirmek, düzenlemek, örgütlemek, güçlendirmek. .. her şeyden önce, elimin altında bulunan iki ordunun, istediğim gibi güçlendirilmesi durumunda, bütün yıkımlara karşın Türk´ün sesini işittirebileceği inancındaydım.

Bu yolda işe başladım. Bütün görüşlerimi anlamış, her durumda bana yardıma söz vermiş arkadaşlarım vardı. Bizler bu görüş doğrultusunda çalışıyorken, İstanbuldan şu emri aldım:

´İtilaf Devletleriyle imzaladığımız silah bırakışmasının koşulları aşağıdadır. Bilgi edinilmesi ve her ordunun kendine ilişkin noktaları hemen yerine getirmesi gerekir."

SAVAŞ BIRAKIŞMASI SÖZLEŞMESİNDEKİ

SÖMÜRGECİ TUZAKLARI

Mustafa Kemal, silah bırakışması anlaşmasının koşullarını baştan sona dikkatle inceler. Vardığı kanı şudur: Osmanlı Devleti bu sözleşmeyle kendini kayıtsız ve koşulsuz olarak düşmanlara teslim etmeği kabul etmiştir. Yalnız kabul etmekle kalmamış, düşmanların ülkeyi ele geçirmesine yardım etmeğe de söz vermiştir.

Bu durum karşısında çok acı düşüncelere kapılan Mustafa Kemal, İstanbul hükümetini aydınlatmak ister. Adana ile İstanbul arasında 3 Kasım´dan 8 Kasım´a dek süren telgraflaşmalarda, Mustafa Kemal, ne kadar yerinde olduğu sonradan birer birer olaylarla doğrulanacak olan uyarılarda bulunur. Bırakışma sözleşmesinin sakatlıklarını görür ve dü-zeltilmesi için İstanbul´a da bildirir.

Bırakışma sözleşmesinin olduğu gibi, yani düşmanların diledikleri gibi yorumlamak için özellikle belirsiz bıraktıkları biçimiyle, uygulanması durumunda, ülkenin baştan sona işgale uğrayacağı uyarısını yapar.

Düşmanların her dediğine "Başüstüne" demenin, "bütün Türkiye´ye bu saldırganların egemen olması sonucunu vereceğini, bir gün Osmanlı hükümetinin de düşmanlarca atanacağını" anlatır.

Mustafa Kemal, Sadrazam´a çektiği sonuncu telgrafını şu cümleyle bitirmektedir: "Sizce anlaşıldığına inandığım ve gereken yerlere sunulup bildirilmesini yurdun esenliği açısından gerekli gördüğüm görüşlerim doğrultusunda davranmaktan kendimi alıkoymaya gücüm yetmez"!

Bu arada Adana´ya çağırdığı Ali Fuat Paşa´ya da ulusa dayalı bir kurtuluş savaşının gerekeceğini haber verir:

"Ulusun bundan sonra kendi haklarını kendisinin araması ve koruması, bizlerin de elden geldiğince bu yolu göstermemiz ve bütün ordu ile yardım etmemiz gerekir."

10/11 kasım gecesi, Sadrazam İzzet Paşa Mustafa Kemal´i telgraf başına çağırır. Kendisinin hükümet başkanlığından çekildiğini, Mustafa Kemal´in de İstanbul´da bulunmasının uygun olacağını bildirir.

Zaten komutasındaki Yıldırım Orduları Grubu kaldırılmıştır. Adana´dan trenle, kaynaşmalı bir durumda olduğu anlaşılan İstanbul´a hareket eder.

Mustafa Kemal´i Haydarpaşa´da karşılayan Cevat Abbas, karşıya geçişlerini şöyle anlatır:

"Şehir çok acıklı bir durumdaydı. İstanbul, düşman donanmalarının limana girmeleri yıkımının yasını tutuyor, bu büyük yasına Mustafa Kemal´i de ortak ediyordu. Mustafa Kemal´le ben, askeri ulaşımın bir köhne motoru ile, deniz ortasına yaslanan bir çelik ormanının içinden geçiyorduk.

Mustafa Kemal´in ince dudaklarından "Geldikleri gibi giderler" cümlesini işitince, silah bırakışmasının doğurduğu derin ve üzüntülü umutsuzluğu unutmuştum. "Size nasip olacak, siz bunları kovacaksınız Paşam!" dedim.

Gülümsedi, aziz başının içinde biçimlenmeye başlayan yurdu kurtarma planlarını bir an için yeniden geçiriyor gibi daldı, sonra "Bakalım!" dedi."

(Özer OZANKAYA, CUMHURİYET ÇINARI ? MUSTAFA KEMAL´İ ?ATATÜRK? YAPAN UYGARLIK TASARIMI, CEM YAY.)

YAZARLAR

  • Salı 15.1 ° / 9.5 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Çarşamba 19.1 ° / 9.6 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • Perşembe 16.4 ° / 10 ° Orta kuvvetli yağmurlu
  • BIST 100

    8718,11%-1,25
  • DOLAR

    32,33% 0,16
  • EURO

    35,17% -0,02
  • GRAM ALTIN

    2243,92% 0,03
  • Ç. ALTIN

    3950,05% 0,00