Can UĞURATEŞ-Sırası Geldikçe


KUDÜS BAŞKENT DERKEN


İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Türkiye´nin isteğiyle İstanbul´da yapılan zirvede, Arap ülkelerinin başatı konumunda olan ve liderlik için yarışan Suudi Arabistan ve Mısır´ın yokluğunda, Doğu Kudüs´ü Filistin Devletinin işgal altındaki başkenti olarak kabul etti. Ancak günler geçerken, konjonktüre uygun gelişmeler hala yaşanmadı. Sadece Türkiye´nin birkaç şehrinde bu konuda gösteriler, seminerler, toplantılar yapılırken, Arap ülkelerinden herhangi bir eylemsellik duyulmadı. Filistin tarafından da önemli sayılabilecek bir eylemsellik yok ortada. Zaten Filistin, konumu itibarıyla, eski intifadalar gibi bir eylemsellik içine girebilecek durumda da değil.

Arap ülkelerinin durumu da ortada; İsrail´in 14 Mayıs 1948´de kuruluşunun ilanından 24 saat sonra İsrail´e savaş ilan eden Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Irak, günümüzde en güçsüz konumlarındalar. Irak ve Suriye beka sorunuyla muhteşem bir kırım yaşarken, Mısır, geçirdiği darbelerin etkisini üzerinden hala atamadı. Lübnan´da yaşanan siyasi kaosta, Başbakan kendi ülkesini terk edecek seviyeye gelebiliyor. Ortada tek istikrarlı ülke konumunda Ürdün görünürken, Ürdün de, Arap Baharından her an etkilenebilecek hareketliliği, dengede tutmaya çalışıyor.

Arap dünyasına genel bakışla; Arap Dünyasının en ateşli liderlerinden Kaddafi´nin başına gelenlerin ardından, Libya kabile devleti konumuna döndü. Tunus, Fas ve Cezayir zaten, Birinci Dünya Savaşından bu yana kendi sorunları ile uğraşırken, bu konuda herhangi bir teşebbüse girişmiyor. Suudi Arabistan halen bir iç darbe sürecinde, değişim adı altında, otuzlu yaşlarda bir veliaht prensin birtakım yeniliklere imza atarak, ülkeyi ayakta tutmaya çalışmasıyla, aynı zamanda Arap Dünyasının liderliğine hazırlarken, İsrail tarafından yapılan çağrıyla, İsrail-Filistin arabuluculuğuna davet ediliyor. Yani ABD´nin rolünü, ABD-İsrail kontrollü üstlenmeye itiliyor. Katar, ülkesinde bulunan ABD üslerinin ağırlığını hissederken, ABD tarafından, radikal örgütlere destek veriyor söylemiyle, kılıcın altında tutuluyor. Yemen, iç savaşın vahametini yaşarken, Arap Dünyasından kimsenin Filistin davasıyla ilgilenecek durumu yok. Zaten tarihselliğine bakıldığında da bu konunun ağırlıklı olarak Türkiye tarafından bir dava kabul edildiği ve bir dönemin solcularının, bu uğurda mücadele ettikleri de görülüyor.  

Doğu Kudüs´ün İİT tarafından Filistin Devletinin Başkenti olarak kabulünün ardından, katılımcı ülkelerin kendi meclislerinde de onayını müteakip, burada temsilcilik açması gerekir. Ancak ortada halen Türkiye dışında böyle bir kararlılık yokken, temsilcilik için gerekli araziler için de İsrail´in onayı, tahsisi gerekiyor. Çünkü gelinen durumda, Filistin´in temsilcilikler için tahsis edebileceği bir arazisi de yok.

Gelişmeler karşısında Arap ülkelerinde halen etkin bir eylemsellik görülmezken, Türkiye dışında kalan diğer İslam ülkelerinde de belirgin bir hareketlilik görülmüyor. Bu durumda Türkiye başat konumda bir mücadele yürütürken, esasen İsrail için tehdit algısı da kuvvetleniyor. Büyük İsrail Projesi kapsamında yürütüldüğü değerlendirilebilecek olan BOP ile gerçekleştirilen bölgesel değişimde, Türkiye´nin güney sınırı boyunca oluşturulması planlanan, YPG/PYD/PKK ya da Enerji Koridoru denilen bir özerk bölgenin engellenmesi de giderek zorlaşıyor. Suriye´de yavaş yavaş sular durulurken, özerk bölge tanımından uzaklaşıldığı ve bölgedeki demografik değişimle, kontrolü izafi de olsa elinde bulunduran YPG/PYD/PKK tarafında konfederasyon, federasyon beklentileri oluştu. Bu bölgede oluşacak bir yapı, Türkiye´yi askeri açıdan oldukça fazla meşgul edeceğinden, İsrail´in güvenliğine önemli bir katkı sağlayacağı algısı ve realitesi var. Yani ABD, yaptığı hamlelerle her ne kadar bu günkü konjonktürde, bölgede ağabeyliği Rusya´ya kaptırmış izlenimi verse de bu coğrafyada konuşlandırdığı üsler ve sağladığı demografik değişimle, amacına ulaşmış görünüyor.

Bölgesel mücadelede, Türkiye dışında hemen herkes bir kazanım elde etmiş durumda. Ancak, Türkiye etkin bir strateji ile kararlı mücadelesini sürdüremediği takdirde, beka sorunu giderek daha büyük boyutlara ulaşacak gibi. Çünkü bölgede olduğu gibi, küresel coğrafyada da yalnızlığa ilerlemeye devam ediyor. Kudüs ve Filistin konularını dava kabul eden tek ülke olarak, bölgesel siyasette kendine yeni bir oyun kurmaya çalışıyor. Astana sürecinde saha dışında kalan Suudi Arabistan ve Mısır´ın tutumu da bu gelişmeyi engelleme doğrultusundayken, Rusya lideri Putin´in, Türkiye öncesi Suriye ve Mısır ziyaretleri ile buralarda verdiği görüntü, düşünmeye zorluyor. Ayrıca ABD, bölgesel oyun kuruculuğunda yeni planlamalar peşinde ve yaptığı açıklamalarla, Türkiye´yi radikal örgütleri desteklemekle itham etmekten çekinmiyor. Bu ithamın getirisini de ABD´nin yapacağı Ulusal Güvenlik Stratejisi Konseptinde net olarak göreceğiz. Mesele sadece Filistin davası ve Kudüs´ün konumu mu, yoksa bölgesel dengeler üzerine kartların yeniden dağılımı mı öğrenmeye az kaldı.

Can UĞURATEŞ       

YAZARLAR

  • Cuma 24.9 ° / 14.2 ° Güneşli
  • Cumartesi 28.3 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Pazar 28.3 ° / 15.7 ° Güneşli
  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,35% 0,15
  • EURO

    34,93% -0,09
  • GRAM ALTIN

    2322,96% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3843,45% 0,00