Ahmet Yaşar Aktaş


Kovid 19 Sonrası???

Yaşamak, her an kendimize sorduğumuz soruları yanıtlamaktır bir anlamda.


Yaşamak, her an kendimize sorduğumuz soruları yanıtlamaktır bir anlamda. Korona türü bir virüs olan kovid 19’a ilişkin bir dizi soru hala tam yanıtlanabilmiş değil! Kovid 19’un nerede, nasıl ortaya çıktığını tam, kesinkes bilmiyoruz. Basına yansıyan değerlendirmeler birer olasılıktan öte gitmiyor. Bilinen bir gerçek var ki, o da, bu tür salgınlardan abd’deki ilaç tekellerinin milyar doları aşan getirileri olduğudur. Ortaya çıktıktan 3 ay sonra 185 ülkede 8 milyar insanı eve hapis etti, neden? Varolan siyasal/ekonomik sistem dünyada güvenli yaşanabilir bir doğa inşa edemediği bir yana, varolan doğayı, insanların insan olma özelliklerini yıprattı. Kapitalizmin doyumsuz kar hırsı, yeni virüs salgınlarını durduracağa benziyor mu? Şimdiye değinki pratiği bunu doğrulamıyor. Virüsün sıfırladığını söyleyen çin, güney kore’de virüs vakaları yeniden yeşerdiğini basından öğreniyoruz. Almanya önlemleri gevşetince, virüs yeniden hızlandı. G5 teknolojisiyle bağlantılı olduğu görüşü nedeniyle, ingiltere’de G5 istasyonlarının ateşe verildiği de basına yansıdı. Uzmanlar, dolar kurunu 7 TL’de tutmak için 27,5 milyar dolar harcandığını belirtiyor. Kanadalı yatırım bankası TD Securities’nin “Merkez Bankası’nın, Eylül sonuna doğru altın dahil tüm rezervlerini tüketeceği” tahmini basına yansıdı. Türkiye, akp iktidarıyla geride kalmış şimdide. Peki, Türkiye’de virüsün neden olduğu ekonomik, insansal zararı kim karşılayacak? Herhalde, yandaş şirketler, yüz bin TL dolayında aylık alanlar değil, halk üstlenecek. Nasıl mı? Henüz tanımadığımız zamlar, vergiler, banka hesaplarına el koymalar olabilir. Yıllardan beri doğa kıyımının bir birikimi, ürünü olan kovid-19 virüs felaketinin aşısı hala bulunamamıştır. Salgının en erken temmuza doğru durağanlaşacağı ama tümden ortadan kalkacağını düşünmek, çağımızın gerçeklerinden uzak aşırı iyimserlik olur. Umarız, bu virüs gelecek yıllardaki olası bir felaketin bir yankısı, zincirleme salgın felaketinin sesi olmaz! Gelecek yıllarda kuraklığın ve yeni virüs tiplerinin ortaya çıkmayacağına dair bir garanti yok. Geliniz, ithal besi ve süt ineklerinin durumuna birlikte bakalım. Sığırların döllenmesinde avrupa’daki beş boğanın döllerinin kullanıldığı söylenip yazılmakta. Eğer bu doğruysa, bu baba boğaların genleri, yavrularına, torunlarına, onların da torunlarına geçecek. Türkiye gibi dışarıdan döl dışalımı yapan ülkelerde, giderek tek tür hayvan çeşidi oluşmaktadır. Diyelim ki, korona gibi daha önce bilinmeyen bir hayvan hastalığının ansızın dünya çapında çıktığında, diğer yüz binlerce hayvan da, aynı anda, aynı hastalığa yakalanmaz mı? Böylesi bir durumda, bu hayvanlar, kuş gribinde olduğu gibi, telef edilebilir. O zaman et yeme, süt içmek düş olmaz mı? Virüs, kendimizin ne olduğunu, neyin bizi buralara getirdiğini duyumsayıp düşünmemize vesile olur mu, dersiniz? Geleceğimiz hakkında endişelenmemenin kendisi, aslında bir endişe nedeni değil midir? Bu varsayımlar karşısında hangi dersi çıkarabiliriz? Küçük ve orta ölçekli tarımsal üreticilerle ilişkisi olan herkesin bildiği gibi, onlar sürekli sahipsiz olduklarından yakınırlar. Bu bir yüzeysel gerçek. Bunun altında yatan gizem nedir? Tarihsel, siyasal, ekonomik nedenlerden dolayı şimdiye değin küçük üreticiler, kendisine kendilerinin sahip çıkması gerektiği gerçeğine uzak kalmalarıdır. Bu açıklama bize ne diyor? Halkımızın çiftçilerimize sahip çıkarak onların kendilerine güven kazanmalarını sağlaması gerektir. Kendine güvenen, hem kendine, hem de hakkına sahip çıkma gerçeğinin bilincine varır. Yukarıdaki düşünceleri, gerçeklerin ürkütücü soğuk yüzü gibi bulabilirsiniz ama böylesi olasılıkları düşünce süzgecinden geçirerek gelecek planlanırsa, toplumun, insanların yaşamı, geleceği kovid 19 virüs örneğinde olduğu gibi tehdit altına girmez. “18 yıldır çiftçinin yanında yer aldığını” iddia eden iktidarın uyguladığı sakat, yanlış tarım politikalardan öncelikle dönmesi gerek! Yerli tohum kullanımını, ticaretini yasaklayan tohumculuk yasası ivedilikle değişmelidir! Yapar mı dersiniz? Haklısınız, gönüllü yapmaz. O zaman tek adamı, gönüllü duruma nasıl getirebiliriz, sorusunu sormamız gerekmez mi? Bir yolu şöyle olabilir mi? Üretim kooperatifi kurarak, kooperatiflerin ürettiği ürünleri satın alıp desteklemeliyiz. Tüketici olarak semt temelinde beslenme amacıyla, küçük de olsa, örgütlenerek güçlenmeliyiz. Şimdilik beslenme konusunda bir sorun yok gibi görünüyor. Bu yıl havaların yeterince yağışlı geçmesi bizi aldatmasın! Sağlıcakla, sevgiyle Atatürk ile kalınız!

YAZARLAR

  • Perşembe 35.8 ° / 20.3 ° false
  • Cuma 30.8 ° / 18.5 ° false
  • Cumartesi 31 ° / 16.7 ° false
  • BIST 100

    9670,53%0,26
  • DOLAR

    32,52% -0,08
  • EURO

    34,78% -0,23
  • GRAM ALTIN

    2421,67% -0,33
  • Ç. ALTIN

    3982,08% -0,92